hesabın var mı? giriş yap

  • aslında şöyle de bir durum var. 80'lerde çocuk olmuş ve basketbola bir şekilde bulaşmış kitleden bu kıyaslamaya kobe diyen çıkması çok düşük bir ihtimal. o zamanlar nba ile şimdiki kadar sıkı fıkı olmamız teknolojik olarak çok da mümkün değildi. arada sırada maçlara denk geliyorduk elbette de, jordan olsun, abdulcabbar olsun, hep bunları, daha çok beden derslerinde, spor salonunun duvarlarındaki, dönemin basketbol dergilerinin verdiği çerçeveli posterlerden tanıyorduk. jordan bizim için bir efsaneydi; ben ciddi ciddi bir ara uçabildiğini düşünüyordum öyle diyeyim.

    hani düşün spor ayakkabısı diye bir şey çıkıyor ortaya, ismi jordan oluyor. taktığın şapkadan, giydiği t-shirte kadar uçan adam sembolü var üstünde ve bunlar bir ilk; yani bir ikinci örneği yok o sıralar. öyle, bir spor mağazasından içeri girdiğinde, nba'deki her basketbolcunun adı verilmiş bir ürün bulmak diye bir şey yok.

    şimdi ise durum farklı. elbette bu kıyaslamaya kobe cevabı verecek insan sayısında bir artış olacak, bu normal. bundan 10 sene sonra atıyorum alan zoptrik adında bir oyuncu çıksa, "kobe mi zoptrik mi" diye sorulsa, o zaman da kobe zamanını net hatırlayan kitlede kobe diyen sayısı fazla olacakken, o dönem oyuna hakim olanlar arasında da zoptrik ismi öne çıkacak.

    benim zamanımda "larry bird mü, michael jordan mı?" denirdi örneğin. demek istediğime güzel bir örnek olabilir bu. gerçi o zaman da cevabım aynıydı, şimdi de cevabım aynı. havada karada michael jordan. uçuyor çünkü, öyle biliyorum ben.

  • sizin serefinizi onurunuzu haysiyetinizi ...yim. allah hepinizin belasini versin. bebek katili ile ayni safta olmak da sana yakisirdi devlet bahceli... devran donecek...

  • utanmazca savunulan rezalet. şu devreciliği, alt dönemlere dayak atmayı, kendine hizmet ettirmeyi filan kültür zanneden hıyarlardan biri benim çocuğuma denk gelir inşallah da türk ceza kanunu tersten bir okuturum o öküze.

  • 1 dakika bile düşünmeden satardım. dünyaya bir daha mı geleceğim. seçme şansım olmadığı bir ülkede doğdum. satıştan gelen parayla almanya’ya gider coğrafi kaderimi değiştirirdim.

  • 2 bölüm izledim.

    ilk 2 bölüm itibariyle benim için artıları

    ** vlad oyuncu seçimi mehmed'e göre daha başarılı. özellikle vlad'ın başına giydiği inci dizili ve önünde tüy dikili kalpağı dönemine uygun

    ** eflak dış çekimleri (her ne kadar kar diye strafor köpük yağdırsalar da) karpatların soğuk, gri ve kasvetli ortamına uygun

    ** flashback sahneleriyle görsek de 1. sezonda olduğu gibi mehmed'in babası ıı. murad rolünde tolga tekin ve sesi muazzam. bence dizinin en iyi cast seçimi.

    ilk 2 bölüm itibariyle benim için eksileri

    ** 1. sezon için de görüşüm bu yöndeydi. mara sultan'ın dizide işlendiği kadar önemli bir rolü yok mehmed'in dünyasında. kocası ıı. murad ölünce mehmed'ten izin alarak ülkesi sırbistan'a dönüyor (evet mehmed sırbistan tarafındaki temasları için kendisinin babası ile evliliği ve öz ailesinin nüfuzu sebebiyle siyasi kişiliğinden yararlanıyor ancak dizide anlatıldığı kadar değil)

    ** mehmed'in vlad'ı yakalaması için eflak'a gönderdiği elçi gerçekte de dizide işlendiği gibi hamza bey ancak tek farkla. eflak'a gönderilen hamza bey dizi de şehzade ıı. bayezid'in annesi ve mehmed'in eşi gülbahar hatun'un babası olarak gösterilmiş. böyle bir durum hiçbir tarihi kayıtta geçmiyor. eflak'a gönderilen ve vlad tarafından katledilen elçi hamza bey gerçekte yüksek rütbeli bir saray paşası. gülbahar hatun'un babası ise osmanlı kayıtlarında abdullah isimli biri olarak geçer.

    ** 1. bölümde vlad'ın sarayında osmanlı elçilerine uyguladığı tarife. bu olay tarihimizde bir çok anlatıda osmanlı elçilerine uyguladığı yönünde anlatılır ancak vlad ııı. tepesh hakkında radu r. florescu & raymond t. mcnally tarafından yazılan ve vlad hakkındaki en kapsamlı kitaplardan biri olan "drakula ya da kazıklı voyvoda/eflak prensi ııı. vlad tepeş'in yaşamı" isimli eserde bu tarifenin cenovalı bir heyete uygulandığını yazar. sayfa 120. bkz.

    görsel
    görsel

  • tam olarak benim o. üstelik üniversiteden önce de öyleydim. üniversite daha fazla bakış açısı kazandırdı, bölümüm zaten çok uygundu.
    ismim muhafazakar bir isim, en çok da buradan sorun yaşadım. çünkü kendini aydın ve seküler olarak nitelendiren o kadar çok yobaz var ki bu ülkede, isminizden hemen yapıştırıyor yaftayı. aynı bokun laciverti bu insanlar. gezide senin burada ne işin var diyen oldu. seçimlerde üsküdar'a chp sandığının başında sabahlarken ters ters konuşanlar da oldu. duyan zaten çok şaşırıyor, tip iskandinav, isim ortadogu olunca.
    hatta ekşiden tanıştığım insanlarda önyargılı gelip, tanıdığında utanıp özür dileyenler var:)
    bazı entrylerde bahsedildiği gibi ozguvensiz değilim, hatta fazla güveniyorum, başıma bela bile oluyor.
    ailem beni böyle kabullendi, ben de onları öyle kabullendim, tartışmayalım diye bazı konulara girmeden iletişim kuruyoruz, zaten yaşlı insanlar. kardeşlerim de benim gibi, aslında çok da baskı kurmamışlar düşününce. demem o ki, önyargı sizi kendinizden utandırır. ne kadar olmadığınızı söyleseniz de, farkında olmadan eleştirdiğiniz insanlardan farkınız kalmaz. insan kendini geliştiren ve değişebilen bir varlık, muhafazakar ailenin seküler çocuğu olmak da bu ülkede çok normal bir kavram.

  • doğrusu oğlunun spermiyle değil, oğlunun sperminin döllediği yumurtaya taşıyıcı annelik yaparak hamile kalan kadındır. oğlunun spermiyle deyince sanki kadının yumurtasını oğlu döllemiş gibi oluyor (gerçi bu başlığı atanların amacı da bu zaten)