hesabın var mı? giriş yap

  • genelleme yaparsak bayanlar futbolla ilgilenmez. ama dünya kupası, avrupa şampiyonası veya şampiyonlar ligi maçları olduğunda uzaktan da olsa muhabbete katılmaya çalışırlar. az önce şampiyonlar ligi kura çekimi ile ilgili olarak işyerimdeki bayanların konuşması:
    nazife- fenerbahçe'ye roma çıkmış
    ben - kızım hangi internet sitesine bakıyorsun sen, chelsea çıkmış.
    nazife- hangi ülkenin takımı o?
    ben - ingiltere.
    şeyda - roma da ingiliz takımı mı?
    ben - yok ebesinin örekesi ali sami
    şeyda - ne?
    ben - kızım roma italyan takımı ama fenerbahçe'ye ingiliz takımı chelsea çıkmış. italyan takımı roma çıkmamış. hem roma italya'da bir şehir.

    bu sırada bayanlardan biri olan melike telefonda birisine anlatıyor.
    melike - fenerbahçe'ye italya'dan bir takım çıkmış çelsi'miymiş neymiş adı

    baba kurtarın beni allaaaşkına ya!

    "hacım nerde sizin şirket, ben gelir anlatırım onlara ofsaytı" diye mesaj atacak suserlere peşinen edit: ablalar 40 yaş üstü, geçimsiz, bekar ve kapıdan yan geçiyorlar.

    düzeltme 2: her bitli baklanın bir kör alıcısı varmış hakikaten

  • cocuk, cocuk gibiler. hiçbir seyden haberleri olmayan tipler.

    "saglik sistemimiz super" demis, "hemen mudahale ettiler" bla bla. guzel ablacigim, sen ilk müdahale icin amerikan hastanesi ya da acibadem'e gidersen tovbe bismillah allah kadar iyi mudahale ederler. valide hanim amerikan hastanesinde kolon ameliyati oldu, polip neredeyse izzeti ikramdan utandigi icin vücudu terk edecekti.

    sen bir de siradan bir devlet hastanesini bir denesene, sonra konuşalım şu sistemi he, ne dersin?

  • yanlış anlaşılan bir popüler sözdür. bu sözün "hayat yeterince sanat eseri tüketmek için çok kısa" gibi bir düşünceyle ilgisi alakası yoktur.

    hiçbir şey bilmeyen bir insan bile en azından azıcık mantık yürütebilir bu mevzuda. bu sözün tarihi milattan önce 400'lere kadar gidiyor. o dönemde milletin evinde netflix, telefonunda 10 playlistli premium spotify, yatak odası komodininde içinde 1000 tane e-pub yüklü kindle mı var? yok. zaten kaç kişi okuma yazma biliyor? kaç kişinin bitmeyecek kadar fazla, binlerce sanat eserine erişimi olabilir? yok öyle bir şey. tam bir "bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış." olayı bu.

    bu sözün orijinali antik yunanca olarak hipokrat tarafından yazılmıştır. gelin orijinalinde geçen antik yunanca sözcükleri latincesiyle kıyaslayalım.

    bios (antik yunanca) - vita (latince):

    bio zaten yaşam bilimi biyolojinin de kökü. burada sorun yok.

    brakhys (antik yunanca) - brevis (latince)

    brakhys kısa demek. tıpta brakidaktili dediğimiz, anormal derecede kısa parmak kemiklerini ifade eden durumun etimolojik kökü bu. burada da sorun yok.

    macre (antik yunanca) - longa (latince)

    bildiğimiz makros aslında bu da. uzun anlamında.

    tekhne (antik yunanca) - ars (latince)

    işte karışıklık burada çıkmış. burada ars sözcüğünün karşılığı olan tekhne, güzel sanatlar anlamına gelmiyor. buradaki tekhne, bugünkü teknoloji sözcüğünün etimolojik kökü. teknik anlamında kullanılmış.

    zaten sözcüğün kullanıldığı bağlamdan da anlaşılabilir bu. hipokrat bunu tıbbi bir metin için yazmıştır. anlatmak istediği şey mesleki uzmanlığın edinilmesi için gereken zamanın uzunluğuna karşılık hayatın kısalığıdır.

    gidip dövme falan yaptıracaksanız anlamını bilin bari.*

  • nerdesiniz onursuz çomarlar…
    haysiyetini 3 kuruşa satanlar…

    edit : birkaç onursuz , haysiyetini satan gelmiş hemen mesaj kutuma. kudurun satılmışlar. haysiyetsizler. salyalarınızı saklayın , yakında açlıktan ağzınız kuruyacak ..!

