hesabın var mı? giriş yap

  • benim bir evliliğim vardı; aslında dünya tatlısı bir kadının birlikteliğimizin uzun bir döneminde beni gerçekten çok sevdiği, gözümün içine aşkla baktığı tutku dolu bir şeydi. nasıl bu kadar şanslı olabildiğime inanamazdım.

    birbirimizin bedeninde yaşardık biz. sabaha kadar hiç ayrılmadan sarılarak uyuyan insanlardık. aslında hep kolum ağrır ve uyuşurdu ama ben çekmezdim hiç, çekmek aklıma bile gelmezdi. keyif alırdım bundan. televizyon izlerken bile neredeyse benim üstümde yatardı mesela, bana sarılmadan film izlemeyi reddederdi. tek başına yatağa gitmezdi hiç, hatta ne zaman uykum yok desem gerekirse kavga çıkarır bir şekilde beni o yatağa getirirdi, uyuyamazdı bensiz. uyumadan önce kafa kafaya verirdik, benim verdiğim nefesi o alırdı, onun verdiği nefesi ben alırdım. birbirimizin nefesi olurduk.

    benim bir evliliğim vardı; sabahları işe hep geç kalırdık. tüm gece sarılıp uyuduktan sonra çıkamazdık yataktan bir türlü, öyle tatlı gelirdi ki ayrılamazdık. sonra işe geç kalacağız diye panikler kavga etmeye başlardık. ben kavgadan dolayı gergin görünürdüm ama içten içe hep gülümserdim bu yüzden, fark etmezdi. panikti zaten hep, hemen heyecanlanır ve acele edeceğim diye daha fazla vakit kaybederdi.

    benim bir evliliğim vardı; eşim olmadan bir şey yaptığımda veya bir yere gittiğimde eksik hissederdim. o yanımda olmadığında geri kalan her şey eksik kalırdı, tat vermezdi. mutlu olabilmenin ön şartıydı benim için; dünyanın en eğlenceli şeyi bile onsuz yetersiz kalırdı. tamamlayıcı parçam, diğer yarımdı benim.

    benim bir evliliğim vardı; öyle güvenirdim ki ona. ne sevgisi ne de sadakati için o uzun yıllar boyunca bir an bile şüphelenmedim. o da bilirdi beni, gözümüz arkada kalmazdı hiç. zaten benim için dünyanın en güzel kadınıydı, fiziksel kusurları o kadar tatlı gelirdi ki bana, kepçe kulaklarına aşıktım mesela anlamazdı.

    benim bir evliliğim vardı; sorumluluk paylaşabildiğimizde birlikte bir şeyler yapmaktan çok zevk alırdık. kavgalı olmadığımız zamanlarda mutfağa birlikte girer harikalar yaratırdık mesela. temizlik konusunda çok kavga ederdik ama; beğenemezdi bir türlü.

    benim bir evliliğim vardı; şu hayattaki en büyük zevkim onun neşeli olduğunu görmekti. "ceylan gibi sektiğinde.." derdim ona, işte o zaman dünyalar benim oluyor. o neşeli olduğunda yaşadığımı hissederdim, onun neşesi kadar mutlu edemedi hiçbir şey beni tüm hayatım boyunca.

    benim bir evliliğim vardı; babamı kaybettiğimde limanım olmuştu benim eşim. bu kadar zaman geçti, hala sadece onun yanında ağlayabildim mesela. artık babam için ağlayamıyorum tek başıma.. "büyük adam" olmak zorunda hissetmediğim tek yerdi onun kolları. benimle birlikte ağladığında hafiflerdi acım. güvenirdim ona.

    bunlar sadece bir kısmı, daha binlerce güzel şey anlatabilirim. biz bir zamanlar birbirimizi gerçekten çok sevdik. iki değil, bir kişiydik. birbirimizin nefesiydik.

    ama benim evliliğim yukarıdakiler gibi mükemmel şeylerden ibaret değildi. bir zaman sonra çok kötülük ettik birbirimize. kavga ettiğimizde çok kırdık birbirimizi, utanılacak şeyler yaptık ve söyledik. egolarımız ve intikamlarımız önüne geçti sevgimizin. en sonunda kötülüğün sevgiden bile güçlü olduğunu öğrendik. güzel şeyler önemsizleşti, elimizde kin kaldı sadece. faturalar kesmeye başladık birbirimize.

    en temiz duygularla seven, gerçekten birbirine aşık iki insandık bir zamanlar ve ne yapıp edip bunu mahvetmeyi başardık. artık sebepler, gerekçeler ve bahaneler önemli değil. acı gerçek şu ki; her şeye rağmen kaybettik. artık "eş" değiliz, birbirimize nefes değiliz, yabancılaşmaya başladık. sonunda anladım ki artık beni sevmekten vazgeçmiş. canı sağ olsun; insan isteyerek aşık olmuyor ki isteyerek bundan vazgeçsin, kimsenin elinde değil.

