hesabın var mı? giriş yap

  • moderasyona antipati beslenmesinin tek sebebi sanırım guru. mesela guru'nun kimseden çekincesi yoktur ama hiç isim vermez, hep bi gizem hep bi ima gönderme falan. "format aşağı format yukarı ne emrediyosa odur" der, sonra aşındırmaktan falan bahseder. işine geldiği zaman "legal" der dahil olur, keyif almadığında da "suistimal" der. sürekli bir polemik içinde forumun kralını yaparken yıpranmaz o sözlük, guru'yu sıkan şeyler aşındırır. o polemiklerde de elindeki moderasyon gücünü iyi kamufle edip güzel baskı kurar insanlar üstünde. gider olan biten'e tuhaf tuhaf şeyler yazar, sonra sıradan bir yazarmış gibi aramıza iner filan. bu kadar senede sinirlerinin yıprandığını düşünüyorum, bıraksın artık hepimiz kurtulalım. kadim dostu ssg görevine son vermeyi arkadaşlığına sığdıramıyor gibi duruyor, gelip gidenleri de izledikçe çoğu kişinin bu fikirde olduğunu söyleyebilirim. zaten bahse girerim bir yansıması mevcut olsa idi kendisinin farkında olmadığı, en çok zıtlaştığı yazar yine kendisi olurdu. moderasyonunu "işte sapı işte kapı" deme, kulak çekme ve toplu yazar uçurma olarak özetleyebileceğimiz emektar guru'nun bence emekli moderatorler arasına katılma zamanı geldi de geçiyor. süper insandır acayip zekidir facebook onun sayesinde vardır türkiye'nin kaybettiği değerli bir beyindir rakı sofrasında mükemmeldir beni hiç ilgilendirmez; guru'nun mantalite olarak sözlüğün gerisinde kaldığını düşünüyorum ve bu vizyon konusunda ssg'den de daha bilirkişiymiş gibi davranır olmasından oldukça rahatsızlık duyuyorum 4 seneyi bitirmiş bir yazar olarak.

  • başlık: bilmeyen ekşi sözlüğü anlatmak

    entry: ya böyle ne kadar kıl tüy herif varsa orada amk. hani bizim köyde gancık hasan vardı ya ota boka laf ederdi. heee düşün ki binlerce gancık hasan var.

  • sanırım benim bu. 10-10buçuk dedin mi uyur, sabah kalkar işe giderim. 11-12'ye kaldım mı düzenim bozulur. işten sonra gezmeyi sevmem eve giderim, haftasonlarında ise evcil hayvanıma vakit ayırır hayatta pazarları çıkmam. yağmurlu, soğuk havalarda 3-4 kez düşünürüm. ne boktan insanmışım şu an farkettim. dinden imandan çıkıcam yakında o olacak.

    (bkz: entry'nin sonuna doğru soğukkanlılığını kaybetmek)

  • yeni kurmayı düşündüğüm müzik grubunun adı. kadın vokal arıyoruz haldır haldır.

  • iş kazası geçirdiği için bankanın özellikle yaptığı bir şey değildir. bankadan kredi çekerken krediler bir miktar sigorta parasıyla sigortalanır. eğer iş kazası gibi bir olaydan dolayı ölürseniz kredi borcunuz sigorta tarafından karşılanır.

    yani bankanın borçları silmesi durumu yok, yasal mevzuatta var olan bir şeyi kendi yapıyormuş gibi nemalanmaya çalışan aşağılık bir banka var.

    edit:babamı iş kazasından kaybettim oradan biliyorum.

    debe editi:

    a) ing bank'ın açıklamaları yenilenmiş. ben bunu yazdığımda sadece kredi borçlarının silinmesiyle ilgili twit paylaşmışlardı. gelen tepkiler üzerine diğer durumları da eklemişler. hala daha ilk açıklamadan sonra ters tepki oluşmasın diye yapılan bir imaj kurtarma çalışması olduğunu düşünsem de oradaki insanların şu anda ve ileride her türlü maddi yardıma ihtiyacı olacak. yani bu imaj kurtarma çalışmalarını destekliyorum. en azından boş mesaj vermemiş oluyorlar.

