hesabın var mı? giriş yap

  • türkiye'yi suriler, araplar, afganlar ve bilimum az gelişmiş milletten insana peşkeş çekmenin hasretiyle yanıp tutuşan gavat çomarları zevke getiren gelişmedir.

  • 5 new york city bölgesinden (borough) biri. new york'un kalbi ve en zengin bölgesi. tek göz odanın 5000 dolar civarında olabildiği yaşamanın inanılmaz pahalı olduğu kapitalizm tapınağı. batıda hudson river, doğuda east river ile çevrilidir. güneyde bu iki nehir hudson river adı altında birleşir, genişler ve nihayetinde okyanus ile buluşur. kuzeyi ise harlem river ile çevrilidir. dolayısıyla nehirlerle çevrili bir adadır. bu nehirler ekseriyetle gri akarlar. yine de geniş oldukları için deniz kokusu da taşırlar. bölge çok az yeşil alan barındırır. tüm olası parklar devasa central park'ta birleştirilmiş gibidir. park, 59. sokaktan 110. sokağa kadar uzanır kuzey batı - güney doğu ekseninde. bu da tam 51 blok eder. doğu - batı ekseninde ise 5. ve 8. caddeler arasında kalır. manhattan'da yer yön bulmak dünyanın en kolay işidir. bir kere bölge oldukça düzdür. ciddi bir yokuş yoktur. ayrıca bütün sokaklar ve caddeler (kuzey güney eksenli yollar avenue, doğu batı eksenli yollar street'tir) birbirine dik veya paraleldir. yani 28. street ve 5th avenue gibi bir adrese gitmeniz gerektiğinde tek yapmanız gereken sokak levhalarını takip etmektir. bu sistem 14. sokağın altında biraz karmaşıklaşır. 1. sokağın güneyinde yani lower manhattan'da sokaklar numarasız normal sokak isimleri olur. bu bölge new york'un genelinden oldukça farklıdır. uzun uzun gökdelenler yerini 3-4 katlı tuğla örülü evlere, şirin butik dükkanlara bırakır. little italy, china town ve soho bu bölgede görülmesi gereken yerlerdir. güzel jazz clublar, cafe ve restoranlar da mevcuttur buralarda. dünya ticaret merkezi ve ground zero da bu bölgenin de güneyindedir. detaylı öneriler isteyenler mesaj kutumu yakabilir.

    metro ağı çok geniştir. kullanımı ise elde bir harita ya da telefonda bir uygulama olduktan sonra kolaydır. sadece aynı hatta birden fazla isimli tren işlemesi kafa karıştırır. bazıları eksprestir ve bazılarının son durağı farklıdır.

    turistik gezi için:

    (bkz: central park)
    (bkz: strawberry fields monument)
    (bkz: times square)
    (bkz: empire state building)
    (bkz: flatiron building)
    (bkz: 5th avenue)
    (bkz: park avenue)
    (bkz: the metropolitan museum of art)
    (bkz: museum of modern art)
    (bkz: guggenheim museum)
    (bkz: american museum of natural history)
    (bkz: grand central terminal)
    (bkz: ground zero)
    (bkz: little italy)
    (bkz: china town)
    (bkz: bleecker street)
    (bkz: greenwich village)
    (bkz: soho)
    (bkz: high line)

    uygun alışveriş için:

    (bkz: marshalls)
    (bkz: tj maxx)
    (bkz: century 21)
    (bkz: target)

    iyi kahve için: https://youtu.be/icmztzfq8n4

  • türkiye gerçeği olup inanç ile ona uygun simgesel giyimin doğru orantılı olmadığını gösteren durumdur. muhakkak ki istisnai durumlar ve bölgeler vardır ama genel itibarı ile sık rastlanan bir durum olduğu net. 15 yıldır iş gereği erzurum dan kilis e , yozgat tan giresun a, edirne den yüksekova ya kadar her yeri gezdim gördüm zirai bir veri altyapısı oluşturduğum için özellikle gece şehirlerde kalıp gündüz köylerde bulundum.

    ve dün (evet lan dün daha) şunu farkettim. özellikle kadınların giyim tarzınının köy ile şehir arasında muazzam farklı olduğunu. şehre girdiğinizde kalacağınız otel ve onun çevresinde kara çarşaflı bile görmek yadırganmamakta ,kabul zaten bununla ilgili değil problem. isteyen istediği gibi giyinsin sorun yok. ama aynı şehrin 20 km içerisindeki bir köye gidiyorsunuz kızlar bildiğimiz baş örtüsünü arkadan bağlamış, çoğu zaman uzun kollu ama bazen de kısa kollu tişört altında şalvarı , koyununu güdüyor,tarlada çalışıyor ilaçlama yapıyor. bölge desen aynı , erkek desen aynı erkek, inanç desen kesinlikle şehirdekinden daha çok camide vakit geçirir sohbetler yaparlar velhasıl benim gözümde şehirdeki adamdan daha inançlı. peki bu nedir.

