hesabın var mı? giriş yap

  • fransız devrimi, rönesans ve aydınlanma dönemlerine az kaldığını bize gösteren demeçtir. teşekkürler erdoğan. bu ülke sana çok şey borçlu(!) türkiye tarihinin ortaçağı da böylece tarih sahnesinden kapanmış oluyor. sırada pozitivizm ile birlikte din ve bilimin ayrılması var.

    edit: bakalım altın vuruşu yapacak türk descartes'ımız ne zaman çıkacak*

  • 5 yıl önce çok sevdiğim kız arkadaşım beni para yüzünden terk etmişti.
    çok koydu bana. okulu bıraktım. çalıştım çabaladım.
    çok mücadele verdim.
    sonuç değişmedi hala fakirim.
    ileri görüşlü kızmış.
    bana çok şey katabilirdi.

  • 'bir arkadasimi bugun aksamustu saat 6da bulusup kendimizin panda oldugunu dusunerek dans etmeye davet ettim tamam dedi geliyo' seklinde bir twit atan ve bu twitine de bir takipcisinden "nil hanim merhaba torbacinizin numarasini dm atar misiniz cok ozel degilse" cevabini hakkiyla alan oyuncu,sarkici, muzisyen , kose yazari kizimizdir.

  • amerikalılar sinemalarını modernize ve problematize edebilecekleri durumları kullanarak devam ettiler, güney amerikalılar sinemayı politik bir araç olarak kullandı, avustralyalılar, afrika ve ortadoğulular ise kendilerini orijinal bir şekilde sinemaya dahil etti. ancak bu sinemasal yenilik modern şehirlerdeki sinemaseverler dışındakilere çok hitap etmedi. sonra bir şey oldu ve amerika'da bir kızın şeytani ele geçirilmesini anlatan bir film 200 milyon dolardan fazla hasılat yaparak bu rakamı geçen ilk film oldu, 2 yıl sonra bir köpekbalığı filmi üzerine 60 milyon daha ekledi, ondan da 2 yıl sonra uzayda iyi ve kötü savaşını anlatan bir bilim kurgu 500 milyonu vurdu. sinema endüstrisi filmlerin neden bu kadar para yaptığını anlamamıştı ama ona ayak uydurdular. the exorcist, jaws ve star wars önce amerikan sonra da üçüncü sinemayı değiştirdi. film yapma sebebi artık yönetmenin filmi çekmek istemesi değil, seyircinin onu izlemek istemesi oldu. gençlerin istekleri öncelik haline geldi ve özel efektlerin kullanıldığı, kaçışcı dünyalar yaratıldı. haliyle filmlerin bütçeleri arttı ve daha az film çekilir oldu. 73 yılında columbia 6 milyon değerinde olup 223 milyon borcu vardı. 5 yıl sonra değeri 140 milyona çıktı, borçları 35 milyona düştü. blockbuster'ların dönemi başlamıştı.

    peki star wars, jaws, ve the exorcist nasıl oldu da ölmekte olan amerikan sinemasını canlandırdı? bazıları filmlerin ustaca pazarlanmış harika anlatılar olduğunu iddia ediyor. tabii bu kadarla sınırlı değil. aslında bu filmler, seyircinin zihninin derinliklerinde bulunan, görmek istedikleri ama filmleştirilmesi güç materyallerdi, korkunç bir köpekbalığı, şeytan ve uzay gemileri. uzun yıllar boyunca amerikan sineması insanlar hakkındaydı, onların aşık olmaları, orta batıyı keşfetmeleri, şuç işlemeleri, vs. blockbusterlar ise güçlü karakterler barındırmalarının yanında hikayeleri çizgi romanlardan devşiriyordu, freud'un fikirlerini işliyordu ve mitleri kaynak alıyordu. erken sinema örnekleri gibi, korkuya, gerilime ve hisse hitap ediyordu. roger corman'ın b filmleri gibiydiler ama daha büyük prodüksüyonlardı.

