hesabın var mı? giriş yap

  • okuldayken öğretmenlerin kafası çalışan ancak haylaz öğrenciler için söylediği klasik bir söz vardır. “istese yapar.” bu sadece okul için değil, hikaye anlatıcılığı ve sinema franchise’ları için de kullanılabilecek bir söz. mesela star wars evreni yıllardır genişliyor ve anlatılacak yüzlerce, binlerce hikaye var artık. bunların kimisi hayli kötü olsa da potansiyeli yüksek bir yığın olay ve karakter de çıktı ortaya. bu nedenle star wars’un yeni üçlemesini izlediğinizde aklınıza gelen ilk şey bula bula bu konuyu mu buldunuz oluyor. the mandalorian ise haylaz öğrencimizin çalıştığı zaman gerçekleştirebileceği potansiyeli ve star wars evreninde işinin ehli insanlar tarafından ne kadar düzgün hikayeler anlatılabileceğini gösteriyor.

    dizinin ilk sezonunda hem katmanlı, hem de star wars’un western ruhuna uygun şahane bir hikaye anlatılmıştı. sezon finali de hikayenin tırmanacağı çok güzel bir noktada bırakılmıştı. şimdi ikinci sezonun birinci bölümünde bu başarı devam ettirilmiş mi bir bakalım.

    --- spoiler ---

    mandalorian’ın en güzel yönlerinden biri çok aşırı uçların olduğu bir evrende projenin merkezine hikaye anlatımını alması. şuan mesela zeitgeist uygun, izleyiciler villian’ların hikayelerini de severek izliyor. star wars da karizmatik kötüler konusunda hayli zengin. bu nedenle sith olma yolunda ilerleyen bir karakterin hikayesini eksik gedik anlatsanız bile pek çok izleyiciye diziyi beğendirebilirdiniz. ancak bu hikaye anlamında çok zengin bir durum olmazdı. ayrıca jedi ve sith mücadelesine geniş açıdan bakarsanız klasik bir iyiye karşı kötü hikayesi olduğunu görebilirsiniz. bu nedenle tarih boyunca binlerce sefer anlatılmış bu hikayenin bir yorumundansa gri bir karakter olan mandalorian’ın anlatılışı drama açısından çok daha başarılı bir tercih olmuş.

    tercih ilk sezonda böyleydi peki uygulanış ikinci sezonda nasıl devam ettirilmiş? mandalorian ilk sezonda ana eksenini merkezden uzakta olan karakterlerin mücadeleleri üzerine kurmuştu. sezon sonunda hayli büyük işler olmasına rağmen bunlar star wars evreni ölçeğinde çok küçük şeyler. bu sezonda ise yine anlatılmayanın hikayesini anlatmaya devam ediyorlar. bu açıdan başarılarını sürdürdüklerini söyleyebiliriz. çünkü jedi sith gibi görece daha alımlı karakterler varken jawa’lar, tusken’ler gibi konulara izleyicinin ilgisini çekebiliyorsanız iyi bir anlatıcısınız demektir.

    western ruhu da star wars için çok önemli. bu nedenle ikinci sezonun birinci bölümünde işlenen “bir silahşor gelir ve kasabalıların sorununu çözer.” mantığı çok uygun bir seçim olmuş. bölümün başında mandalorian ve marshal’ın tavernada karşılaşmaları, maskülenlik ve soğukluk ile pazarlık etmeleri daha sonra yaptıkları iş birliği tümden bu western mantığından geliyor. burada hikaye mantığı klişeymiş gibi görünebilir ancak bunu gerçek bir western filminde yaparsanız bu böyle sayılabilir. tutup aynı fikri başka gezegende geçen bir hikayeye “uyarlarsanız” yapılan şey klişenin tekrarı değil, başarılı bir hikaye anlatımı olur. ayrıca uyarlama sanılanın aksine çok kolay bir uygulama değildir. anlatılan hikayeyi döneminden koparıp yeni bir alana attığınızda ruhunun kaybolma riski de çok yüksektir. ya da hikayenin yeni geldiği evrenin hikayeye hiçbir katkı yapamaması da bu çabanın eğreti durmasına sebep olur.

