hesabın var mı? giriş yap

  • evimde temizlik yaparken kosede bi orumcek ağı farkettim. ufakta bi orumcek var uzerinde. normal sartlarda alip disari birakirdim ama dursun dedim bi zarari yok.
    bi sure sonra unutmustum varligini. gecenlerde eve bi sinek dadandi. gece ortaya cikip kafamı sisiriyor. isigi yakiyorum kayboluyor serefsiz. bi ara sesi kesildi, dedim heralde cikti gitti. ertesi gun tekrar temizlik yaparken kosedeki ağa gozum ilisti ve bingo! orumcegim sinegi bi guzel paketlemisti. basında bekleyip “ ben hallettim patron” dercesine duruyordu.
    artik bu evin bi ferdisin aslanım, sen gidene kadar dokunmayacağım sana.

  • günümüzde gürültü kirliliği "ülke nüfusunun sağlığı ve refahı için büyüyen bir tehlike" olarak görülmektedir.
    avrupa çevre ajansı, halk sağlığına en zararlı çevresel etmenlerden birisi de gürültüdür ve hava kirliliğinden sonra ikinci sırada yer aldığını bildirmektedir. uluslararası gürültünün biyolojik etkileri komisyonu'na göre, hükümet düzenlemelerinden sağlık hizmetleri uygulamalarına kadar sektörlerde, gürültünün oluşturduğu tehditler "genellikle hafife alınmaktadır".
    gürültü kirliliğinin yalnızca işitme kaybına, kulak çınlamasına ve sese karşı aşırı duyarlılığa neden olmadığını, aynı zamanda kardiyovasküler hastalığa neden olabileceğini veya şiddetlendirebileceğini gösterdiler. 2 tip diyabet, uyku bozuklukları, stres, hafıza bozukluğu ve dikkat eksikliği dahil olmak üzere zihinsel sağlık ve bilişsel sorunlar, çocuklukta öğrenme gecikmeleri ve düşük doğum ağırlığına neden olduğu düşünülmektedir. bilim adamları bunama da dahil olmak üzere gürültünün diğer olası bağlantıları araştırılmaktadır.
    araştırma ayrıca gürültü kirliliğinin iklim değişikliği ile nasıl bağlantılı olduğunu da ortaya koyuyor. küresel ısınmaya katkıda bulunan pek çok etmen gürültü üretiyor, bunların en önemlileri ulaşım, fosil yakıt çıkarma ve işlemedir. yapılaşma ve ormanları katletmek, doğal ses tamponlarını ortadan kaldırırken doğal karbon emme rezervuarlarını da yok etmektedir. klimalar ve jeneratörler gibi insanların iklim değişikliğiyle başa çıkmasına yardımcı olan teknolojiler gürültü sebepleri arasındadır. tersine, ağaçlandırmayı arttırma gürültüyü bastırmak için fırsatlar sunar.
    devamlı gürültüye maruz kalmanın avrupa'da her yıl 48.000 yeni kalp hastalığı vakasına sebep olduğu ve 6,5 milyon insanın uyku problemi yaşadığını gösteriyor. harvard pilgrim sağlık enstitüsü nüfus tıbbı departmanında nüfus profesörü olan peter james, çevre kirliliğinin amerika birleşik devletleri'ndeki yetersiz ölçüm ve izleme nedeniyle bir sorun olmaya devam ediyor. bu da problemi saptayıp belirlenmesini zorlaştırmaktadır.
    james, "abd, 1980'lerden beri gürültü kontrolüne veya gürültü araştırmalarına gerçekten fon sağlamadı" diyor ve ekliyor: “bu büyük bir sorun. sağlığımızın sağlığını nasıl koruyacağımızı gerçekten tespit edebilmemiz için buna karar vermemiz gerekiyor. gürültüye maruz kalma durumlarını düzeltme sorumluluğunun bireye ait olduğunu söylemek mümkün değil."
