hesabın var mı? giriş yap

  • ülkede ne kadar it kopuk, sapık, katil, hırsız, pedofili, tecavüzcü, sadist varsa ipini kopardığı gibi eller cepte islık çalarak ininden çıkmış cirit atıyor. yeni türkiye tam olarak böyle irin dolu bir cehennem çukuru. bunu inkar edenler ise çukurun merkezinde yakaladıklarını içeri çekmek için ağız suyu akıtan gören körler, ve duyan sağırlar.

  • bence bokunu çıkardınız artık.
    lan olm, aşil gibi yarı tanrı, sapsarı yunan savaşçıyı zenci birine oynatmak ne demek lan.

    hadi o zaman çinli 1.60’lık adamı oynatın akhilleus rolünde..olur mu? o da olmaz. yani ne zencilikle ne çekik gözlülükle ne ırkçılıkla alakası yok bu durumun. bazı şeylerin marjinal olacağım diye
    cılkını çıkarmayın.

    lan zenci akhilleus ne demek?
    hitler’i köfte dudaklı bir pakistanlıya oynatmaktan hiçbir farkı yok.

  • 1905 ıowa doğumlu,psikoloji tarihine yaptığı etik açıdan oldukça tartışmalı deneylerle adını yazdırmayı başarmış psikolog.

    1930lara kadar bağlanma teorileri içgüdüsel süreçlerimizle* açıklanıyor, annenin çocuğun karnını doyurmasının duygusal bağın kurulmasına sebep olduğu düşünülüyordu. harlow ise sadece beslenmenin bağlanmayı açıklamak için yetersiz kalacağı düşüncesinde idi. nitekim çalıştığı laboratuvardaki resus maymunları ile yaptığı gözlemler bunu doğrular nitelikteydi. yeni doğmuş ve doğumdan sonra annesinden ayrılmış bebek maymunlar kafeslerinin altına serilen yumuşak havluya karşı tıpkı insan bebeklerinin oyuncak ayılarına beslediği gibi bir sevgi besliyordu.

    harlow bu gözlemleri sonucunda bir takım deneyler yürütmeye karar verdi. ilk deneyde bebek maymunlar ortalama bir yetişkin maymun boyutunda tasarlanmış iki yalancı/vekil annenin olduğu bir kafese kondu. yalancı/vekil annelerden biri sadece telden oluşurken diğer annenin etrafı yumuşak dokuyla çevriliydi. bebek maymunların bir kısmı yalnızca tel anne aracılığıyla beslenirken kalan kısmı yalnızca yumuşak anne aracılığıyla besleniyordu.deney esnasında bebek maymunların hareketleri ve annelerle geçirdiği süreler otamatik olarak kaydediliyordu. sonuçlar harlow'un beklediği yöndeydi tel anneyle beslenen maymunlar da dahil olmak üzere bebekler zamanlarının büyük kısmını yumuşak anneyle geçiriyordu. sonuçlar o zamana değin gelmiş teorilerle taban tabana zıt gelişmişti, eğer bağlanma yalnızca beslenme gibi içgüdüsel süreçlere bağlı olsaydı tel anne tarafından beslenen bebeklerin yumuşak anne yerine tel anneyi tercih etmeleri gerekirdi.

    deneyi çeşitlendirmeye karar veren harlow, ortama bir korku nesnesi*eklediğinde bebek maymunların tepkisi ölçtü. maymunların çok büyük bir bölümü korkuyla yumuşak anneye sarıldı.bunun üzerine bağlanma ihtiyacının yanında annesel güvenin önemine de vurgu yaptı ve başka bir varyasyon olarak bebek maymunları çeşitli uyaranların olduğu 12 metrekarelik bir odaya yerleştirdi. yumuşak anneyle odada yalnız kalan maymunlar ilk etapta korkup vekil annenin yanından ayrılmasalar da daha sonradan etrafı keşfe çıkıyolardı, odada tek başına bırakılan bebek maymunlar ise parmaklarını emiyor,yere kapanıyor ve adeta bir otistik gibi tekrarlayıcı saldırgan davranışlar gösteriyordu.

