ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
4440375
-
az önce şu diyalogların yaşandığı telefon numarası...
kelimesinde abartı yoktur...
daha önceki telefon konuşmalarından sıkılmış olan ben direkt konuya gireyim dedim:
- ...bakın hanımefendi, yardımcı olalım diyorsunuz ama, bana net bir buçuk aydır yardımcı olamıyorsunuz... açıkçası hiç umudum kalmadı artık...
( karşıdan dünya kibarı sesli hanım kızımız sözümü balla keser )
- ...bi dakka beyefendi bi dakka, bir tek şey söylemek istiyorum. umutsuz yaşamayın n'oluuuur.... mutluluğun değerini nasıl bilebilirdik ki umutsuzluğu yaşamamış olsaydık. nasıl anlardık kıymetini... hı? ( ben bu arada kızın söylediklerini not almak üzere kalem arıyorum )... biliyorsunuz, herkes böyle; herkesin bir yarası vardır. mutlaka vardır. o gülen yüzlerin altında kim bilir neler gizlidir... bilemeyiz di mi... ben sadece şunu söylemek istiyorum: bütün insanlar mutlu olsun, umutsuz olmasın... lütfen.
( ben hayvanlığımdan ödün vermeden )
- n'oooolucak bu benim bağlantı?!
- ben sizi servise aktarayım, hattan ayrılmayın lütfen, umutsuz olmak yok. tamam mı?
.......
gerçektir
gurbetçi şaban
-
gurbetçi tiplemesi çok başarılı olan film. almanya’ya işçi olarak giden şaban, memleketinde kendisiyle aynı soy ismi taşıyan ve baba adı tutan çocukların belgeleri ile alman makamlarından çocuk parası alıyor. apaçık şekilde almanları dolandıran kendisi olduğu halde almanların ne kadar kötü insanlar olduklarını anlatmaya çalışıyor. kaçak gittiği ülkede sanki onu zorla tutan var gibi hem almanya'yı yerden yere vuruyor hem de almanya'nın etinden sütünden faydalanıyor. filmdeki şaban karakteri, günümüzdeki "türkiye çoh eyi, almanya türkiye'yi gıskanıyor" deyip "niye türkiye'ye gelmiyorsun madem" sorusuna uyduruktan bahaneler bulan gurbetçilerin atasıdır. yani gurbetçi gibi gurbetçidir filmdeki şaban.
kurbanda danaya girer gibi bilimsel makale yazmak
-
türk akademi camiasında yaygın bir gelenektir. kimi zaman "vaaay ne yazmışlar yahu" denilen bir makalenin dört, beş, hatta altı, yedi yazarlı olduğunu görünce, "aymnızıskim" diye bir tepkide bulunabilirsiniz. beş kişi 15 sayfa için ne yapar yahu? her bölüm için demiyorum ama beş, rakamla 5?
yeni yök yasa tasarısında, "kurul tarafından belirlenecek alanlar dışında, kurbanda danaya girer gibi beş, altı yazarın yazdığı makaleler, dikkate alınmayacaktır." şeklinde bi ifade nasıl yok anlam veremedim. hımmm acaba tasarıyı hazarlayanların kendilerinden kaynaklı olabilir mi?
- makale yazıp, comparative politics'e gönderiyoruz abi, sen de yardım eder misin?
+ kaç kişiyiz?
- sen de katılırsan 4 olucaz.
+ ergun hoca?
- siz hele bi yazın da beni de eklersiniz dedi.
+ toplam da beş kişiyiz yani?
- yok abi, bu çalışma özcan hocanın danışmanlığını yaptığı doktora tezinden olduğu için... tezi yazan öğrenci de var..
+ 6 kişiyiz yani?
- dur bakalım bizim çaycı selami "abi ben bi düşüneyim bu sene kesemeyebilirim" dedi.. o da olursa 7..
herhalde böyle oluyor literatür taraması??
herkese kardeşim deyip sürekli nargile içen genç
-
son yıllarda ortaya çıkan ilginç bir tür. 1 yıl süren çalışmalarımın sonucunda hazırladığım raporu yayınlıyorum. buyrun:
-genellikle gri eşofman giyiyorlar. fenotipi* bronz olanların beyaz gömlek giydikleri gözlemlendi.
-populasyon kendi içinde ellerini göğüs hizasına kadar kaldırıp tokalaşıyor, sanırım bir tür şifre.
