hesabın var mı? giriş yap

  • "sigara kullanmadığım için tam 3 saat 47 dk otobüs bekledim amk. allahtan durağa biri geldi sigarasını yaktı da yarısında otobüs geldi."

  • öyle bir para yok... işin iç yüzü hiç öyle değil...
    kurye şirketlerinin adam bulmak için çektirdikleri youtube videolarına kanıp gelmeyin şuraya...

    bir kurye günde 13-14 saat çalışır, her şey yolunda gider de hedeflediği paketi atabilirse ancak o paraya ulaşabilir, ki 10-12 belki de 15 bin çok zor... (iş dönüşü, işinden evine dönerken katlanamadığın yarım saat/bir saatlik trafikle 13-14 saat boğuşmaktan söz ediyoruz burada, her bünye kaldıramaz, fiziksel/ruhsal)

    bu arada bu parayı kendi motoru ile çalışıyorsa alabilir. öyle anlaşırsın şirketle. yani ya cebinden para verip bir motor alacaksın peşinen gireceksin ya da birçok kurye gibi bu işi henüz yaparken aldığın motorun kredisini ödeyeceksin bir yandan da. bir motor fiyatlarına göz atın isterseniz...

    her şey muhteşem gitti 15000 hakediş faturası kesti diyelim
    sadece aklıma gelenleri yazayım
    2600 tl yakıt (13-14 saat çalışan motor, hedeflenen pakete ulaşabilmek için 100 tl yer günlük)
    1050 tl bağkur
    2300 tl kdv (yakıt ve motor bakım faturası vs. ancak gösterirse düşer bu rakam. 2600 tl yakıtın bile düşecek kdv'si 400 tl... epey gider girilmesi lazım...)
    300 muhasebe
    520 tl yemek (o da 20 tl'ye bulursa yiyecek bir şey)
    240 tl yağ değişimi (13-14 saat sürekli çalışan bir motor 2 haftada bir yağ değiştirir)
    bu adam
    + motor kredisi (ki motor borcu bitene kadar yaptığı km yüzünden epey değer kaybeder. siz mesela gidip taksi çıkması araç alır mısınız? bu da bir sermaye kaybıdır)
    daha saymadığım bir sürü motor arıza gideri vs. var
    +kaskı var, eldiveni var, yağmurluğu, rüzgar elciği, lastiği vs. vs.
    +yazı var, kışı var...

    bu giderleri düştükten sonra elde kalan para, haftalık 85 saat çalışarak kazanılan
    neredeyse 8 saat çalışan, asgari ücret alan birinin 2 katı çalışma süresi. zaten asgari ücretli, maaşlı insan da bu kadar fazla mesai yapsa aynı parayı alır... sen bu çalıştığının 2 katı çalış bu ay, sana bu kadar para deseler kaçınız çalışır... ki yukarıda aklıma gelenleri sıraladığım meselelerle de uğraşmamış olursunuz.

    özetle bu iş esnaflıktır. öyle işçilikle, maaşla, elinize geçen maaşla karşılaştırmayın. bakanlık pazar gününden perşembe gününe kadar kar nedeniyle motorların çalışmasını yasakladı. bu insanlar 4 gün para kazanamadılar mesela... nasıl bir esnafa şu kadar fatura kesmişsin bu kadar kazanıyorsun sen diyemezsen, kuryeye de diyemezsin... maçası sıkan maaşlı işini bırakır esnaf olur...
    bu kadar basit...

  • haklı sebepleri olabilir. "ahaha çok güldüm amana koyim" diye mesaj gelirse ne yapacaksın başka."ahaha beğenmene sevindim seni gidi piç kurusu puşt" diye mi geri dönüş yapalım.

  • artık iyice eminim ki biz çocuk yetiştirirken bir yerlerde hata yapıyoruz. çocuk ürünleri satan firmalar bizi afedersiniz iyi skiyor. misal biz çocuğun banyo merasimi için küvetinden, filesine, köpüğünden, kremine, örtüsünden bornozuna kadar 45 parça şey aldık. istiyoruz ki onun o hassas teni (!) zarar görmesin, yumuşacık olsun, huzur içinde bir uyku için rahatlasın. ama bak bize sabun, şampuan, yağ, krem itekleyen johnson’s baby reklamındaki anne çocuğunu nerede yıkıyor?

    yahu bizim ıspanak, pırasa, domates yıkadığımız, bulaşığın yağını akıttığımız lavaboya gömmüş çocuğu, sanki çocuğu düdüklü tencereyi yıkadığı lavaboda yıkamıyormuş gibi hassas ve zarif hareketlerle yıkıyor. bir de çocuk iç sesi, bana değer veriyorsun biliyorum falan diyor. lan değer veren biziz! biz 500 lira masraf ettik senin banyon için, o sana patlıcan muamelesi yapıyor, nesine mutlu olup gülüyorsun?

    hayır arkadaş el alemin çocuğu lavaboda yıkanırken gülücük saçıyor, biz bizimkini tahtta yıkıyoruz çıkana kadar ağlıyor. niye beceremiyoruz biz bu çocuk büyütme işini. illaki avrupalı mı olmak lazım, illaki çocuğu lavaboda menemen malzemeleri ile birlikte mi yıkamak lazım? hoş kadındaki lavabo bizim küvetten büyük orası ayrı.

