hesabın var mı? giriş yap

  • bana dava açan başbakandır. bugün gerekçeli karar açıklanmış, ben de cumhuriyet gazetesinden öğrendim:

    http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=356270

    --- spoiler ---

    mahkeme yargıcı mustafa kara, gerekçeli kararını açıkladı. kararda, politikacılara hoşgörülü olmaları mesajı verildi. kararda; referandum öncesinde erdoğan dahil tüm siyasi parti temsilcilerinin siyasi eleştiri kapsamında birbirlerini sık sık eleştirdiğini anımsatan kara, “siyasetin doğası gereği de bu ‘sert, kırıcı ve incitici’ eleştiler karşılıklı olarak tolere edilmiş ve hiçbir siyasi tarafından da hakaret olarak değerlendirilmemiş ve katlanılmıştır” dedi.

    aihm ve yargıtay’ın düşünce özgürlüğü konusundaki kararlarına dikkat çeken kara, şunları kaydetti:

    “sanığın yazı içeriği kaleme aldığı düşüncelerin ifade ve eleştiri özgürlüğü sınırları içerisinde kaldığı, siyasi bir kişilik olarak toplum önünde bulunan ve her söz ve davranışının kamunun eleştirisine açık olduğu kabul edilen müştekiye ve müştekinin genel başkanı olduğu partiye hakaret kastı ile hakaret etmediği kanaatine varılmıştır.”

    --- spoiler ---

    mutlu olduğum bir başka nokta da şu: benim dava, benimki gibi (sırf blog yazıları değil, twitter ve facebook paylaşımları gibi) eleştirilere açılan davalarda emsal olarak gösterilebilecek.

  • üst edit: 'ben aşılıyım' maskesi takarsa eğer usulca eğilip, turiste kendini sevdirebilecek insandır aynı zamanda.

    o ne cesaret yiğidim? cesaretinden dolayı evde balkonlara çıkıp alkışlanacak kişidir aynı zamanda.

    düşünsene: tc vatandaşısın; yazlık yerde, plajda veya çarşıda yürüyorsun, elde bim poşeti.

    karşıdan bi turist geliyor. onu gördüğün anda hafif bir korku, böyle içe doğru büzüşme.

    git gide yaklaşıyor. göz göze geldiniz. kafanda deli sorular, panik haldesin. yanında aşı olsa şak diye koluna sokacak durumdasın öyle bir an.

    uzaktan bir polis de cem yılmaz'ın (bkz: şu müslüman mı lan) repliğindeki gibi "şu türk mü lan?" diyerek, anbean süreci izliyor.

    gerilim filmi resmen. seni gören turist o an şikayet etse sıçtın mavisi.

    içinde olmasak çok eğlenceli bi ülke aslında.

  • dört büyük denetim firmasından bir diğeri. karşımda en fazla 3 yıl tecrübeli iki denetçi ile iş görüşmesi yapılıyor. takım çalışmasını kafaya takmışlar, üstüste gereksiz sorular...

    - takımda iş yapmak istemeyen ama yeteneği olan biri olsa nasıl motive edersiniz?
    - şöyle yaparım böyle yaparım...
    - öyle yaptınız olmuyor n'aparsınız?
    - e o zaman şöyle yaparım
    - ama bunu da yapamıyorsunuz çünkü bla bla. başka naparsınız?
    - takımdan atarım, onla mı uğraşacam işimi mi yapacam
    - bık bık bık
    - peki şöyle bir durum oldu n'aparsınız?
    - ..
    - ama öyle yaptınız işe yaramadı başka naparsınız?
    - ..
    - ama onu da yaptınız yine olmadı
    -..

    derken sinirler gerilmiştir ve bu karşı tarafa belli edilmiştir.

    - çakır bey sinirlenince ne yaparsınız?
    - kafa atarım
    - heh heh iyi ki bize sinirlenmediniz
    - sinirimi genelde belli etmem ( sonrasında southpark sessizliği)

    ve teşekkür edilip görüşme bitirilmiştir.

