hesabın var mı? giriş yap

  • huntelaar'ın kendisi oyuna girdikten 30 saniye sonra verilen su molasında suya sarıldığı maç. lan bırak da arkadaşların içsin

  • bira tipleri genel olarak 'ale' ve 'lager' olarak ikiye ayrılmaktadır. ale tipi biralar üst fermantasyon, lager tipi biralar ise alt biralarıdır.

    alt fermantasyon biraları

    pilsen: kolay içimli, açık renkli, şerbetçiotundan gelen aromatik ve acılık tat karakteri dengelenmiş, alkol derecesi %4,8-5,1 arasında değişen bir bira tipidir.
    lager: lager dünyada en çok tanınan ve bilinen açık renkli, pilsen'e göre daha düşük acılık karakterine sahip ve aromatik tat karakteri ön plana çıkarılmış bir bira tipidir.
    koyu renkli bira: koyu renkli malt ve isteğe göre belirli oranda kavrulmuş malttan da üretilen, %4,8-5 alkol ihtiva eden bir bira tipidir.
    festival birası: almanya'da özellikle ekim ayında düzenlenen bira festivali için özel olarak üretilen yüksek alkollü mevsimsel bir bira tipidir.
    bockbier: yüksek doygunluk hissi veren, %6-7 alkol derecesine sahip, özellikle almanya'da mayıs, sonbahar ve yılbaşı dönemlerinde üretilen mevsimsel bir bira tipidir.
    alkolsüz bira: doğal yoldan oluşan alkolün belirli prosesler sonucu içinden uzaklaştırıldığı, normal biralara göre daha düşük kalorili bir bira çeşididir.

    üst fermantasyon biraları
    ale: ale ismi birçok farklı karakterde genellikle koyu renkli bir dizi ingiliz bira tipi için kullanılan genel bir tanımlamadır. pale, bitter, mild ve scotch olarak çeşitleri mevcuttur.
    hefeweizen (mayalı buğday birası): miktar olarak en az %50 oranında buğday maltı kullanılarak üretilen, almanya'nın özellikle bavyera eyaletinde popüler olan bir bira tipidir.
    kristallweizen (filtre edilmiş buğday birası): hefeweizen olarak yukarıda belirtilen biraya benzer hammadde kullanılarak, filtrasyon sonrası mayanın uzaklaştırıldığı bir bira tipidir.
    altbier: koyu renkli buğday ve arpa maltının birlikte kullanıldığı, acılığı yüksek ve sert içimli bir bira tipidir.
    kölsch: açık renkli, mayhoş bir tat karakterine sahip, özellikle almanya'nın köln şehrinde popüler olan bira tipidir.
    stout: siyah renkli, özellikle çok koyu renkli malt ve bir miktar da kavrulmuş malttan imal edilmiş, acılığı sert karakterde bir üst fermantasyon birasıdır.
    porter: porter da stout benzeri koyu renkli, bazı çeşitleri %9 alkol ihtiva eden bir bira tipidir.

  • --- spoiler ---
    tek olumsuz yönü üstündeki hindistan cevizleri yerken biraz dökülebiliyor.
    --- spoiler ---

    illa bir yerden not kıracak.

    ne yapsınlar kardeş, hindistan cevizlerini tek tek japonla mı yapıştırsınlar yani?
    kibar kibar yersen dökülmezler.

    editanım: gerçek bir dh yazarına mahsustur.

  • aradan geçen 11 yıl 4 saat saat sonra bile tazecik, dumanı tütebilen acı.

    yaşanan ilk acıysa ve anneler günü ise o gün, inanası gelmez hiç insanın. çok küçüktür bir de. daha yeni okumayı sökmüş, yakasına kızarmış elmayı takalı henüz bir ay olmuştur. ilk dönemdeki süper notlar erkenden ''sınıf geçme hediyesi'' isteme cesareti vermiştir ona. baba; oğlum ne isterse alırım deyince o da bisiklet istemiştir. tam istediği gibi oğlunu mutlu eden babanın tek şartı vardır ama. ''okullar kapanınca bineceksin''. peki denir babaya ama kendi kendini yer tabi kardeş.

    anneler günü sabahında ablanın reddetmesine karşı saatlerce yalvarır ''ablacım sadece 10 dakika, nolur babama söyleme ama'' diye. abla da dayanamaz, kıyamaz. verir bisikleti. o sayılı dakikanın yarısı olmadan kapı çalar. komşu kardeşin bisikletten düştüğünü söyler, çok sakin karşılanır, olabilir gibi. yerde yatan, üzeri örtülü biri vardır. var ama onun ayağındaki kardeşin ayakkabısı değil, bisiklette onun bisikleti değildir ki o benim kardeşim olsun. değil işte, hiç birşey onun değil ama bir anda oracıkta beliren babanın yürekten kopan çığlığı herşeyi özetler sana. üzeri örtülü o... canım kardeşim.

