hesabın var mı? giriş yap

  • ben 10 yaşındayken annem 30 yaşındaydı. o zamanlar ben annemi çooooook büyük çoook yaşlı ve her şeyi biliyor sanıyordum. hiç hata yapmamalı, her şeye gücü kudreti yetmeli çünkü o taaaaaam otuuz yaşındaydı. hatta çok yaşlanıyor sanırım ölecek diye de endişelenirdim. şimdi ben 30 yaşındayım ve bi bok bilmiyorum daha çok küçüğüm çok gencim...

    lise sıralarınızdan sivilcelerinizi patlatarak saldırmayın bu başlığa çok da büyük bir yaş değil, yazdıklarınız kabus gibi. ben de 20'li yaşlarda sözlükte yazardım ve 30'luk tipleri görünce, "30 yaşına gelmiş işi gücü yok hala burda geyik peşinde, ben 30 yaşında çok meşgul olacağım" derdim bak hala size laf yetiştiriyorum.

    grinin bile 50 tonu var gençler saçmalamayın daha çok genciz.

  • amerika'daki başkanlık sistemiyle tr'nin oyladığının aynı olduğunu sanan kişinin açtığı başlık. birleşik arap emirlikleri ve katar da hayır dedi ona ne diyeceksin?

  • video

    ilker canikligil, oppenheimer-imax-nolan ilişkisini güzelce anlatmış. imax hakkında bilale anlatır gibi detaylı bilgiler vermiş.

    özetle nolan bu filmle olmayacak bir şey yapmış ve imax kameralarıyla 70 mm 3 saatlik bir film çekmiş. bunun daha üstü yapılamıyor. çekilen filmin kalitesi teorik olarak 18k kabul ediliyor.
    -bunu dünya'da gösterebilecek salon sayısı 30. 17'si amerika'da.
    -türkiye'de bizim izleyebileceğimiz format kötünün iyisi gibi bir şey. görüntü kalitesi 2k.
    -nolan bu filme özel kodak'a film yaptırtmış. bu ölçülerde film daha önce kullanılmamış.
    -teknik olarak mümkün olmayan şeylerin sınırlarını zorlamış.
    -bunu yapan ilk yönetmen ve muhtemelen de son olacak. çünkü teknoloji aslında eski ve masraflı.

    70 mm salonların listesi
    ben amerika'da 19 tane saydım.

    debe editi: link
    bu linkte de daha önce hangi film kaç dk imax kamerasıyla çekildi bilgisi var.
    *oppenheimer tamamı imax kamerasıyla çekilen 4. film.
    *daha önce avengers:infinity war ve endgame tamamen imax kamerasıyla çekildi.
    *buna ek olarak the eight hundred isminde 2020 yapımı asya filmi de var.
    *oppenheimer ise 70mm 1.43:1 oranla çekilen en uzun film. rekor.
    *önceki rekorlar yine sanırım nolan'da çünkü tenet'in 75 dksı, dunkirk'in 79 dk'sı yine bu ölçülerle imax kamerasıyla çekilmiş.

    son olarak burda da nolan kendisi açıklıyor.

  • şu dakikalarda kendisine yapılan protesto ve istifa çağrılarının sosyal medyaya yansımaması için üniversitenin internetini kesen bir rektöre sahip üniversite.

    bu tip rektörleri komik buluyorum. yahu sen interneti kessen ne olacak , kesmesen ne olacak be adam. 3g denen bir şey var yahu. ilkokul talebesi misin be adam?

  • kedilerin bazen duvara belirli bir noktaya manyak manyak dakikalarca bakmasına şahit olmuşsunuzdur herhalde. ben bu durumu kedilerin duyularının çılgın hassasiyetine verdim hep. minik bir sineğin sesi ve hareketini bile yakalayabilen psikopat canlılar ne de olsa. ancak bundan 2 yıl önce tecrübe ettiğim bir olay yüzünden hala duvara bakan bir kedi gördüğümde asabım bozuluyor.

    ankara'da abidinpaşa kurucu sokakta dedemin evinde dedem ve anneannemin vefatı sonrası teyzem yaşıyor. yalnız bir kadın ve bir kedisi var. bundan yaklaşık 2 yıl önce ankara'daki bir işim dolayısıyla kendisinde kaldım. şansıma o akşam da apartmandan bir komşu bebeği ile teyzeme laklaka gelmiş durumda. hoş geldin beş gittin sonrası misafirliğe gelen kadın bir ara "abla ya valla size gelince bizim emir dut yemiş bülbüle dönüyor ne ağlıyor ne de huysuzluk yapıyor senden hiç çıkmayalım biz hahahahia" şeklinde bir serzenişte bulundu. benim de dikkatimi çekti 1 yaşında sayılırdı heralde çocuk emekliyor filan ama bayaa biblo gibi acayip sakin, teyzemin kedisi de sakin bi canlı ve onun çevresinde dolanıyor filan... önemsemedim, göz ucuyla baktım hakkat dedim ve konudan koptum...

