hesabın var mı? giriş yap

  • evet merak ettim araştırdım. mümkün olduğunca çok ülke ile kıyasladım. aynı para birimini farklı adlarla kullananları koymadım tablolara. (bkz: man adası) (bkz: imp) (bkz: manx pound) / (bkz: büyük britanya) (bkz: gbp) (bkz: pound sterling)

    hemen lafı uzatmadan sonucu burda paylaşıyorum.

    2006 yılında tüm dünya paralarının ortalamasından 1 adet ile 0,4582 adet türk lirası alınıyorken;
    2018'in tam da bugününde aynı ortalama aynı miktar para ile 1,0570 adet türk lirası alınıyor.

    yani try 12 yılda değerinin %56.65'ini kaybetti. dikkat %56.65'ine düştü demiyorum,%56.65'ini kaybetti diyorum.

    bundan sonrası detaylar ve nasıl hesaplandığı. merak edenlere.

    öncelikle neden 2006?
    çünkü 6 sıfır attık. kafalar karışmasın diye bu tarih en uygunu olacak.

    hesapta kullanılan kur tarihleri ne zaman?
    2006 ortalama değeri ile, 11 nisan 2018 kuru, yani bugün.

    kimler var hesapta?
    bütün ülkeler var. aynı para birimini kullananlar (bkz: euro, dolar vs) veya yukarıda da da belirttiğim gibi farklı isimle aynı para birimini kullananlar hariç.

    para birimleri?
    tüm ülkelerin güncel kullandığı para birimlerini kullandım. değişen varsa bugünkünü dikkate aldım. 2006'ya kadar uzanmayan para birimleri varsa, ki çok nadir 3-5 tane, hangi yıldan itibaren olduğunu yazdım.

    en önemli nokta!
    bu rakamlar, yüzde kaç değer kazanıldığını/kaybedildiğini gösteriyor olacak. yani yeni rakamın eski rakama göre yüzde kaç olduğunu değil. örnekle açıklayalım; 10 liram var, yarın 15 olursa elimdeki paranın %50 si kadar kazanmış olurum. ama dünkü paraya göre elimde %150 para olmuş olur.

    peki aşağıda hangi grafikler olacak?

    - ilk olarak türk lirasının karşısında değer kaybeden para birimlerini, türk lirasının en çok değer kazandığından en aza sıralı şekilde göreceğiz. ki sadece 17 adet. (evet 2006'dan bu yana türk lirası sadece 17 para birimi karşısında değer kazanmış yanlış okumadınız. listede 142 ülke var. gerisinde hep kaybetmiş.)

    - bunun yanında türk lirası karşısında en çok değer kazanan 17 parayı da göreceğiz aynı grafikte.

    - bu ikisini farklı grafiklerde de göreceğiz.

    - sonra yüzdelik aralıklar halinde türk lirası karşısında kazanılan değerleri göreceğiz.

    - en son da bonus olarak bir takım değerli materyaller karşısında kaybedilen değeri göreceğiz (bkz: gümüş, altın vs).

    - hepsini içeren excel dosyasını da burada bulacağız.

    hadi başlayalım...

    ** türk parasının değer kazandığı 17 ülke ve en çok kaybettiği ilk 17 ülke **

    ** türk parasının değer kazandığı 17 ülke (başka yok) **

    ** türk parasının en çok değer kaybettiği ilk 17 ülke **

    ** türk parası karşısında %200-%300 arası değer kazanan ülkeler **

    ** türk parası karşısında %150-%200 arası değer kazanan ülkeler

    part 2
    --- spoiler ---
    dolar ve euro da buradaymış :)
    --- spoiler --- **

