hesabın var mı? giriş yap

  • akbile anca 5 lira yükletebilen adam fakirin halini anlamak için oruç tutuyo. lan sen zaten fakirsin bırak oruç seni tutsun.

  • atv nin önünden geçmiştim bi defa, ali kirca haber sunuyordu ben otobusun icinde tavsan gibi bakmistim. tvde ciktim mi bilmiyorum. barbaros bulvarinda.

  • burdan anliyoruz ki, bosch makinemiz bozulursa banyodan alıp mutfaga koyuyoruz sonra servisi çağırıyoruz.

    pratik olun biraz.

  • baktığım bir şey öncesi yaklaşık 20 soruyu okumak zorunda kalıyorum.
    bugün yağmur yağacak mı? bugün yağmur mu geliyor? acaba bugün yağacak mı yağmur? sizce ıslanacak mısınız? yanınıza şemsiyelerinizi almalı mısınız? ya yağmazsa o şemsiyeleri ne yapacaksınız?
    bu nedir böyle ya.
    ruh hastaları.

  • "sol yanına bakınca adamın çöl toprağı üzerinde, pelerinine sarınmış olarak, bir kolu başının altında, derin derin uyuduğunu gördü. uykudayken yüzü neredeyse kaşlarını çatıyormuşçasına sertti ama sol eli toprağın üzerine; üstünde hala gri tüyden eski kılıfı, diken ve başakçıklarıyla kendini zar zor savunan küçük bir devedikeninin yanına, gevşek bir şekilde uzanmıştı. adam ve minik çöl devedikeni; devedikeni ve uyuyan adam...

    adam, gücü toprağın kadim güçleri'ne denk ve en az o kadar kuvvetli olan biriydi; ejderhalarla konuşmuş ve tek bir sözüyle zelzeleleri durdurmuş biri. ve orada, toprağın üzerinde, elinin yanıbaşında büyümekte olan bir devedikeniyle birlikte uykuya dalmış yatıyordu. bu çok garipti. yaşamak ve dünyada olmak, onun düşlediğinden çok daha büyük, çok daha garip bir şeydi. gökyüzünün haşmeti adamın tozlu saçlarına değiyordu; bir an için devedikenini de altın rengine çevirmişti."

    ursula kroeber le guin "the tombs of atuan"

    aşk üzerine pek çok şey okumuş ve dinlemiş olmakla birlikte, onu bu iki paragraftaki kadar hakkını vererek tanımlayan bir başka sözcük yığınına denk gelmedim ben ömrü hayatımda. bir kadın bir adamı uyurken izliyor. ve öylesine bir ayırd ediş içinde ki adamın varlığını, olağan bir çöl bitkisinin varoluşu bile yüksek bir anlam kazanıyor. çünkü o minicik devedikeni aşık olunan adamın elinin kıyısında duruyor.

    daha güçlü bir kalem, daha derin bir anlatım olamazdı...