ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
halkın tbmm'yi işgal etmesi için olması gerekenler
-
tbmm'de bedava bulgurunan tarhaha dağıtılması.
(bkz: bulgurunan tarhana)
linkleri görebilmek için üye olmalısınız
-
"bu siteden hemen cikabilirsiniz tesekkurler" olarak algiliyorum ben bunu ve memnuniyetle cikip gidiyorum.
koreli küçük kızın yağmurla tanışması
-
türkiyeli kızın yağmurla tanışmasıyla yakından uzaktan alakası yoktur.
türk bebek olsa, annesi astronot kıyafeti giydirir öyle çıkarırdı.
haluk levent'e olan güvenin azalması
-
ahahahahdskskmmmnisikmyaahah
(bkz: vitaminsiz goebbels)
gülme krizi editi : gülerken düşündüren kahkaha efekti eklendi
sevgilinin başından aşağı kepçe ile gül dökülmesi
-
“ay inanmıyorum yaa....”
hayır neyine inanmıyorsun, kepçenin altında duruyorsun kafana mıcır dökecek değiller herhalde.
konsept ve motivasyon konusunda bir eşik daha aşılmış oldu.
ali koç'un bindiği araba
-
ford otosan'ın sahibinin, ford otosan üretimi arabaya binmesi.
babası da ford arabadan başkasına binmezdi.
milyarder adamın kendi ürettiği arabaya binmesi değil, kamuda mevki makam sahiplerinin audi a8, bmw 7, mercedes s serisine binmesi sorgulanmalı.
edit: otosan yerine otokoç yazmıştım değiştirild.
ateistler zekiyse neden seçim kazanamıyorlar
-
bence seçimi allahsızlar kazanıyor ama yine de sen bilirsin.
tourette sendromu
-
çocuklarda görülebilecek olan devamlı olarak başını sallama
veya saçlarını arkaya alma, devamlı olarak burnunu çekme, kuş sesleri gibi
sesler çıkarma gibi garip hareketler aslında turet sendromu denilen bir hastalık
için başlıca belirtiler olabilir. beyindeki bu bozukluk nedeniyle bedensel
hareketlerde düzensizlik olur. turet sendromu; binlerce kişiyi etkilemektedir.
hastalar bazı hereketleri tekrar tekrar yapmakta ve kendi kontrolleri dışında
birtakım sesler çıkarmaktadırlar.
belirtileri nelerdir ?
tekrarlanan hareketlerin bazılarına “tik” denir. gözleri
kırpıştırmak, omuz silkmek, baş sallamak, yüzün seyirmesi ve devamlı tekrarlanan
bedensel hareketler bunlara örnek olarak gösterilebilir. turet sendromu
hastaları bazen başkalarının yaptığı hareketleri de devamlı tekrarlayıp
dururlar, hastaların çıkardıkları sesler arasında burun çekmek, kuru kuru
öksürerek boğazı temizlemek, öksürmek, hırıldamak bağırmak ve haykırmak gibi
sesler sayılabilir. bazı hastalar ise gerek kendi söyledikleri gerekse
başkalarının söylediği bazı sözcükleri devamlı olarak tekrar ederler. hatta
kasıtlı olmayarak bazı ayıp ve karşısındakini küçültücü sözleri de devamlı
olarak kullanırlar.
hastaların karşılaştığı zorluklar nelerdir ?
turet sendromu gerek hastalar gerekse aileleri için çok üzüntü verici
bir hastalıktır. işin kötüsü halk arasında genellikle bu hastalığın ne olduğu
pek bilinmediğinden hastalara akıl hastası veya terbiyesiz kişiler gözü ile
bakılır. tabii hastalar ne terbiyesiz kişilerdir ne de akıllarından zorları
vardır. turet sendromu olan bazı kişiler kendilerine uyuşturucu kullanan kişi
gözüyle bakıldığından film seyretmeye gittikleri sinemalardan ve yemek yemeye
gittikleri restoranlardan atılmaktadır. turet sendromu hastaları tiklerini ve
sözlerini kontrol elmeye çalıştıkça iş daha da kötüleşmektedir. hastalar için
gündelik basit işleri bile yapmak zordur, turet sendromu hastası olan bazı
çocuklar okulda öğretmenleri tarafından yaramaz ve huzur bozucu çocuklar olarak
bilinmektedir. bu nedenle öğretmenlerin ve okul danışmanlarının bu konuda daha
uyanık olmaları için eğitilmeleri gereklidir. bununla birlikte, bazı aileler
turet sendromlu çocuklarını durumlarından endişe ettikleri ve yardım için nereye
başvuracaklarını bilmedikleri için etraftan kaçırıp saklamaktadır.
tedavi edilebilir mi ?
bugüne kadar turet sendromu’nun tedavisi bulunmuş değildir. bazı
hastaların durumları ilaçlarla kontrol altına alınarak normal bir yaşam
sürmeleri mümkün olmaktadır. hastaların devamlı yaptıkları hareketler ve
çıkardıkları sesler genellikle stres ve heyecanlanma gibi duygulara bir tepki
olarak görüldüğünden stres kontrolü ve gevşeme egzersizleri yararlı
olabilmektedir.
