hesabın var mı? giriş yap

  • fransız devriminden çok önce yaşamış olan horasan hakanıdır. milliyetçilik diye bir ideoloji dünyaya gelmeden önce turan ülküsünü gerçekleştirmeye çalışan türk büyüğüdür. kısa süren hakanlığında büyük işler bırakmıştır. sizi nadir şah'ın hayatıyla başbaşa bırakıyorum:

    1688-1698 yılları arasında türkmenlerin yoğun olduğu kuzey horasan'da dünyaya geldi. oğuzların afşar boyuna mensuptur. küçük yaştayken babası öldürüldü ve annesiyle birlikte köle tacirlerinin eline düştü. küçük yaşına rağmen köle tacirlerinden kurtulup haydutluğa başladı. haydutlar arasında çok hızlı şekilde yükselip haydut başı oldu. annesi ve babasının intikamını tacirlerden almasıyla safevilerin dikkatini çekti. horosan'da başta afşarlar olmak üzere türkmenlerin kısa sürede lideri konumuna yükseldi.

    safeviler 18. yüzyıl başlarından itibaren, çökmeye başlamıştı. şah abbas döneminden sonrası türklüklerini yitirdikleri için 100 yıl boyunca yerinde sayan bir devlet haline geldiler. hotakiler isyanı ile zor günler geçirip iktidarını kaybettiler. sünni afgan olan hotakiler safevilerin başkenti isfahan'ı uzun bir kuşatma sonrası ele geçirdi ve kendilerini iran şahı ilan ettiler. safevilerin lideri şah hüseyin'in hotakiler tarafından tutsak edilmesi üzerine safevi devlet büyükleri eski başkenti kazvin'e kaçtılar. sadece türkmenlerin yaşadığı bölgeler safevilere sadık kalmıştı. tarihte zor günler yaşanırken türklerin gene türklerden başka dostu kalmamıştı.

    safeviler 2. tahmasb önderliğinde tekrardan organize oldular ve 19. yüzyılda iran'ı yönetecek olan kaçarla ile ittifak yaptılar. fakat elde edebildikleri güç yeterli olmamıştı. nadir şah'ın yaşadığı horosan bölgesi tamamen afganların egemenliğine girmişti. afganlar tarafından afgan vali atanmasına şiddetle karşı çıkan nadir şah'ın hotakiler ile arası bozuldu. 2. tahmasb ile nadir şah çok geçmeden ittifak kurdular. büyük türk boyları olan safeviler, afşarlar ve kaçarlar başta olmak üzere bütün türk boyları birlik olup nadir şah önderliğinde afganlara karşı zafer kazandılar. hotakiler iran üzerindeki haklarından vazgeçerek afganistan'a geri dönmek zorunda kaldı.

    tahmasb kuvvetli ve dirayetli bir türk şahı olmuştu. kafkaslardaki sünni milletler ve hindistandaki türk kökenli babürlüler ile iyi anlaşıyordu. fakat türk yönü nadir şah ile kıyasla yetersizdi ve şii olmayanlara pek iyi gözle bakmıyordu. iktidara gelmesi nadir şah sayesinde olmuştu. devlet içerisinde büyük güç edinen nadir şah orduda ve yönetimde büyük reformlara öncülük etti. şah tahmasb'ın kız kardeşi ile evlenerek saltanat ortağı elde etti. fakat tahmasb hükümdarlığı üzerindeki nadir şah etkisinden kısa süre sonra rahatsız oldu ve bunu kırmak için çeşitli kulislere başladı. bunu öğrenen nadir şah 2. tahmasbı tahttan indirip oğlu 3. abbas'ı tahta oturttu.

    3. abbas'ın çocuk yaşta bir şah olması osmanlılar tarafından bir fırsat olarak görüldü ve osmanlı-safeviler savaşı tekrar başladı. aynı şekilde ruslarda kafkasya üzerine sefer hazırlıklarına başlamıştı. nadir şah kuvvetleri osmanlı ordusunu mağlup etti. daha sonra kafkaslarda ruslar ile büyük savaşlar yaptı. her defasında kazanan afşarlar oldu. ruslar uzun süre boyunca kafkasların güneyine girmeye cesaret edemedi. çocuk yaşta olan şah ile devlet yönetilemeyeceğini anlayan nadir şah devlet büyüklerinin tavsiyesiyle 3. abbas'ı tahtından indirerek kendini şah ilan ederek afşarlılar hanedanlığını kurdu.

