hesabın var mı? giriş yap

  • alev makinesi, günümüzde düzenli, düzensiz herhangi bir ordu envanterinde bulunmayan, geçtiğimiz yüzyıldan bolca kullanılmış, ana bileşen olarak genellikle propan kullanan bir silah.
    bu silahla bir yanılgı vardır. filmlerde alev makinesiyle yakılan kişiler(genelde askerler) çığlık atar ve debelenerek ölür. ama gerçekte, askeri bir alev makinesin, alev radius'u üzerinize püskürtüldüğünde, saniyeler içinde kömürleşerek ölürsünüz.
    örneğin bu japon askeri debeleyenmeyi bırakın, mevziden doğrulamadan ölmüş.
    birinci dünya savaşında ilk olarak almanlar tarafından üretilmiş ve savaş genelinde en fazla alman ordusunda bulunmuştur. ingiliz ve fransızların korktuğu bir silah olmuştur.
    livens large gallery flame projector isimli alev makinesi ise birinci dünya savaşında ingiliz askerleri tarafından kullanıldı. ikinci dünya savaşında, amerikan ordusunda başta, m1 ve m1a1 alev makineleri daha sonra ise, 60'ların sonlarına kadar kullanılacak olan m2 alev makinesi kullanıldı. alev makineleri pasifikte japonları psikolojik olarak da harap eden bir silah oldu.
    almanların en yaygın kullandığı alev makinesi ise, flammenwerfer 41 idi. bu amerikalılarınkine göre daha kontrolsüz bir silahtı, ve kullanan asker genelde şöyle ekipmanlar girmek zorunda kalıyordu.
    flammpanzerwagen ise almanların half truck'larında kullandığı alev makinesiydi.
    almanların tüpe benzeyen sığnak savunmalarında kullandığı abwehrflammenwerfer 42 isimli garip bir alev makineleri de vardı.
    1
    2
    ruslar ise geniş çaplı olarak üretilmiş, roks-2 ve roks-3 alev makinelerine sahiptirler. alev makinesi kullanan tank formatındaki sovyet tankları genelde t-34 şasesi üzerine yapılıyordu.
    ingilizler ise, churchill crocodile isimli alev tankın sahipti.
    amerikalılar bu bağlamda en fazla kullandığı ww2 tankı m4a3r3 isimli şerman varyasyonudur. reich ise stug 3 flamm ile alev makinesi kullanan tanklara envanterinde yer vermiştir.
    japon ve italyanlarda çok az miktarda sahaya sürülebilmiş alev tankları üretmiştirdir.
    post ww2 flame tanklarından en çok üretileni t-55'e alev makinesinin optimize edildiği bir türevi ve m67 zippo tankıdır.
    vietnam'da m67
    kore'de m67
    vietnam savaşında amerikan piyadelerinin en fazla alev makinesi kullandığı süreç 873. tepe muharebesidir.
    irish republican army 1989 yılında, roks-3'ün yerini alan post-ww2 lpo-50 isimli alev makinesiyle kuzey irlanda'daki ingiliz ordusu karakoluna saldırmıştır. 2 asker ölürken, ikisinin yada ikisinden birinin alev makinesiyle öldürüp öldürülmediğiyle ilgili açıklama yapılmamaştır.
    günümüzde, omuzdan atılan, termobarik başlık kullanan güdümsüz roketler alev makinelerinin yerini almıştır.

  • öyle birisidir ki victor jara, güney amerika’da şarkılarını söylediğinizde, size el turko diyen yoldaşlarınız ağlamaya başlar. hem de öyle göz dolmasından filan bahsetmiyorum, hıçkırarak size sarılarak ağlamalarından, yüzlerindeki o dostça ve şaşkın gülümsemeyle birlikte görünen korkunç üzüntüden bahsediyorum. aynı şarkıyı orada bulunan herkesin kendi dilinde söylemesinden, yaşayanın bir daha asla milliyetçi olamayacağı, kapitalizmi, faşizmi, victor jara’nın katillerini bir daha ömrü boyunca bağışlayamayacağı bir anı yaşamaktan söz ediyorum. victor jara bir insandan çok bir histir aslında; dayanışmadır, özgürlüktür, yaşamdır, yoldaşlıktır, mücadeledir, cesarettir, sanattır, güzelliktir, aşktır, devrimdir.

  • bir önerme. birçok parametreye göre değişkenlik gösterebilir, göreceli bir durumdur. benim yaşım 32, hala don't starve, this war of mine oynayabiliyorum. gelin, size neden oyunlardan zevk alamadığınızı anlatayım.

    oyunlardan zevk alamıyorsunuz çünkü bireysel alanınız daralıyor, çünkü zaman konusunda sıkıntı yaşıyorsunuz, çünkü zevk eşiğinizi çok yükseltiyorsunuz. ilk olarak bireysel alanınız nasıl daralıyor? evleniyorsunuz, erken evleniyorsunuz, tabakhaneye bok yetiştirir gibi hemen çocuk yapıyorsunuz, yetmiyor 1 tane daha çocuk yapıyorsunuz. o aile ve çocuk ortamında oyun mu oynanır zaten lan çocuk yapan insan diğer her şeyi unutacak aga. bık bık bık ötmeyecek. o sorumluluğu aldığın anda oyun oynamaktan zevk alamazsın tabi. sonra ev almak araba almak için olmayacak kredilere giriyorsunuz. akabinde kafanı toparlayıp oyuna konsantre olamazsın, bu durumda zevk de alamazsın.