    ** türk parası karşısında %100-%150 arası değer kazanan ülkeler **

    ** türk parası karşısında %50-%100 arası değer kazanan ülkeler **

    ** türk parası karşısında %50'ye kadar değer kazanan ülkeler **

    ** bonus; altınlar gümüşler platinyumlar... **

    -*-*-*- hepsini görebileceğiniz excel dosyaları -*-*-*-

    son olarak da kur değerlerine ulaştığım site, siz de kontrol edebilir, hatta merak ettikleriniz varsa farklı tarihlere de bakabilirsiniz.

    burdan

    bu çalışma sonrası kişisel olarak vardığım bir kanı tam olarak yok. para mı basıyoruz acaba sürekli diye düşündüm sadece... nerdeyse bütün dünyada değer kaybeden bir paramız var ve bence bu çok enteresan bir durum.

    he bir de belarusa tatile gitmeyi düşünüyorum artık :)

    tamamı el emeği, çalıntı, alıntı yok... biraz bilgilenelim istedim. sağlıcakla.

    edit: enflasyon diyenler diğer ülkelerde enflasyonu sıfır kabul ediyorlar sanırım? hiç birinin enflasyonu hesaba katılmadığı için sonuç tam olmasa da yakın oluyor. hepsinin enflasyonunu bulmak ise imkansıza yakın. yaa ama amerika'nın enflasyonu %2 bizimki %10 diyenler de herhalde listedeki bütün ülkelerin enflasyonu karşısında durum aynı sanıyor... he bulabilen varsa ve o şekilde karşılaştırma yapıp yazan olursa onu da okur daha net sonuçlara ulaşır mutlu oluruz. tabi bu çalışma büyük ihtimalle aylar alır ama olsun bekleriz. bu araştırmada hiç bir ülkenin enflasyonu hesaba katılmadığı için en azından fikir verir. diğer araştırmayı bir babayiğitten bekliyorum.

  • akşam evde canı sıkılan ege (10), realist ilay (8)...

    ege: sonunda buldum valla...
    romica:...
    ege: çok asosyal bir aileyiz biz!
    romica:...
    ege: neden biliyor musun?
    romica: bir şey okumaya çalışıyorum
    ege: öff!

    salona giden ege'nin sesi duyulur...

    ege: çok asosyaliz biz, asosyal aile... neden asosyal bir aile olduğumuzu anlatayım mı?
    ilay: yeni kelime mi öğrendin?

  • gurbetçi bir vatandaşın muhtemelen gözyaşları icinde yazdigi hasret cümlesi.

    https://scontent-otp1-1.xx.fbcdn.net/…0&oe=59500d59

    bu hasretlik bitmeli kardesim. sat oradaki evini, arabanı. gel büyük turkiye'ye.

    orada yillarca cok aci cekmissindir, büyük turkiye'nin sefasını biraz da sen sür.

    elin gavuruna meraklı değilsin ya?

    gel yerleş vatanına, bitsin bu hasret.

    yiyor mu öhm pardon var misin?

  • bu kadın akp’yi terketmez, ona diyorlar ki akp parlementer sistemde hep iktidar kalır ama biz parlementer sistem dersek, dönmüş oluruz, şu an dönmeyelim, isteksiz gibi görünelim.
    sen şimdilik yolunu aç.

  • i) (bkz: elalem ne der hapishanesi)

    toplumumuz bu hapishanenin gardiyanları tarafından yönetiliyor. dolayısıyla gençler istedikleri müzikleri yapmakta hep bir ikilem içindeler. bu sadece müzik değil genelin dışında kalan her türlü davranış, giyiniş, düşünce bu gardiyanlar tarafından yargılanacağı için herkes suya sabuna dokunmaktan, farklı olmaktan çekiniyor.

    ii) arabesk /kaderci toplum yapısı.