-çoğunun bileğinde dövme olduğu düşünülen karartılar var.
bir kısmı vücudunun bütün kıllarını kirli sakal uzunluğunda alıyorken kalan kısım sadece sakallarını 3 numara kesiyor.
- lise-vakıf üniversitesi-devlet üniversitesinde yapılan nicel gözlemlerde tüm eğitim kurumlarında eşit yoğunlukta bulundukları tespit edildi.
-tüm illerden gelen sonuçlar değerlendirildiğinde kıyı şehirlerinde yoğunlukları artarken sadece bilecik'ten sonuç gelmedi.
-kıyı şeritlerinde(tophane, bostancı, bakırköy vs) daha sık görülüyorlar.
-havalar ısınınca kıyı şeritlerine nargile kokusuna iniyorlar. sıvı ihtiyaçlarını kola, votka-red bull, rakı, çay gibi likitlerden karşılıyorlar.
-yaşam alanlarındaki tüm tütün kaynakları tükenene kadar çoğalıyorlar.
-üniversite 1. sınıf olanları genellikle her yere 15'er kişilik gruplarla giderken daha yaşlı olanların populasyon büyüklükleri 4-5 kişiye iniyor.
-gençlik dizilerine kadar yayılan bu türün aralarında şifre olarak kardeşim yerine kankaaağğ dedikleri de gözlemlendi.
-populasyon içi çatışmalara genelde derbi maçlarından sonra rastlansa da ölümcül kavgalar genellikle dişiler için yapılıyor.
-grupların alfa erkekleri genellikle araba sahibi oluyor.
-aralarında verimli döller oluşturamamalarına rağmen sayıları esrarengiz biçimde durmadan artıyor.
-üreme konusunda mitoz bölünmeden şüpheleniliyor.
iş mülakatlarında sorulan sinir sorulara cevaplar
-
-ehh peki ucret olarak ne istersiniz, kafanızda ne var?
-4000$
-heheh ben 4 yıldır bu şirkette çalışıyorum 3000$ alıyorum sizce de çok değil mi istediğiniz?
-tamam o zaman 500ünü size vereyim her ay, beni işe alın.
-ben sözleşmeyi getireyim.
-bir de kola kap.
bekir bozdağ'ın mehmet şimşek'e cevap vermesi
-
bekir bozdağ: ilahiyatçı, yozgatlı, iyi derecede arapça bilmektedir.
mehmet şimşek: ekonomisttir, ingilterede yüksek lisans yapmış, eski merril lynch başkanlarındandır, iyi derecede ingilizce bilmektedir.
bu şartlar altından bekir bozdağ'ın öngörüleri bana daha sağlam gelmektedir. evet ab batıyor ve biz avrupa'dan yüz çevirerek müthiş bir devlet olabiliriz.
edit: bu arada adamlar mars'a seyahat planı falan yapıyorlar. komik işte :(
24 ocak 2017 rıdvan dilmen'in evet propagandası
-
iğrenç bir propogandadır, karşılığında futbol federasyonu başkanlığını da çatır çatır alacaktır. referanduma kadar yine rıdvan'ından arda'sına, kutsi'den esra erol'una binlerce iğrenç, yapış yapış videolar izleyecez belli oldu.
korku filmi gibi oldu ülke, yıllar sonra bu günlerin kitaplarını okuyacak, filmlerini izleyecek çocuklara selam olsun.
burada aklımızı yitirmeden yaşamaya çalışıyoruz.
hepsine şahsi cevabımsa:
(bkz: hayır)
hayır
farklı ülkelerin istiklal caddeleri
-
(bkz: las ramblas) (bkz: barcelona)
22 kasım 2016 japonya depremi
-
tsunami yok 1 metreymiş yok 3 metreymiş, arkadaşlar bilmem farkında mısınız ama fukuşima nükleer tesisi 2011 yılında depremde hasar aldığından beri olaylar hala kontrol altına alınmış değil. durumun ciddiyetinden bir haber gelip "caponlara koymaz yea" diyerek olayı sulandırmaya çalışanları gördükçe gerçekten çok şaşırıyorum. geçen kazada az da olsa durumu kontrol almaya çalışıyorlardı şimdi elde kalan radyoaktif maddeleri soğutan sistem de bozulmuş. 2011'de ne olmuş, hala neler oluyor bir okuyun gözünüzü seveyim;
- 2011 yılından beri günde 300 ton radyoaktif atıklı su (soğutma suyu) okyanusa salınıyor.
