hesabın var mı? giriş yap

  • "22 milyar euroya havalimanı yaptık" diyor, hayatı boyunca uçağa binemeyecek olan yoksullar alkışlıyor. bizim büyük çaresizliğimiz..

    iste aradaki fark budur.

  • bilinen en eski yöntemlerden biri olarak eski mısırlılar ve asurlular söğüt özünü ağrı kesici olarak kullanmışlardır.
    18. yüzyılda ise (aslında tam yılı 1763 ama 18. yy deyince kulağa daha güzel geliyor) ingiltere'de edward stone isimli din adamı tanrı'nın bir hastalığın devasını, o hastalığın yaygın görüldüğü yerde bir bitkiye saklandığını düşünerek sıtmanın tedavisini söğüt ağacında aramıştır. stone söğüt ağacının (bkz: salix alba) kabuğunu ezip suya karıştırır ve hastalara içirir. böylece salisilat* tedavisinin temeli atılır. hastalığın hafiflemesiyle ağaç kabuğundan ilaç yapımı yaygınlaşır. bu durumu ticari bir fırsat olarak gören bazı kimyagerler salisilatları doğrudan sentezlemeye başlar.
    ---
    *salisilat kelimesi söğüt familyasının adı olan salicacae'den gelmiştir.
    ---
    19. yüzyılın sonuna doğru (bunun gerçekten yılını bilmiyorum) malburg üniversitesi profesörlerinden herman kolbe salisilik asit sentezini ağaç kabuğunun onda biri fiyatına satmaya başlar. fakat kolbe'in asiti uzun süreli kullanımda sindirim sorunlarına neden olur.
    bu sorunlardan biri de friedrich bayer & company adlı alman boya şirketinde kimyager olan herr hoffman'ın midesinde baş gösterir. baba oğul hoffman'lar asetilsalisilik asiti sentezleyerek günümüzdeki aspirin formunu oluştururlar. henüz ilaç üreticisi olmasa da bayer şirketi asetil'in a'sı ile salisilik asitin kaynağı spirea ulmaria (keçi sakalı) bitkisinin ilk dört harfi birleştirilerek türetilen aspirin ticari adıyla 1 şubat 1899'da tescil ettirmiştir.

    ve bonus;
    migren için aspirin; migren ağrısı kafa bölgesindeki damarların büzülmesi ve genişlemesine bağlı olduğu için vasküler ağrı olarak da bilinir. aspirinin ağrı kesici özelliğinin yanında pıhtılaşma önleyici (antikoagülan) özelliği de kan dolaşımını kolaylaştırarak bu ağrının giderilmesine yardımcı olur. aynı şekilde kahve de antikoagülan özellikte olduğu için bazı kişilerde migren ağrısına iyi gelmektedir. migren çok konu dışı oldu (bkz: entrynin ucunu kaçırmak) neyse aspirin diyordum bebe aspirini var ya sırf tadı güzel diye içtim bir dönem itiraf ediyorum. eğer büyük gri ve kırış kırış olsaydı fil olurdu iyi ki aspirinken içmişim (bkz: filler küçük ve beyaz olsalardı aspirin olurlardı)

    tanım: 1904 yılında tablet olarak piyasaya çıkmış ve günümüzde dahi hâlâ en çok tüketilen ilaçlardan biridir.
    nsaid olarak aspirin; prostaglandin e adlı temel yangı sitokininlerinden birinin sentezlenmesini önleyerek ağrı, kızarıklık ve şişliğin kontrol altına alınmasına yardımcı olur.

    not: bayer sirketinin binlerce doktora aspirin hakkında bilgiler yollamasıyla ilaçta kitlesel pazarlama çağı başlamıştır. hatta bugün ilaç mümessilleri varsa onların yüzünden/sayesinde denilebilir.

    edit: imlâ (aslında yıl, hesaplama)

  • küçük oğlum ilkokul 2. sınıfa gidiyor. cumartesi akşamı arkadaşını evine bırakırken aralarında geçen aşklı meşkli diyaloğa istinaden sordum:
    -kim oğlum aşkın, ekin mi?
    cevap verdi:
    - yok. o benim kankam artık. eskiden aşkımdı da, sonra biz arkadaşız dedi. hem biz onunla çok beraber oluyoruz. ben aşkımı sadece mert'e söyledim kimseye de söylemem.
    adam olayı çözmüş dedim içimden.
    arkadaşının annesi bir ara yalnız kalınca kulağıma eğildi:
    -senin oğlan kendinden 2 yaş büyük 4. sınıfa giden bir kıza aşık olmuş.
    güldüm. üzüldüm sonra, demek ki çekiniyor durumdan ki sadece bir arkadaşı ile paylaşıyor. bir kaç gün geçti:
    -oğlum bana anlatmak istediğin bir şey var mı? aşkını da benden saklıyorsun.
    suratını astı:
    -evet, çünkü güvenmiyorum. hem anlatırsam her şey bozulacak gibi hissediyorum...

    ağlayasım geldi...