hesabın var mı? giriş yap

  • bu gün dışarı çıktım, birkaç işim vardı. kalabalık bir sokakta 4-5 yaşlarında bir çocuk denk geldi, annesi birkaç metre ötedeki büfenin akbil sırasındaydı sanırım. çocuk yere çömelmişti, elindeki bir parça koli şeridini yere uzatıp sokaktaki diğer insanlara "atla" diye sesleniyordu. kimse üstünden atlamadı, sıra bana gelince ben atladım. arkamı dönünce gülümsedi, annesinin yanına koşup "abi atladı" dedi.

    siz de atlasaydınız ya ibneler, neyiniz eksilirdi?

  • bu kesinlikle babamdır.

    hayatının her anında her kim olursa olsun bir önemi yoktur.

    bir mevzu için öğleden sonra vali ile görüşmeye gittik. sekreteri, sabah gelmedi ne zaman geleceğini de bilmiyorum dedi. olsun biz bekleriz dedi.
    saat 15:30 gibi gelen valinin önüne atlayıp aslanım sen niye görevinin başına gelmiyorsun da bu kadar milleti bekletiyorsun demişliği vardır.

    bu ve buna benzer yüzlerce anısı vardır.

  • yunan halkıdır. bundan sonra da kimse "yunanlarla biz çok benziyoz, sadece din farklı" diye ötmesin. belli ki adamların iq ortalaması bizimkini üçe katlar.

  • orijinal serinin yaratıcıları dimartino ve konietzko'nun yaratıcı süreçlerin kendilerine söz verildiği gibi işlemediği gerekçesiyle projeden ayrılması, oyuncuların dizideki bazı detayların kaldırıldığına dair röportajları başlangıçta beni de tedirgin etmişti. çünkü lost'un vaktiyle bozduğu, game of thrones'un bile batırıp gittiği bir dünyada, avatar evreni karakter gelişimi, mizahı ve serinin ruhuna yakışan finaliyle kusursuz bir hikaye anlatımına sahipti. bu yüzden yeni dizi shyamalan'ın uyarlaması gibi kötü olmamalıydı. ben de bu kadar sevdiğim bir seriyi objektif değerlendirebilmek adına ilk sezonu beklentilerimi yükseltmeden izledim. öncelikle dizinin ilk sezonu benim için ne film uyarlaması kadar kötü, ne de çizgi dizi kadar iyi. şimdi bunun nedenlerine geçelim.

    --- spoiler ---

    dizinin en başarılı olduğu (ve film uyarlamasının asla başaramadığı) şey evrene bizi ikna edebilmesi. karakterlerin kostümlerine, mekanların tasarımlarına ve bükme hareketlerine oldukça özen gösterilmiş. sanat yönetiminin bu kadar önemsenmesi bizi hızlıca avatar evrenine sokuyor. ilk defa seriyi izleyecekler veya çizgi diziye bağlılık taşımayanlar için evren tasarımı ve hikaye anlatımı yeterli ve iyi gelebilir. hatta zaman zaman zuko'nun 41. bölüğü, ateş ulusu'nun hava tapınağı baskını gibi genişletmeler çizgi diziyi sevenlere de keyif verebilir. ancak bu iyi yanlarının yanı sıra, avatar ciddi problemleri olan bir uyarlama. sorun farklı yorumlar getirmeleri değil, önemli karakterlerin ve olayların arka planlarını biçerek seriyi bize sevdiren birçok unsurun büyük ölçüde törpülenmesi. en büyük sorunla başlayalım. mizah eksikliği.

    aang, sokka ve katara hala çocuk olan karakterler. onların dünyayı kurtarmaya çalıştığı anlar kadar, savaştan kaçıp çocukça eğlendikleri zamanlar da bizi seriye bağlıyordu. oysa dizi, aang'in üstündeki çocukluğu ilk bölümden atıp sürekli ciddi gezen bir karaktere dönüştürüyor. komedi diyalogları o kadar komik değil ki karakterlerin yerli yersiz gülmeleri "ya bunlar orijinalinde aslında çok komik çocuklardı burada da böyle gülüyorlar işte ehe" hissi yaratıyor. appa ve momo'dan çıkartılmayan mizaha hiç girmiyorum, onlara gezen pokemon muamelesi yapılmış.
    sorun sadece mizahta değil tabii, belki de serideki en duygusal an olan ıroh ve oğlu lu ten ilişkisinin ele alınışı bir flashback diyaloğuyla geçiştirilmiş. oysa the tales of ba sing se bölümü karakterlerin bakış açılarına dönerek bunu incelikle sunuyordu.

