hesabın var mı? giriş yap

  • adam köylü zaten. doğma büyüme beypazarlı. para ve mevki bozmuyor adamı. imelihin gözlüğü fiyatına 3 takım elbise düzer. dekatlon marka spor ayakkabı giyen adam harama el uzatmaz.

  • garson ezikleme sorusu. ne kadar ayıp, kaç yaşında adamsın, yakıştı mı?

    garson arkadaş, bir sonraki sefer içinde ne olduğunu bilecektir. içindekiler +1 olarak.

  • olgunlaşmamış meyveler hücrelerinde bulunan klorofil nedeniyle yeşildir. meyve olgunlaştıkça klorofil parçalanır ve yerini turuncu karotenoidlerle ile kırmızı antosiyaninlere bırakır. bunlar meyvenin çabuk bozulmasını önleyen antioksidanlardır.

    bu renk değişimi meyve ile beslenen hayvanlara ve bitkinin kendisine yardımcı olur. hayvanlar renkleri aracılığı ile meyvenin yenilecek kıvama geldiğini öğrenir. bitkiler ise hayvanlara meyvelerini yiyebileceklerinin sinyalini bu renkler aracılığı ile verir.

    hayvanlar karnını doyururken bitkiler de onlar sayesinde tohumlarını dağıtabilirler. win-win durumu yani...

  • kararını bana ilk söylediğinde, espri yapıyor sandım. böyle espriler yapılır çünkü, babasız büyünen evlerde. "yeter, bıktım kirlinizden, dağınıklığınızdan, bulucam zengin bir koca evlenip gidicem" li çok illallah duydu bu kulaklar. ancak o an ortada ne benim tarafımdan yaratılmış bir dağınıklık vardı, ne de serzeniş cümleleri. yemek yiyorduk, "salatadan da alsana. dünya kadar yapıyorum kalıyor. hadi tabağını sıyır da makarna koyayım" zamanlarıydı takriben. "evleniyorum ben" dedi. "iyi" dedim, "hayırlı olsun". "gerçekten, şaka yapmıyorum". "ben de şaka yapmıyorum" dedim. "hayırlı olsun". ardından tabağımı sıyırdım, odama çekilip, o masada söyleyemediklerimi, başka bir masada yazdım...

    "evlen tabi. hayatı boyunca bizim için en iyiyi düşünen sen, kendin için kötüyü düşünecek değilsin ya. her günü bizim için yaşayan sen, en azından bir günü kendin ve yeniden sevmiş olduğun adam için yaşa. hem güneye yerleşirsiniz belki ? hani hayallerini kurduğun o ev, ekip dikebileceğin bir bahçe vardı ya, sonun da senin olur. aynen çocukluğunun geçtiği o köydeki gibi. şehre gelip acıyla, sancıyla, zorluklar ve ihanetle hiç tanışmadığın günlerde olduğu gibi..."

    tanıştım, iyi adam, hoş adam. en önemlisi saf, temiz, mert adam. onun da var bir hikayesi, senden benden karışık. otuzlu yaşlarında bir beyin ameliyatı geçirip doktorların "çocuğunuz olmayacak" demesiyle sarsılmış. "evlenmem o zaman ben" diye küsmüş insanlara. bir yolcu teknesi alıp, denize sığınmış. babayiğit, cana yakın, delikanlı adam... böyleleri çok kalmadı istanbul'da. kalanlara rastlayınca insan seviniyor. elindeki bezi sağı sola sürerken "bak evlat" diyor; "bunlar teknenin motorları. suyu şuradan çekip soğumalarını sağlıyoruz. normalde yasak ama tuvaleti denize basıyoruz mecbur. gerçi sistemlerimiz arıtıyor kirli suyu...istersen başka bir gün yine gel de açılalım seninle. adaların ardından izlemen lazım istanbul'u." küçük ışıklar halinde öyle masum görünür ki bu şehir, onca suçu, onca yavşağı, onca ağlayış ve haksızlığı sınırlarında nasıl barındırdığına şaşar insan, der gibi dalıyoruz. bir süre sessiz...

    kimisi çıkıyor işte yıllar sonra, öz babandan daha babacan yaklaşıyor. fırsatı olsa öz anan kadar sevecek o derece. benim sevilecek bir yanım kalmamıştır gerçi. annemi en son öpmek istediğimde epey uzanmam gerekmişti, annem tarafından en son öpülmek istendiğimde ise epey eğilmem...

    şimdi merhaba gençliğim. selam, çocukluğumun son dönemleri. gel bakalım, bir türlü kurup yaşayamadığım hayat. yaklaş, bekar evi yalnızlıkları. bir tane bile temiz tişörtün, ütülü gömleğin kalmayışı... hoşçakal, babamın oyundan çıkmasıyla istemeden koluma geçirdiğim kaptanlık pozu bandı. arada uğrarım, gece kaç olursa olsun, dönmem gereken ev..

    ve güle güle anne.
    talih sizi, bir "yazlıkta" kocatsın..

  • elinde oyuncak şırınga, o doktor ben hasta, oynuyoruz:

    - baba aç kolunu! domuz gribi aşısı yapacağım!
    - tamam.
    - pıst*. geçmiş olsun. şimdi de omzunu aç.
    - tamam.
    - pıst. geçmiş olsun.
    - bu ne aşısıydı?
    - bu da omuz gribi aşısı. hahahahahahaha!

  • 27 yıllık öğretmenin bile alamayacağı maaş.

    akp propangası yap kap maaşı... oooh... görende paranın hakkını vermek için her gün vahiy alıyor sanar!

    öğretmen maaşı
    imam maaşı

    uyarı ve istekler üzerine edit 4: öncelik olarak öğretmenin ve imamın devlet karşısındaki statüsünü göstermek amacıyla bu entryde öğretmen maaşı belirtilmiştir.

    ve ayrıca öğretmen toplasan 3-4 ay çalışıyor diyenler var. gelin 25-30 tane birbirinden yaramaz öğrenci içerisinde 4 ay durun ve sonra 4 ay imamlık yapın hangisi daha zor görün.

    ve son olarak birde bu camilerde müezzin olduğunu unutmayalım!!!

    edit 3: imamların ek gelirlerini de yazalım. cenaze evlerinde dua etmek, kurban kesmek, mezarlıklarda, 7'sinde, 40'ında, 52'sinde dua okumak, her cuma sonrası ve her bayram namazı sonrası para toplamak... daha sayalım mı?

    edit 2: ayetleri yanlış anlayıp peygamber ve halifeler döneminde imamlar maaş alıyor algısı oluşmuş öyle bir şey yok. islamiyet'te din adamlarının para almaması gerektiği, alanlara ise cemaatin uymaması gerektiği ayetler ile açıklanmıştır.

    edit: aldıkları parada bir şey yok diyenler. sanırsam ayetler yeterlidir.

    "elmalılı (sadeleştirilmiş) (6/en'âm-90: işte o peygamberler, allah'ın kendilerini doğrudan yola eriştirdiği kimselerdir. sen de onların gittiği yoldan yürü! de ki: «ben buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. o kur'an sadece alemleri irşad için ilahi bir hatıradır.»)"

    "yasin suresi 21. ayet: diyanet işleri (eski): 'sizden bir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar.'"
    "sebe suresi 47. ayet: diyanet işleri (eski): de ki: 'ben sizden bir ücret istersem, o sizin olsun; benim ecrim allah'a aittir. o her şeye şahiddir.'"

    konu ile ilgili ayetler için nikiminkininki'ne teşekkürler.