ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
pokemon go
-
bulbasaur'la macerama başladıktan sonra çakma profesör oak hadi oğlum kalk macera dışarıda dedi. tekel bayiine doğru yürürken, 'anıl tekel' logosunun üstünde pidgey gördüm. tam yakalayacaktım fotoğraf çekiyorum zannedip bayiinin sahibi dik dik bakmaya başladı, utandım eve döndüm.
(bkz: türkiye'den iyi bir pokemon trainer çıkmaması)
debe editi:d.günümde debeye girmişim,sevindim,mutlu oldum,tatlı bir hediye oldu.
bu arada unutmadan (bkz: küçük beril için acil trombosit ihtiyacı)
barış isteyen bir kesime savaş açmak
-
(bkz: barış isteyen terorist)
olan biten
-
canan karatay, yarın 10.00'da siz ekşi sözlük yazarlarının sorularını yanıtlayacak. gözünüz sol frame'de olsun.
yazarların linç edilme korkusuyla söyleyemedikleri
-
insanlarla, yalnız kalmamak, yalnızlığın ve konuşmamanın çok bunaltıcı olmasından ötürü konuşuyor ve ilişki kuruyorum. erkek arkadaşlarımın araba ve futbol sohbetlerinden, kız arkadaşlarımın dedikodusundan vesairesinden nefret ediyorum. sadece konuşma sırası bana da gelsin diyerek onların anlattıklarını merak ediyormuş gibi yapıyorum. günlük hayatta konuşulan hiçbir şey ilgimi çekmiyor.
insanlarla istediğim gibi konuşamadığım için, yüzde 99'unu salak, isterik veya cahil gördüğüm için, içten içe hepsini aşağılıyorum. kafamda onlarla alay ediyorum. baskıcı muhafazakar bir ailede yetişmiş olmaktan, sırf kendi çabamla bir yerlere gelmiş olmaktan, seneler önce bıraktığım inancımı; ne inançlısına ne de inançsızına gönlümce açıklayamamaktan, her şeyden bir sinir stres çıkmasından nefret ediyorum.
yaşadığım aşkları da yalan olarak düşünüyorum. kendimi ömür boyu rol yapmak zorunda olacak lanetlenmiş bir insan olarak görüyorum. bu rol bazen o kadar içime işliyor ki, aslında ne olduğumu şaşırıyorum. hiçbir şey benim için hiçbir şey ifade etmiyor. dünyanın böyle oluşuna kızıyorum. her şeyin dilediğince konuşulabildiği, değer yargılarının olmadığı, antik yunan'ın bile ötesine geçmiş, baskısız, yönetimsiz bir toplumun hayalini kuruyorum.
yaran fıkralar
-
peşin edit: neden kıprıslı? çünkü yıllar önce, kıbrıs'ta, kıbrıslı birinden dinlemiştim.
kıprıslı bir çift, hayvanat bahçesine gider. fıkra bu ya, bir tur rehberi eşliğinde sırasıyla hayvan kafeslerini gezerler. rehber hayvanat hakkında bilgi verir:
- efendim aslanlar şu kadar yıl yaşar, şunu şunu yerler, bunu içerler, dişileri şöyledir, erkekleri böyledir,... erkek aslan dişilerle günde 3 kez çiftleşir, her çiftleşme en az 20 dakika sürer.
kadın dirseğiyle kocasını dürtükler:
- be, gördün?
adamcağız cevap veremez, boynunu büker.
bir sonraki kafeste rehber anlatır yine;
- kaplanlar şu kadar yıl yaşar, şunu şunu yerler, dişileri şöyledir, erkekleri böyledir,... erkek kaplan dişilerle günde 2 kez çiftleşir, her çiftleşme en az 15 dakika sürer.
kadın yine kocasını dürtükler:
- be, gördün?
adamcağız yine boynu bükük.
tur devam eder, rehber anlatır da anlatır; yılanlar 24 saat, sümüklü böcek 6 saat, tahta kuruları günde 200 defa, arjantin ördeğininki 40 cm derken kadın her seferinde kocasının dürter.
koca perişan, geldiğine bin pişman.
derken geyiklerin olduğu kafesin önüne gelirler, rehber:
- geyikler şu kadar yıl yaşar, şunu şunu yerler, bunu içerler, dişileri şöyledir, erkekleri böyledir,... erkek geyiğin organı vücuduna oranla biraz kısadır, dişilerle ayda yılda bir kez çiftleşir, o da yaklaşık 2 dakika kadar sürer.
adamın yüzü aydınlanır, ağzı kulaklarında, dirseğiyle karısını dürtükler:
-be, gördün?
karısı cevap verir:
-boynuzları da gördün?
ankara'nın fransa'ya benzemesi
-
sadece cografi acidan degil, dil bilimi acisindan da gecerli olan bir onermedir.