  • mağdurmuş, dolandırılmış, akp'yi senelerdir destekleyen kendisi bile bu haksızlıklara uğruyorsa artık oy vermeyecekmiş.

    bakın ahlakı görün. güce tapmak, rant peşinde koşmak tam olarak bu.

    sadece oy attığı için bile ayrıcalık bekliyor. akp'ye oy atmayan onca insan adaletsizliklere maruz kalabilir bu kafaya göre sakıncası yok.

  • bir keresinde fabrika ziyaretinde, müşteri aniden, "sen bir makinenin üzerine çıkıp tamir edebilir misin ha? edebilir misin? bıktık kadın mühendislerden!!!" diye haykırdı. müdahale etmeseler masanın üzerine çıkıp slogan atacaktı, adam çok ani bir şekilde tek başına örgütlendi. neyinden bıktın adamım, zaten üç beş kişiyiz, nerede gördün de bıktın acaba? ben de sakince, "doğrudur" deyince iyice sinirler gerildi. sadece kadın olduğum için adamı delirttim beyler, bende bu kudret olduktan sonra neler yapmam ki?

    yalnız makinenin üzerine niye çıkıyoruz, onu hala anlamadım. makinenin altından fışt diye çıkıp, yağlı elimi alnıma sürüp, üzerimdeki mavi tulumla "buyur abim" diye karşılamayı düşünüyorum o adamı bir sonrakine.

  • esnaflığa bak ya.. ulan biz de esnafız kaç kere başıma geldi dur bak kısaca anlatayım da belki bu zihniyettekiler okur da bir şeyler kapar.

    sene 2010 filan o dönem çok büyük bir restaurantımız var ve bir bölümde de hediyelik eşya, ilginç ürünler, kozmetik filan satıyoruz.

    genç çiftler çok gelirdi kahvaltıya filan. mesela üniversite öğrencisi bir arkadaş sevgilisini almış kahvaltıya gelmiş diyelim. 2 kişilik kahvaltı alıyor. kahvaltı 20 + 20 toplam 40 lira olsun. buraya kadar problem yok.

    neyse kahvaltı biter tam hesabı ödeyecekken son anda kız hediyelik bişeyler ya da kolonya, parfüm adı her neyse ekstra bişey görür ve almak ister. bizim oğlan da diyemez kıza müsait olmadığını. çünkü genç ve gururludur.

    netice itibariyle çocuğun kartında zaten 45-50 limit kalmış maksimum. bana söylemiyor tabi ama ben hissediyorum tedirgin hareketlerinden.

    derken kahvaltı + alınan diğer şeyin toplamı kalan limitini geçiyor ve yetersiz bakiye mesajını alacağını bile bile kartı uzatıyor bana.

    ben de sevgilisinin, nişanlısının yanında hiç bozmadan sanki ödemeyi almış gibi yetersiz bakiye yazan slipi ve kendi kartvizitimi çocuğa uzatıp, kıza birşey hissettirmeden teşekkür ederek güle güle gönderiyorum.

    şaşkın şaşkın bakıyor tabi ama hiç rencide etmiyorum. ve belki yarım saat belki bir saat geçmeden tanımadığım bir numara arıyor.

    “abi ya sana çok teşekkür ederim az önce beni mahcup etmedin, sevgilimin yanında küçük düşürmedin, sana söz birkaç gün içinde hesabına göndericem...” şeklinde memnuniyet içeren şeyler duyuyorum..

    cevap olarak da problem yok diyorum eft ile filan uğraşma bir daha ne zaman yolun düşerse o zaman hallederiz sıkma canını keyfine bak diyorum.

    ve bu şekilde kaç kişiye yardımcı olmaya çalıştıysam bir tanesi bile suistimal etmedi. hepsi de tekrar gelip ödemesini yaptı ve gözlerinin içi gülüyordu resmen.. ve müdavimiz olmuşlardı hepsi de..

    ama ben tüm bunları aman müşteri kazanayım, iyi biri gibi görüneyim falan filan gibi samimiyetsiz şekilde değil içimden geldiği gibi herhangi bir karşılık beklemeden yapıyordum. çünkü ben de çok yokluk yaşamıştım dönem dönem. insanın halinden iyi anlardım..

    ha ne diyorduk. bu arkadaşın anlattığı şey mesela, bana üste para versen, iddiaya girsek kalkıp da bunu söyleyemem müşteriye. asla söyleyemem. ikimiz de esnafız işte..

    ve bahsettiğim mekanımızda dünyaca ünlü sanatçı loreena mckennıt da dahil olmak üzere, rahmetli müslüm gürses, mfö, özkan uğur, metin serezli, ışıl yücesoy, rahmetli eşref kolçak, pentagram, mustafa üstündağ ve şuan hatırlayamadığım daha birçok ünlü simayı defalarca misafir etmişizdir. hd iskender kadar kurumsal olamadık o ayrı..