hesabın var mı? giriş yap

  • hayat kırıklarla doludur. beklentiler ve gerçeklik birbirini tutmadığında, ricalar yankı bulmadığında, verilen sözler tutulmadığında içimizden gelen 'çıt' sesini duymuşuzdur hepimiz.

    çoğu insan kırıkları sevmez. onları saklamaya, gizlemeye çalışır. bazen tekrar kırılmaktan korkar ve hayattan kaçınmaya, hayal kurmamaya başlar.

    japonların çok sevdiğim bir sanatı var: kintsugi.
    bu sanat kırılan nesnelerin kırıklarını altınla onarmak üzerine kurulu. kırıkları, çatlakları bırakın gizlemeyi, parlak bir altın rengiyle onararak görünür hale getiriyor kintsugi. çünkü nesne yaşanmışlıkla daha değerli hale geliyor. kırıklarına rağmen varlığını sürdürüyor. kintsugi, altınla kırıkları onore ediyor. yaşanmışlığı yüceltiyor ve bunu - en değerli madenlerden olan - altınla kutluyor.

    depresyon tanısıyla takip ettiğim bir hastama bu felsefeden bahsetmiştim. geçenlerde geldiği seansta bana 'senelerdir ne kadar güçsüz olduğumu düşünürdüm. siz bana bunlardan bahsettikten sonra aslında bütün olanlara rağmen ne kadar güçlü olduğumu fark ettim' diyerek teşekkür etti. ilginç şekilde, bu konuşmanın aldığı ilaçlardan çok daha etkili olduğunu düşündüm o an.

    gerçekten de kırıklarımız, bir anlamda bizim madalyalarımız. onlar bizim deneyimlerimiz, yaşamın tam içinde olduğumuzun kanıtı. onlarla var olmak aslında, onlara rağmen varlığımızı sürdürdüğümüzün ve ne kadar güçlü olduğumuzun ispatı.

  • sözlükte çok popüler, entryleri sevilen bir üçüncü nesilim ama gene de diğer sözlük hesabımdan entrylerime şukela verme alışkanlığından bir türlü kurtulamadım. hatta üç kez de yaran entrylere fake nikimle girip kendi entrylerimi yazdım. bu da kleptomaninin bir türü sanırım.

    içinizden biri / içerenköy / 22

  • (bkz: bireysel silahlanmanin onemi)

    asagiya inip, bir tanesinin dizine iki el ates ettikten sonra tum kopekler dagilir arkadaslar. ya sonra ne olacak diye dusunmenize gerek yok, cunku elinizde silah yoksa zaten oleceksiniz, katilleriniz de ertesi yil cikacak erdogan affi ile.

    arabalarin ev fiyatini gectigi ulkede gidin kendinize en kotu turk mali ruhsatli bir silah alin, gozbebeginiz gibi bakin. birisi sizi "asagiya cagiriyorsa" bos gitmeyin, devir cakal devri.

  • artık bir esprisi kalmamış mevzudur. 5 yaşımdan beri yılda en az 2-3 kez esenler otogarına uğrarım. günün her saatinde orada bulunmuşluğum vardır. bir kere bile ne işedim ne sıçtım. ''tuvalet ne tarafta dayı?'' diye esnafa sorduğunuzda takındıkları yüz ifadeleri ve ''hayır yapma'' tadındaki ''şu tarafta yeyenim'' diyerek gönülsüzce göstermeleri bile yeterdi. hiç gitmedim. yaklaşık bir ay öncesine kadar. otogara indim, çişim vardı, ''ekrem imamson tuvaletlerin reklamını yapıyordu internette bakak hele'' dedim ve saat sabah 6 gibi esenler otogarı tuvaletine girdim. mis gibi tuvalet. istanbul kart destekleyen turnikeler, full aydınlatma, geniş iç mekan, tertemiz pisuvarlar, helalar, lavabolar. peçetesi, suyu sabunu her yeri tertemiz. ne koku var ne bir pislik ne bir şey. aha şu vaziyette tuvaletler.

    bu mevzu da bazılarının hiç anlayamayacağı bir mizah unsuru olarak tarihteki yerini aldı artık. yeni tuvaletleri yapanların, düşünenlerin ve bu halde tutanların eline sağlık.
    konu kilit.

    öyle işte.

  • başlığı okuduğumda italyan koca bulunca din değiştiren manken zannettim.

    baya bildiğimiz sucukmuş anasını satayım.

  • beşiktaş başkanı ahmet nur çebi'nin itirafı.

    demiş ki;

    "200 milyon tl'lik vergi borçlarını 16 milyon tl'ye indirdik." git-gel ankara... yalvardık, yakardık. allah yapanlardan da razı olsun. çoğu da beşiktaşlı dostlarımızdır."

    https://twitter.com/…zun/status/1530536333848059905

    bir türkiye cumhuriyeti vatandaşı olarak bu kepazeliğe vesile olan, uygulayan, o parayı çatır çatır yiyen herkese haram olsun o para.

    sadece beddua değil, vatandaş olarak yasal yollar da neyse gerekenin yapılması için herkes adım atmalı.

    bu işin takım rengi ile vs'siyle alakası yok.

    devlet, vatandaşın cebindeki parayı vatandaşından habersiz şekilde alıp milyar dolar borcu olan kulübün borcunu indiremez kardeşim.

    beşiktaş, galatasaray, trabzonspor, fenerbahçe, o, bu, şu fark etmez.

    millet kirasını ödemek için, yemek için para bulamıyor ama milyar dolarlıklık şirketlere parasını hibe edecek öyle mi?

    lan siz kimsiniz de 80 milyon vatandaşın cebindeki parayı kafanıza göre şirketlere vergi indirimi olarak dağıtabiliyorsunuz?

    ben vergimi 2-3 ay ödemeyemediğimde devlet evime haciz gönderiyor. öğrenci çektiği krediyi ödeyemediğinde devlet maaşına haciz koyuyor.

    ama aynı devlet milyar dolarlık şirketler ferahlasın, yayıla yayıla daha çok borçlansın diye elini 80 milyon vatandaşın cebine atıp oradaki parayı bu milyar dolarlık şirketlerin kasasına koyuyor?

    lan siz kimsiniz ya?

    kimsiniz kardeşim kimsiniz?

    kahvede çay ısmarlar gibi milletin yüz milyonlarca tl'sini alıp nasıl

    "tamam hadi iyisin senin 184 milyon tl borcunu sildim birader, ben de beşiktaşlıyım zaten"

    diyebiliyorsunuz?

    bu cüret, genişlik hali, "zaten kimseye de hesap vermiyoruz" rahatlığı nereden geliyor?