hesabın var mı? giriş yap

  • bu arkadaş dün amerika galibiyeti sonrası zehra'ya ''maç içinde zaman zaman düşüş yaşadın'' diya başlayan anlamsız saçma sapan, gerçekle alakası olmayan bir soru sorup daha teri kurumamış kızı ''düşüş yaşadığımı düşünmüyorum'' diye savunma yapmak zorunda bırakarak sevincinin içine sıçan arkadaş değil mi?

    kardeş sizi seçerek falan mı alıyorlar? canlı yayında kızın yüzü değişti lan...

  • aslında benzer acı tecrübelerden geçmek o insanla o noktada ayni zeminde empati kurabilmenize ve o insana nereden vurmamaniz gerektiğini anlatır. bana göre bu bir işaret değil daha çok kurulan bağ ile ilintilidir.

    sevmediginiz insanlarla da bunu yapabilir ve anlaşabilirsiniz ama bir bağınız yoktur. önemli olan iletişim kanalınız, duygularınızı dile getiriyor olabilmeniz.

    yaşanılan süreç zaman zaman ikili ilişkilerde yorucu bile olsa aranizdaki bağ; diğer insanlardan ve düşüncelerden etkilenmeden iletişim kurararak ilerler. ancak ne yazik ki düşünce yapiniz size ait değilse bu bağı kurmak tamamen zaman kaybı olur.

    çünkü insanoğlu aciya genelde sempati duyar ama tam anlamiyla empati kuramaz. empati kurabilmek için anlamak ve anlaşılabilmek için benzer duyguların tecrübe edilmesi gerekir ama bu bir şart değildir.

    eğer insan kendi içinde çatışmalar yaşayan biriyse bu insanın bırakın kendini diğer insanlarla bile anlaşması mümkün değil. temelde ki eksik yine ne acıdır ki bütün imaji ve karakteri yerle bir eder.

    zamanın içinde güzel akışlar olur bazen zorlayıcı önemli olan bu akış içinde karşindaki insana kurduğun bağda bencilce ego tatminleri için kendini rezil etmek yerine dürüst ve sadık kalabilmekte.

    ve bu akışta benimle olmuş bu güzel insana en başta sevgim, derin bir saygım ve vefam var. iyi ki var.

  • konum:ankara
    yıl:2016

    2000 parçalık puzzle'ımı "içki fotoğrafı" olduğu için, günah diyerek çerçevelemeyen; tamam sen çerçeveleme bana ver çerçeveyi ben yapayım dediğimde, sana ona uygun çerçeve satmam diyerek çıtayı çok yükseklere koyan ankaralı esnaf dayı.

    puzzle da şuydu.

    edit: link düzeltme

  • link
    eşi derken bahsedilen bu kişi bir bilim insandır ve adı da özlem türeci'dir. yani tek vasfı uğur sahin'in eşi olmak değildir. ne kadar da kendini bilmez bir üslup

    edit : bunun için gereksiz duyar diyenler olmuş, en basitinden empati kurmanızı öneririm. öyle olunca özlem türeci'nin kariyerine, yaptigi işlere ve şahsına saygısızlık yapıldığının farkına varırsınız belki de

  • elektriği ve suyu doğal kaynakları korumak için değil de kışın tatile çıkabilmek için boşa kullanmamak gerektiğini çocuklarına öğütleyen bir annenin yaptığı pek duyarlı paylaşımdır.

  • şövalye kavramının nasıl ortaya çıktığını merak ediyor musunuz?

    orta çağ’da şövalyelik kavramının ve dolayısıyla şövalyeliğin çıkışı hafif sabanlar yerine tarımda ağır sabanların yaygınlaşmasına dayanır. bu kavramı biraz açacak olursak eğer; avrupa’da 11. yy. ‘da ortaya çıkan teknolojik yenilikler daha çok tarımla alakalıydı. bu yeniliklerin en önemlileri ağır sabanın bulunması ve buna dayalı üçlü tarla rotasyonu ve yeni bir at koşum sistemiyle çivili at nalının bulunmasıdır. bu yenilikler birbirlerine destek olarak 1100 yy.'dan sonra kuzey avrupa’da görülen zirai büyümenin temelini oluşturdu. böylece roma zamanında seyrek nüfuslu ve ekonomik açıdan geri kalmış bir sınır bölgesi olan kuzey avrupa, akdeniz topraklarına rakip olacak bir şekilde tarım ve zirai üretimde ilerlemiştir.

    ağır sabanın en büyük avantajı yumuşak topraklara göre daha verimli olan kuzey avrupa’nın o sert topraklarını sürme imkânı vermesi ve dolayısıyla tarıma elverişli hale getirmesidir. bu sabanın ikinci önemli avantajı ise büyük saban bıçağı toprağı alt üst ettiğinden ekilen topraklarda çapraz sürüm işlemini gereksiz kılarak insan emeğinden tasarruf sağlamasıdır. başlangıçta çok verimli topraklarda uygulanabilen üçlü tarla rotasyonu da önemli avantajlara sahipti. farklı mevsimlerde değişik ürünlerin ekilmesiyle kıtlığa karşı bir sigorta görevi görüyordu üçlü tarla rotasyonu. ilerleyen zamanlarda da ikili tarla rotasyonundan üçlü tarla rotasyonuna geçilmesiyle üretim miktarı %50 arttı ve köylünün tüketeceğinden fazla ürün üretmesine yol açtı. böylece göreli olarak zenginleşen köylülerden alınan vergi ve kiralar sayesinde prof. askeri birimler yani şövalyeler oluşmaya başladı. her derebeyinin kendi içinde sahip olduğu bu parasal güçle sağlanan vergi gelirleri sağlam zırhlardan, çift elli kılıçlardan ve yeni üzengilerden oluşan şövalyelerin oluşturulmasını sağladı.

