hesabın var mı? giriş yap

  • b. dort yasinda bir cocuktur.
    babasini henuz kaybetmis ancak olum hadisesini tam kavrayamamis ve babasini cok ozlemektedir.
    babasini gorme arzusuna ve aglamalarina dayanamayan amca, onu babasinin mezarina goturur.

    - burada mi babam?
    + evet canim.
    - topragin altinda mi?
    + evet.
    - (aglar b.)
    +...

    - karanliktir topragin alti. neden buraya pencere yapmamislar?
    +...
    - (b. yine aglar uzun uzun)

    sonraki gunlerde b. surekli ortadan kaybolmaya baslar. her seferinde onu 2 km otedeki mezarlikta yatan babasinin mezarina uzanmis ve uyumus olarak bulurlar.

    b. su an yetiskin bir kadindir.

    edit: "b" ben degilim.

  • acemiyken mersoya binilir mi yorumları tam oksimoron.
    asıl acemiyken mersoya binilir. şahin denen tekerli tabuta mı binsin adam?
    canının kıymeti olan kibar bir kardeşimizmiş. helal olsun.

  • şu pozu 90'larda bir başbakan verseydi, bin tane kepsi yapılır akp facebook gruplarında paylaşılır dururdu. yanına da erdoğan'ın obama'nın karşısında ayak ayak üstüne attığı bir poz...

    erdoğan, kraliçe'nin önünde iki büklüm olunca ise hiçbir aktroll'ün sesi çıkmıyor. adeta ölü taklidi yapıyorlar. ama ingiliz kraliyeti ilginç bir mesaj vermiş.

    o tablonun orada olacağını ve fotoğrafların bu açıdan çekileceğini bilenler ingilizler. her şey ayarlanmış. ve bu fotoğraf alınmış. yetmemiş, resmi hesaptan bu fotoğraf servis edilmiş.

    diplomasi, mesaj işidir. mesajlarını vermişler. açıktan bile değil, subliminal mesajlar bile hayvan gibi değerliyken, göz göre göre verilen bu mesaj erdoğan'ın karizmasına sağlam bir darbedir. geçmiş olsun.

    e ama tabi bunlar da kaç yüz yıllık hanedan aq. bunların entrikalarının okumak bile insanın iq'sunu arttırıyor, öyle alavere dalavere var bunlarda. bunlarla aşık atmak zor. kasımpaşa'ya benzemez bu işler reis.

  • gece devriye onbaşılık görevini icra ederken alay karargah bölüğünün akşam kumanyasını alma görevi de bendeydi. her gün zar zor 3 asker bulup 90-100 kişinin yemeğini alma görevini icra ettiğimiz bir gün, sorunlu olduğunu bildiğim bir astsubay bizi gözüne kestirdi ve yanımıza yaklaştı. biz de selamı çaktık tabi, üzerine beni pas geçti ve diğer asker arkdaşlarıma ilk soru geldi.

    ast - sen nerelisin asker ?
    asker1 - vanlıyım komutanım.
    ast - oo bu sıkıntılı.
    ast - sen nerelisin asker ?
    asker2 - mardinliyim komutanım.
    ast - oo bu da sıkıntılı.
    ast - sen nerelisin asker ?
    asker3 - hakkariliyim komutanım.
    ast - oo sen terörist misin ? var mı ailende terörist ? destekliyor musun ?
    asker3 - komutanım ben yürüyerek dağa çıksam daha yakındı, buraya (çorlu 105. topçu alayı) 1600 km yol teptim. adam gibi askerliği yapıp gideceğim. ayrıca babam da koruculuk yaptı.

    astsubay dumur oldu ve çekti gitti. sorguladığı 3 adam da üniversite mezunu kısa dönem askerlerdi. adamların yüzündeki hayal kırıklığını görebiliyordum. kendi aralarında zorla bizi destekçi yapacak vs diye söylendiler.

  • geçen internetten süt söyleyeceğim, bir uygulamada kampanya var. pınar da baya indirime girmiş kampanya ile 4 süt neredeyse bedavaya geliyor. neyse lan dedim pınar söylemem şimdi o kadar pınar boykot diyoruz beleş de olsa almam diyerek vazgeçtim.

    muhalefet şu anda halkın en az yüzde 50'si. yüzde 50'nin dirayetli şekilde boykot yaptığını düşünsenize. bu ülke birlik olamadığı için bizi kıtır kıtır yiyorlar zaten. birlik olup bir boykotu çaksak o firma sahibi ayağımıza kapanıp, yalvarırım abi bırakın şu işi der.

    edit: boykot sebebi şu şekildeydi. pınarın yönetim kurulu başkanı, (not: bu kişi pınar yönetim kuruluna üye ama pınarın sahibi firmanın yönetim kurulu başkanıymış) karşıyaka başkanlık sistemine evet demediği için karşıyaka basketbol takımının sponsorluğunu çekebileceğini söylemişti.

    bu adamlar bize ekmek vermek istemiyor yani kendi siyasi görüşlerinden değilsek. biz de onlara para kazandırmamalıyız.

  • burada da şöyle bir ayrım var ama:
    adam ne kadar zeki olduğunu ısrarla gözünüzün içine sokmaya çalışabilir, şimdiye kadar edindiği bilgi birikimini entelektüel terör haline getirebilir. ve sonunda da dünyanın en itici insanlarından biri birisi olur. girdiği her ortamda schopenhauer konusu açabilir.

    diğer gruptakilerse, "tam o anda" zekalarını konuştururlar. bu tür adamların garip bir çekiciliği vardır. birden değil, yavaş yavaş içine düşersiniz. böyledir.

  • f klavye hakkında bir başka yanlış anlayış da: "q klavye dilimize uygun değil o yüzden diğer toplumlardan geride kalıyoruz".

    oğlum q klavye hiçbir dile uygun değil zaten. anlatmadılar mı size? q klavye dile uygunluk gözeterek değil, tam tersine ingilizce'de sık kullanılan harfler daktiloda aynı anda birbirine çarpıp takılmasın diye uzak dursun diye tasarlanmış, "yavaş olsun" diye. ingilizce'ye uygun klavye q klavye değil dvorak klavye.

    amerikalı da biliyor "dilimizi daha hızlı yazacağımız bir klavye olsa çok süper oluruz lan" demeyi ama kalkıp dvorak'ı zorlamıyor standart haline getirmiyor. niye? çünkü benim gibi sorgulayabilen bi kafaya sahip: (bkz: #27901261)

  • resmen film gibi soygundur. kiralık kasaları tercih etmelerinin sebebi anakasalara nazaran daha kolay açılmaları olabilir. işlerini daha çabuk bitirmek istemiş olabilirler. anapara kasaları için tahminimce kaynak makinesi gerekebilir. kiralık kasalarsa ince demirdendir. hoş, tüneli kazan yanında kaynak makinesini de getirmiştir.

    ayrıca bankaların kasalarında illa ki hareket sensörleri olur, eğer soygun gece yapıldıysa bu sensörlerin çalışmaması diye bir şey söz konusu olamaz. ancak haberde soygunun gece mi gündüz mü olduğuna dair bir bilgi bulamadım. eğer sensör yoksa bu korkunç bir ihmal demektir, eğer sensör var da çalışmadıysa içeriden birileri bu işin içinde olabilir. soyguncuların illa ki bir kez kasa dairesine girmiş olduklarını düşünüyorum, ön inceleme ve durum tespiti yapmışlardır kesin.