hesabın var mı? giriş yap

  • sen çocuğu gecenin bi saatinde yataktan kaldır,,eşyalarını bile almadan apar topar sokağa at sonra o yatak neden bozuk,masada neden su var? çocuk suyunu alamamış çıkmış bi de temizlik mi bekliyorsunuz ?

  • ...\......./... <- sevgilimiz bu olsun. (f(x))
    ....).....(....
    ...(.......)...
    ....\...../....

    ........|y.....
    ....\...|.../.. <- belli x1 ve x2 noktalarındaki türevini alırsak;
    .....)..|..(...
    ....(...|...)..
    .....\..|../...
    -------------------- x
    ........|......
    ........|......

    ...|....|y...|.
    ...|\...|.../|. <- y'=f'(x)= ax+b şeklinde birinci dereceden bir fonksiyon olacağından
    ...|.)..|..(.|. türevin grafiği bu şekilde olacaktır. şekli koordinat düzleminden çıkartırsak;
    ...|(...|...)|.
    ...|.\..|../.|.
    -------------------- x
    ........|......
    ........|......

    ....................
    ..|.............|... <- sevgilimizin yeni şekli bu olacaktır.
    ..|.............|...
    ..|.............|...
    ..|.............|...
    .....................

    şu halde, sevgilinin türevini almak çoğu zaman tercih edilen bir eylem değildir.

  • --- spoiler ---

    -aşı yan etkisi olarak 'miyokardit tanısı konulan insanların yarısı' 5 yıl içinde, %75'i 10 yıl içinde ölecek.
    --- spoiler ---

    aşıdan sonra miyokardit gecirenlerden biri de benim.

    bakın arkadaşlar, ben bunu takmam ama bunu okuyup üzülecek ve gidip hayatını karartacak bir sürü insan var.

    böyle kanıtsız anlamsız şeyleri paylaşarak insanları üzüyorsunuz ve iyi bir şey yapmıyorsunuz haberiniz olsun.

    3 5 fav için attığınız su adımlara ben hem kendim hem de diğer insanlar için hakkımı helal etmiyorum.

  • hakkındaki gözden kaçmış olma ihtimali yüksek, şık detaylar:

    --- spoiler ---
    - baby'nin debora'ya kurduğu ilk cümle olan "you are so beautiful" filmin başında kanalları zaplarken denk geldiği the little rascals filmindeki şarkının sözleri. aynı şekilde filmin geri kalanında da kanalları zaplarken denk geldiği replikleri kullanıp duruyo: "they grow up so freaking fast" - it's complicated, "how's that working out for you?" - fight club, "you and i are a team. nothing is more important than our friendship" - monsters inc. (bu sonuncusunu doc yakalıyo zaten).
    - filmin başında baby'nin zapladığı görüntüler arasında yine edgar wright'ın yönetmiş olduğu blue song şarkısının klibini görüyoruz. burdaki asıl ilginç olan şeyse klibin içeriği. klipte banka soygunu sırasında arabada müzik dinleyip soyguncuların çıkmasını bekleyen güneş gözlüklü bir şöför görüyoruz. edgar abi taa 10 küsür sene önce yönettiği filmden esinlenip sonra bu filmi çekiyo.
    - darling yemek yerlerken buddy ile ilgili "benim buddy'mi kızgınken görmek istemezsin, çünkü o kırmızı görmeye başlarsa sen sadece siyah görebilirsin" diye bi cümle kuruyo. filmin sonunda buddy'nin baby'i öldürmeye çalıştığı sahnelerde yüzünü hep kıpkırmızı ışık altında görüyoruz.
    - soygun planı yaparlarken baby "polis arabasını itmemiz gerekirse ağır bi arabamız da olsun" diyo, filmin sonunda o arabayla buddy'nin kullandığı polis arabasını otoparktan aşağı itiyo. toplantı sırasında oynadığı oyuncak arabayı masadan düşürmesi de bu sahneye gönderme.
    - postanedeki abla "gökkuşağını görmek için yağmura katlanmalısın" şarkı sözünden bahsediyo. soygun sırasında baby bu ablayı gördüğünde yağmur yağıyo, baby hapishaneden çıkarken ise gökyüzünde gökkuşağını görüyoruz.
    - baby'nin kahve alırken arkaplanda çalan şarkı olan harlem shuffle'ın sözleri duvarda graffiti olarak, sokak tabelalarında falan hep yazıyo şarkı aktıkça.
    - asansördeyken buddy baby'ye "doc bi daha aradığında açma" diyo. doc bi daha aradığında baby debora'yla olduğu için gerçekten de telefonu açmıyo.
    - yine asansörde "benden bi daha haber alamazsanız öldüm demektir" diyen adamdan bi daha haber alamıyoruz.
    - baby'nin kıyafetlerinin renkleri karakterin yaşadığı ahlak çatışmasını temsil ediyo. filmin başında daha açık renklerde kıyafetler giyerken, suç dünyasının içine çekildikçe kıyafetlerinin rengi de karanlıklaşıyo.
    --- spoiler ---