(bkz: la bebe mal la)
art nouveau
-
binayı masalsılaştırmanın akımıdır art nouveau.
dünya standart kalıplarda sıkışıp kalmıştır, ve bu sıkıcı dünyayı kurtaracak olan bir grup cengaver mitoloji 'dir, ortadünya'dır, bütün bunları dünyada canlandırmaya karar vermişlerdir.
(bkz: victor horta)
(bkz: hector guimard)
tabi ki (bkz: antoni gaudi)
(bkz: charles rennie mackintosh)
(bkz: otto wagner)
(bkz: joseph maria olbrich)
(bkz: friedensreich hundertwasser)
ve türkiye'den de ; (bkz: raimondo d'aronco)
gibi cevval, hayalperest ve cesur adamlar bu akımın öncüleri olmuşlardır. tabi onlara bu anlamda maddi finansman sağlayan ve sanatı gerçek anlamda takdir edebilmesini bilen kişileri/kurumları da unutmamalı.
memleketimizde istanbul'da maçka, tünel,nişantaşı, yıldız, gümüşsuyu semtleri civarlarında çeşitli örnekleri görülebilir.
(bkz: botter apartmanı)
(bkz: şeyh zafir türbesi)
ve çeşitli hanlar, çeşme/apartman türevi yapılar başta gelen eserlerdir.
art nouveau'nun günümüzde artık hakikaten hiç kalmamış olmasını, sadece eski binalarda gözlerimizi gönlümüzü açması, şu devirde mimari estetik anlayışının ortadan kayboluşunun veya mimari anlayışların ne derece fonksiyonellik ve ucuzluk arayışında boğulmuş olmasına bağlayabiliiriz. umarım art nouveau gibi güzel arayışlardan doğan güzel akımlar sokakları daha geniş kapsamda süslemeye başlarlar.
stay hungry stay foolish
-
sanırım kariyerimde yaptığım en iyi tercih henüz başlarında (17-20 yaş) az maaşla sadece tecrübe için bir sürü farklı firmada çalışmak oldu. "yeni başlayanlara az maaş verilsin" diye demiyorum: minnet etmeyeceğin para, başka firmaya sıçrama kararını kolaylaştırıyor.
o sayede bir sürü farklı çalışma ortamı, şirket kültürü gördüm. ne yapmak istediğim, nasıl bir firmada çalışmak istediğim, emeğimin karşılığının ne olduğu gibi konularda zamanla daha iyi fikir edindim. iyi firmayı kötü firmadan ayırabilmeyi öğrendim. ilerde kendi şirketim olursa nasıl olmasını istediğime dair fikirler edindim.
o firmalardan biri bana ev kirası, araba taksidi, yeme içme masraflarını karşılayacak bir para kazandırmış olsaydı bugün hala eskişehir'de aynı firmada çalışıyor olabilirdim. eminim hayatımdan memnun da olurdum. ancak sağolsunlar, verdikleri asgari ücret beni yeni maceralara itti.
kariyerimin ilerleyen kısımlarında en uzun süre çalıştığım firmalar bana kendimi geçindirip üstüne biraz kendimi şımartabilecek para ile çok imkan veren ve en rahat çalışma ortamını sağlayan firmalar oldu. en sonuncusu da microsoft. eğer önüme kendi işimi yapma fırsatı çıkmamış olsaydı bugün muhtemelen hala microsoft'taydım ve muhtemelen yine hayatımdan memnundum.
peki kariyerimin ilk yıllarında o kadar az parayla nasıl yaşadım? eskişehir'de anne/baba evi, ankara'da ofisteki bir yer şiltesi ile makarna günleri, istanbul'da ise ofis mutfağının kalebodur zeminine karton serip üstünde yatma ve boş kola şişelerinin depozitosuyla kokoreç alma* şeklinde. o günlerin hepsi microsoft'a alınmam sürecinde abd'ye giderken sunduğum iş tecrübesi belgelerinin parçası oldular.
steve jobs'ın "stay hungry, stay foolish" ile vurguladığı da buydu sanırım. kendini hemen bir yere bağlama, gerekirse biraz aç kal, biraz budala kal, biraz keşfet.
kazlıçeşme mitinginin iett araç kiralama belgeleri
-
günlerdir kanıtsız, mesnetsiz usulsüzlük iddialarında bulunulmasaydı ödenmeyecek bedeldi.
düzenleme tarihi; 17/06/2013
makyaj sevmeyen erkek
-
"sevmiyorsa yapmasın", dediğim erkektir. bence de erkeklere makyaj yakışmıyor, hoş olmuyor, doğal halleri daha güzel. ama sevgilim illa istiyorsa yine de karışmam, kendi makyajı sonuçta, sevgilisi de olsam beni ilgilendirmez.
ankara bala'daki trafik kazasının görüntüleri
-
tırın durma mesafesine bakınca hızının sınırlar içinde olduğunu düşünüyorum. çocuk durmak varken tıra doğru koşmuş .
anne baba acılı anlıyorum da tırın o çocuğa çarpmaması için hiç orada olmaması gerekiyordu , ben tırda bir hata görmedim açıkcası.
umarım kısa sürede iyileşir.