    neyse efendim uzatmayayım, kadın bir ara teyzeme yaptığı yeni örgülerden filan bahsetti göstercem sana filan dedi. tam getireyim ben abla da bir bak dedikten sonra, teyzem "yok getirmekle uğraşma birlikte gidip bir bakalım" dedi. yok olmaz molmaz derken bu ikisi kalktı arkadaşlar. emir veletini almadılar 2 dakikaya geleceğiz deyip.

    çocuklardan pek hazzetmeyen ben kaldım bir kedi ve çocukla yapayalnız. ben televizyona bakarken kediden çok sakin ve kısa miyav sesi gelmesiyle birlikte yerde oyuncakları ile oynayan velet ve kedi bir anda senkron bir şekilde hareket haline geçtiler. hareket hali dediysem velet emeklemeye başladı kedi de onun yanında ve bu ikisi salonun koridora açılan kapsının önüne gelip durdular. abi durdular diyorum ama ikisi de aynı anda durup aynı açı ile duvarın tavanla birleştiği yere bakmaya başladılar. bak hala asabım bozuluyor. noluyor lan diyerek yerimden kalktım ve ben de salak gibi aynı noktaya bakmaya başladım ama hiç bir şey yok... içten içe bir tırsma geldi bana hisediyorum ama bayaa durumla dalga geçiyorum... ben aldım çocuğu oyuncaklarının önüne bıraktım... bu neyse oynuyor filan... kedi tekrar geldi yanına veletin tekrar aynı sesi çıkardı ve bunlar yine senkron halde bu sefer teyzemin yatak odasına açılan kapıya hareketlendiler ve kapı girişinde durup içeride yatağın üst tarafına bakmaya başladılar.

    ben o esnada olanlara anlam vermeye çalışırken flashback etkisi nedir onu ciddi anlamda yaşadım. dedem kapı girişindeki holde kalp krizi geçirerek 1982 yılında vefat etti. anneannem de 1992'de o yatak odasında vefat etti. ben bu iki olayı ve az önce yaşadığım garip durumu birleştirip yok ya uyduruyorum ben mantık çerçevesinde düşün düşün derken, o suskun sakin velet yatak odasına bakarken bir anda gülmeye başladı. o an benim sıçtığım andır işte... çünkü anneannem son yıllarında yürüyemiyordu ve yattağından komik yüz hareketleri yaparak hep beni güldürürdü. nur içinde yatsın... tam telefonla teyzemi arayacakken teyzemle komşusu hahahihi dış kapıyı açıp içeri girdiler, onlar içeri giriş yaparken velet salonun ortasına gelmişti kedi de saçma salak yalanıyordu...

    tüm bu olaylar 5 dakika içinde oldu. ben ne teyzeme ne kadına yaşadıklarımı anlatabildim. o gece uyuyabildim mi? nah uyudum...

  • 2002-2023 tcmb faiz oranları

    en son mart 2004 yılında yaşanan faizi yaşıyoruz. bu hafta anketler 25 puanın 30 olacağını söylüyor.

    neymiş krediler açılabilirmiş
    neymiş zaten taşıt kredisi çeken çok azmış
    neymiş zaten pahalı araba alanın kredi ile ne işi varmış
    neymiş 2021 yılında da aynı şeyler söylenmiş

    fakir beyanı bunlar. en çok krediyi en zenginler kullanır. şirketler kasasında milyon dolarlar varken kredi arar. taşıt alırken en çok kullanılan kredi ihtiyaç kredisidir. bugün 12 aydan fazla veren banka az oranlar 3'ün üzerinde. ödeme iki katını geçiyor. taşıt kredisinde yine tablo karanlık. haftaya bugün daha da kötü olacak.

    peki ihtiyaç kredisine ihtiyacı olanlar ne yapıyor. önce aracını satıyor. ilan sayısının artmasının bir sebebi de bu. adamın ödemesi var, düğün yapacak, çocuğunu okutacak, farklı finansman desteği lazım. yahut ev alacak, arsa alacak türk insanının ilk caydığı şey otomobildir. ve kredi musluğu kapalıysa oranlar yüksekse ya araçsız kalır ya yarı değerli araca geçiş yapar.