    bir kişinin özellikle kardiyovasküler hastalığı varsa veya risk altındaysa, stres nedeni olarak gürültüden bahsediyorsa, kesinlikle kişisel gürültü azaltma stratejileri ve stres azaltma teknikleri ve bu gibi hastalıkların ortaya çıkmasını önlemler üzerine odaklanılmalıdır.
    şu durumda çevresel etmenlerden kendimizi sıyırmanın psikolojimiz üzerinde nasıl etki ettiğinden bahsetmem gerekiyor. düşünün ki yorucu ve stresli bir günün ardından kendinizi huzurlu ve güzel bir doğal ortamda buluyorsunuz. orada tek duyduğunuz kuşun cıvıltısı, yaprakların hışırtısı ve derenin sesi.
    doğa seslerinin insan sağlığı üzerindeki faydalı etkileri eski çağlardan beri bilinmektedir. eski yunanlılar doğayı severdi ve bu onların mitolojisinde yer almaktadır. antik yunan mitleri ve doğa, tanrı, insanlar ve tabiat ana'nın ayrılmaz bir birlik oluşturduğunu kanıtlayarak, doğası gereği bağlantılıdır. dolayısıyla doğa bir yaşam kaynağıdır ve bu kaynağın kendine has bir sesi vardır. peki bu ses insan sağlığına nasıl fayda sağlıyor?
    müziğin temel unsurları doğada da bulunan ses ve ritimdir. bunun nasıl olduğunu merak ediyorsanız, çok basit. doğada, kuşların cıvıltısı veya göl suyunun huzurlu sesi gibi sesler hayvanın sesidir. öte yandan, doğada her şey bir ritimdir. örneğin yağmurun kendi ritmi vardır. ritim ayrıca okyanus dalgalarında, hatta gün doğumu ve gün batımında da gizlidir. ayrıca müziğin ritmi gezegenin hareketine ve mevsimlerin döngüsüne de yansır. sonuç olarak, doğa ve müziğin bir olduğu ve doğanın müziği etkilediği anlaşılmıştır. doğanın görkemi, klasik müziğin farklı dönemlerinden pek çok besteciye (handel, haydn, vivaldi, beethoven, schubert, debussy vb.) ilham kaynağı olmuştur. bilhassa romantizm döneminde (1798-1837) tabiatın ruhun aynası olduğu görüşü hâkimdi. gerçek şu ki, yoğun müzik arayışında olan teorisyenler ve besteciler, ilham, yeni yöntemler ve nihayetinde yeni sesler bulmak için doğaya ve onun seslerine yöneldiler. pek çok besteci doğadan (böcek ve hayvan sesleri, doğal olaylar) ödünç aldıkları ses kalıplarını müzikal formlara dönüştürdüler.
    her ortam çeşitli sesler içerir. insanlar çoğu zaman bu sesleri tam olarak algılayamazlar çünkü dikkatleri çevrenin görüntüsüne odaklanır. bir çok araştırmacı, insanların ses ortamını yorumlama biçimini ve bu yorumun davranışları üzerindeki etkilerini inceledi. araştırma sonuçları, doğa seslerinin insanların psikolojik gelişimini etkileyebileceğini ve duygularının kalitesini temsil edebileceğini göstermiştir. ancak, tüm doğa sesleri insan zihnini aynı şekilde etkilemez. doğada her sesin özelliklerine ve dinleyicinin onu nasıl aldığına bağlıdır. biyolojik açıdan bakıldığında, ses insan beyni tarafından tasarlanır, vücudunda çalınır, duyu organları tarafından algılanır ve sonra beyni tarafından yorumlanır. kuş cıvıltısı veya akan su sesi gibi sesler, bir güvenlik, rahatlama ve mutluluk duygusu taşır. ayrıca, doğanın sesleri insan beynini özel bir şekilde etkileyerek bir deneyimi vurgular, dinlendirir, yormaz.
    yaprakların hışırtısı, yağmurun sesi, akan suyun sesi, kumsaldaki dalgaların sesi, kuşların cıvıltısı...
    tüm bu sesler yaratıcının ve doğanın insanoğluna bir armağandır.

