ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
türk kızını yerde sürükleyip tekmeleyen pkk'lı
-
yurtdışındaki bir türk mitingine saldıran pkk'lı grubun içindeki en iğrenç pkk'lıdan biri.
31. saniye:
https://www.facebook.com/…121603628169/?pnref=story
15 kişi biri kadın iki kişiye saldırıyor, erkeği dövmekle kalmayıp kadını saçlarından sürükleyip suratına tekme indiriyor.
siz ne iğrenç bir topluluksunuz, pkk ve artığı pkk sempatizanları.
edit: bu arada bu olay, av agir hewa welat disa hat tarafından bern'de kürtlerin üzerine araba süren ülkücü olarak 5 saniyelik video ile adeta bir pkk dezenformasyonu şeklinde verilmişti.
neyse ki gerçeği görmüş olduk.
aynı dezenformatif hewal, birkaç hafta önce de demişti ki "türkün gücünü göreceksiniz" diyen özel harekatçı pkk tarafından tutuklandı...
gördük ki; olay aslında asparagas ve olayın asıl hali (bkz: hpg'nin özel harekatçı zannederek kaçırdığı deli)
lefter küçükandonyadis
-
15/1/2012 tarihli milliyet'te can dundar'in onun hakkindaki yazisi http://gundem.milliyet.com.tr/…/1489026/default.htm...
düşünün: 17 yaşındasınız. bir gün çevrenizdeki akrabalara birer ikişer anormal vergi cezaları bindirildiğini görüyorsunuz. ödeyemeyenler toplama kamplarına gönderiliyor. orada taş ocaklarında çalıştırılıyor.
ne yaparsınız?
lefter bunu yaşamıştı 17 yaşında...
ne mi yaptı?
gönüllü olarak askere yazıldı.
* * *
içinde bir eziklik duygusu kalmış mıdır?
ölümünden bir yıl önce onun belgeselini yapan nebil özgentürk’e sordum bunu...
kamera arkasından bir anı anlattı.
bu bahis açılınca 87 yaşındaki lefter, “şu kamerayı kapat hele evlat” demiş.
kameranın kapalı olduğundan emin olunca da nebil’in kulağına eğilip, “babama da çok çektirdiler. o, yoksulluğu sayesinde sürgüne gitmekten kurtuldu, ama bütün akrabalarım türkiye’yi terk etmek zorunda kaldı” demiş.
asıl acı olan, lefter gibi bir efsanenin, varlık vergisi faciasından 70 yıl sonra, 87 yaşındayken bile, bu kadarcık bir serzenişi kamera karşısında söyleyememesiydi.
* * *
onu ve türkiye’yi anlamak için bir başka anekdot:
50’li yıllar...
lefter artık sadece türkiye’de değil, dünyada “futbolun ordinaryüsü” haline gelmiş.
“ver lefter’e/yaz deftere” tekerlemesi dillere yerleşmiş.
dünya karması florentina’da oynarken tribünleri “türko türko” diye inletmiş.
milli formayı giyip yunanistan’a gol atmış...
işte o lefter’e 1955’te hayatının en büyük acısını yaşattık.
6-7 eylül’de büyükada’daki evini basan çapulcular taşlayıp “vurun şu gâvura” diye bağırdılar.
lefter sabaha dek elde silah kapıda bekledi.
siz olsanız ne yapardınız?
* * *
“ne yapmış” diye sordum nebil’e...
yine kapattırmış kamerayı...
sadece “günlerce ağladım” demiş. ayrıntılara girmeye çekinmiş.
ama türkiye, o gaddar çapulculardan ibaret değil tabii...
bir de güzel yüzü var bu ülkenin...
lefter’in evinin basıldığını duyan fenerbahçeliler hemen kartal’dan motorlara binip ada’ya koşturmuşlar. lefter’in evinin önüne barikat kurmuşlar.
“sana bunu kim yaptıysa söyle, haddini bildirelim” diye isim sormuşlar.
hepsini isim isim tanıdığı halde kimseyi ihbar etmemiş lefter...
şikâyetçi de olmamış.
fenerbahçelilerin verdiği o destekten güç bulmuş.
“her toplumda olur böyle şeyler” demiş, susmuş.
