hesabın var mı? giriş yap

  • ben bir sabah erkenden işe gidecektim. erken dediğim saat 05:00. çay içmeden güne başlayamadığım için babama sabaha şu saatte çay koyar mısın dedim. kendisi de zaten gün ağarmadan çayını koyar kahvaltısını yapardı. adam 02:30’da kaldırdı beni aq.dedim baba saat kaç? kalk dedi erken kalkan yol alır. zifiri karanlıkta beni işe gönderdiydi o gün. demem o ki her sene çıkan bu haberler bana inandırıcı gelmese de bu olayı yaşayanlar varsa aşırı sorumsuz kişiler. bi sik olmaz bunlardan.

    edit: inşaatta çalışıyordum arkadaşlar. o gün başka ilçeye gideceğimiz için biraz erken kalkmak hasıl olmuştu.

  • bülent kayabaş'ın anılarından...

    'pendik tiyatrosu' adlı bir girişimde bulunmuştuk genç arkadaşlarla beraber. 1967'de, kemal'le ilk kez orada tanışıp samimi olduk.
    paramız yoktu beş kuruşsuz dönemlerimizdi. geceleri yemek yedikten sonra, parasızlıktan çay bahçesine filan da gidemiyoruz. sabahı bekliyoruz fırınlar açılsın diye. fırından ekmek alıyoruz. o zamanlar ortalık o kadar sakin ki; manav domatesini biberini yerinde bırakıp gidiyor geceleri. biz de o domateslerden alıp tuza banarak yiyoruz. öyle geçiyor günler.
    provalar oldu, oyunlar başladı derken biz hâlâ, devamlı domates alıyoruz aynı tezgâhtan; ama bayağı alıyoruz yani. "alıyoruz" dediğim, düpedüz çalıyoruz! yıllar sonra o kemal sunal, ben bülent kayabaş olduktan sonra, bu anıyı anlattık birbirimize. çok güldük, hüzünlendik, derken düştük kemal'le pendik yollarına, domateslerini çaldığımız o adamı bulmaya. bulduk da. tabii bu arada bayağı ünlü olmuşuz artık.
    "vaaay!" dedi adam, "ne arıyorsunuz siz burada?"
    "yahu mehmet amca" dedik, "biz böyle böyle, aşağı yukarı iki günde bir senin kasalarından domatesleri çalar, tuza banar yerdik."
    adam durdu durdu, bir ağlamaya başladı ki sorma. "ne oldu amca?" dedik. "siz," dedi. "nasıl bana söylemezsiniz? siz bana neden gelmezsiniz? ben size ne domatesi, her gün yemek verirdim!" diye ağlıyor. biz ağlıyoruz, adam ağlıyor.

    o zamanki insanların değeri, havanın, suyun, deniz kenarının tadı, her şey bir başkaydı. beş kuruşsuz da olsak, başka hiçbir sorun aklımızda yer etmezdi o dönemlerde.

  • askinizi gerekirse daglara yazin ama facebook duvarlarina, instagram sayfalarina yazmayin. ayrildiktan sonra tek tek o vicik vicik paylasimlarinizi sildiginizde arkanizdan cok dalga geciyoruz, cok.

  • imamoğlu mansur başkana diss atıyor.

    anıtkabir'de yapılan temizlik haberine karşı imamoğlu'nun karşılık vermesi.
    türkiye böyle kapışma görmedi.

    olması gerekenlerin zamanla olacağının göstergesi.
    yıllardır kul hakkı diye yırtınıp dünyanın sayılı zenginleri haline gelen ''büyüklerimizin'' muslukları küçük küçük olsa da kapanıyor.

  • aslında buraya mı yazılır bilemedim ama deniycem... neden böyle girdik çünkü bizim kız daha diyalog kuracak yaşta değil (21 aylık) ama şöyle bir diyalog(umsu) geçti aramızda geçen sabah...

    efendim önce açıklama... bu aylardaki bebekler konuşma çabası içinde oluyorlar. duyduklarını tekrar ediyorlar... biz de o yüzden habire kızla konuşuyoruz. karşımızda sanki 40 yaşında kadın varmış gibi habasa anlatıyoruz, yok büyük ortadoğu projesi yok gençlerbirliği kasımpaşa'yı yener mi? yok ergenekon davası falan... neyse...
    her bebek gibi bu kız da sabah daha karga bokunu yemeden uyanıyor. annesi de benden rica etti, bugün sen kalk diye, kalktık. yumurta falan hazırladık, kahvaltı ediyoruz... ben de hani öğreteceğim ya:

    -hadi kızım bak yumurta...
    -... (açmış ağzını yumurta bekliyor)
    -tamam al bunu. ama bu yumurta, yumurta... neymiş yumurta
    -... (ikinci lokma beklentisi)
    -aferin kızıma neymiş bu yumurta... yu-mur-ta
    -... (aç bırakıyoruz sanki it oğlu iti)
    -yu-mur-ta..
    -... (yok efendim söylemiyor)
    -eh be. al tamam söylemezsen söyleme...

    neyse efendim sıkıldım bende... yedirdim yemeğini falan, açtım sabah haberlerini izliyorum... haberlerde gördüğüm bir şeye kızmış olmalıyım ki:

    -aptalll!!!
    -aptal (gram hatasız)
    -hassiktieer
    -hattüütü
    -ohaaa
    -ooooaaaa
    -lan?!?
    -ban (hem de zıpalayarak söyledi)
    -...
    -...
    -yumurta
    -...

    asi karı...

  • yaptığı işin her dakikasında hatta her saniyesinde beyefendi olmanın anıtıdır kendisi

    düzeltme: başlık sahibi alaycı tavır gösterdiği entryi silip kaçmıştır.

  • sabah servise binmek için durakta bekliyorsunuz, sizinle aynı servise binecek hanım kız yanınıza geldi, durdu.

    eğer kız ankara'lı ise, aranızda şöyle bir diyalog geçer.
    + günaydın.
    - ??

    eğer kız istanbul'lu ise, aranızda şöyle bir diyalog geçer.
    + günaydın.
    - günaydın.

    eğer kız izmir'li ise, aranızda şöyle bir diyalog geçer.
    + günaydın.
    - günaydın, naber?

  • -cocugumla ben ucucam ogluma cocuk fiyatı istiyorum ne kadardi.
    -cocugunuzun 12 yasını asmaması gerekiyor kac yasındaydi
    -32 yasında..ama cocugum...

  • çok benzeri başıma gelen olaydır.

    işten çıkıp cebimde kalan son paramla otobüse bindim. tabi ben öyle sanıyormuşum çünkü parayı otobüse binmeden düşürmüşüm. tüm ceplerime, çantama, cüzdanıma defalarca baktım ama yok. muavin bir yandan bakıyor bir yandan mırıl mırıl söyleniyor. neyse yanımdaki cengaver bir genç paranızı bulamadınız sanırım müsade ederseniz ben vereyim dedi. teşekkür ederim muavine söylerim o bişey demez sanırım dedim ama yine de parayı ödedi. kendisi buraları okuyorsa tekrar teşekkür ederim. o gün gözlerim dolu dolu olmuştu ve iyi insanlar var diye düşünerek eve gitmiştim