    kaynak:
    the effects of noise on health
    the powerful effect of the sound of nature on human health

  • karadenizliler öfkeli. çünkü kendi fikirlerindan farklı fikirleri kabul etmiyorlar. kendi fikirlerini değiştirme, ortama uyum sağlama, farklılığı kabul etme, empati gibi yetileri gelişmemiş. başkalarının nasıl olur da kendileri gibi düşünemediğini kavrayamıyorlar. iletişim yetenekleri yok. sürekli baskın olmak istiyirlar. bu da öfke patlamasına dönüşüyor.

  • babaya gitmesi bir nebzedir,fakat baba nın bir arkadaşına giderse boka sarar,babanıza da ulaşır,"ramazancım senin oğlan bana seni seviyorum falan diyor hayırdır,sınavlar falan bunaldı heralde çocuk."bu cümle ciddi bir yüz ifadesi ile sarfedilirse,babada o an nasıl bir surat ifadesi olabileceğini tahmin bile edemiyorum.başımdan geçen bir benzeri şöyle olmuştur;

    benim gonderdiğim mesaj:

    i really miss u baby.bikbikbik..i love you...

    beş dk. sonra;

    muharrem amca cep new message.read?
    "i love you too.. oğlum iki oluyor evli barklı adamım niyeti bozduysan haberim olsun"

    akabinde muharrem amca aranır özür dilenir.babamın araması gecikmez "oğlum birkerede seni özledim baba diye bana mesaj at lan hayırsız,neyse çok yazıyor hadi kapattım.."

  • istismarcı, zorba, takıntılı ve bencil bir çakma romantikle ailesini reddedecek kadar arkadaşlarına düşkün, bir kurt-adamla arkadaşlık etmek ve onu yalnız bırakmamak için en zor büyülerden olan animagus büyüsünü öğrenen, azkaban'da bile temiz vicdanı sayesinde akıl sağlığını koruyabilmiş, yakalanma ihtimalini bile bile vaftiz oğlunu kurtarmak için sihir bakanlığına dalabilen bir kahramanın karşılaştırması.

    snape harika yazılmış bir karakterdir ancak berbat bir kişiliktir. kaç yaşına gelmiş olmasına rağmen 11 yaşındaki çocuklara zorbalık yapmaktan, onları aşağılamaktan çekinmemiş, arkadaşlarının içinde çocukları mide bulandırıcı bir tavırla ezmeye çalışmıştır. harry'ye babasından dolayı bir öfke duyuyor olması bir yere kadar mazur görülebilir ancak neville gibi ailesi kahraman, hermione gibi pırlanta kalpli çocuklara ettiği zulümlerin hiçbir açıklaması yoktur.

    tanrı vergisi yeteneği diyebileceğimiz zihinbend yeteneği olmasa, lord voldemort'un anında harcayacağı bir karakterdir. zaten dumbledore da, voldemort da zihinbend yeteneği sayesinde karşı tarafa casusluk yapabileceği için bu adamı kullanmıştır.

    lily'ye sevgisine gelince. sapkınlık derecesinde bir takıntının ürünüdür. bir kadın seni istemiyorsa, yoluna devam edersin. öfkelenip karanlık sanatlara dalmaz, ölüm-yiyen denilen safkan düşkünü katiller arasında saf tutmazsın. hele yaptıklarını "beni çocukken aşağıladılar," diye rasyonalize etmeye çalışması bir kepazeliktir. hogwarts 11-17 yaş arasında eğitim veren bir okuldur ve 15 yaşında iki çocuğun birbiriyle atışması yetişkin hayata taşınmayacak kadar saçma anılardır. 40 yaşına gelince kaçınız orta okulda itiştiğiniz arkadaşınıza düşmanlık besliyorsunuz?

