ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
1 ocak 2014 ötv zammı
-
hep 50.000 liralık araba aldığım için bana koymayacak zam..
yazarların linç edilme korkusuyla söyleyemedikleri
-
(bkz: rakı)
içme adabı
rakı içen kadın çekiciliği
rakı sofrasının kutsallığı
tüm bunlar anlamsız bir çok içkiden farkı olmayan bir içkiye yapılmış milliyetçi böbürlenmeler olarak görüyorum.
ve evet dünyanın en gereksiz övüncü de bu sanırım.
4 şairin tomris uyar'a aşık olmasının sebebi
-
nedense pek merak edilen bir meseledir ve "o öyle bir ruhtu ki" değildir. gerçek her dem çiğdir. ortamlardaki kadın kıtlığı. o dönemi şöyle anlatırsak eğer durumun vahametini daha iyi fark edersiniz. tomris uyar liseden mezun olduğunda liseden mezun olan öğrenci sayısı 20 bin civarı. bunun dörtte biri anca kadın. yani 5 bin civarı liseden mezun kadın var. bunların sanat sepetle ciddi ciddi ilgileneni birkaç yüz ancadır. bu birkaç yüzden sanat sepet ortamlarında takılanı elli altmış ancadır. bir de bunların istanbul'da takılanı da bir yarısı kadardır. bir de bunların ciddi bir beraberliği ya da evliliği olmayıp ortam simalarıyla yakınlaşma ihtimali olanı da elde kalan yarının da yarısı falandır anca. yani ortamlarda bir düzine kadın ya var ya yok. birkaç yaş genç, birkaç yaş büyük kadınları da ekleyelim. tüm istanbul enteliz danteliz, sürüden farklı yaşarız kafasındaki yüzlerce bohem hayat erkeği eldeki elli civarı kadına bakıyor. ha bu elli kadın da aynı zamanda güzel yahut eli yüzü düzgün kadın olmuyor. yanisi aç kitlenin gözünü diktiği kadın sayısı aslında toplamda 10 falandır. manzara bu özetle.
alfa erkek arabası
-
hiçbir araba değildir çünkü gerçek alfalar araba değil at kullanır.
1958 yılındaki türk öğrencinin de bulunduğu forum
-
önder'in özgüveni, terbiyesi ve nezaketi beni çok etkiledi.. lafı gediğine oturtması, derdini ifade ediş tarzı ve vatanseverliği falan ilk saydığım hasletlerin ardından gelen, kadayıfın üzerine kaymak diyebileceğimiz mevzular..
ayrıca yukarılardaki bir entride robert kolej ya da başka bir "amerikan" lisesinde okuduğu konusundaki tahmin yanlış.. önder güler bu forumda türkiye'yi temsil etmesi için gönderildiğinde eskişehir lisesi son sınıf öğrencisiymiş.. dönemin amerika birleşik devletleri başkanı ayzınavır'a* hediye etmek üzere lületaşından kendi elleriyle yonttuğu bir satranç takımı getirmiş yanında.. ve bu hediyenin sebebini izah ederken de: "çünkü sizin başkanınız da barışa, özgürlüğe ve tanrıya inanıyor, tıpkı türk halkı gibi" demiş..
adam on sekiz yaşında kırk yıllık diplomat gibi hareket ediyor.. hayran kaldım..
kaya tuzunda plutonyum tespit edilmesi
-
plutonyum dogada bulunmaz. ayrica inanilmaz derecede degerlidir. akliniz almaz. eger kaya tuzunde plutonyum bulunmussa, ve bu kaya tuzu turkiyeden temin ediliyorsa, turkiyede gizli bir nukleer santral var demektir. bu kadar gizli olduguna gore, turkiyede atom bombasi vardir diyebiliriz. iste bu haberden çıkardığım sonuc bu.
babaları sayesinde meşhur olmuş insanlar
-
(bkz: hz. isa)
yeni neslin iş hayatından beklentileri
-
(bkz: ben müdürüm demenin alternatif yolları)
anlamaman çok normal :) zira senin gibilerden anlayış benzeri bir şey beklemiyoruz.
işte saat sabah 5'te başlık açan böyle gizli işsizler daha bunun gibi birçok konuyu anlayamadan bu dünyadan göçüp gidecekler.