    kaynak

    güzel filmdi güzel. detayları fark ettikçe de güzelleşiyo. izleyin. ha bi de "film klişe dolu" diye eleştiren arkadaşlar, klişe gibi gözüken şeylerin 99%u edgar abinin dalga geçmek için yaptığı şeyler. onu gözden kaçırmayın.

  • eugenics aslinda felsefeye, nietzscheden de ustun insan kavramindan da cok onceleri adimini atmis bir uygulama. sparta devlet kontrollu eugenicsi bildigim kadariyla ilk uygulayan onemli topluluk olmusken, ayni zamanlarda plato da bunun felsefi savunusunu baslatti.

    utopya kelimesinin bugunku anlamini thomas morea borcluyuz lakin tarihteki en unlu ve etkin utopya eseri, platonun da en unlu diyalogu olan devlettir *. devlet'teki merkezi tema adalet olsa da, daha dogrusu devletin yazilma nedeni adaletin tanimlanmasi olsa da, adam toplum yasaminin hemen her acisina deginmis, ureme de nasibini almis ve eserin geri kalanina guzel bir sekilde entegre olmus. cunku platonun devleti meritokrasidir, yonetimi o is icin yetistirilmis toplumun en yetenekli kesimi yurutur. toplumun potansiyelinin en ust noktasina da elbette sadece egitimle ulasilmaz, o egitimin en iyi genlere uygulanmasiyla olur.

    burada bir celiski var aslinda. eser boyunca meritokrasiyi ve egitimde firsat esitligini savunan platon, olabilecek en yuksek insan potansiyeline ulasmak hayaliyle genetik ayrimciliga goz yumuyor ve teoride olmasa da pratikte bir kast sistemine gidiyor.

    neyse, olmus adamin arkasindan konusmayalim -ahaha, ulan ne kadar aptalca bir laftir bu da- eugenicse donelim. belki 2500 sene once hastalik ustalik onemli seylerdi ama artik fiziksel olarak ustun olmanin bir onemi yok, millet tekerlekli sandalyesinden kara delikleri hayal edip hesapliyor. dolayisiyla sadece deha bazinda uygulanabilir. ornegin basarili bir muzisyen kendisi gibi basarili bir sanatciyla cocuk yapsin, nobel odullu fizikciler birlesip voltrani olustursun, araya bizim gibi olumluleri katmasinlar ki olabilecek en en en ennnn iyi insan ortaya cikabilsin, toplumun ust kesimlerini bunlar doldursun.

    halbuki dahiler plato'nun hayal ettigi gibi yonetici kastini olusturacak donanima sahip insanlar olmayabiliyorlar; dengesiz manyaklara hazine anahtari mi teslim edecegiz? onun yerine platonun dedigi gibi yonetici kasti degil de bir yaratici kasti olusturabilir olsa olsa, yani at yetistirir gibi muzisyen, sporcu yetistirirsin, bizim oglan level 37 paladin oldu diye muhabbetini yaparsin sonra. isin bu kismi nietzsche'ye daha yakin tabii. toplum dehalar icin varolmali, bir toplumun degeri ortalamasiyla degil en yuksek bireyiyle olculuyor. devlet kontrolu olmasa dahi zaten kendiliginden boyle bir eugenics oluyor bir bakima. gunun 15 saatini ilime bilime ayiran bir insan, bir pop yildiziyla evlenecek degil, yan laboratuvarda calisan biriyle ilgilenecektir. ayrica deha yaratmak icin daha akillica bir yol beyin inceleme metodlarina yatirim yapmak ve ya biyolojik olarak ya da sentetik olarak o yapilari taklit etmeye calismak olmali. boylece potansiyelinin en iyisiyle yetinmek yerine, potansiyelini arttirmis oluyoruz.

