hesabın var mı? giriş yap

  • sabahtan beri kız kardeşinin dün facebook sayfasında yazdıklarını okuyorum.

    "kız kardeşim kayıp, 160 boylarında, yeşil montu var, görenler lütfen haber versin" deyip fotoğrafı paylaşmış.
    bugün haberini aldı. tecavüze uğrayıp bıçaklandığı, daha sonra da cesedinin yakıldığı haberini.

    26 yaşındayım. babamı birkaç sene önce kaybettik. 20 yaşında bir kız kardeşim var.

    dayanamadım, insan aklı ya, bir an bu senaryoya yerleştirdim rolleri.

    bir babayı, bir anneyi, bir abiyi, ablayı, kardeşi kim durdurabilir? ne durdurabilir? beni kim durdurabilirdi mesela? neden durdurmak isterdi ya da?

    bir babanın o insanları polisten önce bulup gebermek için yalvartacak kadar acı çektirmesini şu entryi okuyanlardan kaç kişi gerçekten istemez? bir düşünün, şu an önünüzdeki 3 sandalyede bağlı halde bulunmalarını gerçekten arzulamaz mıydınız? tek tek dişlerini sökmeyi, acı çığlıklarını duya duya tırnaklarını yerinden çıkarmayı hayal etmez miydiniz?

    ben ediyorum. nasıl ki zalimler için yaşasın cehennem diye bir söz varsa, ben de bu canilere, dünyadaki tüm canilere hak ettiklerini verebildiğimiz bir cennet hayal ediyorum.

  • kuzey ve güney amerika'da yaşamış 3 türü olup bilimsel adı "smilodon" olan, dilimizce "kılıç dişli kaplan" şeklinde adlandırılan kedigil cinsinin ismi.

    fizik olarak günümüzdeki hiç bir büyük kedi türüne benzememelerinden ötürü standart yürüyüşlerinden tut, avlanma tekniklerine kadar herşeyi tam anlamıyla çözülememiş ve gizemli kalmıştır. yaşam ve av tarzlarına dair herşey teoriktir.

    anlatayım.

    öncelikle cins olarak günümüzün büyük kedigilleri olan ve "big 7"(büyük 7) olarak toplanan aslan, kaplan, leopar, jaguar, kar leoparı, çita ve puma'dan her hangi biriyle bile genetik olarak hiç bir yakınlıkları bulunmamaktadır ve evrimsel olarak kuzey amerika'da ortaya çıkıp daha sonra güney amerika'ya yayılmışlardır. gelmiş geçmiş en büyük kedigil cinsidirler.

    onları fiziksel olarak en kolay tanımlanabilir yapan şey olan yaklaşık 30cm uzunluğundaki ince ve uzun, bıçak gibi keskin köpek dişleri sanılanın aksine temel saldırı silahı değildir. öncelikle smilodon cinsinin bu upuzun ve görkemli köpek dişleri, günümüzün büyük kedileri gibi konik değildir. modern büyük kediler, yakaladıkları avın boğazına dişlerini geçirdikleri zaman sadece çeneleriyle baskı kurar ve üstten-alttan olmak suretiyle karşılıklı bir boğma kuvveti uygularken dişleri baskının geldiği yön itibarıyla "dikine" girdikleri için, kuvvet merkezi dişlerin tam ortalarındadır, akabinde de sağlam olmak için bu dişler konik bir şekildedirler. temel amaçları avı kilitlemektir.

    smilodon cinsinin 3 üyesinde ise bu köpek dişleri uzun olmalarına rağmen konik değildirler ve yanlardan basık olmak suretiyle yassıdırlar. bu da onları yanlara doğru olan sert sarsılmalarda şiddetli enerji piklerine dayanamayacak şekilde kırılgan hale getirmektedir. haliyle bu görkemli köpek dişlerinin bu kadar kırılgan olması, bu hayvanların bugünkü büyük kediler gibi avlanamayacağını gösterdiğinden akla gelen ilk soru "peki o zaman nasıl avlanıyorlardı?" şeklindedir. bunu anlamak için smilodon'ları diğer büyük kedilerden farklı kılan diğer fiziksel niteliklere yönelmek gerekiyor: kol ve bacaklar.

