hesabın var mı? giriş yap

  • roma tarihi ile ilgilenenlerin üzerinde çok durmadıkları savaş lordu. oysa getorix tüm kelt kabilelerini tek kılıç altında toplayabilmiş, roma'nın hannibal saldırılarını durdurabilmek amacı ile benimsedikleri her şeyi yak ve düşman ordularının ikmalini akamete uğrat stratejisini tüm galya topraklarında ki savaş beylerine benimsetmeyi başarmış önemli bir generaldir.

    alesia savunmasında kendisini yenilgiye uğratan roma ordusunu hafife alması kesinlikle değildir. ilk gençlik yıllarında roma ordularında lejyoner olarak görev yapmış, ilk elden ordunun neler yapabileceğini deneyimlemiştir. fakat jül sezar'ın imkansızı isteyen cüretini ve cesaretini imkansızlık dairesinde hafife alması sonunu getirmiştir. galya topraklarının fethini tamamlayan, hatta bir yüz yıl geçmeden tüm galya toplumunun roma yaşam tarzını romalılardan daha fazla benimsemesine neden olacak olan getorix teslimiyetinde, sezarın hakkı sezar'a verilmelidir.

    roma ordusunun alesia önlerinde kurduğu hendeğin bir benzerinin çok kısa bir sürede ikincisinin dışarıdan gelebilecek saldırılar için kurulması, hendekler arasında dönem teknolojisi olarak bakılabilecek dikine çok yönlü çivilerin tüm alana dağıtılması dolayısıyla kuşatmayı yarabilecek hızlı bir süvari çıkarmasını imkansız hale getirmiş, bir dönem roma ordularının beslenememesi için güdülen her şeyi yak, yok et stratejisi tersine işlemeye başlamıştır...

    cumhuriyetin ilk yıllarında, isminden yola çıkılarak türk olduğu yönünde saçma sapan araştırmalara konu olmuş bir isimdir ayrıca. müzmin hastalığımız o günlerden hatıra sanırım.

  • ele geçirilen her türlü atkı, bere, yelek, ceket, mont vb.. giysinin alınıp birleştirilmesi, bunların büyükçe bir montta toplanması, montun kollarına içi dolu eldiven, başına ise kafa şeklinde doldurulmuş bir bere takılması...

    ardından bunu arka köşeye, uyurmuş gibi monte etmek, sınıfa girildiğinde gerçekten de montunu giymiş bir öğrencinin alnını yarım çember oluşturmuş kollarının üzerine koyup uyurmuş izlenimi vermesi, sınıfa matematik öğretmeninin girmesi, herkesin ayağa kalkıp mont adam'ın haliyle olduğu yerde yatması, öğretmenin sinirlenip "kalksana evladım" diye birkaç kez tekrar etmesi, bizim anıra anıra gülmemiz, sonunda öğretmenin kaşları çatık vaziyette o köşeye ilerlemesi, durumu anlaması ve hala anıra anıra gülen sınıfta bir arkadaşa patlayıp "ne gülüyorsun gerizekalı" demesi...

    sonradan bunu geliştirmiştik; öğretmen masasına oturtmuş, içi doldurulmuş pantolon, bot giydirmiş, tebeşirle yüz çizmiş, tek eline kutu kola vermiştik. felsefe hocası buna daşşaktan kızarken resim filan çekmiştik... benden fazla insana benziyordu.

  • futbol takımı bu sezon şampiyonlar ligini eksi 15 averajla kapattı. 1 puanı son dakkada qral'ın attıığı gol ile anderlehe karşı buldular (isminin nasıl yazıldığına bakmaya üşendim)

    taraftarının dalga geçtiği fenerhbahçe sıfır çektiği sezonda bile eksi 9'da kalmıştı.

    ve bir arkadaş daha uyardı, o sene gruptaki diğer takımlar fransa'nın iplendiği zamanlardan lyon, o senenin finalisti bayer leverkusen ve son olarak yarı final oynayan barcelona. açıkçası bunların arasına 2014 gs'sini koysan cibili cibili şak şak şak.

    yazar arkadaşların uyarısı ile ekliyorum; lyon da o sene lig şampiyonu olmuş. şans olacak gerçekten...

  • uğur bey ve özlem hanım misafirimiz olacaklar,
    sayın şahin ve sayın türeci misafirimiz olacaklar.

  • filmin baş tarafındaki yanık bölümün geçilmesi amacıyla ilk bir kaç pozun çok da gerekli olmayan çekimlere harcandığı, film makarasının sonunda ise "hadi yaaaa!.. bitti!.." diye hüzünlere gark oldunduğu zamanlardı. geziye gidildiğinde yanına bir kaç makara fazladan boş film almaktı. başkalarının pozlarını çektiğinde kendine de kalsın diye fotoğrafçıya "kafa + 1 sayıda basılacak usta!.." diye tembihlendiği, manzara pozlarında ise bazı şaşkın fotoğrafçıların "ulen kafa yok ama iyisi mi iki tane basayım bundan..." diyerek hesabı şişirdiği günlerdi. okul gezilerinden sonra fotoğraflar dağıtılırken para toplama ya da para verme telaşıydı. önce birer tane örnek baskı alınıp daha sonra çoğalttırılırken, "ulen bu da falancanın filanca kuzeniymiş, nerden görecem herifi bir daha?!?" deyip sayıya dahil edilmediği, sonra da o falancanın "aaaa, kuzenim için yok mu?!?" diye arıza çıkarttığı bir dönemdi.

    hey gidi hey.