şartlara bak:
sabah 7'de işbaşı
asgari ücret
yol parası yok
her gün tıraş olunacak
haftada bir gün tatil olacak
ve sana çalışmaya gelenlerin neredeyse hepsi para kazanmaya çok ihtiyacı olduğu için çalışmaya geliyor, yani gıda işine olan aşkından değil
kaçınız kaç çalışanınızı gerçekten insan yerine koyacaksınız? kaç çalışanınız için aa, dur ya, bunun da bir hayatı, beklentileri vardır diyip düşünmektesiniz?
bir de utanmadan, işe başlar başlamaz size para vermiyoruz, siz elde edeceksiniz denmiş :)
çalışıp çabalayıp elde edeceğiniz de % 2 zam :)
arkadaş patron para vermedikten sonra ben nasıl elde edeyim?
ne insanlar var şu dünyada, adam sabah 5'te kalkmış, kariyerini anlatıyor!
sabah 7'de kalkamam diyen arkadaşı da, sakallarımı kesemem diyen arkadaşı da, cumartesi çalışamam diyen arkadaşı da alınlarından öpüyorum. allah şu adam gibilerin işinden daha hayırlısını nasip etsin size.
her sabah 06.30'da uyanmak
-
bu nasıl bir lanettir ki şu genç yaşımızda boğazımıza yapışmış?
ilkokulda da bu saatte uyanıyorduk, şimdi de, yaşlanınca da böyle olacak, e ne anladım ki ben, bu mu hayat, 06.30 mu günün başlangıcı ya?
her sabah buz tutmuş ellerimdeki su şişesiyle araba camı ısıtmam, yolda köpekler ve benim gibi bir iki kadersizden başka hiç kimse olmaması, sinyal verince bile görecek kimsenin olmaması... çok doluyum!
7 buçuk saat sonra uyanacağımız gerçeği, adeta bir hayvanat bahçesi.
kınadığınız şey başınıza gelmedikçe ölmezsiniz
-
sahih hadis olması için fazla ucu açık bir söz. öyle olsaydı düzenli kınama seansları ile ölümsüzlük sürdürülebilirdi sanıyorum. denemekte yarar var yine.
"felix baumgartner denen bir hıyar, icat çıkarıp 120.000 feetten atlamış. işsiz herif ya. te allahım."
hadi bakalım.
il buono il brutto il cattivo
-
azerbaycan televiziyası tarafından "ala, fena, gudubet" olarak çevrilerek beni koparmış film.
zehra güneş
-
final macının gizli kahramanı degildir direkt vargas'la beraber kahramanıdır. mvp odulunu kırıssalar ayıp olmaz. sırbistan gibi bir takıma karsı %100 ile hucum etmek... tarifsiz ya. ustune blok yapmak, 2 metre boyuyla dublaj yapıp topları yerden kazımak, takımı ateslemek...
zehra hep cok buyuk bir oyuncuydu, bizim takımımızın da yıldızıydı. acık net soyluyorum takımın en profesyoneli de odur. en kritik anda en dogru anda performansını arttırır. paniklemez, hep sogukkanlidir. bugun macta bacagının ne kadar sarılı oldugunu gordunuz mu? peki hep kronik bir omuz sakatlıgı ile mucadele ettigini, aslında solak oldugunu bunun orta oyuncu icin dezavantaj olmasından dolayı herkesden cok calısıp sahada sag elini kullanmayı sonradan ogrendigini biliyor musunuz?
zehra'nın bende yeri ozel. asla hicbir seyin ve kisinin golgesinde kalmasına izin vermem :) tebrikler gunes gibi parlak kız. bu turnuvanın da en iyi orta oyuncusu sensin.