    itiraf kısmı ise şu; ben öyle sevmişim ve öyle güvenmişim ki onun beni sevmekten vazgeçtiği, nefeslerimizin birbirimize ait olmadığı bir senaryoyu aklımın ucuna bile getirmemişim hayatım boyunca. şu anda hiç tecrübe etmediğim, daha önce aklımdan hiç geçmeyen bir şeyi yaşıyorum. çocukluğumuzdan beri, insanın aşık olabileceği ilk yaşından beri seviyorduk biz birbirimizi, var mı ötesi?

    ama işte sonunda anladım ki öyle veya böyle, şu veya bu sebeple; uzun uzun anlattığım bu kadın artık bana ait değil. benim bildiğim, özlediğim ve sevdiğim kadın; şu anda aynı isimle tek başına nefes alabilen kadınla aynı kişi değil. benim eşim, bana ait olan nefesim ölmüş.

    boşanmaya karar verdiğimizde değil; boşanmamızın onun için üzücü değil bilakis heyecan verici bir şey olduğunu hissettiğimde anladım. benim düşündüğümden çok daha önce benden vazgeçtiğini, son zamanlarımızda birlikteyken bile aslında benden ayrılmış olduğunu, gözünün artık bana değil dışarıya baktığını, beni nefesi olarak değil de sadece aşılması gereken bir engel olarak gördüğünü, kendini başka insanların yanında hayal ettiğini ve yeni insanlar, yeni heyecanlar için heveslendiğini görünce anladım.

    kabullendim, bitti.

  • başlık:yaptığım espiri sayesinde sharapova gibi kız

    entry:gibiyorum beyler.

    arkadaş grubuyla çok elit bir mekana gittik beyler. ben zaten bu kıza hasta oluyorum bebek gibi bişey.

    neyse bizi içeriye alan garson dedi ki '' efendim çin minderine oturmak ister misiniz ? ''

    bende dedim ki '' el mikseri ile kafiyeli olan bişeyin üzerine oturmak istemem .''

    daha fazla bişey söylemeye gerek yok sanırım.

    2.esprine gülebilen özürlü bi kızı istismar ediyosun

  • internetin artik yayginlastigini bu alanda kabul edemeyen , o bilgileri sadece kendilerinin bilmesi gerektigini dusunen yuksek ego karsisina cikan hasta turudur. lan zaten teshis koyup ilac alacak olsa sende ne isi var, belki adam bakmis biraz onceden noluyor bana diye. belki su da olabilir mi diye soruyor doktora? sanki doktorlar her seferinde 100% dogru teshis koyuyor, ki hastanin kendini bilmesi bazi seylerden suphelenmesi doktorun da isini kolaylastirir.
    korkun lan , yakinda teshisi de ameliyati da robotlar , ozel mekanizmalar yapacak. ben de beni alman teknolojisine emanet edin diye espri yapacam. ben yetisemezsem oglum soylesin diye vasiyet edecegim.

  • ahmet çakar: fatih terim'in konuşmasında bir kaç tane paradoks var. mesela diyor ki "siyasetçiler futbola karışmamalıdır"
    rok: hahahahahahaha bunu dedi mi gerçekten? bunu diyen fatih terim mi? yahu bu aynı benim "ekranlarda bağırmamalıyız, hep sakin olmalıyız" demem gibi bir şey hahahaha

  • sevrole camaro araciyla arkadan gelip ondeki araci bicmek suretiyle aileyi yoketmistir. ayrica ailenin bir ferdi uzun sure yogunbakimda yattiktan sonra hayatini kaybetti. kendisinin burnu bile kanamadi cunku araci son modeldi. kaza sonrasi 112'yi aramadi ve saglik incelemesine de girmeyi kabul etmedi. kani alkolden temizlensin diye sucu oncelikle arkadasina yikti, 6 gun sonra ben yaptim diyerek ortaya cikti. bunlarin cezasi sadece 2 yil 8 ay oldu. anladigim kadariyla su an kaldigi yerden devam ediyormus. bir kitap yazip bestseller de olursa hic sasirmam. ayrintilar bilinsin istedim. basit bir trafik kazasi degildi yasananlar zira. bictigi arac sol seritte degil, orta seritte gidiyordu

  • şu adama dalgıç pompası muamelesi yapılması acilen yasaklanmalı. ya bu yasaklanmalı ya da aktroller asılmalı.

  • - benden önce kaç kişiyle yattın?
    - 4!
    - e sorun değil 4 kişi de ne bağırıyon?
    - yok bağırma değil o, faktöriyel.
    - oha!

  • kafası çalışan insandır.
    amk memleketinde hala ama ihtiyaçdan dileniyorlar yok sistem yok çaresizlik diye inanıp bunlara para veren salaklar var. sanıyor ki adamın/ kadının çok acil paraya ihtiyacı var çok kötü durumda o yüzden dileniyor. lan gerizekalı adam dileniyor çünkü bu işi meslek edinmiş. adam bu işi meslek edinmiş çünkü çalışmak adama zor geliyor. haftada 50 saat eşek gibi çalışıp 1000 tl kazanmaktansa salakların kendi ayaklarıyla yanına gelip para vermelerini bekleyerek daha fazla kazanıyolar