    platonun fikrine donelim, devletin yonetimi icin eugenicse yani. demek ki dehadan bahsetmeyecegiz bu baglamda, ama normal zekadan bahsedebiliriz, yani matematik zekasi yuksek bireyleri everelim de ulkemizi embesiller yonetmesin fikrinden. burada biraz spekulasyon olacak tabii ama sanmiyorum ki bu tur bir "gunluk zeka"nin biyolojik kokenlerinde oyle cok buyuk bir varyasyon olsun. tabii ki 40 iq'lu birini egiterek rasyonel dusunmesini saglayamayabiliriz ama bunlar istisnai durumlar; esnek dusunebilmek ve ogrenme yollarini anlatmak uzerine kurulmus bir egitimden gecen ortalama zekadaki biriyle ortalama ustu zekadaki biri, toplumun ust kademelerindeki gorevlerinde hemen hemen ayni derecede basarili olacaklardir gibime geliyor.

    hatta burada bence plato'nun bir okuzlugu ortaya cikiyor. zeka en yuksek kademede en cok gerekli olan birsey degil, orada karar verme yetisi, rasyonel dusunce, teorik bilgi ve tecrube gibi faktorler onemli. ust duzey yonetimde etkin olan bu faktorlerin hepsi de ortalama zekanin yeter kosul oldugu iyi bir egitime bagli seyler, eugenics avantaj saglamiyor. tam aksine pozisyon daha ozellestikce, tekniklestikce, hiyerarside assagilara indikce dogustan gelen bazi ozellikler daha cok onem kazanabilir. tabii bunun da bir optimum noktasi var, hiyerarside en asagilara inip, bir isciden en zeki insan olmasini beklemek, yahut zamaninda firsat=egitim esitligi sunmakla bu sahsa karsi yukumlulugunu yerine getirmis olan plato devletinin, bu saatten sonra ona, gelecegin bir yoneticisine yapacagindan daha cok yatirim yapmasini istemek tutarsizlik olur. demek ki platonun duzeninde beyaz yakali isciler veya teknokrat kesim eugenicsten en cok yararlanacak kesim (daha dogrusu avantaji saglayan toplum, birey toplum icin var) fakat bu durumda dahi iyi bir egitimin herkese yayilmasinin etkisi gorece cok daha buyuk olacagindan, eugenics biraz fazla mesakatli bir girisim oluyor.

  • yıl 2001 hacıhüsrev'e tayini çıkmış bir öğretmenim. maslak'ta yaşıyorum. o zamanlar metro sadece 4 levent'e kadar. sabah otobüsle trafikte metroya git. oradan mecidiyeköy'de in yine otobüs bekle. bindiğim otobüs hacıhüsrev'e girmiyor yokuşun altında kasımpaşa yolunda bırakıyor. sabahın köründe o yokuşu tırman, çekilecek dert değil. bisiklet aldım.

    maslak'tan bisikletle 4 levent'e geldim, oradan metroya attım bisikleti (bisikletten de ekstra geçiş ücreti istediler ve sabah bu saatlerde bisikleti sokma uyarısı da aldım aslında haklılar yer yok bisiklete) osmanbey durağında inip, feriköy üzerinden gittim okula. bu iş böyle olmayacak diye feriköy'de oturan arkadaşların apartmanına koymaya başladım bisikleti oradan okula gidiyorum ama 2 gün geçmedi bisikleti çalmaya çalışmışlar, kilidi kıramayınca da lastikleri parçalamışlar.

    bu alternatif de olmadı dilekçe yazdım metro amirliğine. otobüs bile geçmeyen yere tayin oldum çevreci bir araçla okula gidiyorum ama siz bisikletimden ücret alıyorsunuz diye yazdım. hemen cevap geldi, görüşmeye çağırdılar. bisikletinizden ücret almasak da o saat uygun değil gelin en iyisi osmanbey'e bizim metrodaki odalardan birine park edin bisikleti buradan alırsınız işe gidip gelmek için dediler. böyle gidip gelmeye başlamıştım.