hesabın var mı? giriş yap

  • selam elçin,

    facebook'ta ya da benzeri sosyal medya araçlarında (twitter, wine, beer, vodka) tanımadığım insanlara mesaj atıp onları taciz ya da tahrik etmek, ailemden aldığım terbiyeye uyan şeyler değil. şu an buna sebep olduğun için utanmana sıkılmana gerek yok, eminim böylesi binlerce mesaj alıyorsundur her gün. pürüzsüz, kılsız sol bacağını sergilediğin o sarı elbiseli fotoğrafının bunda etkili olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.

    elçin seninle çok açık konuşacağım. izninle, elçin olmak istiyorum. hatta büyükelçin olayım. işgüzarlık etmiş olmazsam, maslahatgüzarın bile olabilirim. ilişkimizi katip düzeyine çekmeyelim de, gerisi hallolur.

    yakışıklı ve bilimsel düşüncenin önemini kavramış bir mühendisle tanışmak istersin diye düşünüyorum...

    selamlar
    mustafa (jeoloji müh.)

  • 10 lira kargo ücreti ile kedi evi satan mobilya firmasının yaptığıdır.

    genellikle x firması rezaleti olarak karşımıza çıkan türk firmalarından beklenmeyecek derecede güzel olay.

    mobilya üreten bu adamlar oturmuşlar hurdacıya satacakları (zarardan kar) malzemelere şekil verip ve paketleyip (maliyet) sadece 10 tl kargo parasına kedi evi olarak gönderiyorlar.

    taksit bile yapabilirsiniz. elinize mi yapışır bir paket sigara fiyatına kedilere ev kurun.

    kediye sahip çıkalım

    (bkz: adore mobilya)

    edit: felis margarita adlı yazara teşekkürler. ilk fark eden* oydu bu güzelliği.

  • mabel matiz'in aşk ile çağdaş teolojik sanat felsefesini aynı potada erittiği ilgi çekici klip.

    önce en baştan söylenmesi gerekeni belirteyim. klipte lucifer'den mevlevîliğe, vaftizden pentekost'a envai çeşit dinî gönderme var. hatta, kanaatimce nakarat kısmı ciddi ciddi hz. isa ile tanrı ilişkisine bir çentik atıyor. isa'yı zora koyuyorlar ama tanrısının adını vermiyor, ilâhi aşkın mezarını isa'nın ellerine ve ayaklarına çaktıkları çivilerle canına oyuyorlar, isa giderken tanrı'nın yedi gökten göz yaşları düşüyor ve nihayetinde, isa tanrı'ya neden kendisinden vazgeçtiğini* ellerin niye kapı duvar sualiyle öğrenmeye çalışıyor. güfteye bakınca, şarkının ilâhi aşk temasına da kayan bir iş olduğunu algılayınca bu söylediklerimin sözlerle son derece uyumlu olduğunu düşünüyorum.

    klibin çerçevesine dönecek olursak, bu aşk diye bildiğiniz şeyin tek bir sureti olmaz ve içinde pek çok değişken duygu kertesi olur mesajı son derece sarih bir şekilde görülüyor.

    güfteye yapılan şık dokunuşlarla da size bu duygu kertelerinin gönüldeki yansımalarını çözmeye çabalamanın acısı kalır mesajı orta yere bırakılıyor. aşkın muhteviyatı ve batınîliği ise kaç zamandır müşkül olduğunu haykıra haykıra söyleyen söz konusu aşkın paydaşlarının ruhu okunmadan anlaşılamaz; her kime ya da neye aşıksanız, onu anlamak, algılamak, hissetmek her şeyin ötesinde olmalı diyor, "aşkın mezarını cana oysalar" bile diye de nakaratta yapıştırıveriyor.

    esasen şarkının ve klibin, aşk ortak bir yolda buluşup o yolu beraber kat etmeye çalışmak mıdır, yoksa zerre kavuşma ümidi dahi olmasa hûlyalarda karşılaşılan görüngünün, inancın ya da yorumlanması imkan dışı bir tutkunluk halinin çaresizlikle de bezenmiş göndergesel bir dışavurumu mudur sualine yanıt arıyor gibi bir hali var.

    bu sorunun yanıtı tabii ki yok. bilmem kaç bin senedir bilmem kaç bin aşık, maşuk, sofu ve filozof tarafından çözümüne dahi yaklaşılamamış bu çetin sual, daha da insan zihni ve ruhu vasıtasıyla kolay kolay yanıtlanabilir gibi gözükmüyor.

    yine de bu suale bir kapı açan bu eser ve klip hakikaten günümüz türk müziğinin fersah fersah ötesinde bir iş olmuş. mabel matiz'i cesareti için falan değil, feylesofluğu için takdir etmek gerekiyor en çok!

  • müziğini beğenmediği adamın hasta olmasına sevinecek ruh hastalarını ortaya çıkarmıştır.

    bir insanın içi ne kadar kötü olabilir?