kaynak: http://www.webhatti.com/…164513-turet-sendromu.html
bölücü kebapçılar
-
yıllardır adana ve urfa kebap diye bizi böldüler, bunları kastediyor sanırım.
dostoyevski
-
dostoyevski kumar alışkanlığından ötürü aşırı derecede borçlanmıştır. o sırada ortaya stellovski adında bir yayıncı çıkar. dostoyevski’ye şunları söyler: “bak senin bütün borçlarını kapatacağım. sana iki yıl yetecek kadar da para vereceğim. fakat bir sözleşme imzalaman gerek.
senden bir kısa roman istiyorum. bu kısa romanı bana bu sözleşmeyi imzaladıktan tam 24 ay sonra vermeyi kabul edeceksin. istediğim sürede bitirip bana teslim edersen sorun çıkmayacak. fakat eseri bir gün bile geç verecek olursan bundan önce yayımladığın ve bundan sonra yayımlayacağın bütün eserlerin hakları benim olacak.” çok fazla borcu olan dostoyevski sözleşmeyi mecburen imzalar.
aradan 23 ay geçer fakat tek bir cümle bile karalamamıştır. durumdan haberdar olan fransız yazar stendhal, dostoyevski’ye “ben ‘parma manastırı’ romanımı dikte ettirerek (söyleyerek yazdırmak) yazdırdım, sen neden denemiyorsun?” der. başka çaresi olmayan dostoyevski kabul eder.
o zamanlar rusya’da bir dikte etme okulu vardır. okulun en yetenekli öğrencisi grigoryevna snitkin adında isveç asıllı genç bir kızdır. kız bu görevi yapmaktan gurur duyacağını söyler ve dostoyevski ile eseri yazmaya başlarlar.
eseri son gün bitiren dostoyesvki hemen stellovski’nin yanına gider. dostoyevski’nin yazma sürecini baştan sona takip eden uyanık yayıncı stellovski dostoyevski eseri teslim edemesin diye ofisini kapatıp gitmiştir. o zamanlar rusya’da noter yoktur. noter görevini polis karakolundaki memurlar yapıyordur. dostoyevski eserini polis karakolundaki memurlara onaylatır. daha sonra bu olaydan dolayı yayıncı ile davalık olsalar da davayı dostoyevski kazanır.
her rus gibi dostoyevski de zaferi kutlamak için bol votkalı bir davet verir. davete bütün dostları ile birlikte romanı dikte ettirdiği genç kız grigoryevna snitkin’i de çağırır.
gecenin ilerleyen saatlerinde dostoyevski genç kıza “senden bir konuda fikir almak istiyorum “der.
bu durum genç kızın gururunu okşamıştır.
“memnuniyetle, ben size nasıl bir fikir verebilirim merak ettim” diye karşılık verir.
dostoyevski şöyle der: “ben bir roman yazmaya çalışıyorum. romanın başkarakteri korkunç biri… sara nöbetleri geçiren, kumar bağımlısı, düşman kazanmaktan çekinmeyen bir adam. bu adam kendinden genç bir kıza aşık oluyor. sence bir evlenme teklifi kaleme alacak olsam bu gerçekçi olur mu?”
kız ise şöyle der: “evlenme teklifinizi kabul ediyorum bay mihayloviç.''
o kız dostoyevski’nin ikinci eşi anna grigoryevna snitkin’dir. yazdıkları eser ise ünlü roman “kumarbaz”dır.
kaynak: dostoyevski'nin hatıraları - anna grigoriyevna dostoyevski
insan algısının sınırları
-
algımızın sınırlarını tam olarak bilmemiz mümkün olmayabilir lakin onun bildiğimiz sınırlarından sözedebiliriz sanıyorum.
temel sınırlar şunlar:
- zaman sınırı.
evren 14 milyar yaşında lakin bizler sadece 100 yıl kadar yaşayabiliyoruz. demek ki toplam zamanın sadece %0.00000007'sinden haberdarız.
- mekan sınırı.
kainat bugünki hesaplara göre kabaca 25 milyar ışık yılı genişliğinde, oysa bizler dünya üzerinde kabaca 13 bin metre çapında bir küre üzerinde yaşıyoruz. dandik bir modellemeyle evren'i de küre kabul etsek mekan sınırımız yüzde işaretinden sonra elli altı 0 ve bir tane de 1.
- duyu sınırı.
görme duyumuz tüm elektromanyetik spektrumun, atıyorum, on milyonda birini algılayabiliyor herhalde. kulağımız sadece 20-20000 hertz arasını duyuyor ki bu da hava moleküllerinin boyurları ile sınırlı ses dalgaları içerisinde, bunu da atacağım, on binde bir falandır. koku ile ilgili yorum yapamayacağım, her kokuyu algıladığımızı farzedelim. dokunmak da çok karışık onu da geçtik. o halde duyularımızla algıladıklarımız toplam uyaranların yüz milyarda biri, %0.0000000001 oldu.
demek ki tüm evren'in 10^58'de birini, tüm zamanların 10^9'da biri bir süre boyunca tüm uyaranların 10^11'de biri ile algılayabiliyoruz. her şeyin 10^78'de birini yani.
tüm samanyolunda bir proton.
tabi tabi, şüphesiz ki askın dili evrenseldir.