    tek başına iran, azerbaycan ve kafkasya hakanı olan nadir şah ülke yönetiminde köklü değişiklikler yaptı. ilk olarak eski düşmanları olan hotakiler üzerine yürüdü. afganistan topraklarının tamamını fethederek hotakilere son verdi. doğduğu topraklarda büyük yağmalar yapan hotakiler tarihin kara sayfalarına gömülmüş oldu. fakat hotakilerin radikal sünni olması müslüman dünyasında pek hoş karşılanmamıştı. afşar hakanı ordusunda çok sayıda sünni türkmen bulunduruyordu. böylesine bir zafer kendisine dosttan çok düşman kazandırmıştı.

    babürlüler nadir şah'ın fetihlerinden çok rahatsız olmuştu. bunun üzerine nadir şah afgan seferinden sonra hindistana yöneldi. babürlerin yönettiği hintli ordusu sayıca afşarların 4-5 katı olmasına rağmen büyük yenilgiye uğradı. delhi'yi yağmalayan nadir şah pakistan ve batı hindistanı kendi topraklarına kattı. bu savaştan sonra babürlüler hindistanda eski gücüne ulaşamadı. hindistan seferi sonrası elde ettiği ganimetlerden dolayı 3 sene boyunca vergi toplamadı.

    hindistan seferi sonrası başkentine geri dönen nadir şah büyük şok yaşadı. büyük oğlu rıza'nın hindistan seferi sırasında öldüğünü sanıp safevilerin kendisine karşı ayaklanma korkusuyla 2. tahmasb ve 3. abbas'ın hayatına son verdiğini ve sonrasında tahmasb'ın kardeşi olan eşinin canına kıydığını öğrendi. adalete saygısı sonsuz olan nadir şah kendi oğlunu tahtından men ederek bütün görevlerinden uzaklaştırdı.

    türklük bilinci çok yüksek olan nadir şah kökenini asla unutmadı. hükümdarlığı süresince kafkasyadan bengale kadar bütün devlet görevlileri türkçe konuşmayı mecbur kıldı. osmanlının, türklerin kurduğu en büyük ve en köklü devlet olduğunu kabul edip sıcak ilişkiler geliştirmeye çalıştı. amacı iki türk devletini birleştirip çift monarşi ile yönetilmesini sağlamaktı. devletin en üst görevlerinde kaçarlar ve afşarlar yer aldı. turan düşüncesine 1740'lı yıllarda inanıp bunun için uğraştı. orta asya türk devletleri olan hive ve buhara hanlıklarına üstünlüğünü kabul ettirdi. bu uğurda elinden geldiği kadar az kan döktü.

    mezhep ayrımının türklerin en büyük sorunu olduğunu yüzyıllar önce görebildi. safeviler ile osmanlılar arasındaki sürtüşmelerin en büyük sebebinin mezhepsel olduğunu düşünüyordu. bunun için safevilerin uyguladığı katı şii uygulamalara son verdi. camilerde 4 büyük halifenin ismini okutup sahabeler hakkında kötü konuşmayı şiddetle yasakladı. necef kentinde şii ve sünni ulemayı bir araya getirerek ortak noktalarda buluşturdu. caferiliğin 5. mezhep olarak kabul edilmesi için büyük uğraş verdi. sünni-şii ayrımını tamamen bitirip islami reformu hedefledi. ayrıca muta nikahını yasakladı.

    osmanlı-afşarlar ilişkilerinde belli bir yumuşama olmasına rağmen savaş durumu devam ediyordu. nadir şah osmanlılara karşı önemli bir barış teklifinde bulundu. caferiliğin 5. mezhep olarak kabul edilip osmanlı halifesinin üstünlüğü ve caferilerin hicaz topraklarında rahatlıkla hac vazifesini yerine getirmesini istiyordu. safeviler zamanında zorla şiileştiren devletin bu derece dönüş yapması büyük şaşkınlık yaratmıştı. nitekim osmanlı uleması böyle bir teklifin siyasi olduğu ve gerçekleşmesinin mümkün olmadığını savunuyordu. erzurum'da osmanlı destekli bir safevi şehzadesi olduğunu iddia eden bir şahsın ortaya çıkması nadir şah'ın sabrını taşırdı. musul, erzurum ve bağdat'ı hızlı şekilde işgal edip osmanlı'yı istediği barış şartlarına zorlamak istiyordu. hızlı şekilde kerkük ve erbil'in ele geçirilmesinden sonra musul'da türk komutan'ın 40 gün boyunca direnmesi sonucu nadir şah isteklerinden vazgeçmek zorunda kaldı. halbuki istekleri osmanlı'nın oldukça lehineydi. kasr-ı şirin anlaşmasından daha net sınırları belirleyen bu anlaşma sonrası uzun süre osmanlı-iran savaşı yaşanmadı. osmanlı sultanının iyi niyet göstergesi olarak gönderdiği özel hançer ise yoldayken nadir şah hayatını kaybettiği için geri döndü ve topkapı sarayına konuldu. bugün bile görebiliriz. osmanlı gene de nadir şah'ın gönlünü alabilmek için caferilerin haç vazifesini yerine getirmesine izin verdi.

