ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
aşı yaptırmaya mecbur değilim hareketi
-
gerizekalılığın diğer adının "cesur yürek"lik olduğunu öğrenmemize vesile olmuş hareket.
zafer algöz
-
cem yılmaz henüz leman kültür'de sahneye bile çıkmamışken ağır roman'da okan bayülgen, savaş dinçel, müjde ar gibi isimlerle beraber oynamışlığı olan beşiktaşlı tiyatrocu.
bu tiyatrocu lafını, uzun yıllar istanbul devlet tiyatrosu'nda çalıştığı için vurguladık. hatta istanbul devlet tiyatrosu müdür yardımcılığı da yapmış, cinali'ye teşekkürler bu katkı için.
hamiş: saygılar bizden'i birçok suser kardeşimiz hatırlatmış, elbette o daha da eski (1992 olacak). ve fakat "zafer algöz kim mk cem yılmaz yarattı onu" tezi hepten çöker de troller susup kalır, az daha konuşsunlar da eğlenelim diye mahsus anmadım.
5 temmuz 2020 ssg'nin taylan yıldız'a cevabı
-
cevap değil zırvadır.
o zaman, don almayan adam da dal taşak girsin denize.
bir zarın 4 gelme olasılığı
-
%100'dür.
zarın kaç geldiği ne taraftan baktığınızla alakalıdır, elbet 6 yönden birinden bakınca 4 gelmiş olur zar.
gratis
-
yaptıkları indirim insanları öyle bir çılgınlığa sürüklemiş ki dün kasa sırasında bekleyen bir kadın gözümün önünde doğum yapıyordu az kalsın. 9 ay 10 gün 3 saatlik karnıyla rimel almaya gelmiş, vay aq ben olsam çişe gitmeye üşenirim.
johnny depp
-
bir aktör yakışıklı olabilir (bkz: brad pitt)
karizmatik olabilir (bkz: marlon brando)
çekici olabilir (bkz: keanu reeves)
iyi bir oyuncu olabilir, soluksuz izlenebilir (bkz: robert de niro)
her filmini izlerim, asla kaçırmam diyebilirsin (bkz: al pacino)
anti-kahraman olabilir, bambaşka bir tarafı vardır (bkz: james dean)
"her rolü oynayabilir pekala" diyebilirsin (bkz: jim carrey)
bazı filmlerdeki bazı rollerle zihnine kazınabilir, adı geçtikçe takdir edebilirsin (bkz: edward norton)
şeytani bir tarafı vardır, izleyeni uçurur (bkz: jack nicholson)
ama bir aktör bunların hepsi birden olursa adı johnny depp olur.
du hast
-
bir süredir melodisi alıp sözlerini türkçeleştirerek okuduğum eser.
de!
de get!
de get lan!
de get lan burdan!
de get lan burdan lan kime diyorum aloo
a-bi neden kızıyosunki
ben sa-na-şim-di neyaptım
aaaaaaaay ayy ayyyy(arka fon da brutalle "üstüme iilik sağlık")
a-bi ne-den kızıyosun-ki
ben sa-na-şim-di neyaptım
aaaaaaaay ayy ayyyy(arka fon da brutalle "üstüme iilik sağlık")
why nations fail
-
daron acemoğlu’nun why nations fail kitabını okudum. uzun zamandır merak ettiğim bir kitaptı. kitaba puanım 4 / 5.
kitapta ilk dikkatimi çeken şey, son derece kapsamlı bir kitap olmasıydı. kitap, neredeyse dünya tarihi gibi. abd, ingiltere, fransa, avustralya, kanada, japonya... gibi ülkelerin neden geliştiğini; orta doğu, afrika, asya ve güney amerika ülkelerinin neden gelişmediğini o ülkelerin tarihinden son derece spesifik detaylar vererek anlatıyor.
hatta bir keresinde kitap rüyama girdi. rüyamda afrikalı bir liderin başkanlık konuşmasını ingilizce altyazılı olarak gördüm.
1. gelişmiş ülkeler nasıl bu hale geldi?
acemoğlu ülkelerin neden geliştiğini açıklamak için bir teori öne sürüyor ve tüm dünyayı bu teorisine göre inceliyor.
teori şu: şu anki gelişmiş ülkeler zamanında (17 ve 18. yüzyıl) otoriter yani dışlayıcı/sömürücü (extractive) rejimlerine karşı toplumun tüm kesiminden destek alarak ayaklandılar ve çoğulcu yönetimler kurdular. bu çoğulcu yönetimler, mülkiyet hakkının korunduğu, merkezi yönetimin güçlü olduğu sistemlere evrildiler. bu sistemler de herkesi kapsayıcı (inclusive) kurumlar oluşturdu.
bu kurumlar da yeteneği destekledi. yani kişiler yeteneklerini satabildiler. onlara zorla dayatılan şeyi yapmak zorunda değillerdi, yaptıkları şey teşvikle destekleniyordu. bu da insanların var olan işlere, yeni çözümler bulmasını sağladı. ve bu da sanayi devrimini tetikledi. bu ülkeler bir şekilde yaratıcı yıkımı (creative destruction) aştılar. yani misal matbaa ortaya çıktığında devlet, “bu el yazmacılarının sonu olur. el yazmacılar ayaklanır ve bu benim otoritemi zayıflatır” diye düşünmedi (osmanlı bu şekilde düşünmüştü). bu yüzden yenilikler o ülkelere zamanında geldi ve onlara yenileri eklendi (virtuous circle).
