hesabın var mı? giriş yap

  • gargamel'in ilk amacı şirinleri yemek değildir. başlarda şirinleri yakalayıp simyacılıkta kullanarak onları altına çevirmek ve zengin olmak ister. onları yakalamaya çalışırken başına gelenlerden sonra duyduğu öfke ile amacı onları yemeye evrilir. bu kızan birinin "seni yakalarsam çiğ çiğ yiycem " demesi gibi... fakat gargamel bunu ciddi ciddi yapacak kadar çılgın birisidir. ayrıca kitaba göre koca ağız adındaki devin eski çağlarda daima şirinler avına çıktığı ve şirinlerin çok lezzetli olduğu geçer. gargamel de bu bilgiden etkilenmiştir.

  • cahil suruler yetisiyor, kadini mal gibi goren, kendisini reddedecek bir iradesi olamayacagini dusunen bir suru barbar yetistiriyor egitim sistemi, toplum. tavuk gibi dogruyorlar sokaklarinda gucsuzleri . böcek kadar deger vermiyorlar kadinlara. guclunun gotunu yalayan gucsuzu bogazlayan, yasatmamaya and icmis bir karanlikla karsi karsiya turkiye.

    (bkz: boyun eğme)

  • nasıl bir konfor alanı lan bu dedirten vazgeçiş.

    hiç mi ailenin yanından ayrılmadın bu yaşa kadar? ne yaşadın da 48 saate türkiye'ye geri dönme kararı aldın? büyük konusmayayim ama; adımımı londra'ya atar atmaz beni zikmeleri, ve orada kaldığım müddetçe her gün zikeceklerini beyan etmeleri lazım dönmem için.

  • pek mümkün değil. çünkü lastik çizme giyip çamura bastı. üzerine düşeni yaptı yani.

    yine de insan sormadan edemiyor: "daha kaç vücut gerekli, benim seni unutmama?" taner bey.

  • (bkz: dutch)
    (bkz: netherlands)
    (bkz: holland)

    eski ingilizce'de dutch, insan topluluğu/halk anlamına geliyordu. hollanda ve almanya bir zamanlar kutsal roma imparatorluğu'nun parçası olduğu için dutch (ve tabi deutsch) o topraklardan gelen insanları tanımlamak için kullanılırdı. high dutch, imparatorluğun dağlık bölgesindeki (günümüz almanyası) insanlar için kullanılırken low dutch da daha düzlük yerlerin (günümüz hollandası) insanlarını tanımlıyordu.

    imparatorluk içinde ise düzayak yerlere netherlands yani alçak (nether) topraklar (lands) deniyordu. bu isim o kadar sık kullanılır olmuştu ki 1800'lerin başında bağımsız olan hollanda krallığının resmi adı oldu.

    holland ise eski ingilizce'de ağaçlı topraklar (holt land) anlamına gelirdi ve hollanda'nın kuzeyini tanımlıyordu. günümüzde ise hollanda'nın 12 bölgesinden 2'si olan noord-holland ve zuid-holland olarak kullanılmaktadır.

    günümüzde ülkenin ingilizce adı netherlands iken, hollanda'da nederlands olarak kullanılır. ingilizce'de hollanda'da konuşulan dile hala dutch denmektedir ki dutch kelimesinin dolaşımda olmasının birinci sebebi de muhtemelen budur.

    ülkeye hollanda diyen diller:
    - arnavutça
    - arapça
    - çince
    - danca
    - estonca
    - farsça
    - ibranice
    - izlandaca
    - japonca
    - lehçe
    - macarca
    - makedonca
    - sırpça
    - slovakça
    - swahili dili
    - türkçe
    - vietnamca
    - yunanca

    ülkeye netherlands diyen diller:
    - afrikanca
    - almanca
    - belarusça
    - bulgarca
    - felemenkçe
    - hintçe
    - isveççe
    - korece
    - letonca
    - litvanca
    - norveççe
    - rusça
    - tayca
    - ukraynaca

    ülkeye bambaşka bir şey diyen diller:
    - çekçe: nizozemi / nizozemsko
    - endonezce: belanda
    - fince: alankomaat
    - fransızca: pays-bas
    - galce: yr ıseldiroedd
    - irlandaca: an isiltir
    - italyanca: paesi bassi
    - ispanyolca: paises bajos
    - katalanca: països baixos
    - portekizce: paises baixos
    - romence: tarile de jos
    - slovence: nizozemska

    #iyibilgi: hollanda nüfusunun %78,6'sı hollandalı, %5,8'i ab vatandaşıdır. bu ikisi dışında en yüksek nüfus %2,4 ile türk nüfusudur.

  • lan o buraya aitti amk ya.. buranındı o. tamam erkek olduğunu falan biliyorduk ama ne bileyim sözlüğün ayrı bi rengiydi. sözlük köyün tüm delilerini kovuyor yavaş yavaş. burası da dolayısıyla akıllısıyla delisiyle samimi bi kasaba havasından, binbir türlü samimiyetsizliğin döndüğü soğuk gri bi plaza binasına dönüşüyor maalesef. para basıyor çünkü burası artık.

  • fotoğraf makinesine karşı aşırı duyarlı, yüksek hassasiyet sahibi bir kız. misal bi' masada oturuyorsunuz böyle karşılıklı, masanın altından yavaş yavaş çıkartıyorsunuz fotoğraf makinesini, bu kızımız sizin fotoğraf makinesini çıkarma hızınıza paralel bi' hızda başlıyor dudağını büzüp kafasını sağ tarafa doğru yatırmaya; makineyi masanın altına çekiyorsunuz, o da dudağını düzeltip kafasını tekrar eski konumuna getiriyor. siz tekrar çıkarıyorsunuz makineyi yavaş yavaş, o da tekrar yatırıyor kafasını sağına; siz aşağı çekiyorsunuz, o da düzeltiyor hemen. makine yukarıda, kafa sağ tarafta; makine aşağıda, kafa dümdüz. makine yukarı, kafa sağa; makine aşağıya, kafa düz. yukarı, sağa; aşağı, düz. fotoğraf makinesi sensörü var. evet.

  • her poşetin içine "lazım olur" diye üç beş poşet daha atan insanların olduğu bir toplumda mantıklı bir uygulamadır.