hesabın var mı? giriş yap

  • yoğun bakımda olduğu söylenen güzel kızım.
    biliyorum hastalığını.
    kanserin ne kadar lanet bir tipinin sana denk geldiğini.
    akciğer metastazlarıyla boğuştuğunu.
    oksijen desteğiyle yaşatıldığını.
    ağrıların için morfin verildiğini.
    o morfinle kuşlar gibi uçtuğunu.
    rüyalar gördüğünü, şarkılar söylediğini.
    nereden mi biliyorum bunları?
    biliyorum çünkü doktorum.
    biliyorum çünkü milyonda 2 görülen bu lanet hastalıktan(osteosarkom) kurtulma olasılığı %1'dir.
    biliyorum çünkü tam 2 yıl önce aynısını yaşadık.
    17 yaşındaki oğlumun ölümünde.
    kemoterapiler, ameliyatlar hepsini yaşadık.
    fitoterapiler, envai çeşit ilaçlar.
    iyi niyetli olmak, dualar okumak yetmiyor.
    hatimler indirmek, kutsal topraklara gitmek falan.
    hepsi yalan.
    sen de insanları ve hayvanları seven ruhu güzel bir gençsin.
    tıpkı oğlum gibi.
    iyi insanlar çok fazla yaşamıyor kızım.
    oğlum hep ''bu dünya adil değil baba'' derdi.
    siz bu dünyaya fazlasınız.
    bu dünya kötülerin cenneti ,iyilerin cehennemi kızım.
    yine de inşallah ben yanılırım, iyileşirsin.
    çünkü çok gençsin, hayat dolusun, yaşamayı seviyorsun.
    allah senin için en hayırlısı neyse onu versin güzel kızım.

  • dün gece oturup izledim nihayet.

    aslında bir aşk filmi olmasına rağmen çok fazla siyasi öge barındıran bir film. mesela ilk sahnede evrakları eksik olduğu için kaçan adamın, almanya’nın fransa’yı işgali sırasında kurulan vichy hükümeti’nin başkanı pétain’in resminin önünde vurulması, alman işgalindeki vichy fransa’sına başkaldırıyı simgeliyor. polis merkezinin girişinde “liberté, égalité, fraternité” yazısı önemli bir detay, direkt pétain’in fransız bayrağının simgelediği kavramları değiştirme girişimine gönderme yapılmış. nitekim son sahnede yüzbaşı louis, vichy markalı su şişesini içmek üzere eline alıp direkt çöpe atıyor. bu alman kontrolündeki vichy fransa’sının reddedildiğini sembolize ediyor. tüm bu detaylar filmdeki nazizm karşıtı çok açık metaforlardı. victor’un adı bile (zafer demek) fransa’nın bağımsızlık istemesine ve alman işgaline karşı özgür fransa hareketinin zafer temennisine bir gönderme aslında.

    rick’in barı tarafsız gösteriliyor, her görüşten insan buraya gelebiliyor, tam anlamıyla “rick’s café americain” yani. rick güya(!) tarafsız hatta bir yerde “i’m not fighting for anything, except myself”, “i don’t risk myself for anyone” diyordu. 2. dünya savaşı başında amerika’nın duruşunu simgeliyor bu.

    baş karakterlerden güzel ilsa avrupa’yı simgeliyor filmde. özgür fransa hareketinde amerika’nın desteğini, victor ve ilsa’nın kurtuluşu için rick’in belgeleri imzalatıp onlara yardım etmesiyle sembolize etmişler. piyanist sam’le ilgili sahnelerde de sam amerika (bkz: uncle sam) olarak karakterize edilmiş. birkaç cümle vardı hatta amerikan desteği beklentisi niteliğinde.

    filmin başındaki dünya haritası 2. dünya savaşı sırasındaki politik ve ekonomik güçleri yani drittes reich almanyası, britanya ve japonya imparatorluklarının sınırlarını gösteriyor. filmin sonundaki rick’in “louis i think this is beginning of a beautiful friendship” demesi amerika-fransa dostluğuna göndermeydi.

    daha aklıma gelmeyen birçok detay ve metafor var filmde ancak salt aşk filmi olarak başladığım filmin dönemin siyasi atmosferini bu kadar yansıtan detayları içermesi etkileyiciydi.

    son olarak filmin çekildiği ve gösterime girdiği dönem olan 1942’de nazizm karşıtı öğeler barındırması oldukça cesur bir yaklaşım. nitekim 1952’ye kadar batı almanya’da gösterime girmemiş. 1952’den sonra gösterime girdiğinde ise ağır şekilde sansüre uğrayıp nazizmle ilgili tüm detaylar kaldırılıp dublajla değiştirilmiş. bu sansürlü versiyonda victor’un, interpol’den kaçan norveçli bir atom fizikçi olarak gösterilmesi komik bir anekdot. filmin orijinal versiyonu almanya’da 1975’te yayınlanabilmiş. gerçi film warner bros abd yapımı olmasıyla ne kadar cesur olarak değerlendirilir onu da derin sinema tarihi bilenlerin yorumuna bırakmak lazım.

    edit: imla ve noktalama.