- fukuşimadaki radyoaktivite o kadar yüksek ki, bunu durdurmak için kullanılan robotlar daha merkeze yaklaşamadan bozulup eriyorlar. tepco denen sik kafalılar "bu sorunu çözecek teknolojiye şu an sahip değiliz" deyip kenara çekildiler.
- daha sonra tepco'daki mallar buzdan bir duvar yapalım bari bu sızmayı önleyelim dediler, "olay kontrol altına alınacak" diye vızıklıyorlardı şimdi de okyanusa salınan suyu durdurabilmek için 4 seneye daha ihtiyacımız var diyorlar. sik anasını sik 4 sene ne ki, okyanusa pompalamaya devam...
(not: bununla ilgili haberler ve makaleler internetten kaldırıldı. konu ile ilgili bilgiye ulaşmanız artık biraz zor.)
- kazadan kısa süre sonra kanada ve amerika kıyılarında sudaki radyasyon oranı %300 olarak ölçüldü ve bu oran her sene katlanarak artıyor. kazaya yakın olan bölgelerdeki deniz canlılarının çoğu öldü, ya "hastalandı" ya da acaip değişimlerden geçiyorlar. kısaca şu an okyanus tümörlü balık kaynıyor. radyasyondan etkilenenler sadece deniz canlıları değil tabii ki.
http://i1.mirror.co.uk/…ukushima-mutant-flowers.jpg
http://www.themarysue.com/…tbutterflies-580x278.gif
http://www.dw.com/image/16166163_303.jpg
http://namarashhs2015.weebly.com/…/2136834_orig.jpg
http://s3.india.com/…tent/uploads/2015/07/bunny.jpg
http://www.secretsofthefed.com/…ut-article-size.jpg
- bütün bunlar sonucunda çoğu avrupa ülkesi, amerika ve japonya'dan gelen deniz ürünlerini ülkeye sokmama kararı aldı. ton balığı falan zaten hayal, unutun artık.
- 2011 yılındaki kaza nedeniyle kaliforniya'da yeni doğan bebeklerin kansere yakalanma riski 29 kat fazla. yetişkinlerde de kanser vakalarında artış gözlenmiş.
- olayı örtbas etmek için hükümetler ölçümleri normale yakın göstermeye çalıştığı da yazılanlar arasında.
kısaca dünyanın içine ettiler, 2-3 metrelik dalgaları değil bunları konuşmak gerekiyor. "aman inşallah kimse ölmemiştir" diyorsunuz iyi hoş da fukuşima'ya yakın yaşayanlar bugün depremde ölmese bile belki 10 sene sonra kanserden zaten ölecek. anlatabiliyor muyum sevgili arkadaşlar?
daha fazla bilgi almak isteyenler şu linklerden devam edebilir;
http://www.reuters.com/…ma-pm-idusbre97601k20130807
http://www.storyleak.com/…-prompts-fukushima-fears/
http://oregonstate.edu/…-local-extinctions-expected
http://time.com/…43/fukushima-disaster-food-safety/
http://www.globalresearch.ca/…rom-fukushima/5355280
http://www.integrativecanceranswers.com/…er-in-u-s/
https://www.rt.com/…na-radiation-tripled-fukushima/
(not: bilgilerde bir yanlışlık varsa lütfen uyarın, olayın üzüntüsü ve siniriyle hızlı bir şekilde yazdım.)
nusaybin'de çocuklara polis müdahalesi
-
pkknın nasıl büyüdüğünün özeti olan bir görüntü. doksanlarda bu tip olaylar çok yaşandı. bu çocuk ömrü boyunca polisten nefret edecek, korkacak, ülkesini sevmeyecek.
edit: adının bahoz olmasından dolayı yapılanı normalleştiren, "güneydoğuda askere ve polise bisey olmasında geri kalanı çok da önemli değil" diyen atarlı milliyetçi yazarlar hemen damlamış. bu arkadaşlar o çocuğun yerinde olsaydı veya güneydoğu'da büyüseydi muhtemelen pkklı terörist olacaklardı. bakın arkadaşlar abartmıyorum pkklı terörist değil de milliyetçi olmalarının tek sebebi doğdukları yerdir.
edit2: neymiş efendim çocuklar polis aracına taş atmış. o zaman filistin’de taş atan çocuklara silah doğrultan israil askerini de destekliyorsun demekki. kafa yapını değiştir kardeşim. benim için çocukların dini, dili, ırkı yoktur. çocuk her yerde çocuktur. filistin’deki de, nusaybin’deki de.