    osmanlı sultanı 1. abdülhamid ile nadir şah arasında gerçekleşen sıcak hava bazı afşar ve kaçar liderlerinin canını sıkmıştı. nadir şah kendisine isyan eden lur~irani bir millet~ kökenli vatandaşları doğuya sürgün etti. bunların arasında afşarlar sonrası iran şahı olacak zendliler de vardı. safeviler döneminden beri radikal şii yönetime sahip devlet değişime ayak uyduramıyordu. nadir şah bu yüzden pek çok iç düşman edinmiş ve suikastlere maruz kalmıştı. içinde kendi akrabalarının da bulunduğu son suikast girişimi başarılı oldu. ölmeden önce 2 suikastçıyı öldürmüş ve pek çoğunu yaralamıştı. horosan'ın yenilmez aslanı bu suikast ile hayatını kaybetti.

    nadir şah sonrası afşarlar uzun yıllar boyunca iç savaşlar yaşayıp sonunda tarihten çekildi. nadir şah sonrası sadece 3 sene şah olarak kalabildiler. bu 3 sene içerisinde 3 farklı hükümdar başa geçti. nadir şah'ın torunu şahruh küçük yaşta şah olmasına rağmen önce tahtan indirilip gözlerine mil çekildi sonra kumandanları sayesinde tekrar tahta oturdu. fakat küçük yaşı ve mil çekilmiş gözleri yüzünden zendlilerin kuklası olarak kaldı. en sonunda kaçarlar tarafında tahtından indirilip işkenceyle öldürüldü. aynı şekilde nadir şah'ın akrabalarının hepsinin ya gözlerine mil çekildi yada öldürüldü. gözlerine mil çekilenlerin torunu afşar nadiri soy ismini alarak onun ismini devam ettirdiler. bugün bile nadir şah'ın torunları aynı soyadlarıyla iran'da bulunmaktadır.

    nadir şah doğunun son fatihiydi. batılı tarihçiler kendisini 2. iskender veya doğu'nun napolyonu olarak anar. büyük topraklar hükmetmesine rağmen türklük şuuru çok yüksekti. girdiği her savaşta zafer kazandı. sadece 11 yıl hükümdarlık yapmasına rağmen döneme damgasını vurdu. kazandığı büyük zaferler ve fethettiği büyük topraklara rağmen osmanlılar ile sıcak ilişkiler kurup onların dini üstünlüğünü tanımak istedi. eğer amacı gerçekleşseydi turan ülkümüz belki o yıllarda gerçekleşmiş olacaktı. ne yazıkki ne osmanlı uleması içerisindeki yobaz sünni alimler, ne de bağnaz şii din adamları böyle bir şeyin gerçekleşmemesi için elinden geleni ardına koymadı.

    not: bu yazı alıntı değil el emeği göz nurudur. okuyan herkese ayrı ayrı teşekkürlerimi sunarım.

  • başlık "türk vatandaşlarının büyük çoğunluğunun rus roman karakterine dönüşmesi" olacaktı fakat karakter sınırı engel oldu.

    dışarıdan kendimize bakınca gogol'un "palto" kitabındaki akakiyeviç gibi palto almak için para biriktirir olduk.

    bugün sizi soğuktan düzgün şekilde koruyacak en dandik ceket 1500-2000tl

    bu ceket fiyatı gerçek insanlar ve kendini insan gibi hissedenler için. kendine her şeyi reva gören cahil zihniyet için 100tl ye de var.

    bu başlık kendine değer ve önem veren gerçek insanlar adına açıldığı için trollerin doluşmasına gerek yok. geçip şu fiyata da mont var demeyin.