    ilk anda anlamazsın. aklın harçlığıyla anneler günü hediyesi almak için para biriktirmiş, süt dişi yeni çıkmış küçüçük kardeştedir. ama o nerde o... o merhametli minik yürek annesi olmadığı için üzüldüğü, zinciri pastan dönemeyen biskleti, ayağındaki ayakkabısı yırtık, 'benim bisikletim öyle değil, sen hep binersin, biraz giyeyim mi ayakkabını, veririm inince diyen sinif arkadaşıyla karşılaşır. ve sen bunları o gittikten yılar sonra, liseyede okuyan, hala ayakkabıyı saklayan o arkadaştan öğrenirsin. ölmek mi, öldürmek mi arasında sıkışırsın işte o zaman.

    yaşıtları üniversite tercihleri hakkında danışmak için abla bilip yanına geldiklerinde ise şakağındaki o şey boğazına dizer hayatını. 19 unda gözleri parlayan genç flörtlerinden bahsederken sen, gitmeden bir gün önce hasta olur diye dondurma almadığın, gözünün yaşına kıyamayıp bisikleti verdiğin, on dakika sonra gelecek olan canini düşünürsün. düşünmek istemediğin tek şey ellerinle üstüne toprak ettiğin kardeşinin kanina, canina biçilen paranin hesabina yatirilmak istenmesidir.

    o anda yüreğinde binlerce mum birden yanar. her gün birisi söner. ama birtanesi hiç sönmez. yediğin lokmanın yarısı acı geçer boğazından. keşkelerle yıllar geçer. suçluluk şakağına dayalıdır hep. kulağındaki onlarca küpe olmuş şey tek karındır. aci çok şey öğretmiştir. dost, düşman ayirmak kolaylaşmiştir sanki. bayramlar mezarlikta başlar, anneler günü karalar günü olur, takvimlerde doğum günü hep kirmiziya boyanir.

    yazarken yutkunmayi bile çok gören, ekran bozuldu mu ne, neden bu kadar bulanik dedirten bu aci, yarinki anneler gününü minicik bedenini toprağa koyduğu evladinin mezari başinda geçirecek annemin, babamin asla okumasini istemediğim şeyleri yazdirdi bana. hayat sadece acı değil ama. tadıdan yenmeyen şeyler de var. yüreğe ağir gelen bu duygudan siyrilmamin tek sebebi, anneme tapma nedenim, canimi istese düşünmeden vereceğim bir tanecik meleğimdir.

    o meleğin yazdırdıkları içinse (bkz: ablalarin kardeş sevgisi/@nunuca)

  • demokratik anayasa mitingi, yer kadıköy.
    elinde megafonla biri soruyor : ne istiyoruz ? topluluk cevaplıyor : özgürlük
    tekrar soruyor : ne istiyoruz ? cevap : demokrasi vs.
    megafoncunun istek soruları bitince , kenardaki sucu bağırıyor :
    - peki yok mu su isteyen ?

  • 2011 yılında çıkan bedelli kararı sonrası varını yoğunu ortaya koyup, yetmediyse kredi çekip 30bin tl'ye bedelli askerlik yapan efsane nesildir.

    ancak acı olan, tam üç yıl sonra torunları neredeyse yarı bedele 18bin tl'ye bedelli askerlik görevlerini yerine getirmişlerdir.

    olum dedik o kadar telefon çıkar çıkmaz alınmaz, fiyatı düşer. biraz bekleyecektiniz, kıpır kıpırsınız aq :)

  • zulüm görüyoruz yine biz üzülüyoruz, zulme sevinen ve destek olana bi şey oluyor yine biz üzülüyoruz. üzülüyorum aklıma ali tatar, kuddusi okkır geliyor. üzülmeyelim diyoruz vicdan el vermiyor. bize huzur verin arkadaş

  • şükran günü, amerika birleşik devletleri ve kanada'da geçen yılın hasat ve diğer nimetlerinin kutlandığı yıllık ulusal bayram.

    ülkemizdeyse genelde özenti tiplerin sosyal medya paylaşımı yapıp hindi pişirmesi ile bilinir.

    amerikalılar genellikle şükran günü'nün 1621 yılında plymouth'taki ingiliz koloniciler (pilgrimler) ve wampanoag halkı tarafından paylaşılan hasat ziyafetine dayandığına inanırlar. amerikan bayramı özellikle efsane ve sembolizm açısından zengindir ve geleneksel şükran günü yemeği tipik olarak hindi, ekmek dolması, patates, kızılcık ve balkabağı turtasını içerir. aile üyelerinin birbirleriyle bir araya geldiği bu tatil, araçla seyahat açısından genellikle yılın en yoğun dönemidir.

    plymouth'un şükran günü, birkaç kolonistin "avlanmaya" çıkmasıyla başladı; muhtemelen hindi avlıyorlardı ama daha çok kaz ve ördek gibi daha kolay avları hedefliyorlardı, çünkü "bir günde... şirkete neredeyse bir hafta yetecek kadar" avladılar.

