ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yeni sözlük için isim önerileri
-
(bkz: sanica boru ekşi sözlük)
aşkım şarjım az kaya beni bırakacak sabah ararım
-
+ aşkım şarjım az kaya beni bırakacak sabah ararım
- tamam aşkım, kaya'ya söyle annesi yanımda geç kalmasın.
2 nisan 2022 ramazan ayının ilk dayağı
-
edirne den gelmiştir.
kaynak : tamgatürk
kaynak: darkwebhaber
--- spoiler ---
bir lokanta sahibine “ramazan ayında dükkan açılmaz” diye tepki gösteren bir şahıs dayak yedi.
her yıl türkiye'nin birçok yerinde ramazan ayında oruç tutmayanlara uygulanan şiddet ve baskı edirne'de tersine döndü.
bir lokanta sahibini "ramazan ayında dükkan açılmaz" diyerek taciz eden şahıs lokanta sahibi tarafından dövüldü.
--- spoiler ---
atilla taş sharon stone arasındaki ilişki
-
steve jobs ile nejat işler arasındaki kadardır.
south park
-
araktır: http://i39.tinypic.com/iefptx.png
--
tinypic'e yüklediğim için küfretmeyin. gençler hatırlamaz, 2012'de fazla alternatif yoktu ve tinypic günümüzdeki kadar insanı ifrit etmiyordu.
bazen linkin kurbağa olduğuna dair mesajlar alıyorum, sanırım dns ile alakalıymış. ama zaten espriyi araklayan araklayana: "south park adile teyze" diye arama yapmanız kafi, karşınıza bir sürü kopyası çıkıyor.
merak edenler için: espri ilk bu entry'de yapıldı, benden çıktı, en birinci benim. emin olabilirsiniz.
en iyi on türk filmi
-
içinde hababam sınıfı olması bazı yazarları şaşırtan liste. lan türk sinemasını geçtim dünya sinemasında kaç tane film var defalarca izlesen de her seferinde kahkahalarla güldüğün? kaç tane film var hababam sınıfı kadar bizden?
yurt dışında yaşanılan küçük şoklar
-
avrupa ülkeleri için konuşuyorum, pasaport dahi göstermeksizin başka ülkeye uçtum
size yemin ederim italya-fransa yolculuğum, zincirlikuyu-avcılar'dan daha kolaydı
pazarda kiloyla satılan beyaz sade gofret
-
kilosu 5 liradır başladığınızda genelde biter, bitmezse bir sonraki gün bayatlar tadı kuzu kalmaz. yiyin ulan ölmezsiniz ölünseydi biz ölürdük.
editoviç: son gelen zamların oluşturduğu buhran bu güzel atıştırmalığın fiyatını 10 liraya çıkartmayı başardı...
napolyon'un taç giyme törenindeki türk
-
kendisi halet efendidir 1803-1806 yılları arasında paris'te yaşamış bir osmanlı büyükelçisidir.
bir kadının bir adama gerçekten aşık olması
-
bir cok erkegin pismanligidir, bu kadinlari kaybetmek.
gerçekten asik olmuş kadinlari el altında görüp, "nasil olsa terk edemez" diye hirpaladiniz, aldattiniz, vazgecirdiniz. eğer yoksalar, karsilarina talihsizce cikmis, asik olduklari adamlardir sebebi.
türk kızının flört dönemindeki en büyük hatası
-
bizim zamanımızda fazla naza çekmekti. hemen evet demeyeyim, atlamış gibi olmayayım diye haftalar, hatta aylarca havada bırakır, "çok ısrar etti, çok peşimden koştu da öyle ikna oldum" diyebilmek için flört dönemini sakız gibi uzatırlardı. tabi o arada gururlu, doğru sinyalleri alamayan, ya da "istemiyor galiba" diye düşünüp saygılı davranarak uzaklaşan bir çok iyi taliplerini kaçırmış olurlar, en yapışkan tiplere kalırlardı. şu sıralar ne gibi hatalar yapıyorlar, ben de okuyup öğreneyim bakalım.
gustav mahler
-
ölümle öyle tumturaklı, öyle bitmek bilmeyen, öyle uzadıkça uzayan bir ilişkisi var ki, en sonunda kendisi de o oyuna dahil oluyor. das lied von der erde'yi besteliyor. ismini ''yeryüzü şarkısı'' koyması yersiz değil, yeryüzünün içki şarkısı ile başlayıp, önce sonbahara, sonra oradan da ilkbahara varıyor, nihayetinde de yazı kışa döndürüp veda ediyor. sekiz senfoniden sonra gelen ve aslında dokuzuncu senfonisi olan bu senfoniyi ''dokuzuncu'' olarak isimlendirmiyor. ''dokuzuncu'' senfoniden sonra ölen beethoven'ı düşünüp, onuncu senfoniyi yazmaya başlıyor. dokuzuncu senfonisi olmayan, on senfonili mahler olmaya karar veriyor. onuncu senfoniyi yazarken hastalanıyor, bu arada kızı maria'nın ölümünden sonra bir daha hiç eskisi gibi olamadığı eşi alma schindler'in kendisini aldattığını öğreniyor, bu mahler'i nasıl etkiliyor bilinmez, fakat hastalığı ağırlaşıyor, birkaç yer değiştiriyor, sonunda avusturya'ya, doğduğu yere geri dönüyor. ama bu kez bohemya'da tedavi edilemeyecek kadar ''önemli'' biri olarak viyana'da bir hastaneye yerleştiriliyor. ve bir gün onuncu senfoni yarım kalıyor. her şey bitiyor. mahler ölüyor. ömür boyu ölümle yaşayan mahler bile ölüyor. on senfonili mahler olmak isteyen mahler, sırf ölmemek için 'dokuzuncu senfoni' adını vermediği dokuzuncu senfonisinin ardından ölüyor.
alto solo'ya ''ewig...ewig'' dedirten ve tutkuyla sevdiğimiz mahler de böyle ölüyor.
pasaport polisleri ile girilen diyaloglar
-
atina havaalanından çıkış:
polis: nereye gidiyorsun?
ben: istanbul
polis: hayır, bizans
ben: hayır, istanbul
polis: bizans
ben: istanbul
polis: bizans demezsen gidemezsin
ben: istanbul.. baksana, sen istanbul demezsen buradan bir adım bile atmıyorum
polis: hadi git
ben: istanbul demezsen gitmiyorum
polis:...
ben:..
polis: tamam tamam istanbul hadi git
ben: özür dileyeceksin
polis: tamam özür dilerim