  • bira tipleri genel olarak 'ale' ve 'lager' olarak ikiye ayrılmaktadır. ale tipi biralar üst fermantasyon, lager tipi biralar ise alt biralarıdır.

    alt fermantasyon biraları

    pilsen: kolay içimli, açık renkli, şerbetçiotundan gelen aromatik ve acılık tat karakteri dengelenmiş, alkol derecesi %4,8-5,1 arasında değişen bir bira tipidir.
    lager: lager dünyada en çok tanınan ve bilinen açık renkli, pilsen'e göre daha düşük acılık karakterine sahip ve aromatik tat karakteri ön plana çıkarılmış bir bira tipidir.
    koyu renkli bira: koyu renkli malt ve isteğe göre belirli oranda kavrulmuş malttan da üretilen, %4,8-5 alkol ihtiva eden bir bira tipidir.
    festival birası: almanya'da özellikle ekim ayında düzenlenen bira festivali için özel olarak üretilen yüksek alkollü mevsimsel bir bira tipidir.
    bockbier: yüksek doygunluk hissi veren, %6-7 alkol derecesine sahip, özellikle almanya'da mayıs, sonbahar ve yılbaşı dönemlerinde üretilen mevsimsel bir bira tipidir.
    alkolsüz bira: doğal yoldan oluşan alkolün belirli prosesler sonucu içinden uzaklaştırıldığı, normal biralara göre daha düşük kalorili bir bira çeşididir.

    üst fermantasyon biraları
    ale: ale ismi birçok farklı karakterde genellikle koyu renkli bir dizi ingiliz bira tipi için kullanılan genel bir tanımlamadır. pale, bitter, mild ve scotch olarak çeşitleri mevcuttur.
    hefeweizen (mayalı buğday birası): miktar olarak en az %50 oranında buğday maltı kullanılarak üretilen, almanya'nın özellikle bavyera eyaletinde popüler olan bir bira tipidir.
    kristallweizen (filtre edilmiş buğday birası): hefeweizen olarak yukarıda belirtilen biraya benzer hammadde kullanılarak, filtrasyon sonrası mayanın uzaklaştırıldığı bir bira tipidir.
    altbier: koyu renkli buğday ve arpa maltının birlikte kullanıldığı, acılığı yüksek ve sert içimli bir bira tipidir.
    kölsch: açık renkli, mayhoş bir tat karakterine sahip, özellikle almanya'nın köln şehrinde popüler olan bira tipidir.
    stout: siyah renkli, özellikle çok koyu renkli malt ve bir miktar da kavrulmuş malttan imal edilmiş, acılığı sert karakterde bir üst fermantasyon birasıdır.
    porter: porter da stout benzeri koyu renkli, bazı çeşitleri %9 alkol ihtiva eden bir bira tipidir.

  • 2012'den beri a milli kadın voleybol takımının ana sponsorlarından olan mc donalds'ın ortaklık anlaşması uyarınca reklamlarında kullandığı görseldir.

    milli forma ile amerikan firması reklama n'alaka diye değil; ortalıkta yerli ve milliyim diye gezinen köftecisi, midyecisi, tostçusu, etçisi niye milli takıma sponsor değil, onu sorgulamak gerekir.

  • (bkz: airplane from fart, say hi to sweetheart)

    edit: bu entry gelen istekler üzerine lover yerine sweetheart yazılma bağlamında editlenmiştir. sweetheart yazan arkadaşlardan çalınmamıştır. @sureyalizm adlı arkadaşa da selam çakalım ilk sweethearth'ı o yazmış . bana düzeltmem için mesaj atan arkadaşlar ondan görmüş sanırım.

  • kendisinin işine olan saygısını şöyle anlayabilirsiniz; gittiğim çoğu konser veya gösteride belirtilen saatte çıkanını hiç görmedim. saat 9 dedilerse o saat 9:30 olur. hele konser ise saat 10:00'a kadar yolu var hatta geçer.

    işte bu adam saat tam 9:00'da sahnede olur. belki de daha erken çıktığı da olmuştur. seyirciler daha yerini almadıysa bile sahneye çıkar gelenler ile sohbet eder. herkes yerini aldıktan sonra perdenin arkasına gider tekrar sahneye çıkar.

    çok ünlü şöhretli olabilirsiniz ama işine saygı duymak çok başka bir iş.

  • misafirleri uğurlamak için aşağıya indik böyle cümbür cemaat. baya bi kalabalığız. misafirler baya uzağa gidecek arabalarına binmeden vedalaşıyoruz. artık tuttuğumla tokalşıp, öpüşüyoruz aralarında yeni tanıştıklarımzda var. işte memnun oldun falan filan. tam o sırada bi bey amcayıda tuttum tokalaştık, adamı öptüm, iyi geceler, iyi yolculuklar dedim. adam bi ürktü hatta sonradan fark ettim adamı ilk tutup tokalaşınca adam irkilip baya şaşırmıştı zaten. neyse efendim adam bana baktı ben adama. ulan diyorum bu kim? meğerse efendim adam sokaktan geçen normal bi vatandaşmış, ben onuda bizim misafirlerden sanıp öpüp koklamışım. sonra dayı banada iyi geceler yeğenim dedi arkasına baka baka gitti. ne zaman aklıma gelse gülerim. yok böyle bişey o adamın şaşkın bakışları hala gözümün önümde.