    mesela romeo ve juliet’i nedendir bilmem cyberpunk’a uyarlamaya karar verdiniz diyelim. cyberpunk evreninin temelinde insandan arındırılmış dev holdingler, duyguların yapay şekilde oluşturulabilmesi nedeniyle yaşanan varoluşsal sorgulamalar ve karanlık, tekinsiz şehirler olduğu için romeo ve juleit’in romantik ruhu bu ortamda nefes alamaz. atıyorum romeo ve juliet’i iki rakip şirketin ürettiği yapay zekalar yapabilirsiniz ancak bu sefer ana hikayeden bir eser kalmaz. ekseni ana hikayeye yakın tutarsanız bu sefer de cyberpunk’ın akışa katacağı yeni bir şey olmaz. bu nedenle uyarlamanız muhtemelen felaketle sonuçlanır. ancak star wars başından beri western ile flört halindeydi. yıkık kasabalar, tekinsiz tipler, yasadışı kumar oynatanlar gibi pek çok unsuru sürekli görüyorduk zaten. mandalorian’da da aynı mantık güzel bir şekilde devam ettiriliyor.

    peki sezon nasıl devam edecek? yazının başında ikinci sezonun sakin bir şekilde başladığını söylemiştik. dizinin tonu da bu şekilde olduğu için çok büyük bir problem değil bu durum. ancak mando, star wars evreninin en gizemli canlılarından birini taşıyor yanında. çünkü yoda’nın ırkı hakkında çok az şey biliyoruz. wikipedia’da bile yoda’nın türü için “bilinmiyor” ibaresi geçiyor hala. bu nedenle baby yoda hakkında anlatılacak büyük bir hikaye beklentisi de var insanlarda. belki tonu bozmamak için mando, baby yoda’yı jedi’lara teslim eder ve bu şekilde final yaparlar. bu da olası ancak bu sezonda bir yükselme olacağının iki garantisi var artık. ilki, birinci sezon finalinde görülen siyah ışın kılıcı, diğeri de bu bölümün sonunda gördüğümüz boba fett. bu nedenle heyecan yüksek. bakalım bu sezon neler izleyeceğiz?

    --- spoiler ---

    sonuç olarak bu bölüm sezon açılışı için hayli başarılı olmuş. ilk sezonda yakaladıkları orijinal üçleme ruhunu da devam ettireceklerini göstermişler. bu nedenle bu ara takip edeceğimiz yeni bir şey çıkması beni hayli mutlu etti. her hafta bir bölüm yayınlamaları da güzel. böylece bir hafta sonu oturup tüm bölümleri tek seferde izleyemiyorum. öyle olsaydı üçüncü sezonu belirsiz bir süre boyunca beklemem gerekecekti. şimdiyse her cuma’yı iple çekmemi sağlayacak bir sebep daha var artık.

  • video: ispanya arda turan'ın golünü konuşuyor (atl. madrid 2 - 0 getafe)

    http://www.youtube.com/watch?v=m5hnh72fgmy

    yorum: "ispanyadan arkadaşımı aradım meşgule verdi msj attı. bu golü konusuyoruz daha sonra ara dedi."

    dbe editi: o kadar entry yazdım, uzun uzun anlattım. şu yorum kadar kadir kıymetim olmadı. listelere giremedi. yazıklar olsun sözlük. bu vesileyle; eyy nadyokomanachi nickli youtube kullanıcısı, sen de hakkını helal et moruk. taçsız kral pele'ye de selamlar..

  • yöntemini birkaç cümleyle sizlere iletmek istediğim dolandırıcı. maksat tuzağa düşen olmasın çünkü inandırıcı konuşup destekli sallıyordu.