    "always" lafı da romantik bir laf olsa da aslında lily'ye olan saplantısının bir yansımasıdır. sağlıklı değildir ve çirkindir. akıllı insan yoluna devam eder, başkasını sever, aşık olur. başkasıyla evlenip çocuk yapmış ve mutlu bir hayat kurmuş çocukluk aşkını hayatının takıntısı haline getirmez. bu sevgi değildir, bu saplantıdır. sevgi olsaydı, harry'yi bağrına basar, lily'nin yadigarı diye gözü gibi bakardı.

    zorbalık konusunda malfoy'dan beter durumdadır zira malfoy sadece çocuktur ve 16-17 yaşında bile malfoy ve ailesi voldermort yanında saf tutmanın ve sürekli korku içinde yaşamanın ne denli rahatsız edici olduğunu anlamıştır.

    koca seride sonuca etki eden tek olumlu hareketi de muhtemelen gryffindor'un kılıcı'nı bellatrix'in kasasından alıp harry'ye vermesidir.

    regulus arcturus black bile sonuca daha fazla etki etmek için çaba sarfetmiştir.

    sirius black'e gelince. safkan takıntısı olan bir aileden açık fikirli olarak yetişmiştir. ailesindeki herkes kana susamışken, o ailesini reddedebilmiş ve evden çocuk yaşta ayrılabilmiştir.

    en iyi arkadaşlarından birinin kurt-adam olması üzerine animagus olacak kadar arkadaşlarına bağlıdır ve sır tutucu olarak voldemort'un kendisinin peşinden geleceğini öngörüp peter'ın bunu yapmasını tavsiye edecek kadar da bilgedir.

    kolay olanı değil, zor olanı tercih edecek kadar büyük adamdır.

    bu hayali karakterlerin ikisi de incelikle yazılmış ve kalitedir ancak kişilik ve ahlaki açıdan bakılacak olursa severus snape beş para etmez bir kişiliğe sahiptir.

    https://img-9gag-fun.9cache.com/…o/appneyb_700b.jpg

    rubeus hagrid gibi daha ne zorbalığa, ne haksızlığa uğramış karakterlerin yanında severus snape'in seçimlerinin hiçbir geçerliliği, hiçbir meşrutiyeti ve bahanesi yoktur.

    ingilizce bilenler için dahası: http://www.tor.com/…ape-does-not-deserve-your-pity/
    https://www.bustle.com/…-how-people-romanticize-him

    severus snape'i sevdiren de büyük oranda alan rickman'dır. huzur içinde uyusun.

  • yıllarca değişmeyen diyalogtur, hiç bitmesin istenen:

    ortaokul-lise:

    z- ya baba uyuyamıorum sesini kısar mısın tv'nin!
    b-tamam tamam kısıyorum..

    üniversite:

    z- offf baba yaa şu maçın sesini kısar mısın, ya sınavım var sabah!
    b- tamam uyu kızım sen kısıyorum.

    uzamış akademik kariyer:

    z- ya baba şu adamların sesini keser misin artık
    b- ya zel ama saat daha 22.00!
    z- valla baba onu ilkokuldayken uykudan önceden hemen sonra uyumak zorunda bırakıp, alıştırmadan önce düşüncektiniz, uyuyamıyorum ya bu evde, uyuma özgürlüğüm yok!

    kendi eviniz olduğunda:

    z- baba... (sırıtır)
    b- (gülümser) tamam kısıom evladım, uyu sen sabah erken gidicen!

    dünyada çocuklarına hizmet etmekten keyif alan ender insanlarından biriyse, kalbinize sokmak istediğiniz bir baba ile gerçekleştirilen diyaloglardır...

    edit: o kadar oylandı ki buradan sesleniyorum kendisine “ seni seviyorum baba”....