    sonra zaman konusunda nasıl sıkıntı yaşıyorsunuz? kimse farketmiyor, farketse de dikkate almıyor ama kariyer denilen saçmalık insanların hayatlarını karartan yekpare bir gudubettir. iş gücü demek işverene zamanını satmak demek. hepimiz çalışıyoruz ancak bazılarımız inanılmaz bir şekilde günde 12 saat falan çalışabiliyor ya da haftalık izin almadan çalışabiliyor. ev için araba için tatil için çekilen krediler veya gereksiz harcamalardan şişen borçları kapatmak için extra işlere gidenler var. taksiye çıkanlar mı ararsın, evde örme işi yapan mı ararsın? bunun dışında aile olduktan sonra insanlarda bir yumuşama oluyor. daha çok ziyaret daha çok misafir kabulü ve kimseye hayır diyememe durumları oluşursa kendinize ayırdığınız zaman ve alan daralıyor.

    son olarak zevk eşiğini nasıl yükseltiyorsunuz? beklentilerini düşüren insan mutlu olur. ben bunu bilir bunu söylerim. standartlarınızı düşük tutun ki düşük standartlarla karşılaştığınızda mutsuz olmayın. oyun konsolları da sürekli gelişiyor, grafikler de gelişiyor ama belki de sizi mutlu eden eski oyunlardır. ya da şöyle de örnekleyebilirim: sürekli oyun oynarsanız oyunlardan alacağınız keyif bir müddet sonra düşmeye başlayacaktır.
    (bkz: marjinal fayda)
    oyun oynamaya bazen ara vermek gerekir. geçen yıl sürekli fifa oynadım ps4 konsolunda. bu sene fifa görünce tiksiniyorum. geçen yıl yaptığım şey hatalıydı.

    diyeceksiniz ki sen sanki süpersin aaaaamnagoim! haklısınız dostlarım. aynı dertlerden ben de muzdaribim. çocuk haric diğer saydıklarımı birebir yaşıyorum esasında. hadi öptm.

  • yıllardır o kadar ekonomik kriz geçirdik, bir tanesinin halen içinden geçiyoruz ama bu kafalar hiç değişmiyor. daha şimdi bir entry okudum ve zavallı çocuğa acıdım.

    https://i.vgy.me/jzcp3d.jpg

    yahu arkadaşım madem paran yok ne diye evlenmeye kalkıyorsun? hadi bir hata ettin evlendin, büyük bir yükümlülüğün altına girdin, bir de ne diye üzerine çocuk yapıyorsun? nerede yaşadığınızın biraz farkına varın artık. bu orta doğu ülkesinde bir sabah uyandığında %50 fakirleşmeyeceğinin garantisi yok. %50 zenginleşmeyeceğinin garantisi var ama.

    bu ülkede kenarda kendini garantiye alacak kadar parası, yatırımı, mülkü olmayan birinin evlenmesi, yuva kurması, çocuk yapması artık akıl alır bir iş değil. dediğim gibi bir sabah kalktığında cebindeki para yarı yarıya azalacak, masrafların ikiye katlanacak. üzerine belki de işsiz kalacaksın. bunun etkisini mesela 5 yıl hissetmeyecek kadar birikimin var mı? yok.

    seni ve eşini zerre umursamam da o çocuğa yazık değil mi? muhtemelen güzel bir gelecek de inşa edemeyeceksin. şimdi o çocuğu dünyaya getirerek iyilik mi yapmış oldun kötülük mü? "allah rızkını verir" salaklığından yıllarca hepimiz çok çektik. hatta bir kısım insan ömrünün yarısına geldiği halde fakir bir ailede büyüdüğü için halen çekiyor. yazıktır, artık bir orta doğu bataklığında, ekonomisi çokmüş bir ülkede yaşadığımızın farkına varalım, adımlarımızı ona göre atalım.

  • hem bilgişlem teknolojileri hem iktisat altyapısı olan biri olarak halen daha üretilen parayı temellendiremediğim, karşılığını kafamda oturtamadığım ödeme sistemi.

    bu paranın karşılığını birinin bana tane tane anlatmasını umut ediyorum.

    nasıl oluyor x birinin yazdığı bir algoritma ile ekran kartlarının aşırı derecede elektrik tüketerek yaptığı işlemler bir maddi meta oluyor? burada bu paranın karşılığı sadece elektrik ve ekran kartlarına harcanan para olabilir ki bunun da bir dönüşü yok sadece kart üretici firmaları zenginleştiriyor ve elektrik tüketimini arttırıyor eser oranda.

    bugün abd başta olmak üzere pek çok ülkenin bastığı paranın maddesel bir karşılığı bulunmuyor gözükse de karşılığı o ülkelerin ekonomisidir, kendisidir. bitcoin ve türevlerinin karşılığı ne?

    ya bu modern zamanların en büyük saadet zinciri ve en son giren mallara ciddi şekilde patlayacak ya da ben malım ve böyle bir fırsatı değerlendirmiyorum.

    bilemiyorum, çözemiyorum.

    edit: adam lidyalılar demiş. onların parasının bir karşılığı vardı, paranın kendisi altın idi, gümüş idi, bakır idi.

    zedit: bir de araştırırsan görürsüncüler var, ben araştırdım kardeşim mantıklı bir karşılık göremedim, sen gördü isen anlat da bilelim. aslında kendi de bir halt anlamamış ama anlamış gibi yapıyor. anlayan çıkar takır takır anlatır. daha anlatabilen birine rast gelmedim.

    düdüt: arkadaş yazmışız oraya bir iktisat tabanımız var diye adam gelmiş kağıt para teorisini bilmeden kağıt paraların da karşılığı yok diye bik bik ahkam kesiyor. yazmışız oraya it teknolojilerinden anlıyoruz diye bir diğeri gelmiş saçma sapan örneklerle bu işin teknolojisini anlatıyor. bi durun artık.