hesabın var mı? giriş yap

  • bir oldu iki oldu içimde biriktirirken üçüncüyü de görünce artık buralara bir yerlere not düşülmesi gerektiğini düşünüyorum. belki okuyan birilerinin hayatına etki eder.

    kişi 1 : 33 yaşında. bir kuzenimin nişanı için çekilecek fotoğraflarda o da yer almak istiyor. fotoğrafçı da ortaya güzel bir şeyler çıksın diye uğraşıyor.. bana bütün gün fotoğrafçı adamın devamlı onunla ilgilendiğini, türlü kaprislerine boyun eğdiğini ballandıra ballandıra anlatıyor. fotoğrafçı adam tabi ki ona gün boyu ''yürümüş'' kibar davranmasının başka bir açıklaması olabilir miymiş. zaten burun estetiği yaptırdığı günden beri kısmetleri çoğalmış. beynim türlü sorular düşünmekteyken ağzımdan çıkan şey ''hmmm, olur öyle'' oluyor.

    kişi 2 : arkadaşım. 25 yaşında. bir okulda öğretmenlik yapıyor. müdür yardımcısının devamlı onunla ilgilendiğini, yardım ettiğini, işini kolaylaştırdığını anlatıyor bana. zaten yapması gerekenler bunlar değil mi diye düşünüyorum içimden, o devam ediyor. resmen ''yürüyor''muş ona. sabah günaydın demeler gülümsemeler filan neler oluyor öyle. hemen sosyal medya arama taramaları yapılıyor ama o da ne adam evli ve daha minicik bir çocuğu var çok da mutlu görünüyor. e peki bu adam neden o zaman iyi dersler hoca hanım dedi ki ? bir terslik var. kızımızın duygularıyla oynandı.

    kişi 3 : arkadaşımın arkadaşı. 26 yaşında. yakışıklı garsonun neden onun sandalyesinin yanından daha sık geçtiğini sorguluyor, ''başka bir isteğiniz var mı'' sorusunun 3 saatlik oturduğu yerden kalkmama sonucu sorulduğunu düşünemiyor ve bunu ilgi göstermek olarak yorumlayıp arkadaşıma ve bana dünyanın en ciddi konusuymuş gibi anlatabiliyor.

    aslında düşündükçe aklıma başka başka olaylar da geldi fakat aşağı yukarı hepsi bu tür şeyler.
    lütfen bazı erkeklerin sadece ama sadece iyi bir insan olabileceğini unutmayın.
    herkes size ''yürümüyor''
    centilmen olan insanlar var.yapmayın etmeyin. arkanızdan güldürmeyin.
    sadece gülmüyorum, üzülüyorum da.

    debe editi : (bkz: oyuncaklar otostopta)

  • * bir ingilizce sunumu için öğrencilerden birisinin body building şeklinde bir konu seçmesi, hocanın başına geleceklerden habersiz konuyu onaylaması, akabinde sunum günü öğrencinin bir müddet body building nedir, neden yapılır muhabbeti yaptıktan sonra "here are some examples" diyerek aniden gidip kapıyı açarak içeriye iri kıyım iki tane adam alması, "bunlar da nedir böyle?" demeye kalmadan adamların hızla soyunup üstlerinde sadece taytla kalmaları ve gelişmiş kaslarını sergilemek için ibik gibi pozlar vermeye başlamaları. hocanın nutkunun açılmasına kadar gösterinin haydi haydi bitmesi, sınıfın dağılması.

  • ing. süzgeçli kahve demliği.

    1800'lü yıllara kadar kahve demlikleri bildiğimiz ibrikten farksızdı. 1819 yılında joseph-henry-marie laurens adında bir kap kacak ustası tarafından, ibriğin içindeki kahveyi haşlamak yerine, kaynayan suyun seviyesinin yukarısında kalmasını sağlayan delikli bir süzgeç ile suyun ısınıp genleştikçe yukarı çıkarak süzgecin üzerindeki öğütülmüş kahvenin üzerine akmasını sağlayan bir kamış eklenmesiyle, günümüzdeki kahve makinalarının da atası sayılan ilk percolator ortaya çıkmış oldu.

    söz konusu mekanizma şu şekildedir:
    görsel

    buna göre öğütülmüş ve su kaynayana kadar kuru kalan kahve demliğin üst kısmında kalan süzgeçin içinde suyun kaynama sürecinden etkilenmeden bekler, su kaynamaya yakın bir durumdayken yavaş yavaş kamışın içinden yükselir ve telvenin üstüne damlamaya başlar, aynı şekilde kapağın alt yüzünde biriken su buharı da damla damla bu süzgecin üzerine damlamaya devam eder. damlayan sular öğütülmüş kahvenin üstüne döküldükçe, telve ile temas eden aromalı ve demlenmiş sıvı yeniden aşağıdaki su haznesine akar. böylece suyun içinde doğrudan ateşle temas etmediği için haşlanmadan ve yanmadan demlenen kahvenin içerdiği aromalar korunmuş ve kahvenin telvesi fazla acılaşmamış olurdu; su kaynayıp süzme işlemi bittiğinde kahve hazır hale gelmiş olurdu. bu nedenle bu yeni kahve demleme aygıtına süzme anlamına gelen "perk" kelimesinden yola çıkılarak percolator adı verildi.