    2 yıl önce şehre giden bir dolmuşun ön tarafındaki evin bahçesinde şehre gitmek için hazırlanan 15 -16 yaşlarında dünya güzeli bir köylü kızımızı görmüştüm. kız yemenisini çıkarıp türban takmıştı. o zaman iş yoğunluğundan mı bilmiyorum bunu yorumlamamıştım. bugün o kızı hatırladım. muhakkak ki sosyologların işi ama şehre geçiş aşırılığı beraberinde mi getiriyor? din aslında modernizmin silahı mı?

    bilemiyorum be sözlük.

  • izlemeyenlerce hz. muhammed’e hakaret ediliyor diye protesto edilen film.
    aslında hakaret falan yok. tamamen iran yapımı bir film olmasından mütevellit eleştirilmekte. zira peygamberin tasviri falan da yok ortalıkta. 3 saatlik filim
    bir yerinde çocuğun parmaklarının arasından gözü görünmekte. bir yerde ise profilden
    kirpikleri. onun dışında üzerinde yerel kıyafetlerle görünen bir çocuk var. sadece saçlarını görebiliyoruz
    çoğunlukla da başı örtülü birisini. sesi zaten yok. konuştuğu yerler sessiz. alt yazı ile anlatılıyor.
    şimdi burada hakaret nerde ben anlamadım?

    şöyle internette gezinince kimler bu filmi izlemeyi günah sayıyor görmeniz mümkündür.
    cübbeli ahmet denilen kişi. kimdir kendisi?

    “peygamber efendimiz bugün yaşasaydı mahmut hoca efendimize benzerdi” diyen adam.

    “rüyamda peygamber efendimizi gördüm, aynı mahmut hoca efendimize benziyordu” diyen adam.

    giyildiğinde rüyanızda hz. muhammed’i göreceğiniz vaadiyle mes satan kişi.

    bunlar peygambere hakaret sayılmazken bu filim mi hakaret.
    dahası allahu ekber nidalarıyla peygamberin dini adına çocuklar öldürülürken ona hakaret yok
    ve buna sessiz kalırken vicdanlar rahat ama bu filme susunca vicdanlar rahatsız.

    islam’ın ve dahi dinlerin asıl meselesi bu zaten. özü vicdan olan dinin vicdansızların eline kalmış olması.

    benim mümin kardeşim bu yobazların yaygara koparmasına bakma. al çoluğunu çocuğunu git filmini izle.

    hem sanata doy hem de peygamber aşkına.

  • halihazırda öğretmenlik mesleğini icra eden kadına 7 bin lira nafaka niye bağlanır ki? ortada çocuk da yok.

  • 44 senelik ömrümde tatil denen şeyi yazlık ve ufak pansiyon/motellerde kalıp gittiğimiz bölgeyi/çevresini çılgınlar gibi dolaşmak, denize girmek, dağ tepe bayır gezmek, mağara ve tarihi eser görmek olarak algıladım. bu şekilde yaşadım ve yaşattırttım tatilleri.

    sonra bu yaz bir gün, yine havlu asarken (yazlıktaydık ve ben bir mağara gezisi artı denize girme işinden dönmüştüm); havlu asmaktan nefret ettiğime karar verdim. o havluların sorumluluğunu çok uzun süre almıştım. havlulardan gına gelmişti.

    her şey dahil içine ne dahil umrumda bile olmayan, ancak plaja giderken havlu verildiği söylenen, deniz kenarında manasızca “şimdi gidip havluları asmak lazım” diye düşünmeyeceğim o tatili aldım sonunda.

    annemin bir gün yazlıkta elindeki tavayı fırlatıp “yeter ya yemek yapmak mı tatil?” dediği yaşlara geldim sanırım. zaten ülkede görmediğim mağara da kalmadı gibi….

  • "<3" şeklinin ne olduğunu çok uzun bir süre anlayamadım ben, "taşak mı acaba" diye düşündüğüm bile oldu.