hesabın var mı? giriş yap

  • ne güzel sendromsuz pazartesi, iş çıkışı eve dönerken yol üzerindeki barda oturup maçı izlerim bir iki bira içerim diye düşündüm.

    sonra dedim ki bira 30 tl, 4 tane içsem 120. e iş çıkışı aç gidicem bi bira tabağı vs. söylesem, bi de maç parası da alıyorlardır muhtemelen. minimum 200lük olduk iki saatte.

    pazar pazar bunları düşünüp of çektim. sonra dedim ki al bi öküz öldüren gel eve selçuk'tan izlersin, yapacak bişey yok.

    ülkenin en iyi 3 üniversitesinden birinden mühendislik mezunuyum. tuttuğum takımın maçını iki bira içip izlemeyi çok görüyor bana memleketim. emeği geçen herkesin allah bin türlü belasını versin, cehennemde yansın.

    bari izlediğim link donmasın da iyice gecem zehir olmasın. seyir zevki yüksek olsun, iyi olan kazansın.

    edit: en çok yeşillendirildiğim entry'm oldu. yaklaşık 100-150 arası mesaj aldım. ışverenim, işini iyi yapan bir mühendis bulsam 20 bin lira maaş vercem sen kendinde ara suçu diyeni mi ararsın, kahvede çay içerek izle 10 lira tutar herşeyden şikayet etmeyin mk diyeni mi ararsın. ülkenin tam özeti gibi sözlük de.

  • benim arabayla 1,5 saatte ulaştığım yere mahallemizin delisinin koşarak benden önce ulaştığı trafiktir.

  • almanya'daki exchange sırasında:
    alman: - türkiye'de itfaiyeci var mı?
    türk: - hayır dev battaniyeler var onlardan örtüyoruz biz yanan binalara ormanlara..

  • üç kişi giyotinle idama mahkûm olur.
    bunlardan biri papaz, biri hâkim, biri de fizikçi...
    *idam sehpasına ilk papaz çıkarılır. başını giyotinin altına yerleştirir ve sorarlar:
    – son sözün nedir?
    der ki:
    – ben tanrıya inanıyorum, o beni kurtaracaktır.
    giyotini indirdiklerinde boynuna birkaç santim kala giyotin durur. halk şaşırır ve hep bir ağızdan bağırır:
    – onu serbest bırakın; tanrı onu korumuştur.
    böylece papaz idam edilmekten kurtulur. sıra hâkime gelir, ona da sorarlar:
    – demek istediğin en son söz nedir?
    der ki:
    – ben papaz gibi tanrıya inanmıyorum. ama adalete güveniyorum.
    giyotini indirirler, giyotin hâkimin de boynuna birkaç santim kala durur.
    bunun üzerine insanlar tekrar şaşırır ve bağırırlar:
    – adalet sözünü söyledi, onu serbest bırakın.
    böylece hâkim de boynunun kesilmesinden kurtulur.
    sıra fizikçiye gelir. ona da;
    – son sözünü söyle derler
    der ki:
    – ben ne tanrıya inanan bir papazım, ne de adalete güvenen bir hâkim... bildiğim tek şey şudur: giyotinin ipinde bir düğüm var ve o düğüm giyotinin tam inmesine engel oluyor.
    görevliler giyotini kontrol edince gerçekten de bir düğüm olduğunu görürler. düğümü açıp tekrar bırakırlar, böylece fizikçinin başı bedeninden kopar.

    toplumdaki "düğümler" ve sorunlara işaret edip gerçekleri söylemenin acı sonuçları olabilir!..
    gerçeğe talip olanlar, bedel ödemeyi göze almalıdır.

    debe editi: yaran fıkra olmaktan ziyade düşündüren bir fıkra... debe için teşekkürler.

    edit: bu fıkra mükerrerdir...

  • sinemaya giden hemen hemen herkes şu giriş introsunu hayatında bir kes görmüştür. işte bu görseldeki kadın bayan columbia'dır.

    peki kimdir bu bayan columbia?
    hemen kısacık bir bilgiyle başlayalım; amerika birleşik devletleri'nin kadın ulusal kişiliğidir. yani amerika kıtası'nı veya yeni dünya'yı anlatmak ve kişileştirmek için uygulanan tarihi bir isimdir kendisi. çünkü 1800'lerden 1900'lerin başlarına kadar, ülkelerin kendilerini kadın bir karakter şeklinde kişileştirmesi popülerdi. bu kişileştirmeler genellikle bilgelik tanrıçası olan yunan tanrıçası athena'ya dayanıyordu. en popüler olarak kullanılan tanrıça kişileştirmeleri britannia (ingiltere), germania (almanya), marianne (fransa) ve unutulmuş columbia (amerika) idi. o günden bu güne gelene kadar amerika'yı anlatmak için şiirlerde, yer isimlerinde ve 1924 yılında bir sinema şirketi tarafından kullanılmaya başlandı, bildiğiniz üzere columbia pictures.

    1918'de harry ve jack cohn kardeşler ve arkadaşları joel brandt tarafından cbc film isimli bir satış şirketi olarak kurulan columbia pictures, aslında hollywood'un en eski ve köklü stüdyolarından biridir. ilk yıllarında, stüdyo çoğunlukla düşük bütçeli filmler üretse yıllar geçtikçe büyümeyi başardı. cohns ve brandt'ın 1924'te kendilerini daha sofistike göstermek için columbia pictures olarak yeniden yapılandırdı ve bayan columbia'yı yüzleri olarak kullanmaya başladılar.

    1924'te başlayan bu logo serüveni ta ki yıl 1992 gösterene kadar devam etti. scott mednick, sony pictures'a ait olan tüm eğlence tesisleri için logolar oluşturmak üzere peter guber tarafından işe alındı. daha sonra mednick, logoyu dijital olarak yeniden boyamak ve kadına klasik bir görünüm kazandırmak için new orleans sanatçısı michael deas'ı tuttu. michael deas, bir grafik sanatçısı olan arkadaşı jenny joseph'i logo için bir model olarak istedi. jenny joseph deas'i kırmadı ve işi kabul etti fakat jenny joseph daha önce hiç modellik yapmamıştı ve bu çekimlerden sonra da hiç model olmadı.

    zaman kısıtlı olduğundan dolayı hemen işe başladılar. orijinal olan bayan columbia bir amerikan bayrağıyla kaplanmıştı, ancak deas'a renk şemasını değiştirmeyi kafasına koymuştu bunun için kartelanın beyaz, turuncu ve mavi olarak değiştirilmesini istedi.

    fotoğraf çekimi, fotoğrafçı kathy anderson tarafından new orleans'taki dairesinin oturma odasında dört saat sürdü. küçük fotoğraf stüdyosunda kathy anderson'un dediğine göre ;
    --- spoiler ---

    “inanılmaz yetenekli illüstratör olan michael deas, bir tablo için referans fotoğraflar çekmemi istediğinde, o sanat eserinin ne kadar ikonik olacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu. bir iş arkadaşım tarafından tanıştırılan , times-picayune gazetesi sayfası tasarımcısı jenny joseph ise mükemmel bir modeldi ve gerisi tarihe mal oldu."
    --- spoiler ---

    görsel-1
    görsel-2
    görsel-3

    yukarıdaki görsellerde görebileceğiniz üzere deas, ortaya çıkan görüntüleri ikonik resmi için kullandı. joseph'in modellik yaptığı tek zaman bu, ancak son 25 yıldır milyonlarca insan sinemaya her gittiklerinde hep onun yüzünü gördüler.

    son
    kaynak:12