    affedersiniz diyip beni çevirdi. yol falan soracak diye döndüm haliyle. böylece yaklaşık 10 dakikalık esaretim başladı. "ben havaalanında çalışıyorum. bize prim olarak parfüm veriyorlar. benzin problemim var, üstümde para yok. bunları satıp benzin almak istiyorum. inanır mısın çok komik fiyatlara satıyorum. zaten prim olduğu için bana bedava geliyor." tarzında yardıra yardıra konuşuyor. ve ağzı öyle laf yapıyor ki 2 saniyede 3 cümle falan kuruyordu. o arada poşetinden 2-3 tane parfümü çıkarıp gösterdi, hatta koluma falan sıktı. parfümlerin üzerinde duty free 39,99€ falan yazıyor. jelatinli melatinli, orijinal gibi görünmesi için her şey güzel ayarlanmış. üzerimde çok para olmadığını, bunları alamayacağımı söyledim. ne kadar olduğunu sordu üstümde daha fazlası olmasına rağmen yalandan 20 tl dedim. 2 saniye kadar sustu, düşündü. "tamam" dedi "acil ihtiyacım var, 20 tl ver senin olsun." zaten önyargılıydım ve bu noktada şüphe oluşmaya başladı, bahanelerle gitmeye çalıştım fakat daha da yapıştı. yanında bir de kadın parfümü de veririm dedi. şüphelerim iyice arttı. fakat bu süreçte sürekli konuşuyor, asla sakin kafayla düşünmenize fırsat vermiyor. baştan başlayıp benzin problemi, thy'de çalışıyorum vs. anlatıyor. adamın bu kadar yapışmasından iyice işkillenince almamaya karar vermiştim ki o anda cüzdanını çıkarıp "bak thy'de çalışıyorum, yalan söylemiyorum" diyip üzeri thy logolu, kendi resminin de olduğu bir kart gösterdi. işte o anda yalanını anladım çünkü thy kartlarının neye benzediğini biliyordum. çok kararlı bir şekilde almayacağımı söyleyip uzaklaştım.

    hikayede yakaladığım açıklar beni kandırılmaktan kurtardı:

    1- thy çalışanlarına prim verecekse eğer bunu para olarak verir; parfüm, deodorant, cüzdan gibi eşya olarak değil.
    2- thy kimliği diye gösterdiği kartın üzerinde beyaz fonda kocaman thy logosu, kartın ortasında fotoğraf vardı. thy id kartlarının dizaynı böyle değil. ayrıca hiçbir thy çalışanının o kartı cüzdanında taşıyacağını sanmıyorum.
    3- ağzı çok laf yapıyor. sürekli ben satıcı değilim diye belirtmesine rağmen pazarlamacı edasında olduğunu sezebiliyorsunuz.
    4- çok fazla konuştuğu için arada tutarsızlıklar yakalamanız mümkün. önce arkadaşım arabada bekliyor derken 1 dakika sonra sevgilim arabada bekliyor gibi ufak yalanlar vs.
    5- çok ısrarcı olması acil paraya sıkıştığını değil, dilencilik yaptığını hissettiriyor.
    6- iki adım ötede atm'ler olmasına rağmen para çekmek yerine elindekileri satmaya çalışıyor. (ayrıca parfümleri hep yanında mı taşıyor?)

    özetle 5 liralık sahte parfümleri duty free'den alınma orijinal parfüm diyerek 20-30-50 lira gibi fiyatlara (neyi gözden çıkardıysanız artık) satmaya çalışanlar var. yeni türemişler sanırım. dikkatli olmanızda fayda var.

    edit: oha lan bir iyilik yapalım dedik ne ergenliğimiz kalmış ne mağara adamlığımız! hayır sanki bizim milletimiz değil telefonla kandırılıp tüm parasını çekip çöp konteynırlarının yanına bırakan? ama benim hatam, ekşi'deki küllyutmaz yazarların böyle şeylere ihtiyacı yoktur onu unutmuşum. neyse en azından okurlara bir faydamız olsun. 1 kişiyi bile uyandırabildiysem ne mutlu bana.

    ha bu arada gelen mesajlara göre, kısa zaman önce bu numaraya inanıp alanlar da olmuş. o yüzden iyi ki yazmışım bu entry'yi.

    ekstra not: almadım parfümü. valla lan :)

  • kesinlikle altına imzamı atacağım önerme.

    " cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir..."

    ha sen başka bir şey mi kastettiydin bacım?

    edit: başlık başa kalmış ya da ilk entry sahibini engellemişim. ikisi de ihtimal dahilinde.

  • "ingilizce ismi dragonfly (ejderha sineği), ispanyolcası caballito del diablo (şeytanın midillisi) olan bi hayvanın türkçe ismi nasıl yusufçuk olur yahu. ülkemizdeki yusufçuklar bu yüzden özgüven eksikliğiyle büyüyor."

    kendi iletimdir, o kadar da ukalayım.

  • kariyerinde atletico madrid ve bayern münih gibi takımlarda oynamış futbolcuya sosa kim milan kim yahu yazmış adam

    asıl soru ulan sen kimsin amk ?

  • polisin ne görevinden ne kişisel haklardan en ufak bir haberi yok umrunda da değil, mafyanın üniformalı hali gibiler.