    belini doğrultamamış, ekonomik ve sosyal refaha ulaşamamış toplumlar sancılara gebe, mutsuzluğa mahkumdur. maddi kaygılar insanları temel yaşam standartlarında tutmaya yetmezken insanlar hobilere, değişik alt kültürlere ilgi duymamıştır. duysa bile bunun tezahürü arabesk olarak kendini göstermiştir. bu maddede bahsettiğim bahsettiğim olumsuz hayat koşulları insanları isyan etmeye yöneltiyor fakat bizdeki sorgulama ve isyan duygusu kaderciliğe vurgu yapar. halbuki rock müzikte isyan güçlü kalmaya, umut vermeye dönüktür. arabesk ve rock anlayış ince ip üzerinden iki farklı yola ayrılmaktadır.

    iii) sektörleşememiş müzik dünyası

    vizyonsuz unkapanı tüccarları, televizyon dönemi kral tv hakimiyeti, yeteneksiz insanların fiziksel/magazinel gerekçelerle pompalanması, yetenekli olanlarının müziğine müdahil olunması... rock müzik dünya genelde pop kadar ana akım olamamıştır bunu kabul edelim. türk rockı da bundan payını almıştır.

    son olarak da üstteki entrylerden birinde yazar rock müzik bateri&gitar ikisilinden ibaret değil deyip şu pop yaptı, bu rock yapmadı, öteki azıcık rock yaptı diyerek kendiyle çelişen birtakım kelime yığınlarında bulunmuş. bu da aslında rock müziği eksik yorumlamaktan kaynaklanıyor.

    rock müzik distortionı fullemek, bateride speed metal tonları çalmaktan geçmiyor ne yazık ki. rock soundla sınırlanmayan bir düşünce, yaşam felsefesi olarak yorumlanmalıdır. bakıldığında funda arar'ın da pek çok şarkısında gitar tonları hiç de fena değildir, gürültülü duyulur müzik ama anlattığı? verdiği mesaj? tabi ki yok. bir de aşk her şeyi affeder mi örneğine bakalım. şarkının aranjesinde bile gitar yoktur ama bir kadının türk toplumuna çıkıp seni dün gece aldattım diye haykırması o dönem için çok güçtür ve bu tutum olarak ele alındığında rock bir anlayıştan beslenir. ya da özlem tekin'in ilk albümünü ele alalım. sound olarak pop olmakla birlikte içerisinde herkes şanslı doğmuyor, kime ne, sebepsiz savaş, duvaksız gelin gibi toplumun görmezden geldiği mevzuları ele alır. dolayısıyla gençler bunu sounddan ayırmanız gerekiyor artık.

    gidin bir sokak şarkıları albümünü açın...

    (bkz: para)

  • yeğen* ve diğer yeğen* arasında geçmektedir, o sıra ikisi de 4 yaş civarıdır:

    a: serkan hadi top oynıyalım
    s: olmaz ben babama yardım ediyorum (babasının okuduğu gazetenin altına elini koymuştur, taşımasına yardım ediyordur)
    a: hiç bile de!
    s: ediyorum işte!
    a: halaaa! serkanın babası bi gazeteyi bile taşıyamıyooooooo!
    s: al sana *çat* (serkan babasına laf söyletmez)
    a: (normalde kafasını tutup ağlaması beklenirken, şöyle bi afallar. bi kaç saniye durur öylece) bak baban sen elini çekince de okuyo hadi gel top oynayalım
    s: tamam.

  • türkiye'de adı yalakalıkla lekelenmemiş, çizgisini bozmamış, kalitesini düşürmemiş, adını sansasyonel işlerle kirletmemiş, magazinsel olaylarda olmamış, yüzünü eskitmemiş, o eski saygısını, nahifliğini, adamlığını korumuş, eskilerin tabiriyle 6 okka megastardır.

    bu özellikleriyle hiç 'ama'sız sevdiğim nadir insanlardan biri.

