hesabın var mı? giriş yap

  • aslında müteahhitten önce sıfat olarak o'lu kelime kullanacaktım da , gg olmasın durduk yere diye koymadım. hala sinirden elim ayağım titriyor.

    haysiyetsiz herif, evini vermeyen 82 yaşında ki kadının kapısının önünü 5 metre kazıp hapsediyor, elektriğini suyunu kesiyor. peki belediye ne yapıyor ? ne yapacak ki,teyzenin parası mı var da onu korusun,savunsun .

    not : yer sivas, sözde yiğidin harman olduğu yer,hadi oradan.

    link

  • yok kol uyuşuyor, yok ağza saç giriyor, yok terliyorsun gibi serzenişleri okuyunca anladım ki kıymetini kaybedenlerle hiç bulamayanlar daha çok biliyor. sevdiğime sarılmak, aynı rüyayı yaşamak varsın ağrıtsın kolumu, ağrı geçer de yokluk geçmiyor kolay kolay.

  • 24 temmuz 2020 cuma günü tekrar ibadete açılacak olan ayasofya'da ilk namaz cuma namazı olarak kılınacak ve namazı diyanet işleri başkanı ali erbaş kıldıracak.

    buraya kadar her şey normal; (müze-cami dönüşüm tartışmasına girmiyorum mevzu başka burada)

    namaza katılacak 500 kişilik cemaate davetiye yollanmış. buyrun davetiye
    (yoğun tepki üzerine özışık bu twitini silmek zorunda kaldı)

    1. 18 yıllık akp döneminde vip müslümanlık (very imanlı person) diye bir müessese kurdunuz da bizim mi haberimiz yok?

    2. davetiye gönderilenler kimler? neye göre seçildi? işte ayasofya davetiyesi

    3. haydi namaza, haydi felaha diye günde beş vakit tekrarlanan ezan namaza çağrı/davet değil midir? allah'ın dinine yeni yorum getirdiniz de bizim mi haberimiz yok?

    4. davetiye gönderilmeyenler namaza iştirak edemeyecek mi? bu namaza katılmak isteyen onlarca inançlı/mümin insanın vebalini diyanet işleri başkanlığı üzerine almış mıdır?

    5. cami içerisinde saflar protokol derecesine göre mi belirlenecek? davetiye alanlar yada vip müslümanlar hangi bölümde namaz kılacak?

    6. vip davetiye alabilmek için müslümanlar hangi hatrı sayılır kişileri devreye sokmalıdır? diyanette çalışan akraba falan yeterli olmakta mıdır? yoksa bakanlık, cumhurbaşkanlığı seviyesinde mi adam sokmak gerek araya?

    7. vip müslümanlık kapsamında başka hangi icraatlarınız var? önümüzdeki günlerde gerçekleşecek olan kurban bayramında da vip listesi oluşturacak mısınız? kurban kesecekler-kurban kesemeyecekler diye?

    8. vip davetiye uygulaması ile olayın tüm maneviyatını silip süpürdüğünüzün farkında mısınız?

    9. türkiye'de ehl-i islam başka adam kalmadı da gazetecilere davetiye gönderiyorsunuz? başka kimler var davetiye listesinde buna benzer?

    10. davetiye gönderirken bir iman ölçer mi kullanıyorsunuz? yoksa sadakat/biat ölçer yeterli mi?

    özetle: ayasofya içinde namaz kılabilmek için gerekli şartlar nelerdir?

    not: bana böyle bir davetiye gelse utancımdan yerin dibine girerdim o ayrı.

    dipçe-1.: davetiye caminin açılı töreni için, namaz için davetiyeye gerek yok diyenler buyurun

    dipçe-2: davettiye tören için namaz için davetiye yok diyen çomarlar, bu soytarıların boynunda ne yazıyor?

    dipçe-3: yavuz bahadıroğlu kim amk

    dipçe-4: diyanet işlerinin davetiye arkasına yazdığı ayet (tevbe 9/18)

    keşke davetiye arkasına tevbe 107-108 ayetini yazsaydınız

  • günümüzde askeri kışlanın içindeki hurdalığa bile gece hırsızlar gelip demirleri çalmasın diye nöbetçi dikilirken, yüzüğün yok edilebileceği tek yer olan hüküm dağının girişinin allah'a emanet edilmesi durumudur.

    yok efendim neymiş "yüzüğün yok edilmek isteneceği sauron'un en karanlık rüyalarına bile girmemiştir.” yok efendim "mordor'u kuşatmak zaten imkansızmış" yok "girişe giden yol çok zorlu kimse geçemez" falan filan inter milan.

    anadolu'da "eşeğini sağlam kazığa bağlamak" diye bir söz var. oraya 2 ork diksen zarara mı girersin? ayrıca "bir şey olmaz kanka" diye askeri strateji mi geliştirilir? hadi sauron bunu akıl edemedi peki saruman'a ne demeli? sen orada baş çavuşun eşeği misin? senin "ulan ne olur ne olmaz şuraya da 3-5 nöbetçi koyalım. zararı olmaz faydası olur" diye önlem almak aklına hiç mi gelmedi?

