hesabın var mı? giriş yap

  • adam gelmiş, "beni kirala bari oynatmıcaksan" diyo. "tamam" diyorum, "kiralıcam seni", kiralık listesine kouyuyorum. bekle bekle teklif yok, kulüplere öneriyorum, yine teklif yok. gel zaman git zaman, bu yine geliyo, "hoca" diyo "sen sözünü tutmadın, beni kiralıcağına söz vermiştin!1".

    ulan, teklif yok teklif! napayım, sahibinden'e mi ilan vereyim "kiralık oyuncu var" diye!

  • kazıyı bütünüyle aydınlatamasa da en azından bir ışık tutacağına inandığım bir bağlantıya ulaştım. inandığım diyorum çünkü sadece kişisel görüşüm, bir delile dayanmıyor. british museum'un online arşivinde türkiye başlığında 79 bin eser var ve bunların tam 900'ü 81 ili bulunan ülkenin orta popülerlikteki bir ili olan mersin'in 13 ilçesinden biri ilçesi olan tarsus'a ait. tarihi eserler ile ilgili temel düzeyde bir alakaya sahip herkesin, british museum'un dünyanın her bölgesinde bulunan her yeni eserin ilk alıcısı olmak için büyük bir çabasının olduğunu bilir. yorumu size bırakıyorum.

    https://www.britishmuseum.org/…/search?place=tarsus

  • hayatta kalmak için değil de egzersiz veya spor için yapılan koşma fikri 1970'lerin sonundan itibaren ortaya çıkmıştır. bundan önce "egzersiz için koşmak" diye bir konsept yoktu.

    sonradan nike şirketinin kurucu ortaklarından olacak olan oregon üniversitesinin ve abd olimpik takımının meşhur atletizm koçu bill bowerman yazdığı bir makalede koşmanın sağlığa faydalı olduğunu, sadece sporcular değil tüm insanların düzenli olarak yapması gerektiğini, insanların bu şekilde kilo verip zinde kalabileceğini ve yaşlanmayı yavaşlatabileceğini ifade etti. daha sonra dr. w. e. harris ile beraber jogging isminde bir kitap yazdı ve bu kitap hem abd'de hem de batı ülkelerinde egzersiz için koşmanın atası olarak kabul ediliyor ama piyasaya ilk çıktığında kitaptaki fikirlerin "çılgınca" olduğu söylenmiş ve bir çok insan kitaptakileri kabul etmek istememiş.

    1977 yılında piyasaya çıkan the complete book of running bu konuda bir başka otorite olarak kabul ediliyor. bundan sonra yine oregon üniversitesinin atletizm takımında sporcu olan ve olimpiyatlara hazırlanan phil knight atletizm hocası olan bill bowerman'ın da yardımıyla japonya'dan getirttiği koşu ayakkabılarını arabasının bagajından satarak nike şirketini kurmuş oldu. daha sonra bill bowerman koşu ayakkabılarının dizaynında direkt rol oynamaya başladı ve oregon üniversitesinin atletizm takımı nike'ın yeni ayakkabı dizaynlarının ilk denekleri oldu. daha sonra yerel avm'lerde bu ayakkabıların sporcu veya atlet olmayan "normal vatandaşlara" satımı başlandı.

    aynı dönemde william staub modern koşu bandını icat etti ve aynı dönemde dr. kenneth h. cooper insanların günde 8 dakika koşarak kalp ve vücut sağlıklarını koruyabileceklerini ifade eden bir makale (sonrasında da aynı konuda bir kitap) yayınladı. o zamanlar koşu bantları eve alınamayacak kadar pahalı ve büyüktü ve insanların idman yapabilmeleri için fitness salonlarına gitmesi zorunluydu. daha sonra koşu bantları daha ucuz ve küçük hale getirildi ve evlere girmeye başladı. bu arada william staub birkaç sene önce 96 yaşında vefat etti ve ölümünden 2 ay önceye kadar kendi icat ettiği koşu bandını kullanmaya devam etmişti. diğer bir deyişle adam yaptığı icadın faydasını 96 yaşına kadar sağlıklı bir şekilde gelerek görmüş.

    80'lerden itibaren bir yandan batı ülkelerindeki insanların hızla kilo alması, hem de nike'ın büyümesiyle beraber "egzersiz için koşmak" olayı tüm dünyaya hızla yayıldı ve bugünkü halini aldı. bu akımı nike başlattıysa da adidas, reebok, puma, sketchers, columbia, lululemon gibi diğer firmalar da kısa sürede trende uyanıp pastayan pay almaya başladı. bugün abd'de 60 milyon, tüm dünyada 300 milyondan fazla insan sağlıklı kalmak için düzenli olarak (en az haftada 1 kere) koşuyor.