  • her şeyi sittir edin, adam çıksa, ''babalar ben bir gece telegol seyrettim ve alman milli takımını seçtim'' dese kim ne diyebilir bu çocuğa??

  • olay üniversite yıllarında yaşanmıştır. sene 1999 ya da 2000 tam hatırlamıyorum.

    mevsimlerden kış, yeni yağmur yağmış, sabah 8 civarı. okula gitmek için otobüs durağında bekliyorum. durak okuldan önceki 4. durak. benimle beraber durakta 2-3 kişi daha ya var ya yok. bu sırada etrafımızda bir adet normalde beyaz olan ama kirden artık grileşmiş bir sokak köpeği dolanıyor. ufak süs köpeğini andırdığı ve tehlike yaratmadığı için kimse sallamıyor, dolanıyor kendi kendine. ama köpek ısrarla durak çevresinde dolanıyor, uzaklaşmıyordu. neyse otobüs yanaşır, herkes biner, otobüs tam hareket edecek, o ne, bizim köpek de arkamızdan otobüse atlar. millet şaşkın şaşkın bakarken köpek söföre yanaşır, şöyle bir bakar, sonra otobüsün arkalarına gidip koltuklardan birinin altına yatır. yol boyunca arada kalkar otobüsü falan dolanır sonra tekrar yerine döner. okula gidene kadar otobüs 3 kez daha durup yolcu almıştır fakat bizim köpek hala daha otobustedir. sonunda otobüs okula varır, herkes iner tabii bizim köpek de arkamızdan. bir de ne görelim, okul önünde çimlerin üzerinde 2 köpek daha, bizimkinin arkadaşları, meğer bizim köpeği bekliyorlarmış, hemen kaynaşırlar ve oynaya zıplaya uzaklaşırlar. biz dumur, otobüs kullanan köpek görmüşüzdür.

  • yılbaşı özel programında turabi'nin olmasını protesto eden hakan-gökhan özoğuz ilk defa bir yarışmacının performansında koltuklarında değillerdi. acun durumu çaktırmamaya çalıştı ama türk televizyon tarihinin en kötü karakterlerinden biri olan turabi'yi kötü örnek olduğu için protesto etti athena. protestoları gram şaşırtmadı, adam gibi adamlar.

  • kalecik karası, ankara’nın kalecik ilçesinden ismini alırken; özellikle kızılırmak nehri’nin çevresindeki yamaçlarda, karasal iklim şartlarının yumuşaması sayesinde yetiştirebilir ve gerçek lezzetini bu topraklarda bulur. mordan ve maviden siyaha çalan kalecik karası, orta boy taneli ve kalın kabukludur. günümüzde, denizli platosunda ve trakya’da da yetiştirilen bu zarif üzüm, asiditesi yüksek ancak taneni düşük şaraplara hayat verirken, aromatik ve meyvemsi yapısıyla ağız sulandırır.

    genellikle düşük ve orta gövdeli şaraplar ortaya çıkartan kalecik karası, açık yakut bir renge sahiptir. işte bu kendine has rengiyle diğer yerli kırmızı şaraplık üzümlerden ayrılan kalecik karasını kokladığında pamuk şekerinin yanı sıra frambuaz, kiraz, vişne, ahududu, böğürtlen ve çilek gibi kırmızı meyve aromalarının burnunda dans ettiğine şahit olursun. taneni fazla hissettirmemesi nedeniyle enerjik ve canlı şaraplar veren kalecik karası, damakta akıcı olup, lıkır lıkır içilir. kimi kaynaklarda bu üzümden yapılan şarapların yıllanamayacağı belirtilse de böyle bir iddia gerçeği yansıtmamaktadır. 20-30 yaş aralığında şahane kalecik karaları içmiş biri olarak bunun garantisini verebilirim. ayrıca bu tür şaraplar yıllanmanın etkisiyle topraksı aromalar kazanır.

