hesabın var mı? giriş yap

  • kırmızı ışıkta bekliyorum, saçımla falan oynuyorum. neyse gözüm yandaki araca daldı. siyah bir arabanın arkasındaki adamla göz göze geldik. adam elini çenesine dayamış mutsuz mutsuz bakıyor. 5 saniye bakıştık öyle sonra kafamı çevirdim çevirir çevirmez aaaa abdullah gül dedim. umutsuzca bana bakan adam abdullah gül'dü. o kadar boş bakmışım ki adamın kim olduğunu algılamadım. sonra hemen kafamı çevirdim hala bana bakıyordu ama alınmış belli bir saniye sonra kafasını çevirdi. yani öyle karşılıklı trip attık. hayat ne tuhaf lan. bir kaç ay önce yolları kapatan, konvoyla gezen adamla kırmızı ışıkta birbirimize trip attık. ışte bunlar hep akp'nin oyunu.

  • tarzı olanlardan.

    güntekin onay: hocam bjk çok sakatlık yaşıyo. ?????
    önder özen:bakın sakatlığın nedenleri belllidr. 1) antrenman programı yanlıştır. 2) futbolcu kendine bakmıyordur. 3) darbeye bağlı sakatlık. .........

    güntekin onay: slaben bilic'e öyle böyle diyolar. iyi teknik direktör değilmiş.
    önder özen:iyi bir teknik direktörün parametreleri bellidir 1) taktik2)teknik 3) team management 4) fizik. bakın bilic de bunların hepsi var.

    güntekin onay: hocam pilav böyle tane tane olmuyo neden?
    önder özen: bakın bunların nedeni bellidir. 1) osmancık pirinci değildir. 2) iyi kavurmamışsındır. 3) kesme şeker koymamışsındır..
    bunların hepsi bilic de var.
    vsvsvsvsv.....

  • şarkıcı ile ses teknisyeni** arasındaki muhabbeti mümkün kılan çevirmen program.
    bu alet olmazsa bu iki güzide şahıs asla anlaşamazlar, zira apayarı iki jargon kullanmaktadırlar. örnek vermek gerekirse:

    *sesimin önünde perde var:
    kompresörün tresholdunu arttır.

    *bu kulaklık mono:
    kablo bozuk, kulaklığın sadece sağ tarafında sinyal var

    *kendimi duyamıyorum, beni aç:
    altyapı fazla, onu kıs.

    *bugün bu kulaklıkta bir şey var, her şey kötü geliyor:
    regl oldum kulaklarım duymuyor bugün.

    *beni biraz uçur:
    reverb verir misin?

    *sesim şöyle şıkır şıkır olsun:
    6 khz'den sonrası shelf eq ile aç.

    *benim sesim biraz geride değil mi?:
    solisti 12 db aç.

    *burada çok değişik, hiç denenmemiş bir efekt istiyorum:
    delay veya flanger ver.

    *yarın saat 2'de buluşalım:
    ben 6 gibi gelirim, siz de 4'de gelin.

    *ufak tefek bir şey var ama sen mikste halledersin:
    iğrenç söyledim, auto tune ile düzelt.

    *sesimin yanları yok, etli etli gelmiyor:
    300 hz. civarını aldıysan geri ver. ya da mikrofondan çok uzak kalmışım proximity effect sorunu yaşıyorum.

    *sesim uzaktan geliyor:
    mikrofonun tersinden söylüyorum, gel düzelt.

  • (bkz: veranda)

    çok kullanışlı bir şeydir.

    en büyük hayalimdir verandada elimde tüfeğimle uyuklarken bahçeye giren serseriye: "burası özel mülk, o lanet kıçını evimden uzak tut seni kahrolası" diyebilmek.

  • ciddiyetsiz bir ordu. tam iki saattir bekliyoruz ankara ovasının soğuğunda. 10 bin kişi it gibi titriyoruz yeminle. sümüğümüz burnumuzda donuyor. aa bir baktık bizim düşman ordusu hiçbir şey olmamış gibi sallana sallana geliyor karşı tepenin ardından. şeytan diyor, 'sok şu mızrağı göğüslerinin ortasına'... o derece sinirlendim yaa !!

    tam iki hafta önce haberleşmişiz. elçiler göndermişiz karşılıklı. gününü, saatini, yerini belirlemişiz. arsa sahibine kapora vermişiz. her şeyi ayarlamışız. ama bu nasıl bir laubalilik, nasıl bir ciddiyetsizlik anlamıyorum. yahu 'savaşmayacağım, canım istemiyor' de anlarım. zorla çağırmadım ki buraya sizi. ama kardeş ülke işte. atsan atılmaz, satsan satılmaz. karakteri böyle bunların. savaşın başlamasına 5 dakika kala 'fazla mızrağı olan var mı' diyen adamlar bunlar. acımayacaksın böylelerine işte ama neyse... biz onurumuzla savaşımızı yapalım.

    - hücuuum !!!

  • bugün yediğim numara, daha öncesinde haberlerde izlemiştim ama hiç aklıma gelmedi o an, yanından ayrıldıktan sonra çaktım köfteyi ama neyse ki zarar ziyan yok, zarar olmamasının yanı sıra güzel bir anı da bıraktı. fırçayı düşüren arkadaşa "dayıcım hop" diye seslendim. aldım fırçayı kendisine uzattım. tam ayrılıyordum yanından ki abi dur dedi ve oturdu ayakkabıların önüne. gerek yok, estağfurullah olur mu öyle şey demeye kalmadı başladı fırçalamaya, eyvallah yeterli falan diyorum bırakmıyor. neyse bir yandan da muhabbet ediyor memleket neresi abi falan, edirne'liyim dedim. hadi ya hemşeri sayılırız bende keşan'lıyım dedi. vay amk bende keşan'lıyım dedim sonrasında. roman mahallesindenim (yörük mah.) abi falan dedi. n'apıyorsun hiç keşan'a geliyor musun falan dedim abi gidemedim bir senedir babayı kaybettik işte onun mezarını görmeye gidiyordum falan filan devam etti, ne zaman vefat ettiğini sordum başın sağolsun dedim, 2019'da vefat etmiş. benimki de 2018'de vefat etti dedim. baş sağlığı diledi. ve geldik final noktasına; işte benimde bir çocuğum var onu büyütmeye çalışıyorum seninde yardımın dokunursa sevinirim demeye kalmadı sözünü kestim hemen, zaten o ara üzerimde para arıyordum fakat nakit taşımayı sevmeyen biri olarak 5 kuruş para yoktu üzerimde, olsa verecektim. "kanka valla bende baktım bir şeyler vereyim diye ama 5 kuruş para yok inan ki" dedim ve cüzdanı açtım gösterdim. yüzüme baktı, hafif tebessümle vedalaşıp ayrıldık. 20 adım sonra falan ilgili haber beynimde şimşek gibi çaktı, "vay mk böyle oluyormuş demek" dedim, biraz buruk biraz şaşkın bir biçimde ali sami yen'e doğru devam ettim.