  • soruşturmaya esas haberin verilme nedeni şöyledir;

    "patlaması halinde bir şehri yok edecek kadar çok silah,

    bu ülkenin hava limanına gizlice indiriliyorsa,

    o silahlar tır’lara yüklenip bu ülkenin şehirlerinden, topraklarından, sınırlarından geçiriliyorsa,

    o silahlar, o ülkenin bütün denetim kurumlarından, idari yetkililerinden, halkından habersizce, komşudaki bir savaşın taraflarından birine destek olmak için gönderiliyorsa,

    gönderilen taraf, bu ülkenin sınırları içinde silahlı eylem yapmış, bu ülkeyi sık sık tehdit etmiş, vahşi bir terör örgütüyse,
    gönderen hükümet, bu silahların mevcudiyetini ısrarla reddediyor, bu silahları durduran askeri yetkilileri görevden aldırıyor, bu silahlar hakkında soruşturma açan savcıları tutuklatıyor, yargılatıyorsa,

    bu ülkenin halkı, bu silahlar dolayısıyla karşı karşıya olduğu riskleri bilmiyor, bu sevkiyatın hayati, siyasi, hukuki, diplomatik sonuçlarından haberdar olamıyorsa,

    yapılan örtülü operasyon başlı başına bir suçsa ve hiçbir yasa, bir suç eylemini meşrulaştırmaya kifayet etmiyorsa,

    bir gazetenin, bir gazetecinin görevi okurunu bilgilendirmek, halkı bu tehlikeden, bu tehditlerden haberdar etmek, bu maceraya kalkışan yetkilileri ikaz etmektir."

    can dündar

  • absinthe, ya da diger adiyla « yesil peri » bitkisinden üretilen ayn adli likör tarihin belki de en kült alkollü içecegi. adina siirler dökülen, tablolar yapilan, kimisine göre körlüge yol açan hatta insani delilige sürükledigi öne sürülen absinthe 19. ve 20. yüzyilin birçok ileri gelen sanatçisina ilham kaynagi olmus. halüsinasyon görmeye yol açan ve kolay kafa yapan (etkileriyle bu « antik lsd » nin cezbettigi ünlüler içinde verlaine, zola, baudelaire, hugo ve rimbaud gibi edebiyatçilar, manet, toulouse-lautrec, munch gibi ressamlar bulunuyor. 1900ler’in basinda gelisen alkol karsiti hareketlerin de baskisiyla yesil perinin üretimi basta fransa olmak üzere avrupa ülkelerinin çogunda yasaklanmasina ragmen popülaritesi hiç azalmadan bugüne kadar ulasti ve 2005 martinda isviçre yüzyildir ilk kez absinthe üretimine tekrar izin verdi.
    efsanevî içkinin kaynagi olan, gümüsî beyaz renkte ipeksi tüylerle kapli ve parlak yesil bir sapli absinthe bitkisinin hikayesi ise antik yunan’a kadar uzaniyor. alkolle karistirildigi zaman olumlu ve olumsuz özellikleri ebedî bir tartisma konusu olan absinthe bitkisi, 2000 yil öncensinin mucize sifa kaynagi. hipokrat’in (460-370 i.ö.) da afrodizyak özelliginin altini çizdigi, o zamanlar artemis’in bitkisi diye bilinen absinthe yunan sitelerinde kürtaj amaçli ve panzhir olarak kullanilirmis.
    ilik iklimlerde yetistirilmesi çok kolay olan absinthe’ten içki üretimine ilk kez 1792’de isvicre’de fransiz doktor pierre ordinaire tarafindan baslandi. bugün onlarca farkli yapim sekilleri olan absinthe likörlerinin ortak özellikleri anasonla elde edilen hafif aci ve serinletici tadiyla 80°ye varan yüksek alkol orani.
    absinthe yasaklandiktan sonra yerini tutabilecek bir içki üretme girisimlerinden dogan pastis ve pontarlier gibi likörler bir asir boyunca yesil perinin unutulmasini saglayamadi. bugün fransa’da her yil özel izinle yerel absinthe festivalleri düzenleniyor.

    (bkz: paul verlaine) (bkz: emile zola) (bkz: arthur rimbaud) (bkz: victor hugo) (bkz: charles baudelaire) (bkz: henri de toulouse lautrec) (bkz: edouard manet) (bkz: edvard munch) (bkz: hipokrat) (bkz: pierre ordinaire)

  • über-salak zihniyetin savunduğu hede.
    devlet vergiyi neden alıyor ulan, kamu hizmeti vermek için değil mi? yurttaşlarına, o devletin yurttaşı olduğunu gösteren biricik kimlik belgesini bedava vermeyip 18 liraya satacaksa sikmişim öyle devleti.

  • eğer bu konuda bir istatistik çalışması yapılıyorsa, beni de yazın. ben de reddedildim.

    yaklaşık 5 saat önce oldu. denemek isteyenler için şunu söyleyebilirim; pişmanım. söylemeseydim yine pişman olurdum. şunu da bilin; beklendiği oranda acı yaşatıyor, tek farkı bu gerçek, gerçekten, acıyor.

    muhtemelen yarın cumartesi gecesi evde oturan ezik ve yalnız insan başlığına yazacağım.

    size iyi eğlenceler :(