2. gelişmemiş ülkeler neden böyle?
burada bölgesel farklılıklar olsa da güney amerika ve afrika ülkelerinde ortak olan şey onların koloni mirasını devam ettirmeleri. yani ispanya bir güney amerika ülkesini işgal ettiğinde (acemoğlu işgal yerine “fetih” yani “conquest” ifadesini kullanmış -aynen bir batılı gibi- buraya daha sonra geleceğim); o ülkede dışlayıcı/sömürücü bir yapı kurdu. o yapı buranın tüm doğal zenginliğini, halkını köle gibi çalışarak sömürdü.
sömürülen halk isyan edip ayaklansa da ve bağımsızlığına kavuşsa da burada güç sadece el değiştirdi. yani avrupa’daki gibi toplumun tüm kesimlerinin temsil edildiği bir yapı kurulamadı. gelen yönetimin eskisinden bir farkı olmadı. avrupa’da örneklerini gördüğümüz kapsayıcı kurumlar oluşturulamadı. bu yüzden de insanlar yine o yönetimin uygun gördüğü işleri, uygun gördüğü ücretlere yapmak zorunda kaldı. sanayi devrimi bu ülkelere ulaşmadı. yaratıcı yıkım gerçekleşmedi. ve bu durum kendini tekrarladı (vicious circle - kısır döngü).
3. kitapta gördüğüm eksiklikler
acemoğlu her nedense atatürk önderliğindeki modern türkiye’yi atlamış. onlarca ülkeyi ayrıntılı bir şekilde incelediği halde türkiye tarihindeki gelişme gösterdiğimiz örnekleri teorisine göre incelememiş.
acemoğlu ilginç bir şekilde israil’e de hiç değinmemiş.
acemoğlu tarihi tamamen bir batılı gözüyle incelemiş. yani ispanyolların güney amerika’da yaptığına “fetih” derken emevilerin ispanya’da yaptığına “işgal” demiş; avrupa hun’larını da “barbar” olarak tanımlamış.
acemoğlu gelişmemiş ülkelerin bu halde devam etmesinde batının günümüzdeki rolüne hiç değinmemiş. batı desteğiyle yapılan darbelerden de batının desteklediği diktatörlerden hiç bahsetmemiş. batı tarafından istikrarsızlaştırılan ülkeleri, desteklenen iç savaşları kitapta göremiyoruz.
günümüzde batı, gelişmemiş ülkelere yardım eden, onun iyiliğini düşünen bir hayırsever. kitapta günümüzdeki batının yani gelişmiş ülkelerin eleştirildiği tek bir yer var. o da batının gelişmemiş ülkelere yaptığı yardımın ne şekilde yapılması gerektiği üzerine. acemoğlu, bu yardımların yerine ulaşamamasını ve yanlış şekilde kullanılmasını eleştiriyor.
özetle:
kitap diyor ki “demokrasi ve çoğulculuk bir ülkede hakim olursa, gerisi gelir, refah gelir”.
yaran inci sözlük entry'leri
-
eskilerden gelsin.
başlık: fatih tekke paradoksu beylerrrrr
1. beyler 12 senedir, ergenliğe girdiğimden beri bunun üzerinde düşünüyorum artık kafayı yicem bir de sizler bakın olm.
şimdi bu yanına koduumunun evladının soyadı tekke diil mi? peki tekke kelimesinde kaç 'k' var, iki tane amk, yani çiftke olması gerekir, peki hadi çiftke yaptık admın soyadını diyelim, o zaman soyisminde kaç 'k' oluyor, tek k oluyor amk, yani tekke oluyor olm işte burda işler karışıyor ölümcül sonsuz döngüye giriyor cpu, mnskym gene çözemedim lan bi sigara yakcam
okuyun lan piçler çok önemli bu.
cem boyner'den berkin için tüm mağazalara talimat
-
gezi parkına açılacak avm'de yer almayacağız da demişliği olan iş adamı için şaşırtmamıştır. o zaman rte çıldırmıştı, bakalım şimdi ne yapacak.
dolmuşta ineceğim deme şekilleri
-
- rica etsem, uygunsa yol, sağda bir yerde, caminin orda inebilir miyim, teşekkür ederim.
kız bu cümleyi bitirdiğinde dolmuş kızın ineceği yeri 1,5 kilometre geçmişti. ama kız o kadar kibar ve tatlıydı ki tüm dolmuş sakinleri ve şoför hep beraber karar aldık ilk dönüşten dönüp kızı evin önüne kadar bıraktık, ardından el salladık falan da öyle devam ettik yola.
13 nisan 2016 galatasaray fenerbahçe maçı
-
maç sonu çökmüş volkan demirel'i gidip ayağa kaldıran fernando muslera maça yine damgasını vurdu.
madde ve anti maddenin bir araya gelmesi gibiydi, bir an yok olacaklar sandım.