    ilk zamanlarda ısınmak ve yemek pişirmek için kullanılan kuzineli sobaların üzerinde sıkça görülen percolator adı verilen bu demlikler, yıllar sonra elektrikli ev aletlerinin ortaya çıkmasıyla birlikte cattle formatında varlıklarını sürdürmeye devam ettiler. 1819 yılındaki fransız tasarımını, 1800'lü yılların ikinci yarısında amerikan tipi percolator modelleri izledi. 1889 yılında hanson goodrich'in patentini aldığı model kısa sürede abd'de yayıldı. böylece amerikalılar zift gibi içtikleri kahveyi biraz daha incelmiş olarak içme imkanına kavuştu. elbette kırsalda yaşayanlar bu cihazı uzun süre kullanamadıklarından, amerika'da üretilen düşük kaliteli robusta çekirdeklerinden çekilmiş ve haşlanmış cowboy kahvesi yapmaya devam ettiler.

    görsel

    1933 yılına gelindiğinde alfonso bialetti adlı italyan tasarımcı, kaynayan suyu basınçlı ayrı bir haznede tutan ve pişen kahve ile kaynamakta olan suyun ayrı haznelerde kaldığı moka pot adlı basınçlı demliği geliştirdi. moka pot'un adı arabica çekirdeklerinin onaltıncı yüzyılda dünyaya yayılmasını sağlayan yemen'in moccha adlı şehrinden gelmekteydi.

    (bkz: moka pot)

    (bkz: espresso)

  • omega 3 yağ asitleri vücudun üretemediği ama ihtiyaç duyduğu esansiyel yağ asitleri sınıfındadır. ala,epa ve dha formları vardır. ala bitkisel formdur, epa ve dha ise hayvansal formdur.ala(bitkisel) formdan epa ve dha'ya dönüşüm vardır.bu dönüştürme işlemi oldukça verimsizdir. ala’yı epa/dha’ya dönüştürebilme kabiliyeti kişiden kişiye değişmektedir ancak araştırmalar göstermiştir ki insanlar ala’nın yalnızca %0.3’ü ila %21’ini epa’ya ve %0 ila %9’unu dha’ya dönüştürebilmektedirler. başka bir deyişle vücudumuz ala’nın en az %70’ini ve hatta duruma bağlı olarak %99’unu omega-3 kaynağı olarak kullanamamaktadır. yani omega 3 diye tükettiğimiz keten tohumu,semizotu,ceviz gibi kaynaklar bize omega 3 adına yeterli yarar sağlamıyor. bu durumda fayda sağlamak için hayvansal omega3'ün daha iyi olduğunu görüyoruz (hamsi,sardalya,somon gibi yağlı balıklar).

    eğer haftanın en az 3 günü 150-200 gram yağlı balık tüketmiyorsanız sağlıklı bir insanın günlük alması gereken 1000mg omega3 seviyesine ulaşmanız da mümkün değil. baliktan omega 3 alimi mumkun olsa da ne yazik ki ciftlik baliklari ve agir metal riski nedeniyle balik tuketimi de tartismali bir konudur. yaşam koşullarımızın eskiye nazaran daha stresli olması,daha çok kimyasala maruziyet,depresyon-anksiyete,ağır metal birikmesi vb gibi pekçok etken vücutta enflamasyona yol açar, bu durumda omega 3 ihtiyacını arttırır.bildiğim kadarıyla türkiye'de omega3 seviyesi bakılmıyor ama bence baktırmaya da gerek yok. omaga 3'te sağlık vardır.amerika'da ve avrupa'da pek çok psikiyatrik hastalık tedavisinde ilaç tedavisinden önce omega3, b12 takviyeleri verilerek tedavi şekillendiriliyor.

    omega 3 besin desteği satın alırken bakılması gerekenler
    -merdiven altı satış yapan,hiçbir sertifikası bulunmayan,elindeki katologlarla insanlara dünya'nın en iyi omega3'ünü sattığını söyleyen kişilerden kesinlikle omega3 almıyoruz. omega3'ü alabileceğiniz tek doğru yer eczanedir.
    -elimize kutuyu aldık inceliyoruz.eğer üzerinde ıfos(ağır metal ve kimyasal atık içermediğini gösterir) sertifikası olduğu yazıyorsa sınıfı geçti.eğer yoksa hemen o ürünü de bırakıyoruz.
    -toplam epa+dha miktarına bakıyoruz,toplam omega3 yağ asit miktarı bizim için önemli değil.sağlıklı insanlar için 1000mg, stresli-depresyonda olanlar,sigara icenler,kotu beslenenler,kolesterolu yuksek olanlar, otoimmun hastaligi olanlar daha yuksek miktarlarda alabilir.
    -balık yağının formunun trigliserid formda olması tercih sebebidir.etil ester formda olan balık yağlarının emilim oranı trigliserid forma göre çok düşüktür.eğer ürün trigliserid formdaysa üzerinde mutlaka yazar.

    ve en önemlisi bu omega 3 takviyesi alırken tok karna olmak ve yağlı yiyecekler yemiş olmak. ben her kahvaltıda yumurta, yağlı peynir ve cevizle beraber omega 3 alıyorum. çünkü yağlı yiyecekler emilimi arttırıyor. aç karna içerseniz omega 3 aynen çöp oluyor.