    smilodon cinsi, yaşamış tüm kedi cinslerinden farklı olarak, eşit uzunlukta uzuvlara sahip olmak yerine uzun ön bacaklara ve kısa arka bacaklara sahiptir. bu gariplik yetmezmiş gibi ön bacaklarının el parmakları normal kedigil oranlarından daha uzundur ancak daha da önemlisi, bu kediler tek kelimeyle "devasa" kürek kemiklerine sahiptirler. bu kadar dev kürek kemiklerinin olması da tek bir anlama gelmektedir: bu kemiklerin tutunup destekleyeceği devasa kaslar. yani smilodon'ların arka bacaklarından gözle görülür derecede daha uzun ve büyük olan kollarının bittiği nokta olan omuzları, adeta bir hulk edasında devasa bir kas kütlesi taşıyordu ve bu aşırı güçlü ve büyük kasların omuzlardan sonra yöneldiği tek bir yön vardı: boyun.

    smilodon cinsinin boyun kemikleri incelendiğinde, özellikle kafatasının hemen arkasından başlayan ilk 2 boyun kemiği olan ve kafayı omurgaya bağlayan başlıca faktör konumundaki atlas ve axis'in, aşırı derecede büyük, yüksek ve geniş olduğu ve omurgaya doğru devam eden boyun kemiklerinin de bu formu koruduğu görülmektedir. yani bu dev kemiklerin aşırı büyük ve uzun çıkıntıları, ayni şekilde aşırı büyük ve uzun kasları desteklemek için evrimleşmiştir. yine bu kaslar, smilodon'un başına da sıradışı bir şekilde bağlanmaktadır.

    smilodon'un kafatasında (uzun köpekdişlerinden sonra) öne çıkan başlıca şey, kafatasının boyun kasları için destek ve bağlantı noktası gören kısmının normal bir kaplan veya aslanın 3-4 katı büyüklükte olmasıdır. yani bir smilodon'un boyun kasları, kafatasını inanılmaz bir kuvvetle betondan bir kütle gibi destekliyordu.

    bu gerçeklerden yola çıkarak 2 adım geriye çekilip baktığımızda gördüğümüz büyük resim, bu hayvanların özellikle gövdenin ön tarafı ve torsosunun üst kısmının çeviklikten ziyade düpedüz "kaba kuvvet" ve "direnç" için evrimleşmiş olduğu idi. devasa pençeler kullanan devasa kolları destekleyen devasa omuzlar, ve yine kısa ve geniş kafatasının kolayca sarsılmasını engelleyen beton gibi kaslara sahip kapkalın bir boyun. yani bu hayvanlar, fizik olarak günümüz büyük kedileri gibi atletik olmaktan ziyade ayılar gibi güçlü ve dirençli olmak üzerine evrimleşmişlerdi. peki neden?

    smilodon'un uzun köpek dişleri dişleri kırılgan demiştik. ancak bu onların işlevsiz olduğu anlamına gelmiyor. her ne kadar bir dönem bu dişlerin sadece kur yapma amacıyla doğal seçilimden geçtiği düşünülmüş olsa da, yakın incelemede bu dişlerin ön ve arkaya bakan keskin taraflarının keskin tırtıklara sahip olduğu, dolayısıyla da bu dişlerin kuvvet uygulamak için değil fakat kesmek/yırtmak için kullanıldığı teorisi kabul edilmiştir. sebebi ise yine smilodon'un bir başka anatomik özelliğine bağlanmıştır: çene gücü. yani ısırık kuvveti.

    yapılan hesaplamalarda, smilodon'un ısırık mekaniklerine dair 2 şey keşfedilmiştir. ilki, smilodon'un alt çenesini 95 derece gibi saçma sapan bir genişliğe kadar açabilmesidir ki günümüz aslan ve kaplanları ağızlarını en fazla 65 dereceye kadar açabilmektedirler. ancak keşfedilen bir diğer şey ise, bir smilodon'un ısırık kuvvetinin bir modern aslanın ancak dörtte biri kadar güçlü olabildiğidir. yani smilodonların ısırık kuvveti çok zayıftır. bu da şu şekilde yorumlanmıştır: smilodonlar, köpek dişlerinin kırılganlığı ve ısırık kuvvetinin düşüklüğü sebebiyle asla ve asla modern kediler gibi yakaladıklarını çenelerinin arasına sıkıştırıp boğarak öldüremezlerdi. bu teknik olarak mümkün değildi. çünkü smilodonlar buz devrinde yaşıyorlardı ve yaşadıkları dönemin doğal habitatlarında avlandıkları avları da haliyle aşırı büyüktü: mamutlar, mastodonlar, bizonlar, dev tembel hayvanlar, dev geyikler ve dev develer bunların başlıcalarıydı. ve yine smilodonlar bu avlar için o dönemin devleri olan ve aslen bir puma türü olan amerika çitası, dev kurtlar, düz suratlı ayılar ve amerikan aslanları gibi diğer etoburlarla rekabet içindeydi. haliyle de bu rekabette aç kalmamak için farklı bir ava odaklanmış farklı bir avlanma tekniği geliştirmeliydi.