  • paradoks bir tuhaftir.

    ornegin, "şu anki" insan (dolayisiyla dünya) teknolojisi ile, degil samanyolunu kolonize etmek, gunes sisteminde içinde bir yerde kucuk bir koloni dahi kurulması imkansizdir. bugüne değin kurabildiğimiz tek dünya dışı koloni, uluslararası uzay istasyonu içinde yaşayan birkaç insandan ibaret. yine de sınırları zorlayalim desek, insanlarin bugunku teknolojileri ile samanyolu galaksisini kolonize etmeleri 4 milyar yildan çok daha uzun bir surec alir.

    elbette teknolojinin gelisecegin farzetmek gerekir. ornegin, insan (veya herhangi bir zeki tür) isik hizinin 10 katina kadar cikabilecek araclar uretti diyelim (isik hizi asilamaz ya, kulagi tersten gosterip bu sinirlamayi asacak bir yontem kesfetsinler. mesela bizim su an hayal edebildigimiz warp drive yahut wormhole teknolojisi) ve bu araclar yoluyla galaksiyi kesfe cikalim.

    en goz alici hedeflerden biri olan orion bulutsusu'na ulasmak, ışıktan 10 kat hızlı hareket ettiğinizde 150 yil surecek. dünyaya haber verme sureciyle birlikte düşünülmesi gerektiği için 300 yil. yani oraya gidecek koloni, en az 450 yil (150 yılda ulaştı, 150 yılda haber verdi, 150 yılda yardım geldi) hayatta kalabilmeyi garantileyecek altyapiya sahip olabilmeli. dahasi var ki, orion oldukca genis bir bulutsu ve onbinlerce yıldız iceriyor. bu yıldızların ve çevrelerindeki gezegen sistemlerinin keşfi ise, oraya gonderilecek koloninin altindan kalkabilecegi bir sey degil. tabi ki binlerce insan ve yuzlerce gemi gönderdiyseniz, birkaç binyıl içinde orayı tamamen kolonileştirmeleri mümkün...

    orion yakin bir hedefti. biraz daha uzaga, daha goz alici bir hedefe, m22 yildiz kumesine yonlenelim. buraya ulasim, ışık hızından 10 kat hızlı giden giden gemimizle 1000 yil suruyor. bu yildiz kumesi 7000 civarinda yildiz iceriyor. gezegen sistemlerini de isin icine katarsaniz, oraya ulasacak insanlarin ziyaret edip incelemesi ve yasama uygun olanlari kesfetmesi gereken 50 binden fazla gezegen var demektir.

    gidip görülebilecek daha yakin yerler var, ornegin m45 de denilen ülker takim yildizina sadece 2.5 yilda ulasabiliriz. burada ise gorece daha az yildiz bulunuyor, 100 civarinda. sanirim burayi kolonilestirmek daha kisa surebilir eger yeterli insan kaynagina sahipseniz.

    samanyolu'nun capi 80.000 isik yili kadar. bu, çok buyuk bir rakam. eger gunes cevresinde 10.000 isik yili capinda bir alan dusunurseniz, bu alandaki yıldız sayisi 15-25 milyar kadar olacaktir. bunca yıldızı ve bunlarin cevresindeki yüzlerce milyar gezegen sistemlerini kesfetmek, buralara kesif veya gozlem gezileri duzenlemek ise insanligin yüz milyonlarca yilini alacaktir. ki bu 10.000 isik yili capindaki alan, samanyolu galaksisinin kücük bir bolumunu olusturuyor. bu alani degil kolonilestirmek, sadece temel duzeyde bilgilerini iceren bir katalog olusturmak (şurası yaşam için uygun, burası değil, burada ise mümkün gibi) binlerce yil alacak bir surec.

    görülecegi uzere, sadece yakin cevremizi kesfetmeye calismak bile bize milyonlarca yil kaybettiriyor. kaldi ki, galaksiyi kolonize etmeye kalkismak, milyarlarca yilimizi aliyor.