    deneylere maruz kalan bebek maymunlar ergenliğe girdiklerinde diğer maymunlarla çiftleşmeyi reddetti ve anti-sosyal davranışlar sergilemeye başladı. nadiren de olsa çiftleşip doğum yapan anneler ise ya bebeklerini öldürdü ya da düzgün bir şekilde bakım sağlayamadıkları için bebekler kendiliğinden öldü.

    tüm bunların dışında harlow'un etik açıdan çok fazla eleştirilmesinin sebeplerinden biri de sosyal izalosyon deneylerinde izole ettiği maymunların pek çoğunun depresyona girip kendilerini dış dünyaya kapatarak bir nevi intahara girişmeleriydi. tüm eleştirilere rağmen harlow'un "maymunları nasıl sevebilirsiniz ki" şeklindeki söylemi ise hayvan derneklerinin ayaklanmasına sebep olmuş ve daha sonrasında hayvan deneylerine belli bir takım etik kısıtlamalar konmuştur.

  • "türkücüler suya sabuna dokunmaz, ozanlar olana bitene duyarlıdır" demiş bir de.

    söz konusu neşet ertaş olunca, muharrem ertaş'ın oğlu, aşık geleneğinin son güçlü temsilcilerinden biri, kendimi tutamadım. bu şahıs çıkmış insan düşünmeli diyor, türküler basit sözlerle nakaratlarla mı yazılıyor sanıyorsun dümbük.

    o türküler dede korkut masallarından beri kullanılan imgeleri kullanan türküler, toplumsal yaşamla ilgili eleştirileri korkmadan söze döken ozanlar varken senin nefes alman bile boşuna.

    bir tek örnek vereceğim, "manda yuva yapmış söğüt dalına" ile başlayan türkümüzü bilmeyen yoktur. bu türkü başlık sistemine , ağalık düzenine bir başkaldırıdır.
    manda zengin , yaşlı kocayı, söğüt körpe gelini ifade eder. parasını verdim bedava mı sandın denilen şey gelindir. tiridine bandım ( yemeğin işe yaramayan su kısmı) ve yavrusunu sinek kapmış ile anlatılan yaşlı kocanın körpe gelinle beraber olmasının sonuçları ve doğa yasalarına aykırı olduğudur.
    ironi burada uçuk kaçık bulunan sözlerin arkasındaki derin anlamlarıdır. bu arkadaşın anlamasını beklemiyorum, ama neşet ertaş için söylediği sözler için onun, ataları mezarlarından kalkıp , dadaloğlu, karacaoğlan, aşık veysel , köroğlu.... kopuzlarıyla döverler adamı..
    yürü vre..

  • tercümesi "esirleri kurtarmaya gittik, kurtaramadık. üstüne rütbeli personel kaybettik ama başarılı olduk." olan açıklamadır.

    gerçekten çok başarılı olmuşsunuz, tebrikler. keşke bu büyük başarıyı çarşamba günü müjdeleseydiniz.

  • ilginç ve güzel tavsiyelerdir.
    tavsiye metni

    edit: içinde onur, haysiyet, utanma duygusu olmayan toplum bu samimi metni yazamaz. o dönemde kim böyle bir tavsiye metni yazılmasını önerdi ise tebrik etmek lazım. her toplum eğitilmeye muhtaçtır. bu ihtiyaç görülmüş ve adım atılmış o dönem.

    şimdi kimsenin kimseye "onurlu ol" diyecek yüzü kalmadı.
    ekşi şeyler editi: ekşi şeyler sitesinde daha ayrıntılı okunabilir.

    debe editi: tur rehberlerinin sesine kulak verelim. işi varmış gibi görünen işsizler ordusu... (bkz: #62576149)

    debe sosyal sorumluluk editi: (bkz: oguzcanin sesine kulak ver)

  • trt'de 20 küsür yıl evvel çalışırken röportaj için ekipçe evine gitmişliğimiz vardır. hatta şöyle bir anım da var: epeyce kalabalığız, ev baya karışık, kablolar, ışıklar falan. herkese kahve çay geldi, bana gelmedi. kayhan hoca dedi ki, sana gelmedi mi içecek bir şey. yok dedim hocam gerek yok sağolun. öyle olmaz dedi, ben sana bi kahve yapıp geliyorum. gitti yaptı geldi, elinden kahve içmişliğim vardır. allah gani gani rahmet eylesin. mekanı cennet olsun. :(

    debe editi: mekanın cennet olsun.