    olayların ele alınış şekli kadar, genel olarak karakterlerin işlenişi de tek boyutlu. sokka'nın cinsiyetçi yapısı gizlenmiş. oysa sokka; suki, katara ve toph gibi kadınlar aracılığıyla bu tabularını yıkıyordu. sokka'yı cinsiyetçi yapmaktan kaçarken, suki'yi tacizci yapmışlar. bumi sempatik deli bir bilgeden ziyade, öfkeli bir manyak. azula kibir abidesi değil de zuko'nun kıskançlığı altında ezilen sıradan bir kötü. bu "derinlik kurmadan bir an önce her şeyi verelim" anlayışı 5. bölümde zirve yapıyor ve tüm ruhları bir arada görüyoruz. yüz hırsızı koh'u görüyoruz ama onun yanında mimik yapmamak gerektiği bilgisi yok. hei bai'ı görüyoruz ama ormanın hikayesindeki yeri düzgün işlenmemiş. baykuş wan shi tong'u görüyoruz ama serinin finaliyle ilgili çok kritik bir bilgiyi bize verecek olan kütüphanesi yok :d özellikle 5. bölüm, içinde her şeyin olduğu berbat bir çorba gibiydi. iyi fikirleri art arda koyarak iyi bir dramatik yapı kuramazsınız, çöker. burada da öyle olmuş. sozin kuyruklu yıldızı'nın kritik bilgisini buradan almadan o kadar ucuz geçiştirdiler ki cidden bu bölümü yok saymak lazım.

    kritik unsurların gizlenerek yüceltilmemesi ve tüm kartların erken açılması da ciddi bir sorun bence. mesela orijinalinde ozai hep bizden gizlenirdi, arada derede görürdük. gücü merak uyandırırdı. burada ise üstümüze ozai yağıyor. doğal olarak final dövüşünde ozai'nin etkisi düşecek. bu sezonla ilgili en trajikomik şey ise "su" sezonunda su bükmeyi öğrenmesi gereken avatar bir kere bile su bükmeyi denemedi. ilk sezonu "su bükmeyi öğrenmem lazım" diyerek tamamladı. :d ve bir ara bunu bilmeden katara'ya nasıl su bükebileceğine dair tavsiye veriyordu ??? :dd

    cast seçimine gelirsek ıroh ve sokka dışında ciddi sıkıntılar var. katara'nın mimiksiz ve baygın oyunculuğu, aang'in çaylaklığı yabancılaştırabiliyor. zuko'ya alışmak cidden zor. ancak en büyük sıkıntının azula ve tayfası olduğunu düşünüyorum. azula hiç villain gibi durmuyor, cık. sonuç olarak evren tasarımının ikna edici olması ve baştan sona ana hikayeyi bir şekilde aktarabilmesi bakımıyla dizi önemli standartları karşılayan ve izlenebilirliği olan bir iş. hele ilk defa bu evreni görecekler için iyi de hissettirebilir. ancak orijinal seriyi sevenleri mizahını kaybetmesi, düz diyalog yazımı, oyuncu tercihleri ve performansları, karakterlerin ve olayların kritik arka planlarının atlanması gibi meseleler üzerinden bakıldığında hayal kırıklığına uğratabilir. 6/10

    --- spoiler ---

  • iki sinek pencerinin camında iş üzerindedirler; bunu gören evin küçük çocuğu elinde sinek teliyle başlarına dikilir ve annesine seslenir:
    "annea! sineklerin erkeği olur mu?"
    "olur evladım..."
    "annea! peki bu sineklerin dişisi olur mu?"
    "(bir sonraki soruyu tahmin eden anne cevap verir) olmaz yavrum..."
    sanki bu cevabı bekleyen küçük çocuk sinekleri bir hışımla öldürür...
    "ibnelerrr!!!"

  • bugüne kadar gördüğüm en tatmin edici rezalet. yazar arkadaşa teşekkürü borç bilirim. epeydir böyle kaliteli rezaletler göremiyorduk.

    puanım: yıldızlı 10