  • yetmez ama evet diyerekt24 ülkeyi bir iç savaştan kurtardığını ileri süren fantastik zekânın, gelinen noktadan rahatsız olması durumu. cemaat çok renkliymiş de kendileri onlara aslında saygıyla yaklaşmış da bilmem ne.

  • maya kehanetlerine gore ;

    "birinci güneş çağı: (matlactili) 4008 yıl süren bu çağda yaşayanlar mısırla beslenen devlerdi. güneş, su tarafından yok edilmişti. insanlar balıklara dönüştürülmüştü. bazıları bu afetten sadece nene ve tata adında bir çiftin, su kenarında yaşayan bir ağaç tarafından kaçırılıp kurtarıldıklarına inanmıştı. diğerleri ise, sular çekilinceye kadar bir mağaranın içine saklanarak kurtulan yedi çift olduğunu savundu. bu çağda hüküm süren tanrıça tlaloc'un karısı (yeşim etekli tanrıça) chalchiuhtlicue'dir.

    maymun insanlar
    ikinci güneş çağı: (ehecatl) 4010 yıl süren bu çağda yaşayanlar acotzintli diye bilinen yabani bir meyve yiyerek besleniyorlardı. "güneş ehecatl" (rüzgâr güneşi) tarafından yok edilmişti. insanlar maymuna çevrilmiş, ağaçlara tutunmak suretiyle hayatta kalabilmiştir. bir kadın ve bir adam, bir kayanın üzerinde durarak yıkımdan kurtulmuşlardı. bu çağa "altın çağ" denir ve "rüzgâr tanrısı" hüküm sürerdi.

    üçüncü güneş çağı: (tleyquiyahuillo) 4081 yıl süren bu çağda insanlar "ikinci güneş"ten kurtulanların torunlarıdır. tzincoacoc adlı bir meyve yiyerek beslenen bu insanların yaşadığı dünya, chicunahui ollin günü denilen yangınla yok oldu. bu çağa "tzonchichiltic" (kırmızı kafa) adı verilmiştir ve "ateş tanrısı" tarafından yönetildiğine inanılırdı.

    dördüncü güneş çağı: (tzontlilac) 5026 yıl önce başladı. tula'nın kurulduğu bu çağa tzontlilac (siyah saç) adı verilir. insanlar kan ve ateş yağmuru sonrasında açlıktan ölmüşlerdir"

    kaynak : http://astrogundem2.sitemynet.com/maya.htm

    buna gore $uanda be$inci gune$ cagindayiz. 21 aralik 2012'de bitecek ve bu takvimin sonu. dunyanin sonu. herkese gore farkli bi senaryo ile olacak bu. ben en cok marduk'un dunyaya carptigi senaryoyu seviyorum. onu tutuyorum.

  • hava soğuktur...
    sen de küçük olmalısın.
    baban,annen yanında.
    ne derdin var ne kederin.
    belki de içerde yer yatağında yatıyorsundur he?
    akşam fındık falan konmuştur sobanın üstüne.
    o soba seni ısıtsın diye çalışan baban,oturmuş çay içiyordur.o kadar da keyif yapsın değil mi?
    sonra ışıklar söner,
    tavanda kırmızı bir gölge...
    sobadan gelen çıtpıt sesler...
    annen yatmamıştır daha.sobanın içindeki odunun,kömürün tamamen yanmasını bekler.
    belki de yanına uzanır.
    mutlusundur işte.
    huzurlusundur.
    büyüyünce,o günleri bu kadar çok özleyeceğini hiç düşünmemişindir.
    sobadan yansıyan ateşin kırmızısı,yerini kömürün rengine bırakır büyüdükçe.
    üzülürsün.