    jaws'ın çekimleri çok ters gitti. deniz tutmaları ve tartışmalar yaşandı, prodüksüyon tahmin edilenin 3 katı fazlaya mal oldu. 27 yaşındaki steven spielberg'in ise sabrı taşıyordu. mekanize köpekbalığı sürekli hata veriyordu, ve düzgün çalıştığında ise yeteri kadar ikna edici olmuyordu. bu yüzden filmin sonuna kadar göstermeme kararı aldılar. jaws'ta işlenen temalar, sıradan adamın mütevazılığı, sorunlu baba figürü, aile yaşamının güvenliği, heybetli ve korkutucu bir şey ile karşılaşıldığında yaşanan huşu, spielberg'in sinemasının temel taşları olacaktı. george lucas ise spielberg'in aksine sinema okuluna gitmişti ve coppola'nın himayesindeydi. american grafitti ile lise çağındaki gençler hakkında film yapmış ve belli bir ün kazanmıştı. star wars ile hikayesinin öznelerini daha da gençleştirerek belki de ikinci dünya savaşı sonra sinemasının en önemli filmlerinden birine imza attı.

    the exorcist, jaws ve star wars amerikan sinemasını kişisel vizyonlarının peşinde koşan yönetmenlerden banliyö gençlerinin isteklerine doğru yönlendirmişti. bunun örneklerinden ilki scorcese'nin mgm müzikallerini tekrar tasarlayıp kendini bitirme noktasına getirdiği new york, new york filmiydi. diğeri ise yine bir italyan- amerikan michael cimino'nun united artist stüdyosunu harcadığı marksist western'i heaven's gate filmiydi. iki film de kendini yok eden, kişisel , kibirli ve korkunç büyüklükte ego içeren filmlerdi. yeni hollywood'un tabutuna çakılan son çivilerdi.

  • asıl adı erich weiss olan ve 1874 yılında wisconsin' de doğan houdini, bir süre trapezci olarak çalıştıktan sonra 19. yy' da yaşamış olan jean eugene robert - houdin adlı ünlü sihirbazın adını aldı. 1894' te wilhelmina beatrice rakner ile evlendi. bundan sonra karı-koca harry ve bessie houdini' ler adıyla birlikte çalışmaya başladılar. 1899'da bir çeşit "meydan okuma" sanatı gösterilerine başlayan houdini, seyircilerin gösterdiği kelepçeleri takıyor, deli gömleği giyiyor, bir cezaevi hücresine veya kutu gibi şeylerin içine girip sonra bunların hepsinden kurtulmayı başarıyordu. hardeen takma adıyla çalışan kardeşi theodore' da benzer gösteriler yapıyordu. houdini' nin daha sonraki yıllarda yaptığı gösteriler arasında tepetaklak suya batırılmış işkence hücresinden kurtulmak ve duvardan geçmek gibi oyunlar da vardı. sessiz filmlerde de oynayan houdini, yaşlılık yıllarında sahte medyumlarla savaştı, hilelerini açığa vurdu. ufak bir yara sonucu oluşan bir apandisit yüzünden öldü. kitaplarını kongre kütüphanesine, numaralarını yapma hakkını kardeşi hardeen'e miras bıraktı. ölümü 1926. tony curtis' in houdini' nin hayatını oynadığı filmin sonunda, houdini bir su tankının içinden zamanında çıkamayarak ölür. bu şerefsiz film yüzünden yıllarca houdini' nin boğularak öldüğünü sandım.