    haa bi de galaksideki diger zeki canlilar nerede? neden bizi bulmadilar? yukaridaki aciklama yeterli olsa da, onlarca milyar yildizin cevresinde donen yuzlerce milyar gezegenden biri oldugumuzu bilmek yeterli sanirim. bu kadar soluk bir yildizin cevresindeki bir gezegeni kesfetmek, dahasinda, burada yasam oldugunu dusunmek, daha da ötesinde buradaki yasamin zeki varliklar icerdigini anlamak o kadar kolay bir sey degil. bizden cok daha ileri bir zeka formu icin bile bu cok zor.

    bakın bir örnek göstereyim. aşağıdaki linke tıklarsanız, samanyolu düzleminin çok küçük bir bölümünün fotografını göreceksiniz. sanki kumlu bir yüzeyin fotoğrafına baktığınızı sanacaksınız ama, o kum taneleri gibi görülen yüzeyin tamamı yıldızlardan oluşuyor. o üst üste binip birbirine karışmış olan; beyaz, sarı, turuncu, kırmızı, kahverengi noktaların her biri birer yıldız:
    http://www.robgendlerastropics.com/m11jmm.html
    işte çok "yıldız sistemi var, hem de çok fazla" derken bunu kastediyoruz.

    dunyanin zeki yasam formlarinca bulunmasi bu kadar zor iken, bazi bilim adamlari, dunya disi zeki canlilarla iletisime gecmek icin gonderdigimiz sinyallerin aslinda büyük bir tehlike olabilecegini de soyluyorlar. aslinda haksiz sayilmazlar, cunku dunya gibi karbon temelli yasam icin son derece uygun bir gezegen galakside cok fazla sayida bulunmuyor. yabanci varliklarin bariscil olabilecegini dusunmek biraz fazla iyimser bir yaklasim olur. cunku dunya, her yabanci irkin agzini sulandiracak kadar bulunmaz bir nimet. eski dunyanin, amerika kesfedildiginde bolgeyi kolonilestirmek icin ellerindeki ilkel silahlarla yerlilere karsi nasil bir katliama giristigini hatirlamak yeterli olur sanirim.

    bizden teknolojik olarak daha gelismis, yildizlar arasi yolculuk yapabilen varliklar, eger dünyayi kolonize etmek isterlerse, bizleri cekirdek citler gibi yok edebilirler. gelismis silah gucune sahip birkac gemi, sadece yorungesel bir bombardimanla insanligin buyuk bölümünü daha onlari gorme firsatimiz bile olmadan yok edebilir.

    bu arada gunes icin "soluk bir yildiz" dedim. bunu soyle aciklayabilirim; kafanizi yildizlarin muhtesem sekilde goruldugu bir yerde gokyuzune cevirdiginizi farzedin... gordugunuz tum yildizlar gunes'ten daha buyukler ve aralarinda gunes buyuklugunde (cok keskin gozler birkac tane gorebilir) veya daha kucuk bir yildiz yok. bunu biliyor muydunuz?

    2011 editi:
    "dunya gibi karbon temelli yasam icin son derece uygun bir gezegen galakside cok fazla sayida bulunmuyor" demiştim. fakat artık bunun böyle olmadığını biliyoruz. hemen her yıldızın çevresinde bir gezegen sistemi var ve bu sistemler içerisinde dünya benzeri şartlar sahip, güvenli yaşam kuşağında yer alan gezegen sayısının milyarlarca olduğu tahmin ediliyor. anlaşılacağı üzere, dünya öyle bulunmaz nimet falan değilmiş, benzerlerinden milyarlarca var.