    smilodonlar da aynen bunu yaptı.

    amerikan çitası ve amerikan aslanları gibi atletik değildiler, dolayısıyla küçük ve çevik avlara karşı bunlarla rekabet edemezlerdi. dolayısıyla küçük avcıların tercih etmeyeceği, kendilerinden çok daha büyük avlara yöneldiler: mamutlar gibi devler. ancak dönemin dev otoburları da onlar için çok büyük ve zorlu bir hedefti, dolayısıyla smilodonlar, tıpkı kurtlar ve aslanlar gibi sürü halinde yaşamaya ve avlanmaya adapte oldu. ancak avlandıkları hayvanların devasa boyutları sebebiyle, normal bir kedigil taktiği olarak "boynunu ısır boğulsun" tekniği işe yaramıyordu. bundan ötürü de vücutları, bu dev avları indirecek avlanma tekniklerine göre evrimleşti:

    tıpkı her kedigil gibi onlar da pusu kurarak avlanıyordu. ancak avlanmak için saldırdıkları an, odaklandıkları tek bir mamut veya bizon bile inanılmaz güçlü bir hayvan olup yine aynı derecede sert bir direnç gösteriyordu. dolayısıyla güçlendiler, güçlendiler ve daha da güçlendiler. kuyrukları kısaldı, bel uzunlukları kısaldı, arka bacakları kısaldı. karşılığında ise bir mamutun karşısında bile yılmadan tutunmalarına ve direnmelerine yardım edecek bir kas yığınını vücutlarının ön tarafında topladılar. tıpkı bir vücut geliştirme sporcusu gibi tüm kas kütlelerini kollarında, omuzlarında ve boyunlarında geliştirdiler ve ortaya çıkan hayvan, muhteşem bir güreşçi olarak doğadaki bir boşluğu doldurdu.

    pusu kurarak avına saldıran smilodonlar, devasa pençelerini batırdıkları an devasa kol ve omuz kaslarıyla o hayvana tutunup beton bir kütle gibi kilitleniyor, savaşıp düşmüyor, yılmıyorlardı. aşırı güçlüydüler. avlarına boğazlarından değil, sırt ve enselerinden saldırıyorlardı bu şekilde kafataslarına veya kırılgan dişlerine zarar alma şansları düşük oluyordu. aslanlar gibi, bir ava sürü halinde saldırıyorlardı ve tüm av indirme teknikleri, yılmayıp yıldırmak üzerineydi. yani direnç. gerçek birer güreşçiydiler. tüm o omuz, boyun ve kol kasları bunun içindi. o keskin dişlerini ancak hayvan en sonunda yıldığında tam anlamıyla avlarına geçiriyor ve sadece eti kesip yarmak için kullanıyorlardı.

    smilodonlar, buz devrinin devasa megafaunasına tam anlamıyla adapte olmuş gerçek bir av uzmanıydılar. ancak avlandıkları avların devliği sebebiyle o kadar dar bir alanda uzmanlaşmışlardı ki, buz devri'nin sona ermesine sebep olup nedeni hala bilinmeyen, bilimin "quaternary extinction" adını verdiği dev yokoluşta avlandıkları büyük ve yavaş hayvanların hepsi yokolduğu için kendileri de beraberlerinde yokoldu. çünkü geriye kalan küçük ve hızlı, çevik ve atletik avlara yetişebilecek kadar hızlı değildiler; yakalayıp güreşebileceklerinin tamamı da yokolmuştu.

  • bir kadının özel bölge ağdacısına gitmesi kadar garip olmayan durum. şahsen ben o bölgeyi berber cengiz abi'ye tıraş ettirdiğimi düşününce bir süre sessizce boşluğa bakarken buldum kendimi.

  • baykal'ın kesin geri döneceğinin işareti olan söylemdir.

    o görüntüleri izledikten sonra bu halkın baykal'a arkasını dönmesi mümkün değildir!