    ardından, 90 kadar wampanoag yerleşim yerinin kapısında sürpriz bir şekilde ortaya çıkarak 50 kadar koloniciyi şüphesiz tedirgin etti. yine de sonraki birkaç gün boyunca iki grup olaysız bir şekilde sosyalleşti. wampanoaglar ziyafete geyik eti ve muhtemelen balık, yılan balığı, kabuklu deniz ürünleri, güveç, sebze ve birayla katkıda bulundu.

    plymouth'ta az sayıda bina ve mamul mal bulunduğundan, çoğu insan dışarıda yere oturarak ya da kucaklarında tabaklarla fıçıların üzerinde yemek yerdi. erkekler kırık dökük ingilizce ve wampanoag dilinde konuşmaya çalışarak silah atıyor, yarış yapıyor ve içki içiyorlardı.

    bu oldukça düzensiz bir olaydı, ancak iki grup arasında kral philip savaşı'na (1675-76) kadar süren ve yüzlerce sömürgecinin ve binlerce amerikan yerlisinin hayatını kaybettiği bir anlaşmanın imzalanmasını sağladı.

    new england sömürgecileri, askeri zafer ya da kuraklığın sona ermesi gibi nimetler için tanrı'ya şükredilen dua günleri olan "şükran günleri "ni düzenli olarak kutlamaya alışkındı.

    örneğin abd kıta kongresi, anayasa'nın yürürlüğe girmesinin ardından ulusal bir şükran günü ilan etti.

    ancak 1798'den sonra yeni abd kongresi şükran günü ilanlarını eyaletlere bıraktı; bazıları ulusal hükümetin dini bir kutlamaya karışmasına itiraz etti, güneyliler new england geleneğini benimsemekte yavaş davrandı ve diğerleri de günün partizan konuşmalar ve geçit törenleri için kullanılmasından rahatsız oldu.

    ulusal bir şükran günü, birleştirici bir güçten ziyade tartışmalar için bir paratoner gibi görünüyordu.

    şükran günü, kuzeyliler federal hükümete hakim olana kadar resmi bir tatil haline gelmedi. 19'uncu yüzyılın ortalarında bölgesel gerilimler sürerken, popüler godey's lady's book dergisinin editörü sarah josepha hale, birliği teşvik etmek amacıyla ulusal bir şükran günü için kampanya yürüttü.

    sonunda başkan abraham lincoln'ün desteğini kazandı. iç savaş sırasında 3 ekim 1863'te lincoln, 26 kasım perşembe günü kutlanmak üzere ulusal bir şükran günü ilan etti.

    bu tatil daha sonra her başkan tarafından yıllık olarak ilan edildi ve birkaç istisna dışında seçilen tarih kasım ayının son perşembe günü oldu.

    ancak başkan franklin d. roosevelt, genellikle şükran günü tatili ile başlayan noel alışveriş sezonunu uzatmak ve ekonomiyi canlandırmak için tarihi bir hafta geriye, kasım ayının üçüncü haftasına çekmeye çalıştı.

    ancak tüm eyaletler buna uymadı ve 1941'de kongre'nin ortak kararının ardından roosevelt 1942'de kasım ayının dördüncü perşembe gününü (ki bu her zaman son perşembe değildir) şükran günü olarak belirleyen bir bildiri yayınladı.

    ülke kentleştikçe ve aile üyeleri birbirinden uzakta yaşamaya başladıkça, şükran günü bir araya gelme zamanı haline geldi.

    tatil, her kökenden göçmenin ortak bir geleneğe katılmasını sağlamak için dini köklerinden uzaklaştı.

    1876'da yale ile princeton arasında başlayan şükran günü futbol maçları, taraftarların bayrama biraz şamata katmasını sağladı. 1800'lerin sonlarında kostümlü eğlence tutkunlarının geçit törenleri yaygınlaştı.

    1920'de philadelphia'daki gimbel's mağazası yaklaşık 50 kişilik bir geçit töreni düzenledi ve noel baba da kortejin en arkasında yer aldı.

    new york'ta her yıl düzenlenen macy's geçit töreni 1924'ten bu yana, 1927'den beri de dev balonlarla bu geleneği sürdürmektedir. pilgrimler ve amerikan yerlileri ile ilişkilendirilen bu bayram, kültürler arası barışı, amerika'nın yeni gelenlere sunduğu fırsatları ve ev ile ailenin kutsallığını sembolize eder hale gelmiştir.

    kanada'daki şükran günleri de sömürge döneminde, güvenli yolculuklar, barış ve bol hasat için duyulan şükranla aynı avrupa geleneklerinden doğmuştur. en eski kutlama 1578 yılında martin frobisher liderliğindeki bir keşif filosunun güvenliği için şükranlarını sunmak üzere bugünkü nunavut'ta bir tören düzenlediğinde yapılmıştır.

    1879'da parlamento 6 kasım'da ulusal bir şükran günü oluşturdu; tarih yıllar içinde değişti. şükran günü 1957 yılından bu yana kanada'da ekim ayının ikinci pazartesi günü kutlanmaktadır.

  • bir sonraki boş metrobüs için bekleyen ön sıranın kurduğu barajı, real madridler barcelonalar kuramadı.