ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ekşi sözlük 20. yıl belgeseli
-
20 yıl önce sözlük'ün nasıl kurulduğunu, o günlerde neler yaşandığını anlatan ekşi sözlük 20. yıl belgeseli’nin ikinci bölümü yayında.
2. bölümü izlemek için: https://youtu.be/r5by7dmyfwo
kadına vurması istenen 7-11 yaş arası çocuklar
-
siyasal islam ile zehirlenmemiş çocuklardır.
sauron gitse yerine kim gelecek diyen orta dünyalı
kılıçdaroğlu'na çıkışan kadın
-
memleketi 10 seneden fazla bir süredir kılıçdaroğlu yönettiği için haklı bir tepki.
yemeksepeti 3 milyon tl ceza ödeyecek
-
3 milyondan çalınan datam karşılığında ne alacağım merak ettiğim hadise.
dönel kavşakta geçiş üstünlüğü
-
dönel kavşağa giren araç dosdoğru giden araçlara yol verirse, bir süre sonra dönel kavşağın içi dolup dosdoğru yolu da kapatır.
bu nedenle dönel kavşağın içinin mümkün olduğunca boş kalması gerekir.
dolayısı ile dönel kavşaktaki araca yol verilir.
uçakta emniyet kemeri takmanın mantıksız olması
-
türbülans olayına zaten değinildiğine göre kemerin bir diğer faydası ise uçak düşüp parçalandığında tanınmaz hale gelen cesedinizin koltuk numaranıza göre teşhis edilebilmesine yarar.
ajda pekkan'ın metro hayali
-
65 yaş üstü ücretsiz, bence yapabilir.
cenk & erdem
hayvan gibi kullanılırken tedavülden kalkan ürün
-
(bkz: elmalı biskrem)
paris sendromu
-
japon falan olmadığım halde paris ziyaretimde kapıldığım sendrom. kafayı yiyecektim lan.
bu mu ulan, dedim. bu mu bize midnight in paris'lerde, amelie'lerde, before sunrise'larda, paris je'taime'lerde gösterilen paris, dedim. bu memleket öyle garip bir yer ki dostlarım, eğer şehre iner inmez le marriott gibi bi otelde kalamayacaksanız, parasızlıktan o leş metronun leş duraklarında burnunuza sidik kokusu çekeceksiniz demektir. eğer şehre gare du nord* gibi bir yerden girme ihtimaliniz varsa ve paris metrosu'nu kullanamayacak kadar yeniyseniz o şehre, şunu aklınıza sokun: her köşe başında üç zencinin beklediği o leş rue du faubourg saint dennis'i yürüyeceksiniz demektir şehre kadar. işte, lille'den büyük umutlarla bindiğim tgv'den gare du nord'da indiğimde, bütün bu başıma geleceklerden habersiz, sarı-sıcak bir paris beklentisiyle o gardan dışarı adımımı atmış idim fakat paris'in benim yoluma çıkardıkları, bir türlü bulunamayan bir hostel, ayrıca dolu bir hostelde tek başına kalan, yüzü gözü şişmiş bir koreli ve sidik kokulu metro istasyonları oldu. sonrasında o kadar louvre görmüşüz, eyfel görmüşüz, hepsi boş beleş dostlarım. tek gerçek var, o da leş paris.
peki soruyorum şimdi, ben ne yapaydım da yaşamayaydım bu sendromu, ha?
hâlâ diyorum ki, keşke süskind'in das parfum'ünü paris'e gitmeden önce okusaymışım.