hesabın var mı? giriş yap

  • ya burda "medeniyet çuvalla bavulla olmaz" diye halkçılık kasanlar var ya... üstüne para verseler havaalanında çuvalla görülmek istemezler. neyin eleştirildiğini biliyorlar, eleştirilen şey gibi olmamaktan dolayı mutlular da, ama göstermelik halkçılık yapmış olmak için kendileri bile asla olmak istemeyecekleri birini eleştireni eleştiriyorlar.

    medeniyet çuvalla kılık kıyafetle gelmiyor madem, niye bunları diyenleri bavul yerine bohçayla, marka çantalar yerine heybeyle, ayaklarında naykiler yerine takunyayla görmüyoruz hiç?

  • filmi izlemedim ancak seri katil hakkında birkaç kelam etmek istiyorum.
    rodney alcala, 1943 doğumlu ve john berger&john burger takma isimlerini kullanıyor cinayetlerini işlemeden önce. bu ibne babası bunu terkettikten sonra ailesiyle birlikte los angeles'a yerleşiyor yani babasız büyüyor. zaten seri katiller bizim uzman psikologlar tarafından l koltuğa uzatılıp geçmişlerine inilmeye çalışıldığında geçmiş yaşantısında muhakkak bir aile travması olduğu gerçeğine varıyor, neyse. rodney orduya giriyor, yazıcı yapıyorlar bunu sonrasında ordudan kaçıyor. ordunun psikolojları bunun hakkında çalışma yapınca ağır rdm olduğu anlaşılıyor şaka şaka asosyal kişilik bozukluğu teşhisi koyuyorlar. sonrasında üniversiteye giriyor ve üniversite okuduğu dönemlerde 8 yaşındaki bir çocuğa tecavüz suçlaması ile polis denetimine giriyor. zaten bu olaydan kaçmayı başardıktan sonra john berger ismini kullanmaya başlıyor.
    cinayetlerine gelecek olursak, 1977'de jill barcomb adlı bir kızı öldürerek ilk cinayetini gerçekleştiriyor. sonrasında;
    1977 georgia wixted
    1977 charlotte lamb
    1977 jill parenteau
    1977 pamela jean lambson
    1977 christine ruth thornton ( cesedi 1982 yılına kadar bulunamadı ve öldürüldüğünde 6 aylık hamile olduğu otopsi sonucunda belli oldu)
    1979 robin samsoe (12 yaşında). bunların yanında yamulmuyorsam 2 cinayetten de şüphelenildi ancak yeterli kanıt bulunamadığından suçu ispat edilemedi.
    bu ibne 1979'da yakalandı, 1980 yılında ölüm cezasına çarptırıldı (bunu duyunca oh diyorsunuz ama durun bitmedi) 1984 yılında üst mahkeme kararı bozdu. daha sonrasında ölüm cezası aldı (oh) ve 21 temmuz 2021 yılında öldü. son olarak bu ibne hakkında birkaç enteresan bilgi verdikten sonra entrymi tamamlamak istiyorum.
    - hapse giderken yerlerin kaygan olmasından dolayı kayıt düştü, yaralandı ve bunun için kaliforniya eyaletine dava açtı.
    - hapishanedeyken ona istediği şekilde az yağlı yemek sunulmadığı için kaliforniya eyaletine yine dava açtı (yüzsüz piç)
    - son olarak iddialara göre iq'su 160.

  • muhteşem yüzyıl dizisinden öğrendiğimiz bir gerçek. rahmetli canı sıkıldığında alırmış kemanını çıkarmış balkona, tırmanırmış çatıya. o vernikli kelebek mobilya yemek masası rengindeki gıy gıy kemanıyla haremdekilerin aklını alırmış. alt kat komşusu hatice hanım ve saraydaki diğer kadınlar arasında inanılmaz popülermiş. pargalı çaldıkça onlar coşar, onlar coştukça pargalı vıccırı cıccıııık diye diye öttürürmüş kemanını. padişah sefer hazırlığı yapacak, pargalı balkonda gıy gıy saatinde. alt katta yine kompile harem kadınları toplanmış... şimdinin plajda gitar çalan adamı gibi düşünün:

    - akdeniiiiiiiizzzzz akşamlarıııııı bir başkaaaa oluuyooooorrrr....

    - pargalı çok tatlısın ya...

