ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
beyin vücudun bağırsaklarıdır
-
vücudun bağırsakları halihazırda bağırsaklar olduğu için baştan kaybeden önermedir.
edit: başımıza kalmış, çocuğun biri başlıkta geçen şeyleri iddia etmişti.
seze naksu
-
lakabı minikser ç. olan sanatçıdır.
rte mitinginde y.zelanda saldırısının gösterilmesi
-
16587 km uzaktan mağduriyet yaratılmasıdır. bir sonraki rekor denemesi aya çarpan meteor parçası ile olacak.
"biliyorsunuz; hicri takvim ay yılı üzerindendir. ay'a yapılan bu meteor saldırısı şer odakları tarafından müslümanlığa yapılmış bir saldırıdır. hebele höbele..."
jose mourinho vs yılmaz vural
-
hiç düşünmeden yılmaz vural diyeceğim karşılaştırma. çünkü düşünsem yılmaz vural demem.
bebek ırmak kupal'ın otopsi raporu
-
ülkede bir güvendiğim kurum hapishaneler kaldı. umarım onlar da bozulmamıştır.
bahşiş için gelin arabasına kaza yaptıran çocuk
-
ne gelenegi aq. yetmis yasinda amca gecip arabanin onunde bahsis istiyor mu ? bildigin itin kopugun havadan para almak icin gelenek ayagina yatip , yol kesmek. baska da bir sey degil.
gisaengchung
-
sinemanın, etkin kullanılabildiğinde ne kadar güçlü bir dili olabileceğini anımsatmasını sevdim. neden? çünkü, film temelde, sosyal adaletsizlik ve sınıf çatışmasını anlatıyor. normalde bu konular zorda kalan veya tıkanan her senaristin ve yönetmenin çıkış kapısı olduğu için, seyircide belirli ölçüde doygunluk oluşturdu. zaten çok yapıldı, çok işlendi, haliyle çok izlendi. parasite'ı diğerlerinden ayıran ise, kullanılan metaforların çok geçmeden, belki bir sonraki sahnede karşılık bulması, ancak bunun olabilecek en yalın ve doğal haliyle yapılmasında saklı. ölçülü mizahın da dahil olduğu bu anlatım şekli sayesinde ne yaşanırsa yaşansın, hikaye nereye doğru kayarsa kaysın, bütün yaşananları normal, hayatın akışına uygunmuşcasına karşılıyorsunuz.
--- spoiler ---
kevin ve babasının spor salonunda konuştuğu sahnede, babası şöyle diyordu:
''bak bu insanlara, bu geceyi spor salonunda geçirelim diye düşündüler mi? ama bak şimdi. herkes yerde yatıyor. biz dahil. bu yüzden insanlar plan yapmamalı. plan yapmazsan hiçbir şey ters gitmez. ve bir şey kontrolden çıkarsa önemi olmaz.''
zaten işler kontrolden çıkmış, bu konuşmalar da o yaşananlara bir atıf diye düşünüyorsunuz ama değil, henüz hiçbir şey başlamamış bile. olaylar tam anlamıyla kontrol çıktığında, yani şiddet sahneleri başladığında, olayları, birbirlerini ezmeye çalışan böcekleri izler gibi izlemeye devam ediyorsunuz. aslında onlar açısından hiçbir şey ters gitmiyor. yaşananların hiçbiri şaşırtıcı değil. olayların ne derece kontrolden çıktığının da bir önemi kalmıyor haliyle. her şey bittiğinde, bodrumlarda yaşamaya devam ediyorlar. ayrılmalarının mümkün olmadığı, sabunla, çamaşır deterjanı ile geçeceğini sandıkları alt sınf kokusunun üzerlerinde sindiği bodrumlar.
