hesabın var mı? giriş yap

  • marjinal olmaya çalışırken aklıma gelen fikir. ilk debe'ye girdiğimde yapmayı düşünüyorum.

    debe editi: öncelikle sıçtım bez getirin. şimdi çocuklar ben 30'unu aşmış evli barklı bir adamım. karım okursa burayı boşar lan beni. yani arada canımız sıkılınca trolllük de mi yapmayalım? şukulayan, şukulamayan, mesaj gönderen, bana teklif et diyen bütün dostlara teşekkürler. demek ki neymiş, fazla marjinallik iyi bir şey değilmiş. hepinize sevgiler.

    ama güzel fikir ha. ikinciyi alırsam söz burdan teklif edecem.

    bir de ufak bir ricam olacak. ameliyatlı yerime vurmazsanız sevinirim.

  • marca'da hakkında çıkan yazıyı ismail er tarzı ele alırsak;

    "maç sonrasında nuri'yi odasına çağıran tecrübeli çalıştırıcı "alman liginde takımına şampiyonluk yaşatmış bir oyuncusun. ben seni buraya baş rol oyuncusu olman için getirdim. bunun için biraz daha özveri göstermen lazım. ben takımını atağa kaldıran, sert şutları ile kalecilerin korkulu rüyası olan, lider kimliğini sergileyen bir oyuncu istiyorum. kafamdaki nuri değilsin" diye konuştu..

    hocasının sözleri karşısında duygulanan nuri ise "camianın beklentilerinin farkındayım. yaşadığım ağır sakatlık sonrasında elimden gelen her şeyin en iyisini yaparak eski günlerime dönmeyi arzuluyorum. kendimi daha da toparlayacağıma ve camianın gözüne gireceğime söz veririm. sizi utandırmayacağım" şeklinde cevap verdi."

    (bkz: kafamdaki tello değilsin)

  • ttb diyor ki 87 bin vaka var bugün. fahrettin ise yine 3bin küsür vaka var diyerek yüzü hiç kızarmadan konuştu.
    sağlık bakanı dediğiniz adam, istanbul'da 164 kişi ölmüş iken ülke genelinde 92 kişi öldü dedi daha geçen gün.
    istanbul'da bir hastanede sedye sırasını gördük bugün paylaşılan bir videoda.
    hastaneler önündeki sadece test için bekleyen insanların kuyruğunu da gördük.
    başka ülkede olsa idi bu hadiseler, şu an yeni sağlık bakanı kim olacak diye tahminler yapıyordu halk.
    bizim ülkemizde ise yüzleri hiç kızarmadan halkı suçluyorlar hala.

    bütün dünya karantinaya girdi, bizim vasıfsızlar okulları açmanın yollarını arıyor.
    eğitim aşklarından da değil; özel okullara para pompalamak için.
    darbe olunca tankın altına yat dediğiniz millete, salgın gelince evinde yat diyemediniz.
    ölümleri ve vakaları gizliyorsunuz. bırakın muhalifleri, sizden olanlar bile bundan emin.
    sebebi ne peki? ekonomi sekmesin diye. musluktan akan para kesilmesin diye.
    sırf para için bu halkı ölüme terk ediyorsunuz.
    çünkü ölümler sizin umurunuzda değil. insanlar annesiz kalmış, babasız kalmış umurunuzda değil.
    çünkü sizler vicdan sahibi insanlar değilsiniz. makam ve para gözünüzü kör etmiş.
    sırf ekonomi tekeri dönsün diye, insanları bile bile feda ediyorsunuz.
    her fırsatta müslümanlıktan dem duran, herkesi dinsizlikle suçlayanlar allahtan korkmadan kuldan utanmadan bu millete yalanlar söylüyorsunuz.