  • bilim sorgulamaların sonucunda var oldu. sorgulanamaz otorite diye bir şey yoktur. sorgulanamayan ve sorgulamanın yasak olduğu alanlardan kaynaklı enformasyonu zaten bilimsel alan içerisine dahil edemeyiz. bu nedenle bilimsel bilgi doğrulanabilir/yanlışlanabilir ve en güvenilir başvuru kaynağıdır. "bilimi sorgulanamaz otorite kabul etmek" gibi bir saptamayı ise ancak bilimsel yöntemin ne olduğunu bilmeyen biri yapabilir.

    edit: yatmadan önce fikrimi yazayım dedim ve ertesi gün bir sürü mesaj geldiğini fark ettim. herkese cevap yazmaya üşendim. bilimsel alanı kendi çıkarları için manipüle eden kişiler varsa bu durum bilimsel yöntemin dogmatik olmasından kaynaklı değildir. tam tersine bu tarz manipülasyonlar ancak bilimsel yöntemle ortadan kaldırılabilir.

    bir yazarımızın önerisi ile "yanlışlanabilir" kelimesi eklendi.

  • yine lince ugruyacagim lakin, turkiye de inanilmaz bir kedi, kopek yogunlugu var sokaklarda. bir cozum bulunmali. tamam ben de hayvan severim lakin. kardesim var 4 yasinda. boyle bir olay basina gelmesini istemiyorum. ya da rastgele birinin isirilip. haftalarca ıgne vurdurmaya gitmesi filan pek guzel isler degil.

    edit: oha adam evrimin anasini sikmis. genetiginde saldirmak yokmus. hele o kopekler 3-4 den fazla olsun.( gruplasmak genlerinde var, eskiden avlari daha rahat yakalamak icin gruplasirdilar) direk hircinlik katsayilari 3 katina cikar. tehlike ya da av gorurseler, sadece birinin saldirmasi bile degil, one atilmasi yeterli, suru psikolojisiyle hepsi saldirir. bunlar evcillestirilmeden once, doga da yaptiklari olaylardan gelir. ana!! insan bu demez, tehlike ya da av olman yeterli.

    edit 2: hic bir zaman tum kopekleri oldurun demedik. toplayin basibos kopekleri, barinaklara filan alin. kisirlastirmalarini dogru duzgun yapin. sayilarini boylece kontrol altina alin. bakabilen aileler zaten evine aliyor. disarida besleyenler ise, barinaga da yardim yapabilir. devletin ilk amaci insanlarin guvenligini saglamaktir. ınsanlari tehdit eden insan da olsa hayvan da olsa bir seyler yapilmalidir. polonya'da yasiyorum. sokak kopegi denen bir olgu yok. kedi yok. lakin evlerin yuzde 70'in de kedi ya da kopek var.

  • " bu aralar hiç olay çkmyr. çok sklyrm. akşam planın var mı? cvbını bekliyorum. celalettin"

  • yükselmemiştir, adeta patlamıştır.

    çok genç sayılmam, 30’um.
    1 tane müslüman arkadaşım yok. bildiğin yok. 10’a yakın arkadaş var 1’i bile müslüman değil.

    liselilerden ve üniversitelilerden hiç bahsetmeyeyim. dua bilene entelektüel diyolar.
    kısacası dini sevmiyor, hayatlarını kendi istedikleri gibi yaşamak istiyorlar.

    bir de, bir üst kuşağa bakıyorum. geneli akp türkiyesini yaşıyor. din hayatın heryerinde.

    türkiye çok keskin bir yol ayrımına girdi ve işin rengi günden güne değişiyor, geri dönülemez şekilde.
    ateist olup da müslümanlığa döneni görmedim daha. yalnız müslümanlığı bırakıp ateist olan bir çevrem var, değişime gözlerimle şahit oldum. her sene 1 2 arkadaşın nasıl sorgulayıp da bıraktığına.

    edit: imla, düzeltme vs.

  • - seni rüyamda gördüm cansu.
    - sahi mi? nasıl gördün?
    - nasıl desem? böyle bazı şeylerden arınmış, saf, yalın bir şekilde diyeyim.
    - ay gerçekten mi? hadi, inşallah.
    - aynı şeyi ben de sabah kalkınca dedim biliyor musun?
    - ne dedin?
    - hadi, inşallah dedim. akşam bize geliyorsun değil mi? film izleyecektik?