    - sağolun kızlar.. hadi bu sefer birlikte... heleeee biiiir deeee aylardaaaannn recep (hicri takvime göre yani) ise bir başkaaa ...

    kanuni'nin bu duruma bir süre sonra dayanamayıp onu hürrem'e şikayet ettiği, hürrem'in de pargalıyı kemanıyla dövdüğü söylenir. dizinin ilerleyen bölümlerinde buna yer verirler mi bilmiyorum. ama aslında gerçekçi yani. bir pargalıya bakın, bir hürrem'e. lisede sınıfın arkasında oturup sinirlendiğinde erkek döven aşırı gelişmiş kız tipi yok mu hürrem'de? böyle dişlerini sıka sıka sen görücek sülüman gelicik benim olucuk bilmem ne diyor... gözlerini belirttiğinde çok korkunç oluyor, adamı kündeye falan getirse mümkün değil nefes alamazsın. çok güçlü ve sağlıklı gözüküyor maşallah.

  • sahaflarda çok sık karşılaşılan korsan kitap türü. pek çok sahaf bunu ayırt edebilecek kadar kitapla haşır neşirdir ama işine geldiğinden korsan olduğunu bildiği halde alır o kitabı ve sonra da korsan olduğunu bilmiyormuş gibi satar.

    bazı sahaflar ise arkasında bandrolü görse de o kitabın korsan olduğunu anlar, ufak bir araştırma ile korsan olduğunu yani o bandrolün o kitaba ait olmadığını teyit eder ve o kitabı satmaz. mesela bursa'da oda kitabevi asla korsan kitap satmaz. korsan satanları da yazarım da o zaman ekşi sözlük siliyor entrylerimi.

    bir de şimdi isim veririm, o korsancılardan biri görür ve bu entryi oda kitabevi yazdırdı falan zanneder, durduk yere adamın da günahını alırlar. adamı severim, sayarım da ama daha bir kere benim için şunu yazar mısın vs. gibi bir isteği olmamıştır benden, hayata dair abuk sabuk istekleri olmuştur da sözlüğe, sosyal medyaya dair hiçbir şey istememiştir hatta yaptığımda da kızmıştır.

    satmayacak bir kitaba ait bir sürü bandrol alırsın bu kadar basacağım diyerek, sonra da gidersin o bandrolleri satacağını bildiğin kitapların korsanını basıp onlara yapıştırırsın. elinde cillop gibi kültür bakanlığından bandrollü korsan kitaplar olur. telefona indireceğiniz basit bir bandrol sorgulama uygulamasıyla her kitabın arkasındaki bandrolü sorgulayıp o bandrolün o kitaba ait olup olmadığını, dolayısıyla kitabın orijinal olup olmadığını tespit edebilirsiniz.

  • türk akademi camiasında yaygın bir gelenektir. kimi zaman "vaaay ne yazmışlar yahu" denilen bir makalenin dört, beş, hatta altı, yedi yazarlı olduğunu görünce, "aymnızıskim" diye bir tepkide bulunabilirsiniz. beş kişi 15 sayfa için ne yapar yahu? her bölüm için demiyorum ama beş, rakamla 5?

    yeni yök yasa tasarısında, "kurul tarafından belirlenecek alanlar dışında, kurbanda danaya girer gibi beş, altı yazarın yazdığı makaleler, dikkate alınmayacaktır." şeklinde bi ifade nasıl yok anlam veremedim. hımmm acaba tasarıyı hazarlayanların kendilerinden kaynaklı olabilir mi?

    - makale yazıp, comparative politics'e gönderiyoruz abi, sen de yardım eder misin?
    + kaç kişiyiz?
    - sen de katılırsan 4 olucaz.
    + ergun hoca?
    - siz hele bi yazın da beni de eklersiniz dedi.
    + toplam da beş kişiyiz yani?
    - yok abi, bu çalışma özcan hocanın danışmanlığını yaptığı doktora tezinden olduğu için... tezi yazan öğrenci de var..
    + 6 kişiyiz yani?
    - dur bakalım bizim çaycı selami "abi ben bi düşüneyim bu sene kesemeyebilirim" dedi.. o da olursa 7..

    herhalde böyle oluyor literatür taraması??

  • istediği hakkı istediği yerde arar. fakat bulamaz. bahsi geçen ülkede önce insan güvenliği geldiğinden, havuza beden ağırlığını arttıracak kıyafetlerle girilmesi boğulma riski taşıdığından yasaktır.

  • 1 liralık mısırı 30 liraya itelerken cebine indirdiklerini benimle yemediklerine göre batmaları da zerre umrumda değil.