    sizler her gün test yaptırıyorsunuz. ama halk yaptıramıyor.
    halkın test yaptırabilmesi için semptom göstermesi gerekiyor.
    yaptırsa bile sonucunu kafanıza göre açıklıyorsunuz.
    ölüm nedenini bile gizliyorsunuz. yalan söylüyorsunuz bu millete.
    tayyipten korktuğunuz kadar allahtan korksanız, bu ülkeyi bu hale getirmezdiniz.
    ama sizin yerinizde olsam tayyipten değil, halktan korkardım.

    sen milletsin. asil olan sensin. onlar ise vekaleten orada.
    düşünsene, birine vekalet veriyorsun noterden.
    vekaleti veren, vekaleti verdiği kişiden korkuyor. bu çok saçma gelmiyor mu size de?
    asalet sahibi olan benim. sen sadece vekilsin. ve o vekaleti istediğim an azledebilirim.
    ama korkuyorum. işte bu akıl tutulmasıdır.
    korkmayın. susmayın. bir kişi konuşursa, atarlar içeri. bin kişi konuşursa yola gelirler.
    burası kuzey kore değil. o ıslak rüyalarınızdan uyanın.
    bu halkın tepesi atarsa, kaçacak ülke ararsınız.
    halkına ihanet eden, bedelini öder. kendini halktan üstün ve güçlü gören, sarhoş olur.
    ve her sarhoşluğun bir ayma vakti vardır.
    kendinize gelin efendiler.

    en merak ettiğin şey ne deseler, sizi işaret ederim. hepinizi.
    bunların sonu nasıl olacak derim.
    bakma merak ediyorum dediğime, sonunuzu çok iyi biliyorum.

  • geçenlerde sevdiğim bir aile dostumuzun yanına gittim. beni bulunca da arkadaşının hukuki bir konuda yardıma ihtiyacı olduğunu söyleyip beni arkadaşına kitledi*

    abinin yanına gittim. altmışlı yaşlarda bir abi, söze eşini kaybettiğini söyleyerek başladı. o kadar rahat ve kanıksamış bir şekilde söyledi ki kendi kendime eşi öleli en az 2 sene olmuştur diye düşündüm. eşimden geriye miras kaldı, bu işi nasıl çözeriz? dedi. hemen aklımdan beynimde yerleşik olan insanların ne kadar maddiyatçı olduğuna dair fikir dizisi geçti (klasik hikaye işte ölenler ölür kalanlar mal kavgası yapar). sonra konuştukça hikaye biraz daha açıldı. abinin ve rahmetlinin çocukları olmamış. rahmetli eşin üzerine de sadece bir araba varmış. veraset ilamı almışlar tam 42 kişi rahmetlinin mirasçısıymış. abimiz de bu mirasçıların paylarını ödeyip arabayı almak istiyormuş. aklımdan arabanın değeri epey yüksek galiba başka türlü 42 kişiyle uğraşılmaz düşüncesi geçti. konuştukça arabanın da pek para etmediğini öğrendim. en sonunda "hocam yanlış anlamayın ama ben sizin yerinizde olsam bu kadar uğraşmazdım. 42 kişiden vekalet toplamak imkansız gibi bir şey. bana 50.000 lira verseler bu işle uğraşmam, zahmetine değmez ayrıca sonuç da garanti değil" dedim. kendisi sonuna kadar bu şekilde uğraşacağını belirtti. benim sunduğum alternatifleri de dinlemedi.

    sonra muhabbet biraz ilerledi. eşinin 18 yıl boyunca kanserle mücadele ettiğini, tedavisi için kolaylık olur umuduyla 3 yıl önce bu arabayı aldıklarını ve arabaya 36 bin lira verdiklerini ama eski araba olduğu için çok arıza yaptığını bir araba parası da tamir için verdiklerini, eşinin kanserle mücadelesini, cesaretini anlattı. öldüğü günü en ince ayrıntısına kadar hatırlıyordu ve hikayenin sonu yaklaştıkça gözleri dolmaya ve sesi titremeye başladı.

    eşi ölünce dünyasının başına yıkıldığını, eşinin her şeyi olduğunu, eşi olmadan ne kadar eksik ve aciz kaldığını anlattı. en sonunda da "bu miras işiyle de beni biraz meşgul etsin diye uğraşıyorum, derdimden uzaklaşmak için" dedi ve insanların birbiriyle yalnızca menfaat temelli ilişkiler kuran duygusuz yaratıklar olduğuna dair ön yargım uzun bir aradan sonra yıkıldı. bu kadar ön yargılı olduğum için kendime de epey kızdım.