aynı koku metaforu ezel dizisinde de çok güzel anlatılmıştı. orada barış falay bunu mükemmel sahnelemişti. ezel'i kokladıktan sonra ''ben bu varoşun kokusunu alırım. istediğin parfümü sık, o koku geçmez'' derdi. koku önemlidir. zira sınıf çatışmalarının en ayırt edici etmenlerinden biridir. bu filmdeki gibi iyi bir anlatımla sunabiliyorsanız, her zaman etkileyici metafordur.
neoliberal politikaların esiri yarı bodrumlarda kendi hallerinde yaşayan varoş wi-fi avcılarının, acıma duygularını tamamen yitirmiş bencil ve tehlikeli parazitlere dönüşmesinin önündeki tek engelin, sadece böyle bir fırsatla karşılaşmamış olmalarının hikayesi.
--- spoiler ---
27 temmuz 2015 istanbul sıcağı
-
istanbul sıcağı falan değildir. adana mı, antalya mı artık kiminse gelip alsın lütfen.
hugo ve nebula ödülünü aynı anda kazanan romanlar
-
birbirinden güzel kitaplardır. ancak pek çoğunun çevirisi veya baskısı dilimizde yoktur.
1966/1965 : dune , frank herbert
1970/1969 : the left hand of darkness (karanlığın sol eli) , ursula k. le guin
1971/1970 : ringworld(halka dünya) , larry niven
1973/1972 : the gods themselves (işte tanrılar) , ısaac asimov
1974/1973 : rendezvous with rama (rama'yla buluşma) , arthur c. clarke
1975/1974 : the dispossessed (mülksüzler) , ursula k. le guin
1976/1975 : the forever war (bitmeyen savaş) , joe haldeman
1978/1977 : gateway , frederik pohl
1979/1978 : dreamsnake , vonda mcıntyre
1980/1979 : the fountains of paradise , arthur c. clarke
1984/1983 : startide rising , david brin
1985/1984 : neuromancer , william gibson
1986/1985 : ender's game (ender'ın oyunu), orson scott card
1987/1986 : speaker for the dead (ölülerin sözcüsü) , orson scott card
1993/1992 : doomsday book , connie willis
1998 : forever peace , joe haldeman
2002 : american gods(amerikan tanrıları) , neil gaiman
2004 : paladin of souls , lois mcmaster bujold
2008/2007 : the yiddish policemen's union , michael chabon
2010/2009 : the windup girl , paolo bacigalupi
2011/2010 : blackout/all clear , connie willis
2012/2011 : among others , jo walton
2014/2013 : ancillary justice (adalet) , ann leckie
2018/2017 the stone sky, n. k. jemisin
ithaki'nin hepsini basması dileğiyle...
yazılımcıların türkiye'yi terk etmesi
-
abd'de yazılım muhendisi maaşı ortalaması yıllık $82.000
avrupa'da €42.000
bir mercedes cla avrupada €23k
yıllık maaşın yaklaşık yarısı+sınırsız sayılabilecek sosyal imkan
abd'de $27k
yıllık maaşın üçte biri+ultra ucuz benzin ve yaşam giderleri
(lüks segmentin en düşük üyesi) ikinci el mercedes cla'nın türkiyede fiyatı 150 bin tl...
buradaki muhendisler yilda 450 bin ya da 300 bin+sosyal sahiplenme mi kazaniyorlar da yaşam standartları düşsün?
buradaki mühendis de isveçteki muhendis de yilda 60 bin kazanabilir ama o 60 binler aynı alım gücüne sahip değil
(stockholm'den parise ucak bileti 30 euro, venediğe 70 euro...haftasonu git gel, otel 100 euro...
ıstanbuldan venedige ucak bileti 400 tl, parise 700 tl...oteller 430 tl...nah gider gezersin, ancak pazar günü aydosa kebaba gidersin)
yemeksepeti sipariş notuna yazılanlar
-
lahmacun siparişi verilirken,
"hocam bu sefer 9 tane lahmacun söylüyorum bak, getirin artık bi ezme... var biliyorum."