* * *
şimdi onun ardından sıralanan cömert övgüleri dinledikçe bunlar geliyor aklıma...
dün onu statta alkışlayanlar, bugün ardından iltifat yağdıranlar arasında ailesini sürgüne yollayanların, evini taşa tutanların çocuklarının, torunlarının da olduğunu düşünüyorum.
bunca özrün gündeme geldiği çağımızda, türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük futbolcusundan bir özrü bile esirgemiş olmamızdan dolayı üzülüyorum.
onun 87 yaşındayken ve ölüm döşeğindeyken bile başına gelenleri anlatırken -belki korkudan, belki memlekete zarar vermemek için- kamera kapattırmasından, eleştirmeyip yutkunmasından dersler çıkarıyorum.
onu saygıyla anıyorum.
paris'i farelerin istila etmesi
-
çözümü bizdedir.
fransa'ya iyi niyet adına hemen bizim sokak kedilerinden büyük bir ekip yollayalım. hem paris havası almış olurlar, hem de karınları bir güzel doyar :)
young deneyi
-
detaysiz olarak deney soyle:
iki tane kartonu birbirine paralel gelecek sekilde tutuyorum. bunlardan bir tanesinin ortasina jiletle incecik iki tane yarik aciyorum. daha sonra yariklari actigim kartonun arkasindan tek renkli bir isik verip diger kartonda cikan desene bakiyorum.
peki desen nasil? cok ilginc: aydinlik karanlik aydinlik karanlik diye tekrar eden ince sacaklar. aciklamasi ne? vallahi efendim isik dalgaymis meger. eger isigin birinci delikten perde uzerindeki x noktasina kadar gittigi mesafe ile ikinci delikten perde uzerindeki x noktasina kadar gittigi mesafe dalga boyunun tam katiysa, o zaman bu iki dalgayi tepe+tepe veya cukur+cukur diye topluyoruz. sonuc o noktada iki kat parlak bir isik.
halbuki baska bir y noktasinda bu mesafeler farki, dalga boyunun bucuklu katiysa o zaman tepe+cukur veya cukur+tepe diye topluyoruz. sonuc sifir. o noktada hic isik gormuyoruz. bu fenomenin adi "girisim". harika desenleri gormek icin wikipedia'dan interference diye aratiniz.
bu deney isigin dalga davranisi sergiledigini ortaya cikartmisti eskiden. buna benzeyen, ama cok daha enteresan olan bir deney biliyorum ama ben: de broglie deneyi. yani dalga oldugu zannedilmeyen seylerin bilem girisim yapmasi. mesela elektron.
çocukları döverek ders anlatan öğretmen
-
şimdilerde öğretmenler yerden yere vuruluyor. eskinin öğretmenleri ise sürekli övgü alıyorlar.
manyak mısınız millet?
bundan 15-20 yıl öncenin öğretmenleri için "dayak" sıradan bir ders anlatma aracıydı. yaşım 39, benim ve benden daha yaşlı neslin ilkokul ve ortaokul yılları tokat ve sopa manyağı olarak geçti.
çok uslu ve uyumlu bir öğrenci olsanız bile, ortalama hafta 1-2 kere sıra dayağı yiyordunuz.
sıra dayağı nedir bilir misiniz? ana babanıza sorun, anlatsınlar.
çocuğuna kendi mesleğinden isim vermek
-
meslek: mafya babası
oğul : vural
otobüs durağına tecavüz eden dayı
zengin semtlerin ortak özellikleri
-
sabahleyin gri eşofmanlı, büyük güneş gözlüklü zayıf ve alımlı kızların süs köpeği gezdirmesi.
elin dangalağına verip onu yaşatmanın anlamı yok
-
celal hocama çok saygı duymakla beraber bir soru sormak isterim aslında.
ya araştırma için bağışladığın herhangi bir organdan yada iskeletten bir hastalığa çözüm bulurlar da, bir dangalak tedavi olur ve yaşarsa, yine sorun olmayacak mı?
edit : msjla gelen soru ve yorumlar üzerine küçük bir açıklama.
yapılacak organ bağışı sonrası kurtulacak kişinin (çocuğun) ilerde tüm insanlığa faydalı bir buluş, araştırma yapmayacağını nasıl bilebilir. araştırma için bağışladığı organın yapılan araştırma sonucu daha fazla insanin kurtulmasına nasıl kesin gözü ile bakılabilir.
bu ihtimali kim hesaplayabilir. organ bağışı bekleyenler hep bilgisiz, faydasız ve fakirler mı?
yabancılarda türkçenin fonetik algısı
emine erdoğan'ın brüksel'de giydiği tüylü kaban
alman fayans ustasının iş disiplini
-
ayarlardan hızı 2 katına çıkarıp 12 falan dakikada izleyebilirsiniz. ekşi sözlük boş geçen zamanı kurtarma ekibi iyi hafta sonları diler.
selçuk inan sabrımız kalmadı
apartmanda köpek besleme yasağı
-
bazı insanlar zannediyor ki, yurtdışına kaçan gençlerin hepsi sadece akp zihniyetinden kaçıyor.
oysa kaçanların büyük çoğunluğu bir tarafta akp, diğer tarafta "benim köpeğim sabaha kadar havlasa da benim köpeğime tapacaksin, yoksa köpeğimin boklarını evine atarım" zihniyeti olduğu için kaçıyor.
iki ucu boklu değnek, cahiller tımarhanesi.