hesabın var mı? giriş yap

  • hamitcim eğer burayı okuyorsan lütfen dönen toplara hapishaneden yeni çıkmış adamın mala vurduğu gibi vurma !

    illa da gerekiyorsa tanımı : kumaşı çok kaliteli ama son ütüsü olmayan futbolcu.

  • yolun devamını göremediğiniz yerlerde mutlaka yavaşlayın ve görmediğim yerde bir araç durmuştur diye düşünün. hayat kurtarır. 100 kere boşa yaparsınız ama 1 kere işe yararsa hayat kurtarır. tepe üstlerinde, ani virajlarda vs. vs.

    bir de trafik lambalarina kesinlikle güvenmeyin, kirmizida durmayan bir kamyonun sürücüsü suçlu olur ama siz ölü olursunuz, onun giydiği hüküm sizi geri getirmez. 15 sene kadar önce 1 saniye ile biçilmekten kurtulduk bu sebeple. her zaman yolun boş olduğunu gördükten, kimsenin gelmediğine emin olduktan sonra hareket edin.

  • have a hunch: (fiil) içine doğmak. örn: a kişisi: "blah blah blah" b kişisi: "oh, i had a hunch." (biliidim böyle olacağını)

    snitches get stitches: (cümle) birisini çocuksu bir şekilde tehdit etmek için kullanılan "cümle". "birini ispiyonlarsan, bıçaklanırsın ve sonucunda dikiş attırmak zorunda kalırsın" gibi bir anlama sahip.

    rest one's case: (fiil) genelde lafı gediğine koyacak bir şey söyledikten sonra kullanılıyor bu ve aşağı yukarı "söyleyeceklerim bu kadar" veya "ben diyeceğimi dedim" gibi bir anlamda kullanılıyor. örn: maç trt'de izlenir.... i rest my case!

    bring a gun to a knife fight: (fiil) "aşırı tedarikli davranmak" anlamında bir deyim. gerçek anlamı; "bıçakla yapılan bir kavgaya silah getirmek". 2 günlük tatile üç valizle gelen arkadaşınıza söyleyebilirsiniz.

    bring a knife to a gun fight:(fiil) "aşırı tedariksiz davranmak" anlamında bir deyim. tam anlamı "silahla yapılan bir kavgaya bıçak getirmek".

    unbeknownst to (him): (sıfat/zarf) "filancanın haberi bile olmadan, ruhu bile duymadan" şeklinde komple özneli yüklemli bir yan cümle yapmak yerine bu kullanılabilir. örn: unbeknownst to him, we have helped his family. (onun haberi bile olmadan, ailesine yardım ettik). yalnız bu kalıbı kullananlar entel dantel addedilirlermiş ha ona göre :)

    rub off on: (fiil) (birisini) etkilemek. örn: you're rubbing off on him. (sen onu etkiliyorsun.)

    cut me some slack: (deyimsel cümle) "bi rahat bırakın beni yav! iki dakka rahat ver be!" komple bu şekilde kullanılır. sakın ha bir özneye yüklem filan yapmayasınız!

  • her bu tarz video izlediğimde, atatürk'e çok daha büyük saygı duyuyorum. düşünsene bu insanların 100 yıl önceki versiyonuyla neler başarabilmiş...

  • sarkisi bile hazirdir.

    pembe bir metrobus gordum ruyamda
    hanim yolcular beklerler durakta
    icindeyken cigerim doldu bir anda
    les gibi ter kokusuyla

    coluklu cocuklu ablalardi hepsi
    hepsinin basinda birer namus bekcisi
    mis gibi gül suyu kokuyorlar
    duraklarda

  • o gün eskişehir'den izmir'e gidiyorduk. daha uşak'ta yol tıkanmıştı ne olduğuna anlam verememiştik. bayram değil seyran değil, üstelik haftaiçiydi. bu konserin yol açtığı tıkanıklık olduğunu ertesi gün gazetelerde okumuştuk. afyon afyon olalı öyle bir kalabalık görmemiştir. ben o zaman queen falan bilmediğimden anlam verememiştim. kıymetini ancak şimdi anlıyoruz. bugün afyon'a freddie mercury'nin heykeli dikilse yeridir.

    edit: "uşak afyon'dan önce gelir" diyenler. maalesef uşak'tan izmir'e kadar geliş şeridi tıkalıydı. afyon üzerinden gitmemiştik zaten. eskişehir'den izmir'e afyon üstünden gitmenin yolu uzatmak dışında hiçbir manası yok. buradan dediklerimin sahihliğini sorgulayanları kınıyorum.

  • birini öldürebilmek için, öldüreceğin kişinin yaşıyor olması gerekir.

    birine itibar suikastı yapabilmek için, ilgili kişinin itibarlı olması.