    1980’li yıllarda asma biti denen floksera zararlısından etkilenen kalecik’te, yöreden adını alan bu üzüm ekilmez olmuş; neredeyse yok olma noktasına gelmiştir. ancak bölgedeki şarap üreticileri ve ankara üniversitesi ziraat fakültesi ekibinin işbirliği sayesinde yeniden hayat bulan kalecik karası o dönemler patlama yapmış ve türkiye çapında ünlenmiştir.

    bu üzümün yanında atıştırmalık arıyorsan olgundan ziyade taze, az aromatik; kaşar, labne, burrata gibi peynirleri tercih etmen yerinde olacaktır. eğer böyle bir tabakla şarabı yudumlayacaksan, peynirlerin yanına kuruyemiş ve meyve koymayı ihmal etme. kalecik karası ile et yemek tercihinse hindi, ördek ve kızarmış tavuk seçeneklerin arasında olmalı. ayrıca düşük tanen yapısıyla kalecik karası, etleri kırmızıya çalan somon, tuna ve palamut gibi balıklarla tüketilebilir. böylelikle kırmızı şarapla balık yenmez tabusunu yıkar.

    bu üzümü yakından tanımak için hangi şarapları tatmam gerekir diye soruyorsan, başlayalım.

    sofralık grupta vinkara doruk kalecik karası, diren collection kalecik karası ve pamukkale anfora kalecik karası aklıma ilk gelen şaraplar.

    yenilerden tafali's kalecik karası beni heyecanlandıranlardan. vinolus kalecik karası ve 7 bilgeler vindemiarüzgar da bu üzümün ilginç yorumlarını sunuyor.

    üzümün hayatını kurtaran isimlerden olan yusuf sabit ağaoğlu'nun firması tomurcukbağ'ın yaptığı trajan rezerv ve gülcihanlı yıllar eşsiz şaraplardır.

    fıçılı ve damakta kendisini hissettiren örneklere gelirsek, vinkara mahzen kalecik karası ile kavaklıdere prestige kalecik karası mutlaka denenmelidir.

  • dizi oyuncularına aşı önceliği verilmesi gerektiğini savunan insancık. kendi iç dünyasına, o müko hayatına o kadar gömülmüş ki, artık bencillikten gözü bir şeyi görmez olmuştur.
    siz zaten dizilerde oynamasanız da akşama kadar yaptığınız itici reklamlarla hayatta kalırsınız pelin hanım. çocuğuna don alamayanların yaşadığı bir ülkede siz bedava giydiriyorsunuz zaten. sizin üzerinize reklam diye don atacak bir sürü marka var.

    benim kanser hastası annem daha aşı olmamış, dizi oyuncusu mu aşı olacak.

    edit: mesaj atan, iyi dileklerini ileten arkadaşlara teşekkürler, anne haftaya aşı olacak öncelikle belirtmek isterim. ben sadece pelin akil'in öncelik listesine dizi oyuncularını da eklemesine tepki göstermek istedim. sadece kanser hastaları veya kronik hastalar değil daha aşı olamayan öğretmenler, marketlerde biz evdeyken çalışan insanlar ve daha tehlike ile karşı karşıya kalan niceleri var. ben her gün insanlarla iç içe olduğum bir işim olduğu halde kendimi öncelikli görmüyorum, ama pelin akil hanım dizi oyuncusu olduğu için kendini öncelikli görüyor.

    ayrıca aşı tedarik edemiyor diye tepkimi sağlık bakanlığına göstermeyişime takılmış bir yazar var aramızda; bir kaç entry altta kendisi. ''benim annem olmadı, o da olmasın.'' diye düşündüğümü çıkarmış bu yazdıklarımdan, pes doğrusu.
    birincisi tepki göstermediğimi nereden biliyorsun? şu an bir öncelik durumu varsa uymak zorunda değil miyiz zaten her halükarda? ve evet yazar kadeşim influencer furyasından gına geldi, sen bu insanların donu bile bedavaya getirmesinden mutluysan ne mutlu sana!