    şu rezilliğe bak, yüzüğün aşil topuğu olan yerin kapısında incin top oynuyor. dingo'nun ahırı sanki...

  • beşiktaş forması giydiği dönemde kulüp yönetimi bunun at yarışı oynamasından illallah edip, belki akıllanır diye bir milyar türk lirasi ceza kesmişti.
    sergen ağabey aynı gün, cezanın kendisine tebliğ edildiği saat içerisinde ganyan'dan bir milyar 500 milyon lira kazanıp kulübe ödemesini gününde ve eksiksiz olarak yapmış, akıllı olun mesajını ilk elden vermişti

  • henüz herhangi bir filmi izlemediğim yönetmen. ama rahatlıkla yönetmen diyorum, çünkü bir kere işine saygı duyan bir adam olduğu belli.

    iyi çeker, kötü çeker bilemem, ama bir iki popüler isim haricinde filmlerinin castını saygıdeğer oyunculardan kurar. bir filmden kazandığı parayı diğerine yatırır.

    sinemaya adım attığından beri ben bu adamı bırak televizyondaki magazin programlarında, gazetenin magazin sayfasında bile görmedim. iktidara yakın olduğunu tahmin etsem de, bundan pekala çıkar da sağlayabilecekken, bir gün olsun siyasi görüşünü benim burnuma sokmadı.

    türk sinemasının önce işine ve sinemaya saygı duyan insanlara ihtiyacı var. kırmızıgül bunu karşılıyor. biz daha işin niteliğine takacak durumda değiliz.

  • hep gülesim geliyor lan... böyle o normal hallerini, o kayseri pastırması-erzincan tulumu-cağ kebabı-misis ayranı-adana şalgamı tadındaki konuşmalarını duyduğum "anneminen babamın" arkadaşlarımla tanışırken kibarlaşmasını, adeta bakingım sarayından yıllık izne çıkmış iki asilzade moduna geçmelerini gördükçe hep gülesim geliyor. aslında bu tavır, sanırım biraz evlada duyulan sevginin, biraz da tanışılan çocuğun ailesine "anne babası da çok kibar insanlar" şeklinde bir mesaj gönderme kaygısının sonucu. bir açıdan şaşırmamak gerek belki de: sonuçta yeni tanışılan insanlarla, hepimiz böyle bir "resmi" eda ile konuşuyoruz. mamafih, anne-babada bu "resmi" eda daha bi' komik duruyor gibi. yakından bakalım:

    aile içi yaşamdan gündelik bir kesit:

    - anne halı saha maçına gidecem, formam nerde?

    - cehennemin dibinde... yeteri bilirseniz yeterin galan. her işe ben koşuyorum, usandım be...

    - baba bende bozuk yok ya...para verir misin maç için?

    - anne hizmetçi, baba uşak.. yiyin pezevenkler yiyin...

    ***

    anne babanın arkadaşla tanışma seramonisinden bir kesit:

    - anne bakın bu enver...

    - merhaba enver, nasılsın canım? annenler nasıl? bizim canip hep bahsederdi senden, tanışmak bugüne kısmetmiş... ne içersin enverciğim? pastayla çay güzel olur diye düşündüm ama?

    - baba, enver'ler de beşiktaşlı ailece...

    - ooo demek öyle enver'ciğim? muazzam bir duygu olsa gerek...

    ***

    tamam, bu "muazzam bir duygu olsa gerek" kısmını salladım... ama anlayın işte, bunun gibi böyle gündelik hayatta size söylendiğine pek şahit olmadığınız kibarlık şahikası şeyler... ne bileyim lan, bana komik geliyor valla...

  • iş yerinin tuvaletine girdiğimde tarihi aptallıklara ve dalgınlıklara imza atan iş arkadaşıma rastladım.
    n' aber m' aber biraz lafladık. sonra bir anda farkettim ki bunda bi gariplik var. bayağı zayıflamış gibi duruyor.
    "aaa ne kadar inceymiş bunun bacakları" diye düşünmemle birlikte duruma uyandım; arkadaş ayağında bir külotlu çorap ve çizmelerle ellerini yıkıyor.
    -senin eteğin nerede? dedim.
    -haaaa o mu? yeni konak' tan aldım, dedi.
    -yok, nerede onu soruyorum, dedim
    -kemeraltının girişinde, metronun konak durağında inince, ayy sen nasıl bilmiyorsun yeni konak' ı? dedi.
    -kızımmmm donla geziyorsun, dedim.
    -aaaaaaaaa? nerede benim etek? dedi.

    sonra olay anlaşıldı. tuvalate girince kırışmasın diye eteği çıkarıp askıya asmış.
    sonra tuvaletten öylece çıkmış.
    keşke uyarmasa mıydım diye düşündüm. harika bir şirket efsanesi olacaktı. vicdan micdan muhasebesi, kıyamadım. zaten gene sifonun üzerinde unuttuğu 290 milyarlık çekle bir efsaneye imza atmıştı.

    zaten ben de 5 dakika boyunca donla gezen bi insanla diyaloğa girmişim de farketmemişim. eleştirecek de yüzüm yok.