  • hemen bakıyoruz 2023 malatya seçim sonuçlarına;
    mv seçimi cumhur ittfakı: yüzde 68.
    c.başkanlığı seçimi erdoğan: yüzde 69

    sizler için herşey yolundaymış malatyalılar. o yüzden öyle basın açıklaması falan anarşiklik yapmayın.

    t: ezanların susmayacağı, bayrakların inmeyeceği bir açıklama.

  • kısaca; insanlara öfke.

    dünyayı anlamaya başlayanın içinden mutlaka geçeceği, empati ile yeneceği, "daha fazla empati" ile tekrar gireceği durum.

    yani sanırım ergenlik sonrası çoğumuz giriyor buna. mizaca dahilse yukarıdaki sırayla sakin bir nefret hayatınızın bir parçası olabiliyor. o zaman kaldırımı yayla gibi kullananları, merdivende yol vermeyenleri, arayınca dönmeyenleri, lütfen ve teşekkür ederim demeyi bilmeyenleri, mekanlarda hesap ödetmek, alışverişte pazarlık etmek gibi alışkanlıkları olanları tolere edemiyorsunuz. "daha fazla empati" safhasına ulaştım ben ama görmezden gelme oyunu oynayarak aştım gibi...

    "ben aydınlanmadan önce dağlar dağdı nehirler nehirdi.

    ben aydınlanırken dağlar dağ değildi nehirler nehir değildi.

    ben aydınlandıktan sonra dağlar dağdı nehirler nehirdi."

  • yuvarlak olmasına rağmen neden kare kutulara koyulduğunu kafayı takıp, internette hakkında biraz araştırma yaptığım yiyecek.

    neden yuvarlak pizzayı kare kutuya koyuyoruz?

    kare bir kutu yapmak, yuvarlak bir kutu yapmaktan çok daha basittir. bir kare kutu yapabilmek için tek bir karton parçası yeterli olabilir fakat yuvarlak kutuda böyle bir durum söz konusu değil. bir yuvarlak kutu en az dört bölümden meydana geliyor ve o yuvarlak kutuyu yapabilmek için özel ve pahalı makinalar gerekiyor.

    iki kutunun da iki ayrı parçadan meydana geldiğini biliyoruz: alt bölüm ve kapak. bu iki bölümü birbirine bağlayan şey ise menteşe. kare kutular, yuvarlak kutulara kıyasla zarar görmesi nispeten daha zor olan ve daha büyük menteşelere sahiptir. kutunun arka tarafı komple menteşe desek yeridir. ancak yuvarlak kutunun açılabilmesi için daha küçük bir menteşe üretmek gerekir. bu olay, kare kutuyu daha stabil kılan detaylardan biri.

    kare kutuları istiflemek, yuvarlak kutuları istiflemekten daha kolaydır. bir odaya yüzlerce, binlerce kare kutuyu istiflediğinizi düşünün. bir de aynı şeyi yuvarlak kutular için düşünün. yuvarlak kutuları yan yana dizdiğimizde aralarda gereksiz boşluklar oluşacak ve o boşluklar da bizim saklama maliyetimizi artıracaktır.

    son olarak, pizzayı kare kutuya koyduğumuzda kenarda boşluklar oluşur. bu boşluklar sayesinde pizza dilimlerini kare kutudan almak daha kolaydır. yuvarlak bir kutuya kalıp gibi yerleştirilmiş pizzayı almak pek de kolay bir eylem olmazdı. ayrıca pizza şirketleri bu boşlukları sos, baharat gibi ürünleri koyarak değerlendirirler.