    doğalgaz zamları yüzünden her sabah raskolnikov gibi titreyerek uyanmamıza da az kaldı. raskolnikov ile bir diğer özelliğimiz ise iki kesiminde beş kuruş parasının olmaması.

    tolstoy'un “insan ne ile yaşar” kitabındaki bir bölümde 2 dönüm fazla arazi alacağım diye gün boyu yürüyüp yorgunluktan ölen şark kurnazı köylüye ne demeli? siz bu karakterde kimi görüyorsunuz?

    yüzlerce roman karakteri sığabilir bu başlığa benim aklıma bu üçü geldi.

    umarım sofie'nin dünyasındaki gibi bir kaç sene sonra gerçekten bir kitap içinde yaşadığımı öğrenmem.

    edit:imla

  • ne zaman düşünsem tüylerim diken diken..

    geçen hafta dolan otuz beş yıldan beri otuz beş kuruşla ev geçindiriyorlar. üç çocuk büyütmüşler, okutup adam etmişler. üç çocuklarına da aynı sevgi ile bakmışlar hep, gözlerinde hala o sevgi. hani olmaz da, göstermek istemeseler bile ele verecekler kendilerini, naif bir sevgi sızıyor gözlerinden. işe gitmek için evden çıkarken, arkamdan usulca aralanan perdenin arkasındaki annemin gözünde görüyorum, her sabah.

    nasıl başladığı değil nasıl yaşandığı önemli; onca yıl nasıl büyüdüğü, bizi büyüttüğü. onlar dolu dolu da yaşamışlar, damdan düşer gibi de. tepeden tırnağa sevdalılar, sevda nedir biliyorlar çünkü.

    çünkü yaşamışlar, yaşıyorlar bu hayatı. tüpsüz kalmışlar, vesikayla ekmek almışlar, kuru üzümle çay içmişler herkes gibi. kaç ihtilal kaç kriz görmüşler. ve hala, sabahın yedisinden gecenin körüne kadar haberlerde gördükleri "dünyaya" üzülüyorlar. yirmi dokuz yıldır onları sabır ve umut ederken gördükçe tüylerim diken diken oluyor benim.

    keyif almasını da bilmişler. uğrak lokantası’nda kızarmış yarım piliç ve haydari ile içmişler rakıyı, tam cam kenarındaki masada hem de. bizim gibi rakının yanına pırasa getiren, fasıl diye taverna müziği çalan, damsız girilemeyen yerlere, olmadığı gibi görünen insanların arasındaki masada birkaç arkadaş mahkum kalmamışlar. en son ne zaman sinemaya gitmişler hatırlamıyorlar, dilleri dönmüyor hatırlayınca da zaten filmin adını. o akşam televizyonda ne varsa, bir bardak da çay yanına, en seyredilir eser oluyor o akşam.

    bu sevgiyi anlamak istiyorsanız, görmeniz lazım. birbirine güzel söz söylemez, çarçur etmezler iltifatlarını. sevgilim, bir tanem bunlar sahte laflar, yer yok onların lugatında. her gün milyonlarcası gırla giden gerçek sevgi sözleriniz gerçek kıymetini biliyorlar.

    yıllarca işten gelirken kesik ankara soğuğunda yüzü kızaran emekli memur babam gibi yüzüm, aşk hakkında düşünürken, utancımdan. hayat bana daha ne öğretebilir? onlarla karşılaştırınca, hokkabazın ağzındaki yalancı alev gibi yabancıyım aşka. oysa onlar, birbirlerine sarılıp kenetlenmişler. ve kalbime bıçak sokar gibi kirpikleri bana, bize doğru dönmüş soruyorlar:

    "ya siz?"

  • ingilizce konuşurken, değil "interneyyşınıl" demekten çekinmek, "enternasyonal" bile diyebilirim. ağzıma o sırada ne geldiyse. allahın italyanı "internatzionaaalleeee" filan gibi bişey deyince sevimli oluyo, ben türkçe sesleriyle ingilizce konuşunca hıyar mı oluyorum. benim tek amacım en yakındaki ucuz oteli bulmaktır, varsın bana yol tarif eden kişi içinden mükemmel ingilizce telaffuzuyla "hıyara bak hotele otel dedi" diye düşünsün. düşünmüyosa da ne ala, yeter ki gönüller hoş olsun, insanlar kardeş olsun, hayat bayram olsun...

  • süt akşamları sarı gözükür oğlum :(

    yıllarca inandım bu yalana, meğer annem çiğ yumurta katıyormuş süte benim içmem için.