hesabın var mı? giriş yap

  • sahip olduğunuz potansiyelin, hayat enerjisinin dört bir yandan kişilerce emildiğini, sömürüldüğünü hissetmektir.

    kafanızda milyonlarca fikir, heves; içinizde tonlarca azim varken her fırsatta aşağı çekilip vatan haini, hayırsız, dinsiz yeni nesil ilan edilebilmektir.

    en kötüsü de şanssızlığınızla birlikte zamanında dedesi işçi kontenjanından yurt dışına gitmiş diye orada yaşayabilen ama cahillikleriyle asla o imkanları hak etmediğini düşündüğünüz akrabalarınıza imrenmek, onların sana şükret demesini dinlemektir.

  • kendimi her zaman mutlu hissederim.
    neden biliyor musunuz?
    çünkü kimseden bir şey ummam.
    beklentiler daima yaralar...

  • dün gültan kışanak'ı konuk ettiği programında yüzünde güller açmaktaydı. karşılıklı acaba yarınki nevruz mesajı ne olacak? ayy çok heyecanlı diye konuştular (izlediğim 10- 15 dakika boyunca). gültan hanım'ın yüzündeki gurur ve nereden nereye geldik duygusu hakkında bişey yazmak lazım mı bilmiyorum. ben şirin hanıma yoğunlaştım.
    hani insan hayvan kesilmesine dayanamaz ama et yemeğe bayılır. mesela ben balık tutmaya kıyamam ama çinekop çok severim. bu kentleşmenin sanayileşmenin falan bize kazandırdığı bir riya olsun. ya da özümüzden koptuk mu diyelim. ağız tadıyla bir tavuk bile kesemiyoruz. o dehşeti yaşayıp, şükredip allah ne verdiyse yiyip hayatımıza geri dönemiyoruz.
    kendisinde bu tarz bir kopukluk var bence kürt siyasi hareketini demokratik, özgürlükçü ve heyecan verici bulmasından kaynaklanıyor. heyecanla mesajını bekledikleri kişi gültan hanım için belli ki önder. ama o kişi aynı zamanda türk ordusuna düşman diyen, türkiye devletini düşman olarak gören, bunu da saklamayan bir kişi. öcalan'ın şimdiki barış güvercini halleri pek çaktırmıyor olabilir ama eski görüntülerinde açık ve net düşman diye bahsediliyor türkiye devletinden. böyleyken böyle yani. şirin hanım devleti pek sevmiyor diyeceğim. evet devletin bayılacak bir tarafı yok ama başka devlet de yok.
    kendi budunuzun kesilmesine dayanamıyorsunuz, bakamıyorsunuz. zaten siz şiddete militarizme falan da karşısınız. sonra biri o budu size demokrasi sosu ile pişirip getiriyor. ne kadar hoş, adamlar bunu otuz yılda pişirdi, helal olsun diyorsunuz. karşılıklı heyecanla bakalım menüde daha neler var falan diye konuşuyorsunuz. bence olayın kendisi böyle bir çarpıklık, anlamıyorum.

    edit: imla

  • fransız tasarımıyla ingiliz tasarımının farklılık gösterdiği kartlardır. şöyle ki;

    maça papazı : kral davut
    fransız tasarımında kral asası* ve arp tutar, sola dönüktür.
    ingiliz tasarımında kılıç tutmaktadır ve sağa bakar.

    kupa papazı : charles diye geçer carolus magnus veya charles vii
    fransız tasarımında elinde kılıç tutar başı sağa dönüktür.
    ingiliz tasarımında iki eli de görünmektedir, kılıcı başının üstünde tutar, başı sola dönüktür ve diğer kralların aksine bıyığı yoktur.

    karo papazı : julius caesar
    fransız tasarımında elleri görünmez ve başı sağa dönüktür.
    ingiliz tasarımında sola dönüktür, arkasında balta vardır ve tek eli önündedir.

    sinek papazı : buyuk iskender
    fransız tasarımında elinde kral asası ve kalkan vardır. sağa bakar.
    ingiliz tasarımında elinde kılıç, üzerinde haçlı küre*bulunur. sola doğru bakar.

    maça kızı : pallas
    fransız tasarımında sola dönüktür. elinde gül vardır.
    ingiliz tasarımında sağa bakar elinde scepter vardır.

    kupa kızı : judith
    iki tasarımda da sola dönüktür. ingiliz tasarımını köşedeki q harfinden ayırt edebiliriz.

    karo kızı : rachel
    fransız tasarımında sağa ingiliz tasarımında ise sola dönüktür.

    sinek kızı : argine diye geçer argeia' yla alakalı olabilir
    fransız tasarımında elinde çiçek olmayan tek damdır. başı sağa dönüktür.
    ingiliz tasarımında elinde çiçek vardır ve sola bakar.

    maça valesi : hogier diye geçer holger danske' yle alakalı olabilir
    fransız tasarımında tüylü şapkası vardır sağa dönüktür.
    ingiliz tasarımında bıyıklıdır, sağa dönüktür ve elinde garip birşey tutar..*

    kupa valesi : lahire diye geçer la hire' yle alakalı olabilir
    fransız tasarımında başı hafif sola yatıktır.
    ingiliz tasarımında bıyıklıdır. elinde yaprak, başının arkasında balta vardır. sola dönüktür.

    karo valesi : hektor
    fransız tasarımında sağa dönüktür.
    ingiliz tasarımında sola bakar, elinde kılıç vardır.

    sinek valesi : lancelot
    fransız tasarımında elinde kalkan gibi birşey tutar. hafif sola dönüktür.
    ingiliz tasarımında tüylü şapkası vardır, sağa dönüktür ve elinde yine bilemediğim birşey vardır.

  • "ben bir ateist değilim. kendime bir panteist diyebileceğimi de düşünmüyorum. ilgili soru bizim kısıtlı akıllarımız için çok geniş. biz, pek çok değişik dilde kitapla doldurulmuş bir kütüphaneye giren küçük bir çocuğun durumundayız. çocuk kütüphanedeki kitapları birisinin yazmış olması gerektiğini bilir. nasıl yazıldıklarını bilmez. yazıldıkları dilleri anlamaz. çocuk, kitapların sıralanmasında esrarengiz bir düzen olduğundan şüphe eder, ama ne olduğunu bilmez. bu durum, bana göre, en zeki insanın bile tanrıya göstereceği yaklaşımdır. biz, evrenin muhteşem bir şekilde düzenlendiğini ve belirli kanunlara uyduğunu görmekteyiz, ancak bu kanunları çok bulanık bir şekilde anlayabilmekteyiz."

    albert einstein

  • başka bir başlıkta yazmıştım, buraya da yazayım;

    dursun, temel'e demiş ki:

    -temel bil bakalım: arama fasilitesi var kullanmaz, yazılanı okumaz...

    temel durmuş,

    -skeyim öyle yazarı... demiş.

  • çatı katında oturan kızın eski sevgilisinin damdan içeriye girip kızın kanişini rehin alıp girişe doğru kaçması, kız çığlık çığlığa peşinden koşarken adamın apartman girişine faşır faşır işemesi, çükünü görmemiz, köpeğin debelenişi, 1 numaranın adamın üstüne patates atması, kapıcının "hemşerim sakin ol, köpeği bize ver" demesi...kaçış, polisin gelişi...ne geceydi ama ha.