  • 'sizin önünüzde açılmamızın nedeni, gördüğünüz halde kendinizi tutmayı öğrenesiniz diyedir. çünkü ulaşamazsınız; böyle olması, gizli olup da elde edilebilir olmasından daha iyidir.'

    hahaha fadlan abi gözlem diye yazmışsın ama reis bilezik gibi geçirmiş haberin yok sanırım.

    güzel anekdotlar barındıran gözlemlerdir. daha detaylı gerçek başlığında görülebilir.

    edit: anektod değil, anekdot

  • ya bu hep şeyden oluyor. soruyu duyunca gerçek dünyaya en yakın cevabı verme isteğinden. ingilizce kursunda müzik hakkında konuşuyorduk. teksaslı bi hoca vardı. bana dönüp "ne tür müzikler dinlersin?" dedi bi gün. dünyanın en bayık muhabbeti. 90'lar pop dinlerim ben. 90's pop, dedim. hoca ne bilsin bizim 90'lar muhabbetini? izel'i, çelik'i, ercan'ı? woow dedi, benden çok sevindi. "what is your favourite band?" dedi. sanıyor ki şimdi ben 90'lardan dünyaca ünlü bi grup söylücem, hatta belki birlikte bi şarkısını mırıldanıcaz. çocuk gibi bakıyor gözlerimin içine. sıçtık. içimden şöyle düşünüyorum: ablacım sen yannış annadın. band felan yok. şarkıcı söylesem, tanımazsın da şimdi. of ya. nerden bulcam ben şimdi sana grup? ayna'yı bilir mi lan acaba? bari sen unutma beni? queen mi desem ki? o zaman da muhabbet uzar felan derken eeh diyip "mfö." dedim ben. evet ö ile. sınıf koptu. hoca uzun uzun baktı bana. anlamaya çalıştı: em ef öööögh? hee dedim: mazhar fuat özkan. gene anlamadı tabii.

    ne biçim şeyim lan ben hep yaşım oniki?

  • milletin ölüm haberinin "şunu gömmüştür", "bunu gömmüştür" diye başlığından alınan oyuncu.

    bu arada başlığına gelmişken,

    adam öğretmeni oynuyor, öğretmen oluyor, ailesine düşkün baba'yı oynuyor, o oluyor. çirkef bir adam oynuyor, "çirkef" oluyor.

    büyük şizofren olduğunu düşünüyorum. yoksa bu kadar karakterden karaktere geçiş olmaz.

    mesela kenan imirzalıoğlu kendini çok geliştirdi yeaa ya, ulan adam yıllardır miroğlu'nu oynuyor. hangi role geçse miroğlu'nun bıyık bırakmış halinden öteye geçemiyor.

    ama münir özkul öylemi. salak milyonerler filminde çoluğu çocuğu olmayan, karısıyla bir evde yaşayan , sahaflarda kitapçı adamı öyle bir oynuyor ki bir an münir'in esas mesleği kitapçılık da, oyunculuğu ek iş yapıyor sanarsın.

    bu arada hababam sınıfında kalp krizi geçirdiğinde, yaşar usta ile oda bastığında, aynı yaşar usta bahçede gaz verirken ağlatandır. açar açar izlerim o ormandaki konuşmasını en zor durumumda gaza gelirim.

  • piyasa değeri 8000 lira olan bir yazıcıyı burada 5300 liraya satan bir satıcı gördüm. siparişi geçtim. teslim tarihi 1 ay sonra yazıyor. dedim bunda bir iş var. birkaç hafta geçti, hareket yok. trendyol müşteri hizmetlerine yazdım. "mutlaka ürününüz gelecek, şu anda hazırlanma aşamasında, gelmezse bize yazın" gibi copy-paste cümleler gönderen bir temsilci ile yazıştım. 1 ay oldu hala yazıcı gelmiyor. tekrar yazdım. ne dese beğenirsin: "satıcının trendyol ile ilişkisi bitmiş, biz iptal edelim siparişinizi". aramasam iptal de etmeyecekler. bir satıcının sözleşmesi fesh olursa açık siparişler niye otomatik olarak kapatılmaz? bana sorarsanız tam bir rezalet ama diğerlerinin yanında ufak kalıyor, o yüzden gündeme getirmeye gerek yok. trendyol 1 ay paramı tuttu. olay bundan ibarettir.