  • insanlarla anlaşıp anlaşamayacağımı ortaya çıkaran testin değişken elemanı..
    şişe şekline gereken saygıyı göstermiyosa o insanla işim olmaz..

  • huis clos eserini okurken fark edebileceğiniz durum.

    şu linkte çocuk ve garcin arasında göz kırpmakla ilgili bir konuşma geçer.

    garcin çocuğa şunları söyler:

    --- spoiler ---

    "... un clin d'œil, ça s'appelait. un petit éclair noir, un rideau qui tombe et qui se relève : la coupure est faite. l'œil s'humecte, le monde s'anéantit. vous ne pouvez pas savoir combien c'était rafraichissant. quatre mille repos dans une heure. quatre mille petites évasions.

    --- spoiler ---

    türkçe çevirisi aşağı yukarı şu şekildedir:

    --- spoiler ---

    " göz kırpmak denirdi buna. kısa, karanlık bir an; alçalan ve yükselen, kesinti yapan bir perde. gözler nemlenir ve dünya kaybolur. bunun ne kadar dinlendirici olduğunu bilemezsin. bir saatte dört bin kere dinleniş, dört bin anlık kurtuluş.

    --- spoiler ---

    şimdi dört işlem yapalım.

    her saatte 60 dakika, her dakikada 60 saniye vardır.

    oyunda sartre'ın 'felsefesini' diyaloglar vasıtasıyla vaaz eden garcin isimli arkadaşımız dünyayı görmemenin güzel bir şey olduğunu ve bundandır ki insanların bir saat içinde 4000 defa göz kırptığından bahsediyor.

    eğer 4000 sayısını 60 sayısına bölersek garcin karakterinin iddiasına göre bir insanın dakikada keç kez göz kırptığını buluruz.

    4000/60 = 66.6

    düz hesap 66 diyelim. buna göre bir insan her dakika 66 kez göz kırpar.

    her dakikada 60 saniye olduğuna göre 66 sayısını 60 sayısına bölersek saniye başına göz kırpma sayısını buluruz.

    böylelikle 66/60 = 1.1

    buna da düz 1 desek eserde yazana göre insanlar her saniye göz kırpar.

    eserde bu göz kırpma oranını fark edince normal bir insan dakikada 15 kez göz kırptığı için acaba şaşı insanlar normal insanlardan 4 kat fazla mı göz kırpıyor, yoksa normalden 4 kat fazla göz kırpan insanlar şaşı mı oluyor, yoksa sartre 4 işlem yapmayı mı bilmiyor diye düşünüp araştırma yaptım ama bununla ilgili bir makale bulamadım.

    makale bulamayınca da sartre'ın konuştuğu bir video bulup bir dakika içinde kaç kez göz kırptığını saymaya çalıştım ama çok kıpırdadığı için sinirlenip sadece ilk 30 saniye saydım.

    videoda sartre 3:00 ile 3:30 arasında yanlış saymadıysam 15 kez göz kırpıyor.

    böylelikle sartre dakikada 30 kez, yani saniyede 0.5 kez göz kırpıyor.

    sartre normal bir insandan iki kat fazla göz kırpmasına rağmen yine de saniyede 1 göz kırpma skorunu tutturamıyor.

    savaş karşıtı görüşleri sebebiyle öldürülen gazeteci garcin kitap genelinde sartre'ın kişiliğine, hayatına ve felsefesine yakın bir profil çiziyor.

    sartre bilerek bu karakterin 4000 sayısına inandığını yazdı desek, böyle bir şey yapmasına mantıklı bir gerekçe bulamıyorum.

    sartre'ın yazdığı şeye gerçekten inandığını kabul etmek dışında seçeğim kalmıyor...

    kitaptaki paragrafı incelemek isteyenler için link

  • "şahıs adli kontrol şartıyla serbest bırakılmış"

    rte'nin tavuğuna kışt dese en az 6 ay yatarı vardı ama sadece 50 kişiyi katletmeye çalıştığı için serbest bırakılmış.

  • seo'cu dallamalar yüzünden maalesef artık google'da bir şey arayıp bulmak imkansız hale geldi. bir şey arıyorsun ilk 3 sayfa birbirinin kopyası aynı sayfa ve yazılar.

    "x kişisi kimdir? x kişisi nerede doğdu? x kişisi hakkında bir çok kişi bu soruyu soruyor. detaylar haberin devamında."

    size ben boydan gireyim.