    http://i.hizliresim.com/7m68jv.jpg

    b) bank asya da böyle açıklamalarda bulunmuş. diğer bankaların da yapması gerekir. o yüzden bankalara twitter,e-posta ve diğer sosyal medya araçlarıyla baskı yapabilirsiniz.

    c) sgk kazada hayatını kaybeden ve yaralanan işçilerin ailelerine maaşlarını ivedilikle başlatacağını ve bunun için gezici sgk şubeleri açtıklarını duyurdu. siz de bunu paylaşın oradaki vatandaşların haberi olsun. hem manevi hem de maddi sıkıntıda olan ailelerin bir an önce dünyevi sıkıntılarından bir nebze olsun arınmalarını sağlamamız gerekir.

    d) denizbank da bu yönde bir çalışma başlatmış. kredi borcu olan ve hayatını kaybeden işçilerin borçlarının silinmesi, yaşamını devam ettiren ve borcu olan işçilerin de kredi vadelerinin uzatılması, ödemesiz dönem sağlanması ve faizlerinin silinmesi, yakınları vefat etmiş ailelerin hayat sigortalarından yapılan tahsilatların yine ailelerine yardım olarak aktarılması yönünde çalışma yaptıklarının bilgisi geldi.

  • amerikan medyası an itibarıyla yıkılmakta ve her önüne gelen bu adamı yerin dibine sokmakta. anahaber bültenlerinin yarısından fazlasını bu adama ayırmış, gudubet suratını ekrandan gözümüze sokmaktalar.

    obama ailesiyle bir zamanlar fazla içli dışlı olmasına rağmen aktrislerin açıklamalarından sonraki ciddi ilk taşı obamalar attı, sonra clinton sonra da bütün medya.

    medya liberalleri de burdan vurmaya başladı, her kanalda hemen hemen şöyle altyazılar geçiyor:

    liberal hollywood niye bu zamana kadar bilip de sustu? hollywood ikiyüzlülüğü. vs vs.

  • uzun yıllar bir nesil kendisinin aşk şarkıları yazdığına inanmış, birçok kişi ilk buluşma, öpüşme gibi sayısız önemli anda kendisinin şarkılarını arka plan olarak kullanmıştı. ancak özellikle ilk iki albümü no angel ve life for rent'teki şarkılarının büyük kısmını uyuşturucu bağımlılığı teması üzerinde yazmıştır. kendi beyanıyla da en açık olanı don't leave home.

    here with me, don't leave home, stoned, who makes you feel, do you have a little time, take my hand, see you when you're 40, see the sun, honestly ok, my life, slide ve belki mary's india gibi bazı şarkılar da. sonraki albümlerini bu çerçevede değerlendiremedim pek.

    bu şarkılar özellikle bağımlı olmayan bir partnerle bağımlı olan o kişi arasında geçen iletişimi konu ediniyor. do you have a little time'dan anladığımız kadarıyla partner eroin veya meth bağımlılığına benzer davranışlar sergiliyor. başka şarkılarda asıl öznemiz yani bağımlı olmayan kişinin aklından geçenler var, genel olarak karşısındaki kişiyi bu döngüden kurtarmak için gösterdiği çabayı veya endişesini dile getiriyor. geceler boyu sevgilisinin veya hayatındaki bu önemli kişinin nerede ve kiminle olduğu, başına ciddi bir şey gelip gelmediği sakil bir kıskançlıktan ziyade daha çok kaygı ve endişe ekseninde konu ediniyor. who makes you feel'in ikinci bölümü bunun için iyi bir örnek.