  • 7. bölümün sonunda koltuğa çivilendim, bir süre bakakaldım öylece. bu diziyle ilgili birçok kişinin gözden kaçırdığı bir nokta var ki; bunu farkedince bu dizinin kalitesini daha da iyi anlıyorsunuz: dizi bb öncesini anlattığı için senaristin sizi şaşırtabileceği alan çok sınırlı ve buna rağmen izlerken sizi germeyi ve merak ettirmeyi başarıyorlar. bir de öncesinde bb izlememiş birisinin, bu diziyi izlerken alabileceği keyfi düşündüm de, bence yeni başlayan birisi ilk olarak bcs ile başlasa 2 diziden de alacağı keyif maximum olurdu.

    ***bundan sonrası spoiler***
    bence howard'ın yaptığı konuşma sadece kim ve jimmy'e değildi; vince abi o konuşmayla biz seyircileri de tokatladı. aslında altmetinde bize: “6 sezondur hiç sempati duymadığınız howard'ın neler yaşadığını, nasıl bir hayatı olduğunu bilmeden, nasıl da kolayca yargılayabildiniz onu?! üstelik de, zevk için milletin hayatıyla oynayabilecek tiynetteki 2 sosyopatın peşinden giderek.” diyerek ayarı verdi. howard'ın o havalı görünüşünün altında, farklı sorunlarla uğraşan, derdi olan bir adam vardı yani. yukarıda bazı yazarlar howard şöyleydi böyleydi diye abartmış da abartmış. klasik beyaz yakalı çirkefliklerinden öteye ne yaptı bu adam amk? böyle kolayca adam harcamaya başlasak, ohooo, bunca yıl çalıştığım şirketlerdeki yöneticileri temizleye temizleye usta bir suikastçi olur çıkardım.

    chuck için elinden geleni yapmış; ölümünden sonra bile itibarını hep göklere çıkarmış; kim'e saygısını ve verdiği değeri hep göstermiş; jimmy çıyanına bile fırsatlar sunmuş birisiydi ve resmen 2 tane manyağın eğlencesine kurban oldu. zaten 7 bölümdür bu ikilinin girdiği şu oyundan irrite oluyordum; bu bölümü izlerken de “ha şimdi birşey olacak” diye diye gerilerek izlemiştim; tam artık rahatladım derken, bombayı patlattılar. vince reis çok fena ketenpereye getirdi bizi.

    çok yazık oldu altın saçlı garibime ve bunun suçlusu da o sosyopat ikilidir. lalo'nun hamamböceği benzetmesinin de ne kadar doğru olduğunu anladım. zaten mike bile jimmy yerine kim ile konuşmayı tercih edince, artık jimmy'nin karakteri hakkındaki resim daha da netleşmişti. bir kişi bile jimmy'e güvenmiyor amk. walter reisi bile yoldan çıkarıp daha da gaza getiren, bu saul goodman'dı zaten.

    gelecek sezon yaşadığını bildiğim için, jimmy için boşuna beddua etmeyeyim ama umarım bu yaptıkları ileride gene'den çıkar; ne diyeyim.

    ***spoiler sonu***

  • "general ivan fyodoroviç yepançin'in ortanca kızı adelaida ivanovna yepançina odadaydı."

    siz herkes odada zannedersiniz ama sadece bir kişi vardır.

  • şimdi sen kendince dün geceden beri bunca insanın mesajlarla, entryilerle senin hayata tutunman için çabalamasını keyifle izledin ya, bir mesaj ve bir entryle bu işe müdahil olan insanlardan biri olarak söyleyebilirim ki; hiç gocunmadım. kendimi aptal yerine konulmuş gibi de hissetmedim.

    tüm o çabayı gösterenlerin her biri, senin şaka yapmış olmanı gönülden diliyorlardı zaten. diledikleri bir şeyle karşılaşmaları neden onları komik kılsın ki, değil mi?

    sana bir sır da vereyim; bunun şaka olduğunu sadece dilemiyorlardı, %99 şaka olduğunu biliyorlardı da zaten. aptal yerine konulmayı da göze alıp, bir hayatın %1' lik ihtimalle bile olsa yokolmasına gönülleri elvermedi sadece. bunca çaba ondandı yavrucuğum.