    aylık 50 bin kazanan birinin bankası 5 maaş kredi bile vermiyorsa bu nakit ihtiyacına hiç bir piyasa dayanamaz. konut satanlar alanlar iyi bilir. ev alırken otomobil takası çok yaygındır. müteahhit ya da ev sahibi araç artı para ya da kredi ile ticareti bitirir. evi 50 yükseğe satar aracı 50 aşağı verir anında nakite çevirir. daha bir kaç gün önce 2022 model vag grubu bir araç için emlakçıda pazarlık bozuldu. yaklaşık muadil 50 araç içinde en ucuz ilanın 50 bin altını peşinat sayalım dedi alıcı, üste 600 bin nakitle ev alınacaktı ev sahibi arabayı satamam diye kabul etmedi. vavacars randevu vermedi. otonomide 4 galericiden fiyat alındı en yüksek veren fiyatı 200 bin öldürdü. emlakçı sağa sola haber saldı 100 bin altına bile müşteri çıkmadı. 10 binde hatasız piyasası olan bir otomobil bu.

    konutta daralma olsa da bugün konut arabaya göre çok daha mantıklı bir tercih. arz sorunu öyle 1-2 yılda çözülecek gibi değil, konut yapmak meşakkatli, alan sınırlı, süre uzun, maliyet yüksek. oysa chery gibi bir marka 3 ayda piyasaya 20 bin araba sokabiliyor. tesla görmediğim bir gün yok. ami gibi küçük elektrikli tayfa günden güne sokakları sarıyor. yarın x bir marka 10 bin dolara b sınıfı türkiyeye araç soksa %80 ötv %20 kdv ile 583 bine satabilir. dolar 30 lira olsa 648 bin, dolar 35 lira olsa 756 bine bu aracı satabilir. bakın 2024 projeksiyonu çiziyorum. 10 bin dolara araba üretip satılabilir mi? gelecek yıllar corsa, polo boyutlarında fındık motor ya da 250 km menzil elektrikli araçlar hiç uzak değil. otomotiv sektörü farklı bir yere gidiyor bu arada chery omoda 5 giriş paketi 20 bin dolara giriyor ülkemize.

    velhasıl piyasa ölecek bitecek demiyorum. otomobil bir ihtiyaç, tabi şartlar değişti, sektör değişiyor. finans sistemimiz 2022 ile tam zıt yönde değişiyor. enflasyon mücadelesi daha sıkı yapılıyor. 6 ay 6 bin km, 0 km üzeri fiyat yasakları hükümetin piyasayı etki altına alma çabası ve sonuç veriyor. enflasyon oranları doğru açıklanıyor, politika faizi doğru yere gidiyor, kur seçim öncesine göre %40 üzeri fiyatladı. yıl sonu 30 hedefi daha gerçekçi. mevduat oranları 40 bandına geldi haftaya 45-50 görmeyi bekliyorum.

    %50 vadeli 3 milyon lirada ilk ay 131 bin ikinci ay 137 bin üçüncü ay 143 bin toplam 3412 bin demek. haftaya bu oranı veren banka bulursanız 3 ay sonunda dolar 30 lira olsa dahi kur üzeri getiri elde edersiniz.

    peki 3 milyona aldığınız araç bu 412 bin getiri garantisini aşar mı?

    asla vadeli taraftarı değilim. zaten uzun vadede paranızı öldürür. fakat otomobil mi vadeli mi derseniz aralık ortasına kadar %45 üzeri vadeli daha avantajlı diyebilirim.

    galerici, al satçı dostlar çok mesaj atıyor. sizin de ekmek yemeye hakkınız var tabi fakat bu su durulmazsa gelecek senelerde hiç ekmek yiyemezsiniz. bırakın piyasa çekilsin bu yılı geçen yıllar kazandığınıza sayın, 0 km araçlara musallat olmayın çünkü bir noktadan sonra aşağı doğru artan değer sizi de vuruyor hesaplı araç bulamıyorsunuz. talep tarafı doyurma ulaşıp, arz artınca maaş enflasyon ile fiyatlar normalleşince yine ekmek yersiniz.

  • 28.351 bin vakanın içinden, 6.814 kişinin hasta olması mantıksal olarak çok zor bir durum. en az 50 bin diye düşünüyorum.

    imamoğlu'nun baskılarıyla yavaş yavaş gerçeğe yaklaşıyoruz. yüklen başkan