    stoned artık bu ilişkinin veya iletişimin olgunluk, sona erme, bitiş sürecini ve nedenlerini anlatan çok önemli ve kritik bir şarkı. bunu yaparken geleceğe ve o kişiye dair hala ufak da olsa bir umut içermesi biraz iç burkuyor. see the sun, hem bu kişiye umut verme, hem de tavsiye, yüreklendirme niteliğinde. my life gibi birkaç şarkı da dido'nun bu sıkıntılı partner ve arkadaş çevresinden uzaklaşmasını konu ediniyor. şarkıların bazıları da o çevredeki başka insanlarla ilgili olabilir mesela mary’s in ındia bu çerçevede değerlendirilebilir.

    sonuç olarak her ne kadar belki çalıştığı şirketlerin zorlamasıyla yer yer romantik klipler çekse de belli ki kadına bu kadar içten yazdıran başka mevzular varmış. şarkılara dikkatli bakınca özellikle hayatında bu tip bir ilişkilenme yaşayan insanların hissetiklerini yansıtan çok güzel parçalar var. kendisini yıldan yıla hep severdim. fakat don't leave home ile ilgili, "o aslında bir aşk şarkısı değil, şu şu konu üzerine" çıkışı gerçekten saygı duyulası, yıllardır dinlediğim şarkılara oturup baştan, bu kez farklı gözle bakmama neden oldu.

    tabi bir başka konu ise kadın daha dile getirmeden şarkıların arka planını sezip aslında bu temada yazdığını ilk farkedenlerden bir tanesinin eminem olması. ikisi arasındaki meşhur stan düeti de belki bunun bir sonucudur.

  • tuzlama işleminin bebeği 2 kilo billur tuz'a bandırmak olduğunu sananların hezeyanı.

    ben geçmiş deneyimlere inanırım. bebeği doktorlara danışarak büyütmek son 20 yılın olayı. milyonlarca yıldır kadınlar çocuk doğuruyor ve çocuk bakımında genellikle en eski yöntemler işe yarıyor.

    bebek tuzlama olayı işlem görmemiş doğal okyanus tuzunun bir miktar memba suyuna karıştırılmasıyla yapılır. bir miktar tuz bir miktar suyla karıştırılır, bebeğin kokması olası yerlerine sürülür, azıcık beklenir ve yıkanır.

    ben sadece adet yerini bulsun diye yapmıştım ancak bir yaz bebeği olan kızımın bebeklere özgü (aslında çok da sevimli bir koku) oluşan ter kokusunu anında kesti. anlatsalar inanmam.

    su, bebeğe içirilmediği için dehidratasyondan ölme durumu yoktur. ha dediğim gibi sen bebeği 2 kilo tuzun içine yatıracak kadar gerizekalıysan onu bilemem.

  • doguya giden ogretmenin hayat kesidi bu. buyuk ihtimal evden ayrilirken anasindan babasindan aldi o esyanin paralarini ya da lojmanda ondan once kalan kisi birakmistir. dag basinda, insanlarin haritada arayip bulmakta zorlanacagi bir noktadasin. hicbir sosyal hayatin yok. koyde sinif ogretmeniysen arkadasin dahi yok. bir basinasin. kimi zaman aklina kacirilma, operasyon, orgut gibi seyler gelince yahut esin dostun gorev yaptigin yerden bahsederken allah kurtarsin deyince okulun hemen onundeki ay yildizli al bayrak aklina gelir. vatan sag olsun dersin. yasanabilir, uygar, terorsuz bir turkiye cumhuriyet'i icin her zorluga gogus gerersin. suyun gider gunlerce gelmez, kisin elektrik bir var bir yok, yanan sobanin ustundeki güğüm eslik eder sana.

    ama birileri oturduklari luks evlerde, plaza hayatlarinda, metropol kosturmacasinda senin aldigin maasin haram oldugunu ve hak etmedigini soyler.

    mekanin cennet olsun meslektasim.