  • “bir politikacı ‘evet’ diyorsa, aslında ‘belki’ demek istiyordur. eğer ‘belki’ diyorsa, ‘hayır' demek istiyordur. ‘hayır’ diyorsa da, gerçek bir politikacı değildir. bir hanımefendi ‘hayır’ diyorsa, ‘belki’ demek istiyordur. eğer ‘belki’ diyorsa, aslında ‘evet’ demek istiyordur. bir hanımefendi ‘evet’ diyorsa, o gerçek bir hanımefendi değildir."

    sebastián pinera *

  • daire kelimesi arapça devr "dönmek" kökünden gelir. belli bir işin etrafında dönen, merkezinde o işin olduğu bir iş hakkında konuşurken "o işe dair" kelimesini kullanırız ki bu da “ilgili, ait” anlamında kelimenin bir başka kullanılışına işaret eder ve aynı kökten gelir. "bu işe dair bazı fikirlerim var” dediğimizde bu işle “ilgili”, bu işe ait düşüncelerim var demek isteriz. tıpkı "bu iş çerçevesinde bazı fikirlerim var” cümlesinde olduğu gibi.

    buradan hareketle saraylarda, büyük konaklarda da belirli bir işe ait, o işle ilgili o işe ayrılmış bölümlere de daire denmesinin nedeninin de bu olduğunu düşünüyorum. örneğin selamlık dairesi (selamlığa dair, ilişkin bölüm) ve haremlik dairesi (haremliğe ilişkin bölüm), mukaddes emanetler dairesi (emanetlere ilişkin bölüm).

    aynı şekilde büyük evlerin ve konakların belli bir işle “ilgili” bölümlerine de daire adı verilir. kalorifer dairesi, kazan dairesi gibi. bunun gibi devlet işlerinin belli bir işle ilgili, o işe ayrılmış yerlerine de bu kapsamda “daire” denilmiş. gümrük dairesi, vergi dairesi gibi. dolayısıyla bu şekilde kullanımlarından daire kelimesinin zamanla anlam açısından “bölüm” kelimesine evrildiğini düşünüyorum. “dağılmak” kelimesinin “etrafa dağıldık” cümlesinde olduğu gibi yayılmak anlamında kullanılması buna örnek olarak verilebilir.

    buradan yola çıkarak bölüm haline evrilmiş olan “daire” kelimesinin bir apartmanın “bölümleri” şeklinde kullanılmaya başlandığı kanaatine ulaştım.

  • çok enteresan bir şeklini görmüştüm.

    yolda yürüyorum, yaşları taş çatlasa 12-13 olan çocuklar top oynuyor. içlerinde aynen böyle bir çocuk, ama herkes gibi ronaldinho, alex, lincoln, delgado falan değil... fadıl vokri.

    - fadıl vokri!.. fadıl vokri!... şuuuuttt!... hay amını skym...

    ulan dedim, kimdi lan bu fadıl vokri? vardı böyle biri ama kimdi? sonradan hatırladım. takriben 15-16 yıl önce fenerbahçe' de oynayan sıradan bir futbolcuydu. peki bu eleman nerden biliyor fadıl vokri'yi? yaşı el vermiyor bir kere... efsane biri de değil herif. hadi bi yerden duydu diyelim, ulan başka futbolcu mu yok koca memlekette? ne düşündürmüştü velet beni o gün.

  • üst edit: hakim değil güzellik uzmanıymış. sabah linkigerçekten hakim çıksaydı ülke adına çok daha üzücü olurdu.

    link

    yeni link10. saniye

    saldırgan köpekleri toplamaya çalışan bakırköy belediyesi çalışanlarına edilmiş sözdür. görevini yapmaya çalışan yaşlı başlı bir insana sarf edilmiştir. diyecek bir şey yok. üzüntü verici bir tablo. ortada birden fazla ısırma şikayeti olduğu halde bu kadar insanın böyle davranmasına anlam veremiyorum. medeni olmak, hayvan sevmek bu mu?

    mahalle halkı söz konusu köpekten yaka silkmiş durumda. vesley adlı yazar eklememi istedi, mahallenin facebook grubundan. resim

    edit: konu ile ilgili yardım talebi

    edit 2: kars'ın arpaçay ilçesinden bir arkadaş sorunu iletmemi istedi. 2300 nüfuslu ilçede hayli büyük bir köpek popülasyonu varmış. insanlar akşamları evlerine yürümekte zorlanıyormuş.

    maalesef https://instagram.com/…lekleri?utm_medium=copy_link gibi sayfalar internet üzerinden yardım toplayıp sorunu daha büyük bir hale getiyormuş.

    görüldüğü üzere bütün ülke genelinde sorun insan eliyle çözülemez bir şekle bürünüyor. yarın bir gün büyük bir hayvan katliamı olunca sorumluluk kime ait olacak?