hesabın var mı? giriş yap

  • koltukta mandalina soyuyorum, eşim yan koltukta, oğlan ortada dolanıyor ve bir anda beni ve annesini elleriyle göstererek;

    "siz ikiniz şekerlerimsiniz" diyor.

    tam keyifli bir gülümse otururken dudaklarıma ekliyor sabi,

    "anne sen ve mandalina"

    umarım espridir, sormaya çekindim o an. annesinin anıra anıra gülmesi de etkiledi biraz beni.

  • ben hayatımda bunun kadar lanet, bunun kadar tedirgin edici bir durum yaşamadım arkadaş. tam uykuya geçeceğin o bilmem kaç saniyelik anda gelen o azcık çiş, uyuduğun zaman nasıl rahatsızlık verir, zaman geçtikçe nasıl sıkıştırır. ne pislik bi şeydir. ya uykunu bölüp kıçın dona dona tuvalete gideceksin, ya da rüyanda tuvalet arayacaksın bütün gece. sorun rüyada tuvalet aramakta değil de, bulursan o zaman kötü işte.

  • bunu dayatma olarak görmek yada bu lafı edene kezban demek biraz ergen kafası.
    belli bir yaşa gelmiş, ilişkisi belli olgunluğa ermiş bir insan evlenmek isteyebilir. bunda aşağılanacak bir şey göremiyorum. birlikte yaşayan sevgililer bile sonunda evleniyor, toplum yapısı filan falan, malum. evlenmek isteyene kezban demek moda oldu galiba biraz.
    yetişkin bir insanın planları ve hayalleri vardır. bu plan ve hayaller sevgilisininkiler ile uyuşmuyorsa bir karar vermek gerekebilir, sorun ne?
    seven kadının böyle bir şey söylemeyeceğini düşünenler yanılıyor. benim böyle bir isteğim varsa ve sevgilimin yoksa bunu anlarım, adama baskı yapıp canından bezdirmektense bırakırım. birini seviyorsunuz diye kendi isteklerinizi ona göre şekillendirmek zorunda değilsiniz. zaten öyle yaparsanız o ilişki yine çatırdar.
    ha şu ayrı konu, adam "evlenmem" demiyorsa, sadece "bekleyelim" diyorsa baskı yapmak doğru değil. kimse bir yere kaçmıyor, yumurtalarım da yumurtalarım diye ağlayıp durmayınız litfen.

  • kısa boy ya da seçim şansınızın olmadığı başka herhangi bir özelliğiniz yüzünden sizi kendilerine layık görmeyen insanlardan uzak durun.

    hatta kısa boyunuz bu tür gereksiz insanları sizden uzak tuttuğu için kendinizi şanslı sayın.

  • başbakan'ın burak yılmaz'dan daha etkili bir forvet olduğunu gösteren maçtır.

    o değil de başbakan topu çaldı diyen ntv spikerini kovmasınlar şimdi :/

  • filmin baş tarafındaki yanık bölümün geçilmesi amacıyla ilk bir kaç pozun çok da gerekli olmayan çekimlere harcandığı, film makarasının sonunda ise "hadi yaaaa!.. bitti!.." diye hüzünlere gark oldunduğu zamanlardı. geziye gidildiğinde yanına bir kaç makara fazladan boş film almaktı. başkalarının pozlarını çektiğinde kendine de kalsın diye fotoğrafçıya "kafa + 1 sayıda basılacak usta!.." diye tembihlendiği, manzara pozlarında ise bazı şaşkın fotoğrafçıların "ulen kafa yok ama iyisi mi iki tane basayım bundan..." diyerek hesabı şişirdiği günlerdi. okul gezilerinden sonra fotoğraflar dağıtılırken para toplama ya da para verme telaşıydı. önce birer tane örnek baskı alınıp daha sonra çoğalttırılırken, "ulen bu da falancanın filanca kuzeniymiş, nerden görecem herifi bir daha?!?" deyip sayıya dahil edilmediği, sonra da o falancanın "aaaa, kuzenim için yok mu?!?" diye arıza çıkarttığı bir dönemdi.

    hey gidi hey.