    ilk başlarda hafif miğfer ve normal bir kılıçtan oluşan bu ağır zırhlı süvari birlik yani şövalyeler geçen yıllarla birlikte atlarından tutun başlarına taktıkları boynuzlu miğferle kadar görsel bir şov halini aldı. bu açıdan zamanında en karizmatik bulduğum töton şövalyelerinin boynuzlu bu miğferleri adamlara ayrı bir karizma ve düşmanlara da korku salmaktadır.

    sonuç olarak power is the money, money is the power olarak tarımda %50 üretim artışı sağlayan lordlar artan parayı şekilli miğferlere, kılıçlara, at koşum takımlarına yatırdı ve gelişen teknolojiyle süslenip püslenen töton şövalyeleri, kutsal roma imparatorluğu’nun gothic şövalyeleri ve tapınak şövalyeleri ortaya çıktı. bu ağır zırhlara sahip şövalyelerle gelişen avrupa ordusu da komşularına karşı durumu tamamen değiştirdi ve zamanında avrupa’yı öttüren istilacı kavimlerin zırhsız ordularına karşı üstünlük kurmaya başladı ve istilalar bu yeni askeri güç sayesinde çok azaldı. size bir kaç gothic knight ve favorim olan töton şövalyelerinin miğferlerinin resimlerini göstermek istiyorum.

  • okur-yazar oranının %5'lerden %95'lere çıkması,

    1925 - ankara hukuk fakültesi'nin kurulması

    1928 - hıfzısıhha müessesesi'nin kurulması

    1932 - türk dil kurumu'nun kurulması

    1935 - maden tetkik arama enstitüsü'nün kurulması

    yüksek ziraat enstitüsü, devlet istatistik enstitüsü, halkevleri, türk kuşu gibi bilim öğreten kurumların kurulması... saymakla da bitmez.

    en çarpıcı olanı ise, 1936 yılında ilk türk uçağının imali için araştırma geliştirme çalışmalarının başlatılıp, 1940 yılında ilk türk uçağının imal edilmesinden sonra, atatürk'ün ölümünün ardından 1950'de uçak fabrikasının adnan menderes tarafından amerikadan alınan maddi destek karşılığında kapatılması.

    bu kez kendi ayağına sıktın sıtark.

  • kayseri'de yol çalismasi yapiliyomus. köylüler esegin birini salip geçtigi yerden yolu geçiriyolarmis. o sirada oradan geçmekte olan amerikali bir mühendis görmüs bunlari.
    merak etmis; gitmis yanlarina.
    -merhaba dayi nabiyonuz böyle? demis.
    köylü -yol yapiyoz diye cevap vermis.
    -"e bu essek ne" diye devam etmis mühendis.
    köylü genel prosedürü söyle bir anlatmis. essegin yolun nerden geçecegine karar verdigini söylemis. bizim amerikali mühendis yerlere yatmis gülmekten, öyle sey mi olur diye. alayci bir tonla:
    - "eee demis, essek bulamiyinca napiyonuz?"
    köylü:
    - "o zaman amerika'dan mühendis getirtiyoz."

  • "tayyip göstericilere tepkinizi sandıkta gösterin diyor, adam zaten sana oy vermemiş, daha ne yapsın sandığa mı sıçsın?"

  • olay çok etkiledi beni. rahmetlinin ailesine ve güzel kızına sabır diliyorum. ne desek boş, ateş düştüğü yeri yakacak.

    olay ümitköy/çayyolu bölgesinde olduğu için şaşırmış suserler.

    elbette haklılar ama gözden kaçırdıkları bir şey var: recep tayyip erdoğan

    erdoğan türkiye’de sermayenin sahibini değiştirdi. kendi oligarşisini yarattı. artık para, iyi eğitim almış, düşünsel ve sanatsal becerileri de ekonomik gücü oranında gelişmiş insanlarda değil. para, kolunu kaldırmadan ihale alanlarda.

    bu insanlar bu kolay parayla ne yapacaklarını bilmiyorlar. buna dair mental bir hazırlıkları veya sürece yayılmış bir gelişimleri yok. paranın alacağı her şeyi almaya çalışıyorlar.

    “çayyolu’nda yaşamak için bir ev” ve “istediği şarkının hemen çalınması” bu şeylerden yalnızca ikisi.

    istedikleri olmadıkça, her şeye ve herkese zarar veriyorlar. işin en kötü yanı, istedikleri oldukça da zarar vermiş olacaklar.

    bir çıkmazın içindeyiz. bir çıkmaza sokulduk. sesimizi çıkarmamız gerek.

  • düşünsenize adamın birisi geliyor 100 yıl önce ülkeyi kurtarıp
    yetmezmiş gibi bir de bu habeş maymunları gibi olmamamız için ön görülerde bulunup dinle devlet işlerini ayırıyor
    sonra 2021 yılında başkaları gelip 100 yıl önceki halimize dönelim deyip din tüccarlığı yapıyor
    aklın mantığın bittiği noktadayız.