hesabın var mı? giriş yap

  • https://i.hizliresim.com/lby2or.jpg

    bakın bu arkadaş benim özbeöz kardeşim. 18 yaşında. anaokulundan beri kalburüstü okullarda okuttuk bunu. babasına, yıllar önce bizi okutmak için sattığı mercedes marka araç aldık büyük kardeşler olarak, adam bir gün süremedi. soruyoruz, "emre kaçırdı." diyor.

    emre de şunun aynısı, https://pbs.twimg.com/media/cqcxvqrxeaayyil.jpg

    edit: soran arkadaşlara toplu cevap vereyim. boşuna, anlatın eğitin falan demeyin. çocuk yalnızca, "sıkıntı yok." diyerek üç ay yaşayabiliyor, adaptasyonu tek hücreli canlılar gibi çok güçlü. kendi habitatında olsa, "aynen" diyerek üç sene de yaşar. başka ne yapabiliriz ki? benim gençliğimde bunun gibilere zihinsel engelli raporu verilirdi, kömürlüğe kitlerdik, sorun kalmazdı. kömürlüklü ev de kalmadı artık.

    debe edit: pandemide yapımcı ülkeyi terk edince sefil olmuş, ortada kalmış bir romantik komedi senaryosu var elimde. ben netflixe okuturum bunu diyebilecek yürekli bir yapımcı aradığım bilinsin lütfen. aramızda yayalım bunu arkadaşlar.

  • tarihimizi yanlis tanitiyorlar... banyodan yeni cikmis, saci islak kiz zorla yatirilip uyutulur mu lan? sinuzit olur, ecdadimizda var mi sinuzit ? hainler.

  • johann sebastian bach, günümüzde çoğu kişinin kahveye olan tutkusu gibi 18. yüzyılda bu tutkuyu dile getirmek için kantat bestelemiştir. bu kantat bach'ın din dışı nadir kantatları arasındaki yerini almıştır. aslında bir nevi mini bir opera özelliği de göstermektedir.

    bach, kantatı 1732-1735 yılları arasında bestelemiştir. o dönemde kahve özellikle avrupa'da din otoriteleri tarafından "şeytanın içeceği" olarak nitelendirilmektedir. din adamları tarafından yoldan çıkarıcı olarak tanımlanarak özellikle kadınların içmesi konusunda fazla hassasiyet gösterilmekteydi. o dönem, kadınların kahve içmesine olan bu tutuma karşın kadınlar örgütlenerek "kaffeekranzchen" adını verdikleri kahve evlerini oluşturmuşlardır.

    kantatın librettosu picander olarak bilinen christian friedrich henrici tarafından yazılmıştır. kantatta olay örgüsü ise şu şekildedir:

    baba schlendrian, kızı lieschen ile kahve konusunda tartışmaya başlar. baba, kızının kahveye olan tutkusunu yok etmek için çabalar. kızının kahveyi bırakması için pek çok yasak koyar; düğünlere gidilmeyecek, pencereden bakılmayacak, yeni kıyafet alınmayacak... lieschen ise hepsini kabul etmektedir. babanın inadı tükenecek diye beklerken, babası kızını kahveyi bırakmazsa evlendirmeyeceğini söyledikten sonra kızı bir an duraksar ve kahveyi bırakmayı kabul ettiğini söyler. ama bunun aslında bir kandırmacadan ibaret olduğu kantatın ilerleyen zamanlarında ortaya çıkmaktadır.
    lieschen'in kahveye olan tutkusu ise şu şekilde belirtilir: günde üç fincan kahve içmezse kurumuş keçi eti gibi hissettiğini ve bin öpücükten daha güzel olduğunu dile getirir. lieschen kantatın sonunda evleneceği kişi ile evlilik sözleşmesi yaparak kahve içmesine izin vereceğini belirtmektedir.

    kantatın tam hali : coffee cantata

  • camını kapa yazan bir entry gördüm. neremle güleyim bilemedim. bir de titiz hanımlar yazmış. titizlik alt kattakinin çamaşırlarını toza bulamak mi demek ?yiyorsa balkonun içinde silkele halini ve dökülenleri topla faraşla ve çöpe at? off şu ayı davranışı bile savunanlar varken, bu ülkeden adam olmaz. ben mecbur muyum cam kapalı oturmaya? oldu olacak balkondan aşağı da sıç. tuvalet kirlenmesin. köyünüze dönün canlarım. bu ülkenin en büyük sorunu, köyde yasamasi gereken cahil cühelanin kente toplu göçüdür. titiz yazmış ya. hâlâ gülüyorum. hahahahhahahaha.

    edit: kız, debeye sokmuşsunuz bunu. halıları silkeleyen komşunuz var değil mi ? bende de var öyle bir manyak. allah kurtarsın hepimizi bacım.

  • 29 yaşındaki oğlunu faciada kaybetmiş, kendisi de madenden emekli bir babanın konuşmasıyla başladı. kurtarma çalışmalarına deniz gezmiş tişörtüyle katılmasına izin verilmeyen bir başkasıyla devam etti.

    kınık'tan canlı yapılan ve izlenmesi gereken yayındır.

    önemli noktalar:

    -"o 283 kişi yalan, oradan ancak 100 kişi sağ çıkar. ben yalnızca bir saat durabildim ve 9 ceset çıkardık. 283 değil 683'tür o."

    -internette dolaşan haberlere bir doğrulama daha: "mesai saati bittikten sonra ölmüş gibi gösteriliyor herkes. tazminattan kaçınmak için işçilerin ölüm saati 16.30 gösterilmiş."

    -"sendika işçinin değil patronun sendikası."

    -"hepsi ölüydü, çıkarırken yüzlerine maske takıp battaniye örttüler ve sağ dediler."

    -"muhalefet istemiyoruz burada diyerek elimize zarf verip bunları atın dediler." (seçimlerden söz ediyor)

    -"çıkmak için 2-2.5 km yol yürümem gerektiğini bildiğim için hiç hareket etmeden beklemeye çalıştım, yanımdaki herkes bayıldı."

    -"ailemden 11 kişiyi kaybettim. 2'si kardeşim."

    kaçıranlar için:

    1.bölüm: http://www.youtube.com/watch?v=aoipzabywem
    2.bölüm: http://www.youtube.com/watch?v=n8icmmg_cje
    3.bölüm: http://www.youtube.com/watch?v=5mncj1gwl6u

  • demek ki önceki başkanlar, belediye çalışanları musakka yerken kendileri antrikotu gömüyormuş.

    bunu bize gösteren hadise.

    aynen devam başkan